Catalog

CUMARTESI 02 13/12/06 16:15 Page 1 CUMARTESİ EKİ 2 CMYK 2 16 ARALIK 2006 CUMARTESİ Çanakkale’de Yalova Restaurant anakkale’nin belleğimde Ç ve gönlümde apayrı bir yeri var. Bilmiyorum altmış kusur yıl önce gittiğim bu kentin hayal meyal anımsadığım ilk çocukluk anılarımın arasında yer almasından mı, Kurtuluş Savaşımızın habercisi olan o tarihi savaşın mekanı olmasından mı, konumunun eşsizliğinden mi, yoksa bu küçücük kentin insanlarının güzelliğinden mi, ne zaman Çanakkale’ye gitsem mutlu oluyorum ve de her fırsatta da gitmeye çalışıyorum. Üniversite bu güzel insanların tarihi kentine yeni boyutlar, yeni anlamlar yeni canlılıklar katmış. Kısacası, son zamanlarda restore edilen kimi eski evleri, yayalara ayrılan küçük sokakları ile Çanakkale dünya kentleri içinde, en sevdiklerimden biri. Çanakkale’de sizi bir çok sürpriz bekliyor. Ama lezzetle ilgili olan ikisini ıskalamamanızı salık veririm. Bunlardan biri, Çanakkale’ye özgü (başka yerde de var, ama bu lezzet ve bu kıvamda değil) “Höşmerim” (‘Hoş mu Erim’ den geliyor) tatlısı. Çarşı içindeki elli yıllık dükkandan alacaksınız. İkincisi ise, gördüğünüzde, hem çeşitlerin bolluğuna hem, adına, hem de tadına şaşırıp bayılacağınız Yalova Restaurant. Çanakkale’nin ortasında da, neden adı Yalova diye? sormuştum ilk gittiğimde. Buranın üçüncü kuşak patronu Ertuğrul Sürgit anlattı: Mekanın kurucusu dedemin, en yakın arkadaşlarından birinin köyünün adıdır Yalova, aynı zamanda şair Ece Ayhan’ın da doğum yeridir. Ertuğrul Bey’in dedesi Ziya Sürgit ilk yerini tek tekçi olarak açmış. Eşi dostu, müdavimleri gelip giderlermiş. Zaman içinde öğlenleri çorba ve yemek veren akşamları da açık olan bir lokantaya dönüşmüş. Ziya Bey’in oğulları tarihi Şeref Han’ın denize bakan cephesinde sürdürdükleri lokantayı bir süre sonra, Çanakkale’nin yine tarihi binası olan, eski Balık Hali’ne taşımışlar. Şimdi zemin katında bahçesi, arkada seksen kişilik salonu üst katında, hem salonu, hem müşterilerin ellerini kollarını sallayarak ziyaret edebilecekleri, modern sağlık koşullarına uygun mutfağı, büyük salonu, yine yüz kişilik terasıyla Türkiye’nin alanındaki en güzel mekanlarından biri duruyor karşınızda. Merhaba Paris’teki askeri bir hastanede ölümle yaşam arasındaydı Ergun Çağatay... Tarih 15 Temmuz 1983 idi. ASALA’nın Orly Havaalanı’nda THY bürosu önünde patlattığı bomba sonucu yaralanmıştı. Bedeninin neredeyse yarısı yanmıştı. Ama o kendisini şanslı görüyordu. Ölmemişti, sadece yaralıydı... 5 yıl süren acı dolu tedavi süreci başlamıştı. Uykusuz gecelerindeki en büyük kabusu hasar görmüş ellerinin bir daha asla fotoğraf makinası tutamayacağıydı... Fotoğrafçılık kariyerinin böylesi beklenmedik bir şekilde sona ereceği düşüncesi onu kahrediyordu... Fotoğraf dışında ne yapabilirim diye düşünürken göçebe Türklerin iki bin yıllık öyküsünü anlatacak bir kitabın hayalini kurdu: Türkçe Konuşanlar... Herşeyi planlamıştı... Başka ellerin çektiği fotoğraflarla süsleyecekti kitabını... Tedavisi başarıyla tamamlandı. Çağatay’ın korkusu gerçekleşmedi... Tuhaf görünüyor dediği elleri onu yarı yolda bırakmamıştı. Yeniden fotoğraf makinasıyla buluştu ve hayalinin peşine düştü... Yaklaşık 12 yıl boyunca 110 bin kilometre yol katetti, 35 binin üzerinde fotoğraf çekti... Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Moğolistan, Çin başta olmak üzere birçok ülkede Türk kültürünü araştırdı. Sonuçta ortaya 496 sayfalık muhteşem bir belgesel çıkarttı. Oslo Üniversitesinden Prof. Bernt Brendemoen’in takdim, Ergun Çağatay’ın önsöz ve Doğan Kuban’ın giriş yazılarından sonra 400 fotoğraf ile yerli ve yabancı yazarların 34 makalesi yer aldığı bir kitap. Kitabını ve yaratım sürecini bizlerle paylaşan Çağatay, bir kırgınlığını da dile getiriyor. Türklerin kendi kökenine, kendi kültürüne ilgisizliğini... İyi hafta sonları... DENİZ VE TARİH İÇ İÇE Hangi mevsim giderseniz gidin, deniz, manzarasıyla karşınızda, lezzetiyle sofranızda, elli yılı aşkın tarih, mekanın içinde, destanın yazıldığı tarih suyun öte yanında yamaçlarda... Tek tekçi geleneğinden kalma, müdavimlere rastlayabilirsiniz yan komşu masalarınızda. 30 yıldır, her Cuma aksatmadan gelenlere ben rastlamadım Ertuğrul Bey anlattı. Gitmişken, 15 yaşında komi olarak işe başlayan şimdi artık Yalova’nın Şefi olan altmış yaşındaki Erdoğan Bey ile de tanışın! Sofraya oturmadan önce, mutlaka deniz ürünleri, çeşitli salatalar ve vejetaryen olmayanları bile baştan çıkaracak olan enva –i çeşit ottan yapılmış altmış 60 çeşit mezenin sergilendiği camekanlı buzdolabına bir bakın! Türkiye’de de, dünyada da, güzel deniz ürünleri sunan bol yer gördüm.Yalova da onları aratmayacak deniz lezzetleriyle dolu. Burada bizim kültürümüzde pek olmayan istiridye, tarak, deniz kestanesi, böcek, ıstakoz da buluyorsunuz. Yalova’da özellikle, (tabii çiğ olarak üzerine limon sıkmak koşuluyla) tarağı tatmanızı salık veririm. Elle toplandığı için içinde kum tanecikleri olmayan enfes bir şey. Ne seçip, ne yiyeceğim derseniz? Yanıtım şu olacak: Önce vitrine bir bakın ve kendinizi, Erdoğan veya Ertuğrul Bey’in tavsiyelerine bırakın. YALOVA LİMAN RESTAURANT Gümrük Sok. No. 7 Çanakkale Tel: ( 0 286) 217 10 45 www.yalovarest.com İmparatorlukları merkez alan ‘9. Uluslararası İstanbul Sinema Tarih Buluşması’ 22 Aralık’a kadar sürecek Robin Hood’a sponsor aranıyor ŞİRİN GÜVEN 1991 yılında kurulan Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı (TÜRSAK), düzenlediği çeşitli festivaller, seminerler ve kurslar aracılığıyla kültürel gelişime katkıda bulunuyor. Amacı; sinema, televizyon ve medya kültürünü genişletmek, kalitesini yükseltmek ve sinema sanatını kullanarak tüm Türkiye’ye genel kültür yaymak olan vakıf tam anlamıyla bir sivil toplum örgütü. Vakıf her yıl düzenlediği ‘Komedi Filmleri Festivali’, ‘Çocuk Filmleri Festivali’, ‘Antalya Film Festivali’, ‘Çevre Filmleri Festivali’ ve ‘SinemaTarih Buluşması’ etkinliklerini, tüm maddi zorluklara rağmen devam ettirmeye çalışıyor. Vakfın bu yıl 9.’sunu düzenlediği ‘Uluslararası İstanbul Sinema Tarih Buluşması’ da henüz sponsor bulamayan projelereden. Ancak TÜRSAK Vakfı, festivali, kamu yararına çalışma misyonu gereği inatla devam ettiriyor. F İMPARATORLUKLAR... Dün başlayan ‘9. Uluslararası İstanbul Sinema Tarih Buluşması’ 22 Aralık tarihine kadar devam edecek. Festivalin bu yılki teması ise ‘İmparatorluklar’. Festival kapsamında tarihte yer almış büyük imparatorluklar ile çağımızın ‘son impatatorluğu’ olarak tanımlanan Amerika ile Avrupa’nın konumunu anlatan filmler gösterilecek. Ayrıca Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın yöneteceği, ‘İmparatorlukların Akşamı’ başlıklı bir sempozyum da düzenlenecek. İmparatorlukları merkez alan festivalde 8 farklı bölümde birbirinden önemli filmler izleyici ile buluşacak. Filmlerin gösterimleri, ‘İmparatorluklar’, ‘Yarışma Bölümü’, ‘Dünya Festivallerinden’, ‘Ödüllü Filmler’, ‘İnsan Hakları’, ‘Fransız Ustalardan’ ve ‘Bir Ustaya Saygı: Marta Meszaros’ bölümleri altında yapılacak. Yarışma bölümünde yarışacak filmlerin çoğu 2007 yılının Oscar adayları. İsveç’in ‘Farewell Falkenberg/Elveda Falkenberg’, Romanya’nın ‘The Way I Spent the End of the World/ Dünyanın Son Günü’, SırbistanKaradağ’ın ‘Tomorrow Morning / Yarın Sabah’, Macaristan’ın ‘White Palms/Beyaz Avuçlar’, Irak’ın ‘Ahlaam/Rüyalar’ ve Finlandiya’nın ‘Lights in the Dusk/Alacakaranlıktaki Işıklar’ isimli fimi Oscar öncesi ‘Sinema Tarih Buluşması’nda SİYAD ödülü için yarışacak. estival öncesi vakfın Yönetim Kurulu Başkanı Engin Yiğitgil ile festival ve TÜRSAK Vakfı’nın amaçları üzerine söyleştik. Yiğitgil, aydınlanma çağını geçirmeyen ülkemiz için ‘SinemaTarih Buluşması’ gibi düşünce festivallerinin çok önemli olduğunun ancak vakfın hala bu projeye sponsor bulamadığının altını çizdi. Festivalleri tüm halk için düzenlediklerini, bu nedenden dolayı da festival biletlerinin ücretsiz ya da sinema biletlerinden daha ucuz olmasını sağladıklarını vurguladı. Halkın bütün katmanlarının kültürlü olmasının gerekliliğinden bahseden Yiğitgil, sinemanın çok yönlü bir sanat olduğunu ve sinemanın görsel gücü sayesinde kültür seviyesinin yükseltilebileceğini söyleyip şunları ekledi: “Türkiye bu kültürsüzlükle hiç bir sorununu çözemez. Sorunları çözecek kişileri ya da liderleri de kültürsüz yetiştirirseniz, onların vereceği kararların bu halkı nereye götüreceği bilinemez. Türkiye’nin nüfusu genç diye övünüyoruz ancak siz o gençlere kültür vermezseniz, o gençler büyüdükleri zaman bu ülke için hiçbir şey yapamaz.” Sinemanın gücüyle kültür yükselebilir Müze binasındaki yazının anlattıkları Y iğitgil kültürün bu kadar önemli olmasına rağmen, kültür için ayrılan bütçenin azlığını ya da kültürel etkinliklere sponsor bulunamamasını anlayamadığını ise şöyle belirtti: “Viyana’da meydanda dolanıyorum. Mavi bir örtüyle müze binasını restore etmek için kapatmışlar. Örtünün üstünde ‘Kültürün sponsora ihtiyacı yoktur, sponsorun kültüre ihtiyacı vardır’ yazıyor. Altındaki imza Avusturya Bankası. Yani Avusturya Bankası müzeye sponsor olabilmek için kendilerinin rica ettiğini söylüyor. Bizde de böyle olmalı. Çünkü sponsorlardan alınan paralar iyi şeylere vesile oluyor. Mesela biz bu destekler sayesinde ücretsiz festivaler yapabiliyoruz. Aldığımız paraları bunlara harcıyoruz, komik tabiriyle ‘Robin Hood’luk yapıyoruz. Sivil toplum örgütlerinin paraya sadece projelerini yapabilmek için ihtiyacı vardır. Bizim derdimiz toplumun tüm katmanlarına yayılmak. İstanbul’un varoşlarına, Türkiye’nin diğer şehirlerine...” İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Yazıişleri Müdürü: Güray Öz Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No. 2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörü: Neşe Yazıcı Reklam Müdürü: İpek Aksoy Reklam Rezervasyon: Mete Çolakoğlu, Mustafa Doğan Tel: 212251 98 7475 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: İhlas Gazetecilik AŞ hafta?cumhuriyet.com.tr