27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

6 SİYASET 84 Friedman'a karşı birleşik eephe Okyanusya'dan tngiltere'ye kadar, Friedman 'ın babalığını yaptığı yeni ekonomik yapılanmaya karşı istekler ağır ağır dünya gündemine yerleşiyor. 21. yüzyılda dünya yeni bir ekonomik ve toplumsal yapılanmaya gidecek. Ama bu belirli çıkar çevrelerinin istediği doğrultuda olmayacak. TEVFİK ÇAVDAR Z aman zaman basınımızı devekuşuna benzetmekten kendimi alamıyorum. Günlük yayın organlarının sayfalarını çevirdikçe haber değeri bıle olmayan yığınla ülayın nasıl şişirildiğini, buna karşın tüm dünyaya gözlerimizin kapatıldığını ibretle izlememek nıunıkun mıi? Bütun dünya sadece Turkiye'den ibarelmiş gibi yaşıyoruz. Kuşkusuz kı yaşadığımız ülkenin sorunları, olayları önde gelır; bu her yerde böyledir. Ne var kı bu gerekçe dünyaya gözlerımizi kapatmak için yeterli dcğildir. Çünkü Türkiye bu dünyanın içerisındedir ve çevresindeki uzak yakın tüm olaylar, gelişinıler onu yakından ilgilendirmektedir. Kaldı kı karşımızdaki dev sorunların kaynağını oluşturan ekonomik ve toplumsal yapılanma modelı (buna çekinmeden liberal model denmektedir) son günlerde dünyanın çeşitli yörelerınde ağır eleştiriler almaktadır. Ustelik bu eleştirı sesleri Arjantin, Bıezılya vb. gibı gehşmekte olan ülkelerden değıl, gelişmış ulkelerden, bu yeni yapılanma modelinin kaynağından yükselmektedir Sesleri yükseltenlerin siyasal eğilımlen ne olursa olsun ortak oldukları bır nokta var: Frıedmann'ın kııramsal babahğını yaptığı yeni yapılanmaya karşı olmaları. fValter Mondale onun politikası Amerikan halkına daba refah ve mutluluk dolu gunler vaadetti ama bu refah ve mutlulugıı sadece zenginler erişti" derken nıevcut ekonomik ve toplumsal yapılanmaya önemli bir protestoyu yükseltmekteydi. Ferraro da "Orta sınıf yok oldu" diyerek Türkiye'deki ortadireğin acı sonunu vurgıılamaktaydı sanki. ! Amerika gibi büyümenin belirli bir noktasına gelmış olan bir ülkede bile mevcut model, toplumsal depreme neden olmuş görünüyordu. Silahlanma ve sözde liberal ekonomi uygulaması belki ekonomıyi bellı kesimler adına canlandırmışsa da yığınlar durumundan memnun gözükmüyordu. Arthur Scargill nevi Birleşik Cephe Hareketi'nin (hareketin kendiliğinden oluşıım görüntüsü neticeyi değiştirmemekteydi) temsil ettigi grubun çıkarlarına, daha doğru bir deyimle dünya ekonomisinin yeniden yapılanmasına karşı olduğunu görmüştü. Toplumsal deprem başka türlU olamaz. Bunun belirtileri açıkça görülmektedir; şöyle ki: Devlet tahvillcrinin 1(X) milyonluk kuponlarını bile kapış kapış alabilecek bir üst gelir grubu oluşmuştur. Ucretler, maaşlar sürekli biçimde satın alma gücü yitirmektedir. Çocuk işçilerin öldüğü iş kazalan renkli basının bile ön sayt'alarına yerleşmiştir. Hayat pahalıhğı artmakta, bunun için getirilen ve etkîsi olmayacağı çok açık olan tedbirler hiçbir sonuca ulaşamamaktadır. İktidar lüks yaşamı adeta teşvık eden bir tavrın içerisinde çeşitli örnekler vermekte, bu örnekleri kendi ailelerinın yaşamıyla zenginleştirmektedir... Çocuk yaşında genç kızların "telekız", ya da "otostopçu" olarak yaşamlannı kazandıklan, gazetelerin ilk sayfalarını süslemektedir. Konut faciası TV programlarına bile en çarpıcı yönleriyle yansımıştır. Çalışanların sadece ücretleri değil anayasal hakları da Kıdem Tazminatı Fonu tasarısında olduğu gibi ellennden kısmen de olsa alınmaktadır. tngiltere'de lngiltere'de ise sendikalar rahatsızdı. Bu rahatsızlık Thatcher hükümetinin bugüne kadar rastladığı rahatsızlıktan daha büyük boyutlara erişmek istidadını gösteriyordu. Nitekim maden ışçılerinin grevi ve bu işçi sendikasının lideri Arthur Scargill'in Mondale ve ortaklarından çok daha bilinçli olarak gündeme getirdiği ekonomik yeni yapılanmaya karşı savaşım taktigi ilk meyvalarını temmuzun ortalarına doğru vermeğe başladı. Grev 18. haftasma girerken işçiler ortalama 3 bin tngiliz lirasına erişen ücret kayıpları, iki arkadaşlarının engelleme barikatlarında ölümü, 4 bininin tutuklanması ve bin arkadaşlarının da yaralanmasına karşın grevi başanyla sürdürüyorlardı. Onlara kısa süreli de olsa çok işçileri katılıyor ve daha yenilerinin de şu ya da bu şekilde katılması bekleniyordu. Bu kez Scargill yeni yapılanma programını Thatcher'in iktidarında mahkum etmeye yönelmişti. Başarıp başaramayacaği yakında görülecekti, fakat açık olan şuydu ki ABD'den Yeni Zelanda'ya, oradan lngiltere'ye kadar bütün gelişmiş ulkelerdeki çalışan katmanlar rahatsızdı ve bu rahatsızlık büyüyordu. Demokrat PartPde Friedmann'a karşı Birleşik Cephe'nin temelindeki ılk taş ABD'den. Bilindiği üzere ayın ilk haftası içerisinde San Fransisko'da yapılan Demokrat Parti kurultayında eski Başkan Yardımcısı Mondale'in kasımda yapılacak başkan seçimlerinde partinin başkan adayı olması kabul edildi. O da Başkan yardımcılığına G.Ferraro'yu önerdi. Böylece Amerikan tarihinde ilk kez bır kadın (eski savcı) ülkenin üst düzey yöneticiliğine aday olmaktadır. ö t e yandan Demokrat Parti aJaylığı için mücadele eden bir başka aday, zenci rahip Jackson'du. Demokrat Parti içerisindeki bu gelişme ler a.slında Amerikan toplumunun sancılarını, ısterlerini de yansıtıyordu. Nitekim Jackson'un Küba'da Castro ile görüşmesi, Nikaragua ile olan anlaşmazlıklarda bir nevi arabuluculuk yapması olayın barışa duyulan özleıni yansıtan yanını meydana getiriyordu. Jackscn'nun kurultayda yaptığı konuşma, bütünüyle barış ve demokrası özlemiyle doluydu ve buyUk tezahürata yol açıyordu. j ı Okyanusya'da Aynı günlerde çok uzaklardaki bir ülkede, Yeni Zelanda'da dokuz yıllık bir muhalefetten sonra Işçi Partisi seçimi kazanarak iktidara geldi. Seçim kampanyası boyunca lşçi Partisi'nin işlediği ve duyarlı olduğunu her fırsatta ortaya koyduğu iki konu vardı. Bunlardan birincisi barış özlemıydi. ANZUS diye bilinen, Avustralya, ABD ile Yeni Zelanda'nın ortak savunma paktının yeniden gözden gcçirilmesi, özellikle Yeni Zelanda limanlarına nükleer savaş gemilerinin gelmemcsi, bunun da ötesinde Büyük Okyanusun silahlardan arındınlmasıydı. Ikinci konu ise işçi ücretlerindeki yetersiz düzeyin ortadan kaldırılarak sendikalara daha rahat ortamda ve hukümetle işbirliği yaparak ücret pazarlığı yapma olanaklarının tanınması biçiminde özetlenebilir. Görüldüğü gibi dokuz yılhk liberal ekonomi yanlısı, kemer sıkmayı sadece işçiler ve dar gelirlilere yöneltcn bir iktidar barış ve daha iyi gelir arzusuyla tarihe karışmaktaydı. Böylece Okyanusya'da işçi iktidarları kı tanın kaderini ellerinde tutmaya başlamışlardı. Yeni Zelanda seçimlerinden bir hafta sonra Başkan Reagan, Yeni Zelanda'nın ANZUS'un gözden geçirilmesine yönelik isteklerine karşı çıkarak böyle bir şeyin ABD'nin bu Ulkeyle ekonomik ilişkilerini zedeleyeceği tehdidini çekinmeden ileri sürmüştür. Başkan, karşısındaki olayın, bir 21. yüzyılda örnekleri çoğaltmak mümkün, ama okuyucularımızın bunu kendiliklerinden yapacağına güvenim var. BUtün bu olgular kötümser olmamız için değil, yarınlara yönelik davranışlarımm belirlememiz için sayılmaktadır. Okyanusya'dan, tngiltere'ye kadar uzanan, yeni ekonomik yapılanmaya karşı olan istekler ağır ağır dünya gündemine yerleşmektedir. Zimbabvve'nin başkentinde toplanan FAO konferansında en yetkili kişiler Afrika'daki tarım üretiminin düşüşünün hükümetlerin enflasyon korkusuyla saptadıkları düşük taban fiyatlarından kaynaklandığını ileri sürmUşlerdir. 21. yüzyılda dünyanın yeni bir ekonomik ve toplumsal yapılanmaya gireceği doğrudur, ama bu yapılanma belirli çıkar çevrelerinin istediği doğrultuda olmayacaktır. Mondale'nin konuşmasında sık sık belirttiği gibi "Barış ve toplumsal adaletin saglandıgı" bir yeni yapılanma bütün dünya halklarının umududur. Peki, burada? Bu yeniden yapılanmayı hedefleyen ekonomik model Türkiye'de ne noktaya gelmişti. Bunu tanımlamak için günlük gazetelerin çeşitli haberlerine bakmak yeterliydi. Işveren Sendikası Başkanı işçilerle adeta alay edercesine (bir eski başbakanın ben emekli maaşımla gül gibi geçiniyorum sözüne dayanarak) benim de tlcretim yetmiyor, diyebilecek cesareti kendinde bulabilirken, bir baska eski başbakan son günlerde Dr. Jivago'yu okuduğunu ve gelir dağılımı bozulan bir toplumdaki hareketlenmeyi göstermesi bakımından bu yapıtın öneminin altını çiziyordu Toplumsal deprem Jackson orta ve daha düşük gelir düzeylerindeki zencilerin tüm özlemlerini dile getirirken, Ferraro da kadın hareketinin bir ölçüde etkinliğini sergilemekteydi. Kurultayın kapanışında Mondale adaylığını kabul ettiğini bildiren söylevinde salonu dolduran yirmi bini aşkın kişıye, "Reagan ve
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear