26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

2 25 EKİM 2008 CUMARTESİ La Rochelle’de ‘deniz’ keyfi Hukuk Eğitimini Fransa’da yapmış olan değerli hukukçumuz, Prof. Dr. Süheyl Batum ile sohbet ediyorduk. Onun da hâlâ sık sık gittiği Paris’te artık iyi yemek yemenin pahalı olduğu, bir zamanlar 40 – 50 Euro’ya iyi yenen restoranların artık adım atılmaz hale geldiğinden yakınıyordum. Doğruydu, Şeker Bayramı (Şeker Bayramı dediğimi Reccep Tayyip Erdoğan duymasın) sırasında yaptığım Fransa gezisinde gerçekten de, son dönemlerde içine düştüğüm, gastronomik karamsarlığın daha da arttığını söylemeliyim. Bir zamanlar yalnızca beşinci bölgenin değil, ama aynı zamanda kentin en iyi mekanlarından biri olan seçkin lezzeti ve “ambiance”ı ile dikkati çeken, Patnheon’un iki adım ötesindeki Coupe Choux’ya gittik. Cumhurbaşkanı François Mitterand’ın da arada uğradığı, bu ortaçağdan kalma bir binanın içindeki güzel salonlardan oluşan mekan gerçi görünüşte aynı kıvamı koruyordu, ama lezzet vasatın çok altında, düpedüz kötüydü. olmaya başladı. Kadim dostum ve Fransa günlerimin çoğunun yoldaşı Ata Sakmar, taşrada her zaman daha iyi ve daha ucuza yendiğini ileri sürer, ama bu kez birlikte gittiğimiz La Rochelle de bu görüş kısmen doğru çıkarken kısmen de tecrübelerimizle yalanlandı. Nitekim bu güzel kentin civarında bir kır evi bulunan dostumun tavsiyesi üzerine gittiğim Les Quatre Sergents da çok hoş ambiance’ına karşın yine düş kırıklığına uğradım. Şimdi suratınızın asıldığını, “kötüyü anlatmak için de yazı mı yazılırmış?” dediğinizi görür gibi oluyorum. Bu alanda 20 yılı geçen süredir yazarken hep iyi yerleri ele alıyor, herhangi bir mekânın övülecek bir yanı yoksa değinmemeyi yeğliyorum. Bunun istisnası, adı iyiye çıkmış veya efsane olmuş yerlerdir, eğer onlar kötüyse, bu da bir haberdir çünkü. Diyeceğim o ki, mutfağı efsane haline gelmiş olan Fransa’dan daha çok İstanbul’da güzel tatlara ulaşmak daha kolay. Sohbetin bu noktasında Süheyl Hoca, karşı çıktı: “Bütün bunlar doğru olabilir, ama valla ben istiridyeyi o kadar çok seviyorum ki, sırf o tarafıyla bile Fransız mutfağına hayranım.” Onun bu duygularına tümüyle katılıyordum. Hele hele çok kısa bir süre önce Atlantik kıyısındaki liman kenti La Rocehelle’de çok seçkin iki deniz ürünleri gecesi geçirdikten sonra... Deniz ürünleri deşince benim tercihim hep istiridye olur. Diğer kabukluları, hatta ıstakozu bile pek denemem Fransa’da. Ama, Fransa’nın Amerika kıtasına, Kanada’ya açılan liman kentinde gittiğimiz Les Flots da bu alışkanlığımı bir yana bıraktım. İyi ki de bırakmışım. Pırasa yatağı üzerine fırında hazırlanmış Atlantik ıstakozu tek kelimeyle muhteşemdi. Tabii ki, başlangıç olarak, La Rocehelle’in hemen yanı başındaki Re adasının istiridyelerini (daha etli ve leziz olduğundan istiridyelede hep no.2 yi yeğelemenizi salık veririm) tattım ve güzel bir Chablis ile çok iyi gittiklerini söyleyebilirim. Ama istakoz gerçekten nefisti ve yanındaki Pouilly fume ile daha da iyi gidiyordu. Hemen kalenin yanında Chaine sokağındaki Les Fltos’ya yolunuz La Rochelle’e düşerse mutlaka gidin derim. Daha doğrusu bu tarihi protestan liman kentini limanını, hemen bitişiğinde artık bir köprü ile karaya bağlanmış Re Adasını, kentin akvaryumunu görmek üzere, yolunuzu La Rocehelle’e çevirin ve oraya varınca da iki gece kalın! Birinde Les Flots’ya gidersiniz, öbüründe ise, yine çok iyi bir deniz ürünleri yeri olan Andre’ye ... La Rocehelle’in spesyalitelerinden biri de, morino balığı yumurtası, Andre’de tadabilirsiniz, tıpkı balık çorbası gibi... Ama ben de, biri dışında dostlarım da, istiridye tepsisini tercih ettik, Monsireur Brin’in Re adası, M.Gillardeau’nun Oleron spesyalleri ( hep no.2) ile kendimize nefis bir istiridye ziyafeti çektik. Doğrusu bin yine Chablis’yi yeğledim. Bölgeye daha yakın olan Sancerre’i tercih edenler de çıktı. Merhaba ‘Yoksulluğun ruhu var mı?’ ‘Nasıl yani?’ ‘Eğer varsa onu bulur ve yok ederdim...’ Afganistan’da iptidai koşullarda halı dokuyan, yoksulluğun ve hastalığın pençesinde kıvranan genç kadının sözleri bunlar. O coğrafyada nasıl da zordur hayat... Kocası ve çocuklarıyla birlikte dokuduğu halıdan gelen üç kuruşla sefil bir yaşam sürmek, ancak yiyecek bir şeyler bulduğunda pişirmek, bırakın üstüne başına giysi almayı solumasını sağlayacak ilacı bile alamamak... İşte size isyan edecek gücü bile kalmayan kadının yürek yakan sözleri... O, kendisiyle konuşan gazeteciye anlatıyor bu düşünü. Önce kötü kalpli devin ruhunu sakladığı yerden bulup yok eden zeki bir kızın hikâyesini dillendiriyor. Sonra ‘işte ben de o kız gibi yoksulluğun ruhunu bulup yok etmek isterdim’ diyor. Dünyayı kavuran işsizlik... Okuyamayan çocuklar. Hastalığın pençesinde sönüp giden bedenler. Yanmayan ocaklar, tütmeyen bacalar. Açlık... “Büyük Ekonomik Buhran” yıllarının üzerinden hayli zaman geçti ve darboğaz geri döndü. Yoksulluk ve yoksunluk, ABD’de başlayan ve dünyayı etkisi altına alan ekonomik krizle birlikte her yanı saracak. Kimi krizi bahane edip, kimi ise gerçekten etkilenip eve ekmek götürenleri kapı önüne koyacak. Sonra ne mi olacak? Kim bilir... Onlar da belki Afganlı kadın gibi yoksulluğun ruhunu aramaya başlayacaklar... ??? Bu karanlık tablo ortasında geçtiğimiz hafta sanata dair güzel bir festival yaşadık. 45. Antalya Film Festivali bir yıldızlar geçidine dönüştü, 7. Sanat adı altında ülkenin tanıtımı da gerçekleşti. Türk sinemasının büyüyüp serpilmesi ve daha da güzelleşmesi adına ulusal Altın Portakal’da, evrensele ulaşmak için de uluslararası Avrasya’da tatlı rekabet halinde birbiriyle yarışan filmler ödüllendirildi. Sinema yazarımız Alper Turgut, festivali izledi ve değerlendirdi. Beğeniler ve eleştirilerin hedefi ortak. Sinemamızı dünya sinemasıyla yarışır hale getirmek. Bize de onun için Türk filmlerine gidin, izleyin ve bu büyüye destek verin demek düşüyor... İyi hafta sonları... Son zamanlarda, büyük zincirler halinde birleşmiş olan ünlü lokantalara bile arız olan bir başka illet de, donmuş peynirleri hiç utanmadan servis etmeleri. Paris’in en eski lokantalarından biri olan ve benim de kırk iki yıldır bildiğim La Petite Chaise de, mönü de, pastorize edilmemiş sütten yapılma camambert diye ilan edilen peynir düpedüz donmuştu ve bu hususu belirttiğim garson, suratına utanmaz bir gülümseme kondurarak sessiz kalma yolunu seçti. TAŞRADA DAHA İYİ Mİ YENİYOR? Her neyse, diyeceğim o ki, iyi mutfağı ile tanınmış, Fransa’nın başkentinde, güzel bir akşam yemeği gittikçe daha güç ve daha pahalı PARİS’TEN... Biliyorum, şimdi bazılarınız, “La Rochelle’e kim gidecek, bari Paris’ten bir adres verseydi” diyecektir. Olur! Onu da yapalım ve istiridyeleri deniz ürünleriyle hâlâ kalitesini muhafaza etmekte olan Champs Elysee’ye çıkan Colisee sokağı üzerindeki Boeuf Sur le Toit’yı tavsiye edelim. Gittiğinizde, yemeğe hoş barında bir aperitif alalarak başlayabilirsiniz, gitmeden mutlaka yer ayırtın. Sonra da unutmayın ki, bir zamanlar ünlü Jean Cocteau’nun en sevdiği yerdi orası... ? LES FLOTS 1 RUE CHAİNE 17000 LA ROCHELLE TEL:05 46 41 32 51 ? RESTAURANT BAR ANDRE 7 RUE SAİNT –JEAN DU PERROT 179000 LA ROCHELLE TEL: 05 46 41 28 24 ? BOEUF SUR LE TOİT 34 RUE DU COLİSEE 75008 PARİS TEL: 01 53 93 65 55 hafta?cumhuriyet.com.tr C MY B C MY B İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Neşe Yazıcı, Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı Reklam Rezervasyon: Mete Çolakoğlu Tel: 0 212 251 98 7475 0 212 343 72 74 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear