17 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

ADNAN DİNÇER’LE FUTBOL ÖĞRENİYORUM Eposta:adnandincer?hotmail.com N E Y M İ Ş ABDÜLKADİR YÜCELMAN Markamızı kurtardık 006 Dünya Kupası’na katılamayan ve İsviçre skandalıyla ceza alan futbolumuzun kaybettiği marka gücü, son gelinen çizgide kurtarıcı Terim’le de ağır yaralıydı Norveç maçı öncesine dek. 4 karşılaşmada 12 puan toplayan ve grubun favorisi olan futbolumuz dünya üçüncüsü olduktan sonra sen ben kavgasına tutuldu. Federasyon başkanının “git gel” yaşayan kurumu, bunun paralelinde Şenol Güneş Ersun Yanal değişimini ve ona alternatif olarak da Fatih Terim seçeneğine dönüş yaptı. Ama yine de tutmadı aşı sanki. Bir anda geldiğimiz yerin kıymetini bilmeyenlerin post kavgası sonucu futbolumuz kötü yönetilince markamız hızlı bir düşüş yaşadı. Yunanistan yenilgisiyle Norveç maçının sonucuna kilitlenen umutsuzluk, kadroya güveni azalttı. Tek adam Terim, gerekli yapılanmayı 11’ine yansıtamadı ve eleştirilerin odak noktası oldu. Bir anda kaos ortamına itildik. Medyayla Terim dargınlığının boyutu bu karşılaşma öncesi markamızı çok yaralamıştı. Bu çekişmelerin gereksizliğini tartışmak istemiyoruz ama futbol gerçeği ihmal edilmişti. Bazı futbolcuların ulusal takımda iş yapmadığı da kanıtlanmıştı. Bundan daha önemli olarak da yabancılarla birlikte futbolumuz yavaşlamıştı. 80’lik Faruk Hoca’nın İsyanı F 2 gol de yemezdik. Orta sahada etkili oynayan takımımız çabuk paslarla, Aurelio ve Emre Belözoğlu’nun başarılı oyunuyla kanatları kullanmaya başladı. Hamit ve ilk kez 90 dakika forma giyen Arda oyunda varlığını hissettirdi. Ayrıca Nihat, futbol markamızı kurtaran futbolcu olarak etkili oldu. Savunmada Emre Aşık ve Servet çok dikkatli oynadı. Kalede, gol dışında Volkan güven verdi. Ancak şunu açık konuşalım. Bu Norveç bizi yenseydi utanacaktık. Sürekli 2 pas yapamayan; uzun pas, orta ve duran topa dayalı futbollarıyla bizim kişisel becerimizin binde biri olmayan rakiplerimizin fizik mücadelesi, meşin yuvarlak bizde olduğu sürece bir işe yarayamazdı. Ve öyle de oldu. Hava topları eksik Carew’le bizi yenmeleri çok acı olurdu. ŞUT ATTIK Bu maçtaki önemli değişimlerimiz; karşı kaleye oynama, dik pas yapma ve şut atma düşüncemizdi. Yerden isabetli ve çabuk paslarla oynayan takımımız şutu düşündü ve kazandı. Önce Emre ve sonra da Nihat’la attığımız gol ulusal takımımız için yeni bir atılım olmalıdır. Hakan Şükür’lü oyun tarzı Norveç’in olmuş, biz ise derin ve duvar paslarıyla uzaktan Norveç kalesini bulan şutları düşünmüştük. Çünkü kadro değişimi DURAN TOPLAR bunu gerektiriyordu. Ulusal takım belki Uluslararası futbol bu hayati maç arenasına çıkan öncesi çok takımlarımız yediği sıkıntılıydı. Aslında gollerin çoğunu ortamın bir duran toplardan, sorumlusu da özellikle korner ve Terim’di. Kimi taç atışlarından ayrıntı ve iyi yemektedir. Bu niyetli tavsiyeleri durum ULUSAL TAKIM EURO 2008’E ÇOK YAKIN de kuruntu futbolumuzun yapan Terim, eksiğidir. sonuçta federasyonun aldığı komite kararıyla Takımlarımız atak ve savunma kendisine yapılan desteği ve ayrıca anlayışında bu skoru değiştiren medyanın sağlıklı uyarılarına da rağbet eden gerçekten hep uzakta kalmıştır. Sadece kadro uyumunu sağlayınca ulusal marka önceki yıl Alex, korner ve frikiklerde yerini buldu. F.Bahçe’ye puanlar kazandırmıştır. Takımlarımızın antrenman planlamasında BOSNA MAÇINI ALIRIZ bu gerçeğin hâlâ ihmal edilmiş olması şaşırtıcı olup sadece ulusal takım Yarın ulusal taraftarımız önünde Bosna kamplarında da durumu düzeltemeyiz. Hersek karşısında beklenen galibiyeti Uzun ve etkili taç atmak, pozisyon alacak ve Avrupa Şampiyonası’na üretmek yönünden çok önemlidir. gideceğiz. Bundan sonra da yeni bir RİİSE VE YENİLEN GOL Norveç maçının ilk 15 dakikası sol kanattan atağa kalkan Riise ve onu sakatlanana dek durdurmaya çalışan İbrahim Kaş’ın neden olduğu 9 taç atışı şeklinde geçti. Oyun sanki Riise’in taç atışlarıyla savunmamız arasındaydı. Ve yine göz göre göre golü yedik!.. İşte asıl çözülmesi gereken sorunlardan birisi az daha yine saf dışı kalmamıza yol açıyordu. Gökhan, İbrahim Kaş’ın yerine oyuna girince takımımızın oyun tarzı düşünceden yansımaya dönüştü. Aslında başlangıçta Gökhan olsaydı belki kadroyla doğruları ve doğru futbolu oynayacak ismi geçen eksiklerden arınmış kadromuz Avrupa Şampiyonası’nda derece yapacaktır. Zor olan bizim kendi içimizde birbirimizi iyi anlamamız ve kendimizi anlamsız ulaşılmazlıklar içinde görmememizdir. Bunu yaşamak ve yaşatmak şarttır. Artık geçerli olan bilgi ve iletişimdir. Başarı empatiyle daha kolay sağlanır. Ama futbol prensiplerini uygulayarak... Ancak ulusal takımın bu başarısı futbolumuzun kurtulduğu anlamına gelmez. Temiz futbol gündemimizin birinci maddesi olmalıdır sürekli. Buna çok ihtiyacımız var. aruk Sükan emekli bir beden eğitimi öğretmeni. Yıllar öncesinden tanıdığım bir spor eğitimcisi. İlkeli, yurdunu seven, sporun karakterine uygun olarak biraz aktivitesi yüksek biriydi. Yıllar geçti, emekli olmuş ama aktivitesini asla bırakmamış. Geçenlerde bir gazetede bisikletle Türkiye turuna çıktığını okudum. Haberin ortasında onun bisiklet üzerinde koskoca bir fotoğrafı vardı. Giydiği eşofmanın üzerinde büyük harflerle “Doğayı katledenler, çevreyi kirletenler kahrolsun’’ yazıyordu. Faruk hocanın amacı belliydi, tepkisini yagınlaştırmak için Türkiye turuna çıkmıştı. Dedim ya çok ilginç bir yapısı vardı ve onun başlattığı bireysel tepkisinin elbette ki büyük anlamı vardı. Onun protestosu ülkesi içindi, onun tepkisi topluma bir mesaj içindi, onun protestosu gelecek kuşakları düşünmeyen rantiyecilere karşıydı. Bu nedenle de dolaştığı yerlerde hep ilköğretim öğrencileriyle buluştu, onların taze beyinlerine Türkiye’nin gerçeğini anlatmaya çalıştı. Dağları delenlerin, suları kirletenlerin, ormanları yok edenlerin, endemik hayvanları telef edenlerin, doğayı beton yığınına çevirenlerin bu ülkenin düşmanları olduğunu anlatmıştır kuşkusuz. Aslında her yurtseverin göstermesi gereken tepkiyi spor yoluyla yapmış Faruk hocamız. Bir spor eğitimcisinden beklenen de bu değil mi? Faruk hoca bugün 80 yaşında bu tepkiyi gösteriyorsa bu ülkenin sağduyulu insanları acaba nerede? Onların tepkisi sadece gecenin bir saatinde elektrikleri yakıp söndürmekle mi kalacak? Bunu yapanlar bu ülkenin geleceğine dinamit koyanlara karşı gerekli tepkiyi göstermiş mi olacak? İsterlerse Zihni Sinir’den daha uygun (!) öneriler de verebilirim. Örneğin gecenin bir saatinde iki gözünüzü kapatıp tepkinizi gösterebilirsiniz ya da yine gecenin bir saatinde iki parmağınızla kulaklarınızı tıkayıp ülke topraklarını talan edenleri protesto edebilirsiniz. Hiç olmazsa görenler “3 maymundan birisini oynuyor” deyip geçer. Faruk hoca TEMA, Doğal Hayatı Koruma, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin de üyesi. Avrupa’nın hemen hemen büyük kentlerini gezmiş, emekli olduktan sonra da kendisini sivil toplum örgütlerinde yine ülkesinin hizmetine vermiş, hele son aylarda doruğa çıkan yağmacılara karşı tepkisini yine sporun aktivitesiyle paylaşmış. Faruk Hoca bu tip eylemlere 5 yıl önce başlamış da benim gibi kimse de farkına varmamış. Bu da bizim ayıbımız. Bu ayıp aslında içinde yaşadığımız toplumun ayıbı. Çünkü aymazlık içindeyiz. Çünkü nemelazımcıyız, çünkü eyyamcıyız, çünkü “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyen çoğunluğun arasındayız. Bu haberi okurken doğrusu kendimden de utandım. 80 yaşında bu cesareti bu aktiviteyi gösteren Faruk hocamdan da utandım. En azından Faruk hocamın yanında olmalıydık, en azından Faruk hocamın duygularını paylaşmalıydık, en azından yazı yazmak için kapandığımız bilgisayardan başımızı kaldırıp ülkemizde ne olup ne olmadığının farkına varmalıydık. İşte Faruk hoca çevresindeki insanları farkına vardırmak için yola çıkmış. Ben en azından Faruk hocanın bu uğraşını, bu azmini pekiştirmek için hangi ilimizden geçerse o ilin bisikletçilerinin kendisini yalnız bırakmamasını isterdim. Bireysel tepkiler toplumsal tepkilere ancak birtakım düşünce ve hedefleri paylaşmakla dönüşür. Kıssadan hisseyle yazımı noktalıyorum. Bir serçenin ağzına aldığı suyla yanan ormana doğru uçtuğunu görenler sormuşlar “Nereye böyle’’ diye... Serçe “Yangını söndürmeye’’ deyince de gülmüşler. ‘’Senin suyunla orman yangını söner mi’’ deyince serçe yanıt vermiş... ‘’En azından benim kimden yana olduğum belli oluyor.’’ Eposta:ayucelman?cumhuriyet.com.tr SPORUN VE SPORCUNUN YANINDA 14
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear