23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

C EURO 2008 ULUSAL TAKIM 3 Avrupa’ya buzları kırıp geldik “İşler zorlaşınca ayakta kalan güçlülerdir.” Evet, Ulusal Futbol Takımı’nın Euro 2008 yolundaki sürüvenini en iyi özetleyen tümce bu olsa gerek. Neden mi? Kadıköy’deki İsviçre maçının ağır faturası sonrası karamsar bir hava oluşmuştu. Üstelik Türk futbolunun zirvesindeki siyasi odaklı kriz de buna eklenince Türkiye’nin Euro 2008 yolundaki işi bir hayli zor görünüyordu. Ama hedefe kilitlenmiş bir ordu vardı Fatih Terim’in elinde. Ulusal formayı kim sırtına geçirdiyse, elinden geleni yaptı. AyYıldızlılar ‘kendini yeniden hatırlatmak için’ şimdi Avrupa Futbol Şampiyonası’nda. Dile kolay... 2002’nin Dünya 3.’sü Ulusal Futbol Takımı, daha sonra katıldığı iki büyük organizasyonda hüsran yaşamıştı. Önce Letonya umutlarını söndürmüş sonra da İsviçre 2006 biletini elimizden almıştı. Kaldı ki İsviçre maçı sonrası Türkiye’nin imaj yönünden de kaybı büyük oldu. FIFA Başkanı Blatter’in olaylı maçın ardından yaptığı ağır konuşma sonrası Türkiye’nin finallere katılmaması bile gündemdeydi. Dönemin Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy’un girişimleri sonucunda 3 maç seyircisiz oynama cezasıyla deyim yerindeyse yırtıyorduk! Elemelere iyi başlamak önemliydi. Üstelik seyircisiz oynayacağımız maçların zayıf rakiplere karşı olması da bir avantajdı. Terim’in hesapları ilk planda tutuyordu. Ünlü teknik adamın ‘3M=9P’ (3 maçta 9 puan) dileği gerçek oluyor, ulusallar gruba istediği gibi başlıyordu. İlk rakip Malta’ydı. Seyircisinden yoksun ulusallar Franfurt’ta Malta karşısında ilk yarıda tutuk bir görüntü çiziyor, kilidi açmakta zorlanıyordu. Nihat Kahveci ve Tümer Metin’in ikinci yarıdaki golleri 3 puanı getiriyordu. Sonraki durak Ulusal takım Norveç’te aldığı galibiyetle EURO 2008 kapısını araladı. Budapeşte’ydi. Bu maç öncesi gündem Hakan Şükür’dü. Deneyimli futbolcunun kadroya seçilmesi eleştirilere neden oluyor ama Terim oyuncusunun arkasında duruyordu. Budapeşte’de Macaristan’ı yıkan isim Tuncay Şanlı’ydı. Moldova maçı ise beklenilenden kolay geçiyordu. 50’lık galibiyetten çok, Hakan Şükür’ün attığı 4 gol ses getiriyordu. Her şey yolunda gidiyordu. 24 Mart 2007’de unutulmaz bir gece yaşanacaktı. Pire’de son Avrupa Şampiyonu Yunanistan’a konuk olan AyYıldızlılar, sahadan 41’lik galibiyetle ayrılırken günlerce Avrupa’nın gündeminde ilk sırada yer alıyordu. İlk puan kayıplarını ise Norveç’e karşı yaşadık. Seyircisiz maçların son 90 dakikasında Kuzey ekibi karşısında ilk yarıda silik bir Türkiye vardı sahada. Ama, Thomas Myhre imdada yetişiyor ve kalesinde iki komik gol görüyordu. Nikopolidis’ten sonra Myhre’nin iyi oynamaması, ‘yardıma kaleciler yetişiyor’ yorumlarına yol açıyordu. Tabii Hamit’in başarısı da gözardı edilemezdi. Norveç karşısında attığı 2 golle önemli bir puanın alınmasında başroldeydi. Bu maç sonrası düşüş de başlıyordu. Yenilenen kadrosuyla mücadele eden Bosna Hersek, Sarejevo’da Ulusallar’a ilk yenilgisini tattırıyordu. Sonra da futbol arenasında esamesi bile okunmayan Malta’yla 22 berabere kalıyorduk. Maç Maltalıların Osmanlı’dan kurtuluş yıldönümünde denk geliyordu. Önemli bir taraftar desteği altında 1 puanı alan evsahibi ekipte ‘intikam marşları’ okunuyordu. Macaristan maçında az da olsa nefes alıyorduk. Hakemin tartışmalı kararı sonrası, 10 kişi kalan Macarlar karşısında düğümü son 20 dakikada açabiliyorduk. Sonra da fark geliyordu. Ancak yalancı bahar kısa sürüyordu. Terim ve öğrencileri Yunanistan’ı Ali Sami Yen’de yenerek tekrar iddialı duruma gelmek istiyordu. Ama kâbus devam ediyordu. Çiftetelli değil Sirtaki bu kez kazanıyordu. Tarihler 17 Kasım 2007’yi gösterdiğinde Oslo’da tarihi bir maça çıkıyorduk. Ya kazanıp umutlarımızı son maça taşıyacaktık ya da yine büyük bir organizasyonu evimizde televizyonun başında izleyecektik. Üstelik bu maçta beraberlik bile yeterli değildi. Emre ve Nihat’ın muhteşem golleriyle soğuk havada adeta buzları kırıp Norveç’i 21 yenerken hem rakibimizin umutlarını söndürüyor hem de ikincilik yolunda dev bir adım atıyorduk. Artık bütün gözler Ali Sami Yen’de oynanacak Bosna Hersek mücadelesindeydi. Olası bir puan kaybı bütün planları altüst edebilirdi. Stres sanki oyuncuların ayaklarını düğümlüyordu. Beklenen gol bir türlü gelmiyordu. Nihat’ın ilk yarının son bülümünde attığı gol, 2008’in de kapısını açıyordu. GÖRÜŞ / MAHMUT SERT Bize de Çıkabilir (mi?) atırlarsınız... Yunanistan 2004’te Avrupa Şampiyonu olunca futbol dünyası büyük bir şaşkınlık yaşamıştı. Çünkü İtalya, İspanya, Fransa, Hollanda ve Almanya gibi devlerin olduğu bir turnuvada Yunanistan’ın şansı ne olabilirdi ki? Ancak öngörülerin tersine Yunanistan ev sahibi Portekiz’i yenip beklenmeyeni başardı. Bu başarı bir yandan mucize olarak değerlendirilirken öte yandan da komşunun savunma futboluyla (kötü oyunla) kazandığı ileri sürülüp küçümsenmeye çalışıldı. Oysa mahallede denildiği gibi ‘top yuvarlaktı’ ve kimin kontrolüne gireceği asla önceden belli olmazdı. Bir başka deyişle futbolu çekici kılan, gücü ne düzeyde olursa olsun herkese kazanma olanağı tanıyan niteliği işlemişti. Yunanistan aslında ‘kötü’ denilen futbol anlayışıyla herkese önemli bir ders vermişti: Futbol, kendi gücüne uygun biçimde kurgulanırsa başarılı olunabilen bir oyundur. Takımı oluşturan futbolcuların nitelikleri, oyun planının şekillenmesinde temel oluşturur. Yunanistan 2004’te bunu başarıyla uygulamıştı. Aradan dört yıl geçti ve geldik 2008 Avrupa Şampiyonası‘na… Ev sahiplerinden Avusturya gibi Polonya da bu şampiyonaya ilk kez katılanlardan. 2004’ü ıskalayan Türkiye ve Romanya bu kez finallerde. Tıpkı dört yıl önce olduğu gibi Portekiz, İtalya, Fransa, Hollanda, Almanya gibi futbolun patronu konumundaki ülkeler yine şampiyonluk adayı. Avusturya ve İsviçre ev sahibi avantajıyla aradan sıyrılma hesapları yaparken; Türkiye, Çek Cumhuriyeti Hırvatistan gibi ülkeler Yunanistan’ı anımsayıp sürpriz yapmayı düşünüyor! Aslında her takım kendi düşüncesi içinde haklı sayılabilir ya da daha doğru deyişle umutlanma hakkına sahiptir. Bunun en temel nedeni ‘topun yuvarlak olması’… Futbolun patronu denilen favori ülkelerin gücünü kimse yadsıyamaz. Ama bu ülkelerdeki liglerin sertliği ve ulusal takım oyuncularının çok sayıda maç oynamış olması, onlar için önemli bir dezavantaj. Ulusal takımımıza gelince yine havamızdan geçilmiyor. Teknik adamlarımız ve futbolcularımız ‘yağmasa da gürledi’ sözüne uygun söyleşilerde bulunuyor. Elbette böylesi savaşımlarda özgüven, başarı için önemli bir etkendir. Ama bunun sözde kalmaması gerekir. Finallere gelinceye dek ulus olarak neler çektik, hatırlardadır herhalde! Ulusalcı duygularla sarmalanmış pazarlama taktiklerinin artık herkes farkında. Ayakları yerde bir bakış açısıyla; ulusal takımımızın kadrosunun rakiplerine eş değerde olduğu söylenebilir. Hatta biraz daha ileri gidip Nihat gibi, Hamit gibi Avrupa’nın üst düzeyde futbolcularıyla umudumuzu sıcak tutabiliriz. Son söz: 2008 Avrupa Şampiyonası‘nda televizyon satışlarını patlatan, spor turizmini ikiye katlayan, gündelik yaşamı sarıp sarmalayan futbolun ne kadar doyurucu olacağını bekleyip göreceğiz. Bir takım şampiyon olacak ; ‘Bize de çıkabilir(mi?)’ TERİM ZORU SEVER H İ L M İ T Ü R K A Y Zor bir sınav bizi bekliyor... Ne olacak, ne yapacağız, emin adımlarla yürüyebilecek miyiz, yoksa havlu mu atacağız? Her biri kafalarda soru işareti. Çevremdeki insanlarla konuşuyorum. Görüyorum ki çoğunluk umutsuz... Başarıdan söz eden yok. Ama hazırlık maçlarında oynadığımız futbol şampiyona için bana göre bir ümit ışığı oldu. Futbolcuların hırsı, değişik oyun tarzı, sanki şampiyonada başarılı olacağımızı gösteriyor. Kampın çok iyi geçtiği söylenebilir. Özellikle Fatih Terim’in liglerin bitimiyle birlikte futbolcuların eşleri ve çocuklarıyla düzenlediği ‘stres atma’ kampı doğrusu işe yaradı. Burada sıcak bir ortam sağlandı, güzellikler gözlendi. Doğrusu böyle bir şampiyona öncesinde lig yorgunu futbolcuların buna ihtiyacı vardı. Tablo olumluydu. Sonra Almanya’da hazırlık maçlarına geçildi. Hazırlık maçları hiçbir zaman ölçü olmaz. Bu tür karşılaşmalar oyuncuyu görme açısından önemlidir, skorların değeri yoktur. Neyse Slovakya’yı yendik, Uruguay’a yenildik, Finlandiya karşısında da 20’la üstün olan taraftık. Başlangıçtaki iki maçta savunmamızda çok büyük hatalar yaptık. Finlandiya karşısında iyi organize olan bir takım gözlemledim. Sanki Terim artık doğruyu bulmuş gibi geliyordu bana. Genç Mevlüt en çok dikkatimi çeken isimdi Ay Yıldızlılarda. Nihat’ın istekli futbolu ve Tuncay’ın saha içerisindeki hırsı da gözlerden kaçmadı. Gerçi üç kişi gönderme zamanı geldiğinde aklıma gelen ilk isim Mevlüt’tü. Ancak beni yanılttı... Hele Finlandiya karşısında oynadığı futbolla iyi işler yapacağına tanık oldum. Genç olması önemli. Belki gidenler Fatih Terim’e biraz sitemkar davrandılar ama Terim’in işini doğru yaptığını futbolcu seçimlerinde dürüst tavrını gördüm. Kadromuz iyi. Gerçi grup zor ama her takım bizim ayarımızda. Onlarda yıldız varsa bizde de var. Motive işi burada çok önemli. Fatih hoca bunu çok iyi yapan birisidir. Yine öyle olacaktır. Ancak maçlar öncesinde Emre’nin transferi ve Fatih Terim’e yapılan teklifler zorlu geçecek grup karşılaşmaları öncesinde iyi olmadı. Bir an için kafalar karıştı. Fatih hoca grup maçlarından çıkıp transferlerle ilgili açıklamalarda bulunmaya başladı. Tuncay, Emre için görüş bildirdi. Bunlar yer ve zaman olarak hiç de iyi değildi. Zaman artık daraldı, ilk maçımızı Portekiz ile oynayacağız. Portekiz, teknik direktöründen futbolcusuna başarı kat sayısı yüksek olan bir ekip. Anımsayacağınız gibi 2004 yılında Yunanistan’la finali oynamışlar ve kaybetmişlerdi. Fatih Terim’in ifadesiyle zoru ve sürpriz yapmayı severiz. Fatih hocaya inanıyor ve güveniyorum. Sınava kayıpsız başlarsa iyi şeyler olur diye düşünüyorum. Ve sonra da arkası gelir diyorum. Fazla mı iyimserim acaba... GÖRÜŞ / AYDIN GÜLEŞ İşimiz Kolay Değil vrupa’nın en büyük ulusal organizasyonu bugün başlıyor. Öncelikle bu turnuvaya katılmamızda katkısı bulunan Haluk Ulusoy Federasyonu’na, ekibiyle beraber teknik direktör Fatih Terim‘e ve eleme grubunda forma giyen futbolcularımıza bir kez daha teşekkür etmek gerekir. Biliyorum ki kendini otorite zanneden bir kısım yazılı ve görsel basının ulemaları maçlar başlamadan Terim’i, futbolcuları ve yeni göreve gelmiş TFF yönetimini eleştiri yağmuruna tutacaklardır. Bunun için de karşılaşmalar başlamadan sadece katılımın ne kadar büyük bir onur ve Türk futbolu adına ne kadar büyük bir mutluluk olduğunu hatırlatmak istedim. Gelelim Ay Yıldızlı takımın Euro 2008’de ne yapabileceği sorusuna... Bana göre ulusalların gruptan çıkmaları bile zor görünüyor. Ev sahipleri Avusturya ve İsviçre’nin dışındaki bütün takımlar elemelerde çok zorlu maçlar oynayarak bu büyük organizasyona katılabildi. Oysa bizim yer aldığımız eleme grubundaki takımlar Avrupa’da söz sahibi değildi. Bu gruptan bile zarzor çıkabilen AyYıldızlı takımın 1. sınıf ekiplerle boy ölçüşebileceğini sanmıyorum. Bunun yanı sıra Türkiye’nin turnuva takımı olmaması da ayrı bir dezavantaj olarak göze çarpıyor. Futbolcularımız da kısa zaman diliminde oynanacak olan bu turnuvada yüksek tempolu mücadeleleri kaldırmak için ne mental ne de fizik olarak hazır ve yeterli değil. Bir kısım eleştirmenler hazırlık maçlarını baz olarak Ay Yıldızlıların Euro 2008’de başarılı olacağını yazdı. Ancak hazırlık maçları asla böyle büyük turnuvalar için bir ölçü olamaz. Ayrıca hazırlık maçı oynadığımız takımlarla gruptaki rakiplerimiz arasında çok büyük farklar var. Beni bu kadar karamsar olmaya iten bir başka nokta da savunmamız... Hemen hemen her maçta kişisel hatalardan dolayı olmadık golleri kalemizde görüyoruz. Hücumda etkili takımlara karşı ne yapacağımız ise hala muallakta. Forvetlerimiz Avrupa çapında olsalar da gol atma olasılığımız da rakiplerimize oranla daha düşük. Gol atamayan bir takımın da maç kazanmasından söz etmek mümkün değildir. Euro 2008 hazırlıklarına sakat sakat gelen Servet, Hamit ve Gökhan Zan’ın performanslarından da ciddi olarak endişeliyim. Arka arkaya oynayacağımız yüksek tempolu maçları sakatlanmadan tamamlayamayacakları endişesini taşıyorum. Ancak yine de grup maçlarında öne geçme şansını yakalarsak yükselen moralimiz, aşırı hırsımız ve mücadelemizle puan veya puanlar kopartabiliriz. Aksi takdirde işimiz oldukça zor. Umalım oynadığımız rakipler kötü günlerinde olsun ve umalım o gün şans da yanımızda olsun. H A EURO 2008 YOLCULUG^U TÜRKİYE MALTA: 2 0 Nihat (56) ,Tümer (77) MACARİSTAN TÜRKİYE: 0 1 Tuncay (39) TÜRKİYE MOLDOVA: 5 0 Hakan Şükür (35, 37, 43, 73), Tuncay (68) YUNANİSTAN TÜRKİYE: 1 4 Tuncay Şanlı (26) Gökhan Ünal (55), Tümer Metin (70), Gökdeniz (81). TÜRKİYE NORVEÇ: 2 2 Hamit Altıntop (73, 89) BOSNAHERSEK TÜRKİYE: 3 2 Hakan Şükür (13), Sabri (39) MALTA TÜRKİYE: 2 2 Hamit Altıntop (45), Servet Çetin (76) TÜRKİYE MACARİSTAN: 3 0 Gökhan Ünal (68), Mehmet Aurelio (72), Hamit Altıntop (90) MOLDOVA TÜRKİYE : 1 1 Ümit Karan (62) TÜRKİYE YUNANİSTAN: 0 1 NORVEÇ TÜRKİYE : 1 2 Emre Belözoğlu (31) Nihat (60) TÜRKİYE BOSNAHERSEK: 1 0 Nihat Kahveci (43) ? Ulusallar, grupta oynadığı 12 maçta 7 galibiyet, 3 beraberlik, 2 yenilgi aldı. Millilerimiz 25 gol atıp 11 gol yedi. C EURO 2008 İMTİYAZ SAHİBİ: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk GENEL YAYIN YÖNETMENİ: İbrahim Yıldız YAYIN YÖNETMENİ: Arif Kızılyalın SORUMLU MÜDÜR: Güray Öz EK KOORDİNASYON: Cumhur Önder Arslan GÖRSEL YÖNETMEN: Ersin Öztekin YAYIMLAYAN: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 Şişli 34381 İstanbul BASKI: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu 34580 Esenyurt / İstanbul CUMHURİYET REKLAM: Telefon (0212) 251 98 74. GENEL MÜDÜR: Özlem Ayden. GENEL MÜDÜR YARDIMCISI:. . Nazende Pal. REKLAM KOORDİNATORÜ: Hakan Çankaya Neşe Yazıcı. REKLAM MÜDÜRÜ: Onur Çeliköz. REZERVASYON YÖNETMENİ: Onur Tunalı C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear