01 Temmuz 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

C SPOR FUTBOL 2 ARALIK 2008 SALI BAKINCA Yönetim ve Spor S ER D AR KIZIK Hafta boyu derbi konuşulacak ya, biz de değinelim. Hızlı bir maçtı, heyecanlı. Ancak iki takımın ağırlığına yakışacak üst düzey futbolu ara ki bulasın... Fenerbahçe yendi ama.. Beşiktaş daha kaliteliydi. “Cesur yürek” bildiğimiz Mustafa Denizli; Holosko, Bobo ve Tello gibi tam da Fener maçının adamlarını yedek kulübesinde oturtmakla şaşırttı. Bu arada hakem Bünyamin Gezer’e de değinelim. Cisse’ye kırmızı kart gösteren, Beşiktaş’ı 10 kişi bırakan Gezer’in vicdanı rahat mı acaba? Cisse’nin yaptığının benzerini, hatta daha fazlasını yapan Lugano’ya kart bile gösteremedi. ??? Yerel yönetimlerin spordaki yerini sık sık vurguluyoruz. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek gibi halkın paralarını profesyonel futbol takımına akıtanlar da var, İzmir’deki yerel yönetimler gibi davrananlar da... AKP’li belediyeler genellikle kentin, beldenin ya da ilçenin profesyonel futbol takımına para aktararak spora destek olduklarını sanıyor. Oysa doğru yaklaşım bu değil. Geçenlerde İzmir Atatürk Lisesi’nden emekli beden eğitimi öğretmeni Faruk Sanatçı geldi büroya. Balçova’da belediyenin yaptıklarını anlattı. Bireyin ve toplumun sağlığı için getirilen altyapı olanakları ve bilimsel yöntemlerle örnek bir çalışma gösterildiğini söyledi. Sanatçı’nın yerel yönetimler ve spor adına duyduğu heyecan, konuşmasına tümüyle yansıyordu. Gerçekten de Balçova Belediye Başkanı Mehmet Ali Çalkaya, halkçı bir bakış açısına sahip. Sporun sağlık yanı kadar toplumsal işlevini de iyi kavramış. Ücretsiz spor malzemeleri dağıtıyor. Ücretsiz spor okullarındaki öğrenci sayısı bugün 3 bin 500. 30 beden eğitimi öğretmeni çalışıyor. Ana okullarındaki çocukların bile spor yapması için olanaklar sağlanmış. Dans, aerobik ve yoga kurslarına yüzlerce kadın katılıyor. Sabahları parklarda kadınları spor yapıyor, yürüyüşlere katılıyor. İzmir’de yerel yönetimler gerçekten bu anlamda başarılı. Gelecek hafta özellikle İzmir büyükşehir ve Konak belediyelerinin spora yaklaşımlarını aktaracağız. 4 KADIKÖY’DE utbolun adaleti yoktur. Rakibinizden ne kadar iyi oynarsanız oynayın bir de bakmışsınız ki sahadan yenik ayrılan taraf olmuşsunuz. Bunun örnekleri çoktur. En iyisini F.Bahçe ve Beşiktaş arasında oynanan maçtan verebilirim. Bu karşılaşmada iki taraf da oyuna iyi başlamıştı. Sarı Lacivertliler Selçuk’la hemen öne de geçmişti. Ancak sahanın her yerinde hakimiyet Beşiktaş’ındı. Bir F.Bahçeli olarak Beşiktaş’ı çok beğendim. Daha fazla koşup, mücadele ettiler. Skorda dengeyi kurduktan sonra gerçi 10 kişi kaldılar ama bu onlar için hiç de önemli değildi. Genç Ekrem yıldızlaştı iyi işler yaptı. Ancak Mustafa Denizli sanırım hatalıydı, oyunu iyi okuyamadı. Eğer oyunu iyi okuyan bir teknik adam olsaydı 60’larda Holosko’yu oyuna alır Nobre’yi çıkarmaz sonra da bu ikilinin yanına Bobo’yu dahil ederek maçı kazanabilirdi. O bizim düşüncelerimizin tersini yaptı. Holosko derbide son 10 dakika oyuna girecek adam mı? Nobre’yi neden alıyorsun, iyi bir fırsatçı, bir de gol atmış... F.Bahçe’nin zaaflarını da bilen birisi... Hoş Denizli de farkında ama kim bilir neler geçirdi kafasından. Bir de Tello’nun oynamayışına şaşırdım. Tamam biliyorum sakat o zaman niye maç kadrosuna alıyorsun? Demek ki mücadeleye çıkabilecek durumda... Hazır olmayan adamın kulübede ne işi var? Bence Mustafa hoca Tello’yu rakibi korkutmak amaçlı kulübede oturttu. Tello oynasaydı işler daha değişik olurdu, sayılı sol ayaklardan biri olmakla beraber formda bir isimdi. F.Bahçe tarafında futbol adına yine fazla bir şey görmedim. Alex hasta hasta oynamış... Oynatmayın, oynamasın... Ne yaptı ki? Ne yapıyordu zaten. Hep zarar veriyor takıma. Porto maçında da kötüydü, Beşiktaş karşılaşmasında da öyle. Bu kadar ısrar etmenin ne anlamı var? O yokken bu takım takır takır top oynuyor. Selçuk’u sevmeyen yeni bir şey yok! F çoktur; bunu bilenlerdenim. Ama sevmeyenlerin Selçuk’un oynadığı ve gol atıp puanlar kazandırdığı maçlara şöyle dönüp bir bakmalarını isterim. Gökhan Gönül eski günlerine yaklaştı, ben bunu sezinliyorum. Kazım’ı bir türlü anlamış değilim. Porto maçında sonradan oyuna giren; harikalar yaratan, Aragones’in de Beşiktaş karşılaşmasında ilk onbirde şans verdiği Kazım en kritik mücadelede oyunda yok. Olmaz. Sorumluluğunu bilmeli. En çok Güiza’ya sevindim. Çok şık, akıl dolu bir gol attı. Ancak koca takımdan kendisini tebrik etmeye sadece üç kişi gitti. Diğerleri neden gitmediler kafamda soru işareti oluştu. Bu çocuk iyi niyetli, bazıları var ki iyi niyetli değiller. Alex gidiyor, Volkan’ı tebrik ediyor. Tamam Volkan gol pasının hazırlayıcısı olmuştur. Ama; sen kaptansın, gidip, Güiza’yı da kutlasan ne kaybedersin ki? Kompleks başka bir şey değil bu. Evet; güzel bir derbiydi. Mücadelesiyle, golleriyle, temposuyla izleyenlere sanırım büyük keyif verdi. Gerçi hak eden kazanmadı ama futbol böyle bir oyun işte. F.Bahçe kaybetseydi, puan açısından hayli geride kalacaktı. İyi ki de kazandı. Zaten istatistikler de Sarı Lacivertlileri derbi maçlarda uzak ara üstün taraf gösteriyor. Yani F.Bahçe derbilerin kralı. Bir de F.Bahçe taraftarını buradan tebrik etmek istiyorum. Bir hafta önce İnönü’de Eskişehir maçı oynanırken Beşiktaşlılar Sarı Lacivertlilere küfür göndermeleri yapmıştı. Ama F.Behçe taraftarı büyüklüğünü göstererek derbi maçta rakibine yanıt vermedi. İyi bir örnek olsa gerek. Yine Beşiktaş taraftarının maç sonrasında koltukları söküp atması ise hoş bir görüntü değildi. HİLMİ TÜRKAY
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear