17 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

C SPOR ALTERNATIF 24 S¸UBAT 2009 SALI Taraftarın değeri! VOLKAN AĞIR Yakınlarınca sakin ve kendi halinde biri olduğu söylenen 37 yaşındaki taraftar, Milano’da edebiyat fakültesini bitirdikten sonra doğduğu kent Cenova’ya döndü. Komünizmin hararetleri yıllarında aktif olarak olayların içinde yer alan Gabriele Amato, Cenova’da psikiyatrist olarak çalışıyor. Çocukluğundan beri futbola ve kentinin takımı Genoa’ya tutkusu olan Amato, deplasman maçlarına pek gitmiyor. Genoa’nın deplasman yasağı olmasına karşın gittiği Roma maçında polis tarafından grup olarak fişlendi. Bugüne dek hiçbir taraftar olayına ismi karışmamış Amato’nun. Bir önceki hafta Serie (A)’da oynanan Genoa Fiorentina (33) maçında tribünlerde yer almıştı Amato. Kırmızı Lacivertliler bir ara da 30 öne geçmişti. Maçta bir kırmızı kart gören, aleyhine bir penaltı verilen, karşılaşmayı zamanında bitirmediği için gol yediklerinden hakeme oldukça tepkili olan, mücadele sonunda da hakemi protesto etmek amacıyla stadın dışında toplanan Genoalılar arasındaymış Amato da. Hakem Nicola Rizzoli’nin stadın dışına çıkmasını beklerken önce Fiorentina’nın takım otobüsüyle karşılaştılar; Mor Menekşeli oyuncuları taşıyan aracı sallayıp otobüsün çıkışını engellemek istediler. Olayların daha da büyümemesi için şoför gaza basıp ilerlemek istedi. Bu kez de Genoalılar bir taraftarı ezdiğinin farkında olmayan şöförü, otobüsü durdurması için ikaz ederek aracı yumrukladı. Ancak bunları da taciz olarak yorumlayan şöför, polis durdurana dek yoluna devam etti. Otobüsün tekerleğine takılıp aracın altında kalan talihsiz taraftar Gabriele Amato, uzun bir süre araçla birlikte sürüklendi. Bacaklarında, kalçasında, birkaç kaburgasında ezilme ve kırıklar meydana geldi Amato’nun. Ayrıca iç organlarında da hasar oluşan taraftar hastaneye kaldırıldı. Şoför ise polis tarafından gözaltına alındı. Bu olaydan sonra Genoa Başkanı Enrico Preziosi ise “Benzer olaylar yaşanmaya devam ederse başkanlığı tereddüt etmeden bırakırım. Bu şiddet olaylarından bıktık” diyor. Benzer olaylar birçok ülkede yaşanırken en çok akılda kalanlardan biri ise 2004’ün Kasım’ında Beşiktaş’ın Ç.Rizespor’la İnönü’de oynadığı maçta gerçekleşti. Bu kez Mardin’den Beşiktaş’ını izlemeye gelen 16 yaşındaki Cihat Aktaş, tribünün ortasında bıçaklanarak hayatını kaybetmişti. Bu maçtan sonra ise dönemin Beşiktaş Divan Kurulu Başkanı Şeref Nasır’ın yaptığı açıklama ise Beşiktaş Kulübü’nün bu konuda ‘günah keçisi’ edilmemesi gerektiği yönündeydi. Ve rahmetlinin ailesine başsağlığı dileyerek olay geçiştirilmişti. Bir yanda kulüpten tamamen bağımsız gelişen kaza sonrası Genoa Başkanı’nın açıklamaları, diğer yanda da maç sırasında kulübün sorumluluk alanında yaşananlardan sonra Beşiktaş Divan Kurulu Başkanı’nın verdiği demeçler. Dönemin Beşiktaş Spor Kulübü Başkanı Yıldırım Demirören ise hâlâ görevde. Verilen iki tepki de tribün terörünü kökünden çözmeyebilir. Ancak kulüplerimizde Genoa Başkanı Preziosi gibi cesur kararlar alabilecek başkanlar artarsa belki o zaman bu olayların sonu gelebilir. GÖRÜŞ / METİN TÜKENMEZ Gençlik mi Yoksa Deneyim mi? umartesi günü İzmir Atatürk Spor Salonu’nda ilginç bir basketbol maçı izledim. Gelişim Koleji’yle İstanbul Teknik Üniversitesi’ni karşı karşıya getiren maç birçok yönüyle örnek oluşturabilecek bir oyundu. Tecrübeliler mi yoksa gençler mi? Bu tartışma takım sporlarının içinde, ortasında veya kenarındaki tüm unsurları etkiliyor ama bir ortak nokta bulmanın koşulları da bir türlü hazırlanamıyor. Gelişim Koleji tam bir ‘kolej takımı.’ Gençlerden kurulu, Özcan Sürücü gibi gelecekte NBA’de oynayabilecek genç yeteneklere sahip. Yüksek tempoda oynayarak İTÜ’lü deneyimli ve uluslararası üne sahip basketbol ustalarına nefes aldırmıyorlar. Maçın bitimine 7 dakika kala 18 sayı öne geçiyorlar. Ama bu farkı korumak, oyunu soğutmak, zamana oynamak gibi deneyimleri edinmiş deneyimli basketçiler yok Gelişim Koleji’nde. Üstelik İTÜ’de Harun Erdenay ve İbrahim Kutluay gibi Kolejlilerin bile hayranlık duyduğu büyük basketbol yıldızları var. Maçtan sonra onlarla bir fotoğraf karesinde bulunmak için yarış etti kolejliler. Basketbol dünyasının beyefendi yıldızı Harun Erdenay’ın aktif basketbolla ilgisi, bir İTÜ gönüllüsü olmanın ötesinde babadan gelme ‘teknik geleneği’ne son bir katkı yapma anlamı taşıyor. 40 yaşında olduğu halde 2. Basketbol Ligi’nin mücadeleci ortamında olağanüstü yetenekleriyle 18 sayılık farkın erimesinde başrolü oynuyor. Gelişim Koleji’nin teknik yöneticileri, izleyicileri ve mücadele eden basketçileri Harun Erdenay’ın neler yapabileceğini biliyor, tüm önlemlerini alıyor ama Harun’un 3’lüklerine engel olamıyorlar. Üstelik en büyük destekçisi, birlikte oyunda olduklarında rakiplerinin disiplinli ve tempolu oyun yapısını el bileği becerisiyle bozan İbrahim Kutluay, 5 faulle oyun dışı kaldığında maçın bitimine 4 dakika var. Harun Erdenay’ın liderliğinde İTÜ’nün deneyimli oyuncuları skoru 7373’e getirdiğinde bitime 2 dakika vardı. Deneyim ve yıldız oyuncu farkı maçı İTÜ’ye kazandırdı. İbrahim Kutluay’ın İTÜ’deki mücadelesi ilginç görüntüler ortaya çıkartmaktadır. Evrensel ölçülerde bir basketbol oyuncusunun 2. Lig’deki çetin mücadelenin içinde motivasyon sıkıntısı çekmesi doğaldır. Nice büyük maçlar, büyük finaller oynamış basketbol oyuncuları 2. Lig’i küçümseyebilir. Ama İbrahim’de böylesi bir algılama yok. Çünkü sözleşme imzalarken kendinin de dile getirdiği gibi İTÜ’nün ismi ve basketbol geleneği etkin motivasyon için yeterliydi. Son derece sert savunma yapan rakipleriyle de sorunu yok Kutluay’ın. Onların kendisine karşı aldığı önlemlerin anlamını algılayabiliyor. Ama sanki hakem diyaloglarında bir sorun var. Kuşkusuz kurallar insanların ismine ve ününe göre uygulanmaz. Ama en kritik yerde itirazdan dolayı İbrahim’e teknik faul verip rakibin 7 sayı kazanmasına yol açmak ve benim bile tribünden faul olmadığını gördüğüm bir pozisyonda onu 5 faulle oyun dışında bırakmak onca genç basketbol izleyicisine haksızlık oldu sanki. Hakemlerin hatalarına saygı duymadan spor kültürümüzün gelişmeyeceğine inananların başında gelmekteyim. Ama 2. Lig’de oynamayı göze almış, Uşak, Bandırma, Çanakkale gibi küçük kentlerimizde insanlarımızın izleme şansını elde ettiği İbrahim Kutluay’a biraz daha dikkatli yaklaşmak gerekiyor gibi… C R A L L İ D Ü N Y A S I / Ş E V K İ G Ö K E R M A N oprak parkurlu rallilerin en ilginç görselliği otomobillerin yarattığıı toz bulutu arasından çıkışıdır. Geçen hafta sonu ısının eksi 20’lere dek düştüğü Norveç’te toz bulutu yerine ‘kar bulutu’ vardı, aynı olağanüstü görüntüleri yaratan… Pırıl pırıl güneşli ve masmavi gökyüzü altında beyazlara bürünmüş orman yolları kenarlarındaki ‘kar duvarları’ duyumsal olarak Faruk Nafiz Çamlıbel’in ‘Han Duvarları’nı anımsatsa da ‘Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar’ın üzerindeki ‘kar tepeleri’, sert mi yumuşak mı bilemeden tam gaz giden sürücülere engel olamadı; kaydırarak otomobil kullanma alışkanlığı olanların ‘kar yığını için T Norveç’in Kar Duvarları de kaybolma’ riski taşımaları dışında… Solberg kardeşlerden Stobart VK Ford’dan Henning’le Subaru’nun yarışlardan çekilmesiyle ortada kalan ve kendi parasıyla 2005 model Citroen Xsara edinen Petter, dört gözle beklediler kendi mahallelerindeki yarışı… Kardeş kardeş başladılar ilk güne; Hirvonen, Loeb, Latvala ve Sordo’nun gerisinde... Loeb’le Hirvonen arasındaki fırtına gün sonunda dindiğinde Finlinin kendi söylemine göre biraz da kasten geri kalmasıyla kar tanecikleri arasından kırmızılacivert otosuyla Sebastian Loeb çıktı. Seb’le Mikko arasındaki çekişme Latvala’nın da katılımıyla 2. günün ilk ışıklarının ağaç dallarındaki kar tanelerini aydınlatmasıyla başladı ve gün boyu nefesleri keserek sürdü. Ford’un Finlandiyalıları çok zorladılar Loeb’ü ancak yerinden edemediler… Bu arada Mikko’nun dereceleri, sözlüye kalkan tembel çocukların ‘akşam elektrikler kesildi, çalışamadım’ yakınmasına benziyor; “Geçilmenin olumsuzluğunu örtmek için ‘bilerek geri kaldık’ gerekçesi mi kullanılıyor” sorusu da akla gelmiyor değil… Son gün en zor gündü... Rallinin en uzun etabı 30 km.’lik Valer 2 kez geçildi. İlkinde Hirvonen öndeydi, farkı biraz kapadı, Elverum’da geçildi, Budor’da yine öndeydi. Bitmemişti iki sürücünün kavgası; 2. turda da aynı gerilim vardı… Hirvonen bastırdı, Loeb dayandı; sonunda gülen taraf oldu Loeb, ‘kar duvarları’ arasında… 15
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear