26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

SİVASFI 8 4 II ısanlara radyoaktivite fetin dikkat çektiği tehlikelerden birini radyoaktıf maddelerin taşınması sırasındaki riskleri çok canlı bir şekilde gündeme gelirnıiş bulunuyor. Nükleer enerji programları, nükleer yakıtın hazırlanması, tüketilmiş yakıtın yeniden işlenmesi ya da depolanması nedeniyle her gün karada kamyon vc tren, denizde gemilerde çok sayıda taşıma yapılmasını gerektiriyor. Nükleer reaktörlerin sayısı çoğaldıkça, karadan ve denizden yapılan kısa mesafcli ya da dcnizlcraşırı taşımalann sayısı da gittikçe artıyor. ABD Nükleer Enerji Komisyonu'nun 1980'lerin başında yaptığı bir hesaba göre 2000 yılında yalnızca ABD'de her gün 601000 taşıma yapılacak. Taşımalar MONT LOUIS ulayındaki gibi kazalara uğrayabileccği gibi, sabotajlara da maruz kalabilir. Bu nedenle, Ingiltere Denizciler Sendikası Başkanı'nın, nükleer yük taşıyan gemilerin rotalarının önceden açıklanması isteği, karşılanamayacak bir taleptir. Guvenlik önlemleri gerek rotaların, gerekse gemilerin taşıdıkları yükun gizli tutulmasını gerektirmektedir. leer eanavar Fransız ve Belçika makamları sessizliği korurken, Mont Louis'in tehlikeli radyoaktif malzeme yüklü olduğunu dünyaya Greenpeace duyurdu. tan gemının tehlikeli bir radyoaktif yük taşıdığını nc Fransız nc dc Belçika makamları kamuoyuna açıklamıştır. Konu ancak tümüyle gönüllü katkılarla çalışan bir halk kuruluşunun, Oreenpeace'in uyanıkhğı sayesinde kamuoyuna yansımıştır. Ülkemizde de bir nükleer enerji programı başlatılmasının eşiğindeyiz. Kendi Ulkelerindc iş olanakları iyice daraldığı için, umutlarını Uçüncü dünya Ulkelerine bağlamış olan yapımcı firmaların, ülkemizde kurulması tasarlanan nükleer reaktör ya da reaktörlerin ihalesini kazanabilmek için yoğun bir rekabet içinde olduklarını izliyoruz. thaleler yakında sonuçlanacak ve nükleer enerji programı yönünde ilk adımları atacağız. Dileriz ki, Mans Denizi'nde meydana gelen bu talihsiz olay, nükleer enerji programlarının ne tür risklerle örülü olduğuna dair gerek ilgili makamlara gerekse kamuoyumuza bir uyarı olacaktır. Önlemler yeterli miydi? ö(e yandan, MONT LOUIS olayı, taşımalarda alınan guvenlik önlemlerinin ne ölçüde yetersiz olabildiği hakkında da bir fikir vermekte. Oldukça tehlikeli bir nükleer yuk ta.şıyan bir gemi, Manş Denizi gibi hayli yoğıın bir trafiği olan bir denizde, özel ünlemler alınmaksızın seyredebilmektedir. MONT LOUIS'nin yükü, uranyum hekzaflorür (UF6), dünyada en yaygın reaktör türü olan hafif su reaktörlerinde (yani kaynar su ve basınçlı su reaktörlerinde) yakıt olarak kullanılan "zenginleştirilmiş uranyum"un hazırlanmasında kullanılan bir ara malzenıedir. Prof. Dr. Nezihi Özden'in İTÜ Nükleer Enerji Enstitüsü yayınları arasında çıkan Nükleer Çağın tlk Kırk Yıh (1983) adlı kitabının I. cildinde uranyum hekzaflorür hakkında şu bilgiler verilmektedir: "Gaz difiizyonu ile izotopik zenginleşlirmede uranyum hekzaflorür gazı kullaııılır. Çok reaktif bir gazdır; çeligi kısa sürede kemirir. Onun aşırı korozif [kemirici] etkisi gaz difüzyonu tesislerinin önde gelen sorunudur... İJF6 oda sıcaklıgında beyaz tuzdur. Fakat hemen 56,5° C sıcaklıkta kaynayarak huhar haline geçer..." (s.279 ve 311). Uranyum taşıdığı sırada Relçika açıklannda hataıı Fransız gemisi Mont hmis'i kıırtarma çalışmaları suriıyor. Gemide uranyum varillerinden herhangi bir sızıntının henuz söz konu.su olmadığı belirtilirken, başka bir sızınlı gorevlileri uğraıtırıyor: Geminin yakıl tanklarından sızan fueloilin çevreye yayılmaması için çaliimalar yapılıyor. (Telefoto Ul'l) Faciaya o katlar yakııı... 9 ABD Japonya'ya kadar ttim gelişmiş ulkelerde, sanayileşme ve kalkınma uğruna, doğal çevrenin fabrikalar ve enerji santralları tarafmdan kirletilmesine ve insanlar için yaşamlmaz hale getirilmesine karşı halk hareketleri örgütleniyor. Bu hareketler, farklı siyasal inanışlara sahip ve farklı sosyal kesim ve mesleklerden yüzbinlerce insanı bir araya getırmekte. "Çevreci" olarak da anılan bu akımların tek uluslararası örgütü Greenpeace. Manş Denizi'nde batan Mont Louis adlı Fransız gemisinin 2İ5 ton yüksek derecede radyoaklıf uranyum hekzaflorür (LJF) yüklü olduğunu dünyaya ilk duyuran da Greenpeace oldu. 1971 yılında birkaç Kanadalı tarafmdan kurulan bu orgütun şubelerı zamanla tngiltere, ABD, Fransa, Hollanda, Danımarka, Federal Almanya, Belçika, Yenı Zelanda, A vusturya, A vuslralya ve tsveç 'e yayıldı. 1978 'den bu yana merkezi l.ondra'da bulunan örgütün 600.000 'den fazla aidat ödeyen üyesi bulunduğu biliniyor. (Greenpeace üzerine ayrıntılı bilgi veren bir yazıyı 16.1.1984 tarihli Siyaset 84'te yayınlamıştık.) Bıltün demokratik ülkelerde çevrenin kirletilmesine karsı mücadele veren Greenpeace, nükleer enerji programlarına karşı da kamuyu aydınlatarak çeşitli eylemlerle etkili bir muhalefet yürütüyor. Greenpeace'in ve ttim çevreci hareketlerin nükleer enerji programlarına karşı muhalejeti, esas olarak şu noktalarda toplamyor: den 1) Nükleer enerji programlannın arz ettigi tehlikeler, klasik teknolojilerin arz ettiği sorunlardan iki önentli açıdan farklıdır. Guvenlik önlemlerinin işlememesi halinde meydana gelebilecek kazalar, insanlığa bugüne kadar görülmemiş boyutlarda zarar verebilir. Öte yandan, bu programlar insanlığı gelecek kuşaklara karşı büyük bir sorumluluk altına sokmaktadır. 2) Nükleer enerji, uranyum atomlarının parçalanmasıyla elde edilmektedir. Bu parçalanma sırasında elektrik enerjısine dunüştürülen büyük bir ısı, yanında çok yoğun radyoaktif ışınlar oluşur. Başlatılan radyoaktif süreçlerin bazıları çok uzun süre, yüzlerce, binlerce yıl sürer. Uranyum atomlarının parçal'anması sonucunda, doğada bulunmayan çok tehlikeli bir madde, atom bombası yapımmda kullanılan plütonyum elde edilir. 3) En büyük tehlike, soğutma sistemlerinin herhangi bir nedenle işlememesi halinde, nükleer reaktor kalbinin erimesidir. Bövle bir kcıza bugune kadar olmadı. Ancak 1979'da ABD'deki Three Mile Island reaktöründe olduğu gibi buna çok yaklaşıldı. Dünyada reaktör sayısı çoğaldıkça, büyük çapta bir kaza olma olasılığı da artmaktadır. 4) Daha küçük çaplı kazaların meydana gelme olasılığı daha yüksektir. Gtivenlik sistemi iyi çalışmadığı takdirde, reaktörlerden çevreye tehlikeli dozlarda radyoaktif ışınlar sızabılir. Kiiçük dozlar bile çevrede kanser olaylarına, genetik bozukluklara yol açabılir. 5) Nükleer enerji programları, ilgili butün personelin azami dikkatle çalışmasını gerektirir. Nükleer reaktörlerin hataya tahammülü yoktur. Oysa mükemmel mühendis ve teknisyenler yetiştirilemez. Hata yapmayan insan bulunamaz. 6) tnsanlar hata yapabileceği gibi, makineler de arızalanabilir. Uçak düşmesi, deprem, sabotajlar felaketlere neden olabilir. Suvaş halinde ıse nükleer reaktörlerin düşmanın başlıca hedeflerinden birı olacağı açıktır. 7) Dünyada en yaygın olarak kullanılan hafif su reaktörleri (yani kaynar su ve basınçlı su reaktörleri) yakıt olarak zenginleştirilmiş uranyum kullanırlar. Bu reaktörlerde tüketilen nükleer yakıtlar ise, va yeniden işlenerek geri kazanılır ya da depolanır. Çok yüksek derecede radyoaktif olan tüketilmiş yakıtlardan nasıl kurtulunabileceği konusunda bugune kadar tatmın edici bir çözüm bulunamamıştır. Nükleer enerji programlannın gelecek kuşaklara karşı da sorumluluk getiren en büytik sorunu belki de budur. 8) Zenginleştirme, yeniden işleıne ve depolama amacıyla çeşitli duzeylerdc tehlikeli radyoaktif malzcmeler, her gun çeşilli tesisler arasında ve uluslararası alanda taşın maktudır. Radyoaktif maddelerin taşmması sırasında vuku bıdabilecek kaza ve sabotajlar, başka bir önemli risk kaynağıdır. (25 Ağustos 1984 gıinü Manş Denizi'nde batan Mont Louis gemisi olayı bu tehlikeye örnektir.) Greenpeace'ten: Nükleer enerji neden tehlikeli? Bir facia olabilirdi Yükün bu niteliği dikkate alındığında, gemi çarpışarak batacağına, herhangi bir nedenle (örneğin petrol yüklü'bir tanker ya da yanıcı maddeler yüklü başka bir yük gemisi ile çarpışma nedeniyle) alcv alarak yanmaya başlasaydı, büyük bir nükleer facianın vuku bulması sözkonusu olabilirdi. öte yandan gemi mürettebatının taşınan yııkün ne olduğunu bilip bilmediği kesinlik kazanmadı. Fakat yükun niteliğinjn gerektiıdiği eğitime s>alıip olınadığı anlaşılıyor. Olayda alınması ilımal edilen önlemlerin, nükleer enerji programlannın zorunlu kıldığı vc hcmch hcmcn .sonsuz olarak nitelenebilecek guvenlik önlemlerinin ancak kiiçük birer halkası olduğu unutulmamalıdır. MONT LOUIS kazası, nükleer enerji programlannın çeşitli kademelerinde meydana gelen şu veya bu ölçekte birçok kazamn kanıuoyundan gizlendiğine ilişkin iddiaları da haklı göstcrccck nitcliktedir. Ba
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear