Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
FOUCAULT Evet. Yunanlıların sağlıkh olmak için iyi yemek yemeleri gerektiğini gösteren çok sayıda yazılı belge yar. Biriyle cinsel ilişkideyken ne yapmak gerektiği konusunda göreceli olarak daha az şey yazmıslar. Çünkü besin konusu, iklimle, mevsimlerle, nem ya da kuraklıkla yakından ilgiliydi. Demek ki, ne düşttniilürse düsünülsün, klasik Yunan bir altın çag degilmiş. FOUCAULT Bizimle ilgisi bulunmayan bir dönemden örnek alınacak değerler çıkarabileceğimizi sanmıyorum. Geriye dönülmez. Ama zevkle istek arasında güçlü bir bağı içeren ahlakî, töresel bir deneyle karşı karşıya bulunduğumuz da su götürmez. Bunu günümüz deneyiyle, yani herkesin zevki en önemli şey olarak görmesiyle karşılaştırırsak, bu kopmanın insan doğasıyla ilgisiz bir tarihi olay olup olmadığını düşünmek zorunda kalırız. Ama bu noktayı, bizim cinsel tekniğimizle Doğu'nun cinsel sanaünı karşriastırarak vurguladınız, "Cinselligin Tarihi"nde... FOUCAULT Kitabımın cn çok yanıldığım noktalarındandır bu. Ne Yunanlılar'ın, ne de Romalılar'ın, Çinliler gibi bir cinsel sanatları vardı. Zevkten kısmanın ağır bastığı bir yaşama biçimine sahiptiler. Bu "yasama sanatı"nda, insanın ken dine egemen olması gerektiği kısa sUrede temel sorun haline geldi... Socrates, Seneca, Pllnlus okunduğunda, örneğin, Yunan lılarla Romalılar'ın gelecek yaşam, ö'lüm sonrası ya da Tanrının varlığı gibi sorular sormadıkları görülür. Onlann sorunu "yasamam gerektiği gibi yasayabUmem için ne yapmalıyım"dır. t . ö . 4. ya da 5. yüzyılda yaşayan bir Yunanlı için oturduğu site ve arkadaşlarıyla ilgilenmekse, örneğin Seneca için kendi kendisiyle ilgilenmekti. Platon'un "Alcibiades'Myle durum aydınlığa kavuştu: Kişi siteyi yönetmeye aday olduğundan, kendisiyle yakından ilgilenecekti. Ama kişinin kendine düşkünlüğü asü Epikürcülerle başladı, Seneca ile, Plinius ile genelleşti: Herkes kendine dikkat etmeliydi. Yunan ve Roma ahlakı, töresi kişisel seçime, bir yaşama estetiğine dayalıydı... Yunanlılar için cinsel ahlakın en önemli yanı kadınları ya da erkekleri yeğlemek değildi. Onlar için nicelik, evlemde ısrarlılık ve pasiflik sorunu vardı: Isteklerinin efendisi misin, yoksa kölesi mi? Ya biri saglıgını etkileyecek kadar çok sevlsirse ne olurdu? FOUCAULT Bu asınlığa girerdi. Sorun bir sapkınlık sorunu değil, bir aşırılık ya da ölçUlulUk sorunudur. Yunanlılar, aşırı cinsel ilişkide bulunanlara kötü gözle bakarlardı. Boylelerini dognı yoia getirmeye çalısmazlar mıydı? FOUCAULT Kişiyi kendine egemen kılmaya yönelik çalışmaları vardı. Epictetos'a göre kişi güzel bir kadına ya da delikanlıya istek duymadan bakabilmeliydi. Bunun için de kendine tümüyle egemen olması zorunluydu... Yunan toplumunda cinsel perhiz bir duşünce akımıydı, yaşamlarına daha büyük bir güzellik ve yoğunluk katmak isteyen kültürlü kişilerden kaynaklanan bir felsefi hareketti. Insanların daha güzel bir yaşama kavuşmak için toplumlarının ve çocuklarının getirdiği tüm cinsel baskıları atmaya çalıştıklan 20. yüzyılda da böyle değil mi? Eski Yunan'da Andre Gide asık suratlı bir filozof kalırdı. Güzel bir yaşam ugruna Yunanlılar cinsel perhize giriyoriardı. Oysa biz, nıhbilim adına bireysel olusumumuzu tamamlamaya çalışıyoruz. FOUCAULT Doğru. Insanhğın kültürel yaratıları arasında, şimdi olup bitenleri çözümleyip değiştirebilmeye yardım eden bir sürü olanak, teknik, fikir, yöntem, v.b. var. Kendi dünyamızla Eski Yunan dünyası arasında bir seçim yapmak zorunda değıliz. Ama kendi ahlakımızın, töremizin belli bazı ilkelerinin bir dönem, bir yaşam estetiğine bağlı olduğunu gördükçe, sanınm bu tarihsel çözümden yarar sağlayabiliriz. Yüzyıllar boyu ahlakî, töresel inancımızla, günlük yaşamımızla büyük siyasal, toplumsal ve ekonomik yapılar arasında çözümlenebilecek ılişkiler bulunduğuna inandırıldık. örneğin, ekonomimizi, demokrasimizi allak bullak etmeden cinsel ya da ailesel yaşamımızda hiçbır şey değiştiremeyeceğimize kandık. Bence ahlak ile toplumsal, siyasal ve ekonomik yapı arasında çözümlenebilir, ya da gerekli bir bağ bulunduğu fikrini kafamızdan atmalıyız. Aralarında hiç ilişki olmadığı anlamına gelmcz bu. Ama bunlar değişken ilişkilerdir. Ahlak ve öteki yapdar arasında gerekli bir ilişki degil de tarihi bir pıhtılasnta bulunduğunu anladıgımıza göre, nasd bir ahlakt yapı kurabiliriz simdi? FOUCAULT Benı şaşırtan, toplumumuzda sanatın bireyler ya da yaşam değil de yalnızca nesnelere değgin bir şey durumuna gelmesi. Sanatın yalnızca sanatçı denilen uzmanlar tarafından gerçekleştirilen bir uzmanlık dalına dönüşmesi. Neden her kişi kendi yaşamım bir sanat yapıtına dönüştUremesin? Neden şu ev ya da lamba bir sanat yapıtı olsun da benim yaşamım olmasın? Ama insan bilglye ya da evrensel kurallara başvurmaksınn kendi kendini yaratmak dunımundaysa, sirin görüsünüzü Sartre'ın varoluşculugundan ayıran ne oluyor? FOUCAULT Kuramsal açıdan Sartre, gerçek kendi "ben"imiz olmak zorunda bulunduğumuz fıkrine dönüyor. Oysa Sartre'ın söylediklerinden çıkanlacak pratik sonuç, tam tersine, kuramsal düşüncesini yaratıcılık uygulamasına bağlamak olurdu. "Ben"in bize verilmediğinden yola çıkarak bir tek uygulanabilir sonuca varılabileceğini düşünüyorum: Kendi kendimizi oluşturmalı, kendi kendımizi yapmalı, bir sanat yapıtı gibi düzenlemeliyiz. (Kiiltttr Servisi)