Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ADNAN DİNÇER’LE F U T B O L NEYMİŞ A ABDÜLKADİR YÜCELMAN << eposta:adnandincer@hotmail.com FUTBOLDA İKİNCİ EL! Sayın Başesgioğlu Atları Sever misiniz? t bizim geleneksel can dostumuz. Savaşta da barışta da kader birliği yaptığımız tarih sayfalarımıza geçmiş, türkülerimize yansımış yaşam ortağımız. Binicilik ise iki ayrı cinsten canlının birlikte yarıştığı tek spor dalı. Atı tarif edenler şu özelliklerini sayar... Koruyucudur, kollayıcıdır, taşıyıcıdır, çekicidir, ısıtıcıdır ve duygusaldır. Binicisini usta mı acemi mi hisseder; sevmediğini taşımaz, üstünden atar ama üstüne asla basmaz, asildir ama çiftesi serttir. Tarihi geçmişi, başarılarıyla tanınmış Musssolini Kupası’nı kazanan ekipten Eyüp Öncü’nün oğlu Kemal Öncü de Ulusal Binicilik Takımımızın sporcusu olarak yaşamını ortağıyla birleştirmiştir. Kemal Öncü binicilikteki başarılarından dolayı Beden Terbiyesi, şimdiki ismiyle Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’nce ödüllendirildi. 31 Ağustos 1981’de Sipahi Ocağı Kulübü’ne yazılı olarak Kemal Öncü’nün atları için 5 tane box (ahır), açık ve kapalı manejde çalışma imkânı, eyerlik ve ot deposundan faydalanılması için talimat verildi. Daha sonraki yıllarda Sipahi Ocağı Kulübü, Kemal Öncü’den 4 ahırı alarak dolar bazında başkalarına kiraladı. Ayrıca ot parası da istedi. Bu da yetmedi, Kenal Öncü’nün tek ahırına da el konuldu. Ulusal binicimizin kendisine verilen ödül talimatını da tanımayan Sipahi Ocağı Kulübü, Kemal Öncü’nün üyelikten çıkarılması için mahkemeye başvurdu. Öncü çaresiz kalınca atı ‘Zaragoza’yı alıp İzmir’e götürdü. Açılan davada 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, “Bilirkişinin raporu ve İl Dernekler Müdürlüğü’nün denetim raporunda dernekler yönetmeliğinin 32. maddesinde belirtilen ve tutulması zorunlu olan defterlerden karar defteri, üye kayıt defteri, demirbaş defteri ve alındı belgesi kayıt defterinin usülüne uygun tutulmaması nedeniyle dernek başkanına idari para cezası uygulandığını ve vergi kanunları hükümlerince gerekli inceleme yapılması için vergi dairesi başkanlığına bildirilmesi” şeklindeki yazı üzerine Sipahi Ocağı Kulübü’nün açtığı davayı iptal etti. Kısaca Kemal Öncü’yü haklı buldu. Kemal Öncü genlerinde at sevgisi olan babası gibi ulusal takımda yarışmış, ülkesine madalyalar kazandırmış bir sporcumuz. Sipahi Ocağı, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu bir kulüp ve silahlı kuvvetlerimize sayısız süvari yetiştirmiş bir ocak. Dahası şampiyonluklar yaşamış atların sokaklara atılmasına ne denir? O at nerede yaşar? Ne yer ne içer? Bunlar sözüm ona binicilik kulübünü yöneten, at sevgisi (!) taşıyan insanlar... 1959’da rahmetli Nejat Eczacıbaşı’nın Binicilik Federasyonu Başkanı olduğu dönemde İstanbul’da İnönü Stadı’nda uluslararası konkurhipikler yapılmıştı. 1938’de İtalya’da Mussolini Kupası’nı kazanan Cevat Kula, Saim Polatkan, Eyüp Öncü ve Cevdet Gürkan ekibinden Gürkan’ın bindiği ‘Yıldız’, Maslak Süvari Okulu’nun ahırında süvari bölüğünün koruması altındaydı. Genelkurmay tam 21 yıl o şampiyon atı korumuştu. ‘Yıldız’ın ahırına gittim; boynunu, gıdığını okşarken de onunla konuşuyordum. Soruyordum ona nasıl şampiyon olduğunu... Anlat bana; İtalyan diktatörün Türk süvarilerini yenmek için düzenlediği Mussolini Kupası’nı onun gözü önünde nasıl aldığımızı, o kendini beğenmiş üniformalı diktatörün locadan nasıl kaçtığını anlat bana diyordum. Allah inandırsın gözünden yaşlar aktı. Artık duygulandığı için mi yoksa yaşlandığı için mi bilemem ama bu duygularımı yazdığımda çok kişi bana “Atla röportaj yapan ilk ve son gazetecisin” demişti. Mussolini Kupası’nın kahramanı ‘Yıldız’, İnönü Stadı’nı dolduran insanların önünde törenin en başında geçerken tribünler onu ayakta alkışlamıştı. Hey gidi günler... Nerede o alkışlar, nerede o hayvan sevgisi taşıyan insanlar. Galiba o güzel insanlar o güzel atlara binip gitti, hem de çok uzaklara... Spordan sorumlu Devlet Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu; Ülkemizde amatör spor kulüplerinin halini, kulüpleri kimlerin ele geçirdiğini biliyor musunuz? Sanmam, bilmeniz de olası değil... Ama bir küçük araştırma yapmanızı, bizzat spor kulüplerimizden herhangi birisini zamansız, randevusuz gidip görmenizi isterim. Âlâyı valayla tantanayla gidip kulüpleri gezmek bir şey ifade etmez. Türkiye’de binlerce kulüp var, bir araştırın. Acaba kaçta kaçı Türk sporuna hizmet veriyor, sporcu yetiştiriyor? Sorunuz bakalım acaba Türk sporuna ne kazandırmışlar, ne yapmışlar? Bir çoğunun tabela kulübü olduğunu görürseniz şaşmayın. Kapısında spor kulübü yazıp içeride oynanan oyunları, dümenleri hatta kulübe tahsis edilmiş arazileri başkalarına peşkeş çekenleri de görürseniz üzülmeyin. Spor kulüpleriyle kuş sesini sevenler derneği aynı yasa ve yönetrmeliklerle yönetilirse sonu budur. Kuş sesini kim sevmez ki ama kuş yetiştirmek başka sporcu yetiştirmek bambaşka şeyler. Binicilik kulübünü yönetenlerin şampiyon atı/atları sokağa atması o nedenledir. Kimi at sever kimi et sever... Bakan olmadan Kastamonu’da nasıl gezerseniz öyle gezin. Kulüpleri randevusuz, tantanasız gördüğünüzde Türk sporunun nasıl ve kimler tarafından yönetildiğini, Türk sporu adına nasıl sömürüldüğünü göreceksiniz. Olimpiyatlarda neden başarısız olduğumuzu işte o zaman anlayacaksınız. Bir de zahmet olmazsa Maslak’taki yan yana iki binicilik kulübünü bir gezseniz de size ahırların üstündeki 5 yıldız donanımlı odaları gösterseler iftihar (!) edersiniz. Ve kulüplerin ve spor federasyonlarının GSGM’ye verdiği raporlara, istatistiklere de inanmayın. Biz yıllardır görüyor ve üzülüyoruz. Biraz da siz üzülün sayın bakanım... B u mevsimde yani sezon ortasında takımlar arızalı mevkilerine futbolcu ararlar. Yararlanamadıkları veya para eden futbolcularını kendi ölçüleri içinde değerlendirip satıp uygun bulduklarını alırlar. Bu mevsim aslında futbolcuların ikinci el alım satımları sayılır da adı farklı konuşulur. Ara transfer; genelde kendi kulüplerinde başarısız olan futbolcuların kendilerine takım ararken bir başka talep de sezonda beklediğini bulamayan kulüplerin kadrolarını güçlendirip yaralarını sarmak istemeleridir. Bu sezon süper ligde bekleneni veremeyen iki kulüp vardır: Fenerbahçe ve Beşiktaş. Sezon başından bu yana Aragones’li Fenerbahçe’den beklenen başarı gelmiş değildir. Oynanan futbol geçen yıl ile karşılaştırılarak yorumlanınca ortaya başarısızlık çıkmaktadır. Gördüğümüz gerçek Zico’dan sonra teknik adam değişikliğinde organik uyum söz konusudur. Avrupa Şampiyonu İspanya’nın futbolunu Sarı Lacivertli takıma oynatmak isteyecek Aragones, ne kadar doğru seçimdi, bu tartışılır. Ama şimdi de sistemi uygulatmak istediği futbolcuların sayısını çoğaltmak için arzu ettiği futbolcuları almak kolay değil. Çünkü iyi futbolcusunu kimse vermez verirse de büyük para ister. Endüstriyel futbolun kuralı bu. Aracıların medyayı kullanarak her gün transfer yapan takımlarımızın çokluğunu görmekten yorulduk. Ancak bu karar teknik adamca verilir. Aurelio’nun yeri doldurulmadığı gibi yavaş futbolcu istemiyorum diyerek, Dede, Fenerbahçe’de yapmak istediğini açıkça belirtmiştir. Hatta iki sezon isterken de doğru söylemiştir. Çünkü o kafasındaki kendi sisteminden vazgeçecek değildir. Bu şartlar yerine gelirse ancak beklentiler gerçekleşir. Beşiktaş çok kötü bir ilk yarı yaşamıştır. Sezon başındaki umutları adeta gömmüştür. UEFA’da Metalist takımına elenmeleri ve final oynarız umutlarının bir anda kaybedilmesi Ertuğrul Sağlam ile Sinan Engin’in ayrılmasına neden olurken Mustafa Denizli kurtarıcı olarak takımın başına getirilmiştir. Bu ani karar iyi olmamıştır. En azından devre arası beklenmeliydi. Ertuğrul Sağlam daha kontrollü bir futbolu tercih ederken Denizli daha çok atak ve gol riski taşıyan futbolu tercih etmiş ancak rakibe kaptırılan topun arkasında gerekli önlem alınamayınca orta alandaki büyük boşlukları rakipler çok iyi kullanmışlardır. Teknik adam ancak bu yılı son ana kadar değerlendirip bu yılın en iyi sonucunu alacak kadrosunu planlayacaktır. Yönetimin doğru bakış açısı bu olmalıdır. Ne var ki taraftar ve yönetimin sabırsızlığı buna izin vermemektedir. O zaman yine hatırlatalım. Sakın ikinci el futbolculara yönelmesinler. Maddi ve manevi sıkıntılar artar ve kelleler gider. Özetlersek sezon başındaki yanlışların netleştiği bir transfer sürecine girildi. Ama biz alınacak futbolcuların ikinci el pazarından olmaması için kulüpleri uyarıyoruz. Yoksa borç batağınız daha da artar!.. R A L L İ “Yeni yılda günleriniz aydınlık olsun” diyelim ve ekleyelim Konfiçyüs’ün unutulmaz deyişini... “Karanlıktan yakınacağına önce kendin bir mum yak.” Elinde bastonu iki büklüm bir ihtiyar, saçı sakalı bembeyaz… Geçmiş yılı bu şekilde gösterir genelde çizerler, yeni yılı da kağıt çocuk bezi reklamını andıran emekleyen bir bebek…İki büklüm ihtiyarın fonunda karlı kış görüntüleri, bebeğinkinde de aydınlık baharın ışıltıları… Karlı kış günlerinden baharın aydınlık günlerine ulaşma yolculuğu insanın kendi çabasıyla tüm engelleri aşama uğraşıyla dolu… Yeri geliyor D Ü N Y A S I / Ş E V K İ G Ö K E R MAN gösterecek. Bitirebilmek çok önemli, derece ondan sonra geliyor. Otomobil sınıfında Fransız Stephane Peterhansel (Mitsubishi Lancer), İspanyol Carlos Sainz (Volkswagen Touareg) ve Katarlı Nasser Al Attiyah (BMW X3) favori isimler. Dakar Rallisi sürerken bizde Castrol İstanbul Şampiyonası’nın 2. ayağı var hafta sonunda; gençlerin kendilerini göstermeye çalıştığı bir şampiyona. İlk ayağı kazanan Serhat Özdemir iyi bir başlangıç yaptı ve lider… Birinci yarışın koşullarına baktığınızda kendisini zorlayan pek olmayacak gibi görünüyor… Yeni Yılın İlk Günleri mum ışığına bile gereksinim duyuyor… Baharın gelmesini beklediğimiz yeni yılın ilk günlerinin en önemli yarışı eski adıyla Paris Dakar, yeni ismiyle Dakar, Güney Amerika’nın alt ucunda Arjantin’de başkent Buenos Aires’ten başlıyor, Şili’ye geçiyor, geri dönüp Arjantin’de bitiyor 14 günlük süre içinde. And Dağları’nın tepeleri 177 otomobil, 81 kamyon ve 217 motosiklet ve 25 Atv’ye (All Terrain Vehicle) ev sahipliği yapacak. İlk kez 1979’da düzenlendi, geçen yıla dek Avrupa’da başladı, Afrika içlerinde sürdü, Dakar’da sona erdi. Geçen yıl organizatörler biraz da dış etkilerle Afrika içlerinde güvenlik önlemi alma zorluğunu öne sürünce tüm sürücülerin start yerinde hazır olmalarına karşın iptal edildi, gittiği gibi geri döndü herkes.Bizden 2 motosiklet sürücümüz katılıyor; Kemal Merkit ve Kutlu Torunlar bu zor uğraş içinde finişe sağlam gelmeye çaba 14