Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
C F SPOR FUTBOL EKİM SALI N E D ’ L Ü N ‘GÖ İ L E Ç H A B R FENE H İ L M İ T Ü R K AY enerbahçe, transfer dönemi geldiğinde hep yıldız kovalar, yıldız isimler üzerinde durur. Bu yıllardır hep böyle devam etmiştir, hala da öyle sürmektedir. Diğer kulüplerdeki durum Sarı Lacivertlilere göre farklıdır. Örneğin Beşiktaş, Galatasaray olsun, alt yapıya daha çok önem verdiklerinden A takımına sezon öncesi PAF’tan iki hatta üç yeni ismi monte ederler. Anımsayacak olursanız Semih, PAF’tan A takımına geçen son birkaç futbolcudan birisidir. Burada yıllardır üretkenlik olmamaktadır, önem mi verilmiyor? Hayır... Böyle birşey yok. Dedik ya; Fenerbahçe hep yıldız avcısıdır. Her dönem olduğu gibi bu transfer dönemi öncesinde de Fenerbahçe yıldızların üzerine gitti. Çünkü hedefte Şampiyonlar Ligi vardı, kadrosunu güçlendirmek zorundaydı. Alex, Aurelio, Edu, Lugano, Deivid, Kezman gibi isimler vardı ama yönetim daha da alınmasından yanaydı. Geldi... Biri daha ilave oldu bu kadroya. Hem de öyle biri ki anlatmakla bitmez. Roberto Carlos... Fenerbahçe yıldızlar topluluğu olmuştu, Brezilyalılar’ın hakimiyeti vardı takımda. Bizlerden de birkaç isim girebilirdi aralarına. Fazlası istesen de olmaz. Bu arada İlhan alınmıştı Kayseri’den, Ali Bilgin alınmıştı Antalya’dan, Gökhan Gönül alınmıştı G.Birliği OFTAŞ’tan, Gürhan geri dönmüştü Sıvas’tan ve son olarak da Rizespor’dan Yasin... Lig başladı, derken Avrupa maçları... Takımın iskeleti belliydi, taşlar yerine oturmuştu. Zico da kafasındaki şablonu zor bozacağa benziyordu. Ancak ligdeki maçlarda dikkatimi çeken Önder Turacı’nın formsuz oluşuydu, fakat yine de onbirde çıkıyordu maçlara. Önder beğendiğim topçulardan birisidir, her futbolcunun formsuz bir dönemi olur. Ama “Zico niye Turacı’da bu kadar ısrar ediyor?” diye düşünürken baktım ki Konya maçında Önder kadroda yok, yerine Gökhan oynayacak. Kimdir bu Gökhan Gönül? Hemen söyleyelim; 1985 Bafra doğumlu, futbola amatör olarak Bursa Yolspor’da başlamış, 2002’de Gençlerbirliği’ne transfer olarak burada profesyonelliğe ilk adımı atmış. Sonra tam 5 yıl kiralık olarak G.Birliği OFTAŞ’da oynamış, yeri savunmanın sağ tarafı. Öğrendiğimize göre de başkent temsilcisinin Süper Lig’e çıkmasında büyük rol oynamış Gökhan... Transfer döneminde Galatasaray ile Fenerbahçe talip olmuşlar, o tercih hakkını Sarı Lacivertli kulüpten yana kullanmış ve 4 yıllık sözleşme imzalamış. İşte Gökhan’ın Fenerbahçe’ye gelene kadarki geçmişi böyle. Biz dönelim buradan yine Konya maçına. Bir an olsun gözümü ayırmamıştım Gökhan’ın üzerinden. Canla başla mücadele ediyordu, “Ah Zico, ah... Neden bu çocuğu geç gördün?” diye tribünde hayıflanıp duruyordum kendi kendime. Kadroda o gün itibarıyla cezalı ve sakat oyunculardan birinin yerine oynayacağından Gökhan için “Emanetçi” demiştim, sonra da eklemiştim: “Emanetçi görevini eksiksiz ve de kusursuz yaptı.” 10 üzerinden 7 vermiştim Gökhan’a. Ve de oynadığı futboldan dolayı diğerlerinden farklı tutarak kendisine teşekkür etmiştim. SPOR POLİTİKASI Bravo Murat Ülker’e HİKMET ÇETİNKAYA Abdülkadir Yücelman, Ülker Grubu’nun Türk sporuna yılda 50 milyon dolar destek verdiği, şimdilerde de spor eğitimine yönelik çalışmalar yaptığını yazdı... Ülker Grubu’nu ve Murat Ülker’i kutluyorum... Acaba öteki büyük kuruluşlar niçin spora destek vermiyor? Vestel Grubu’nun Başkanı Ahmet Zorlu Manisaspor’u ekonomik olarak desteklerken, bazı büyük holdingler ne yapıyor? Abdülkadir Yücelman diyor ki: “Eğitim denilince Kuran kurslarını öne süren bir düşüncenin olduğu ülkede belki yarın Malezya modelini referandum sandığına koyan kafalarla Türkiye çarşafa dolanacak, kimse farkında değil... Bugün Ulusal Futbol Takımımızın Malta, Moldova, Yunanistan rezalet dizisinden sonra herkes eğitimden söz ediyor. Peki zaman geçti mi? Çok zaman kaybedildi ama zaman geçmedi henüz... Zararın neresinden dönülse kardır. Önemli olan eğitim seferberliğini kimin başlatacağı ve kimlerin görev alacağıdır. Medyanın veryansın ettiği şu günlerde eğitim adına bir ışık tutan Ülker’den söz etmek istiyorum. Türk sporuna yılda 50 milyon dolar destek veren Ülker, duyduğuma göre spor eğitimine dönük çalışmalara başlamış.” Geçtiğimiz günlerde önce Cüneyt Arcayürek, ardından Serdar Kızık, iki önemli yazı yazdılar. Türk futbolunda ne oluyordu? İşte olup bitenler... “Önce Galatasaray’dan başladı. Takıma Fethullah Gülen mikrobunu Hakan Şükür adındaki artık varlığı ve kıymeti harbiyesi sorgulanan futbolcu soktu. GS içinde ikilik yarattığı söylendi, ulusal takımın başındaki Ersun Yanal, Fethullah Hoca’sına güvenmekten başka çoğu özelliklerini yitiren, yaşı geçmiş, takımda ikilik yaratan bu futbolcuyu ulusal maçlarda takımdan uzak tuttu. Takıma kimlik kazandıran başarılı hizmetler verirken, bu nedenle Gülen darbesiyle görevinden uzaklaştırıldı... Bir diğer örnek; son günlerde şımarık, terbiye dışı halleri ve takıma yararlı olmadığı görülmesine karşın ulusal takımda yer alan Emre Belözoğlu, İtalya’da tükendikten sonra Fenerbahçe’ye transferi söz konusu iken... (olayın bire bir tanıklarının açıklamalarına göre) ABD’ye gitti. Fethullah Gülen ile görüştü. Ancak üç buçuk milyon dolarlık bir anlaşmayla FB’ye gelmesine izin alamadı, İngiltere’de bir takımla anlaştı. Son günlerde Beşiktaş’a Gülen’in sağladığı öne sürülen 40 milyon dolar kredi günlerce yazıldı. Takımın başına getirilen Ertuğrul Sağlam, sağlam bir dinci. Karısı örtülü ve Kayserispor’dan Beşiktaş gibi büyük bir takımın başına getirilmesi Fethullah Gülen’in marifeti...” Şimdi yeniden başa dönelim... Tarikat sermayesi sporumuzun içine girerken Ülker Grubu eğitim için kolları sıvıyor. Ne diyor Yücelman: “Bu sütunlarda açık açık yıllarca yazdım, sponsorların parası nerelere gidiyor diye? Özel seyahatler, bir çok yere verilen avantajlar, özel uçaklarla suitlerde dostları, milletvekillerini ağırlamak varken eğitimi düşünen kim? Hesap bile vermediler. Mahkemelik oldular, halen de süren davalar var. Ülkenin sporda yüksek lisans projesi Türk sporuna yapılacak en büyük katkıdır. Bu nedenle de Ülker yönetimini kutluyorum. Kutluyorum çünkü yapılan yatırım bu ülkenin sporuna ve gençliğine yapılıyor, kutluyorum çünkü nihayet milyon dolarlık desteğinin nereye gittiğini gören ve sorgulayan bir sponsor ortaya çıktı. Bu proje gerçekleşirse onlarca, yüzlerce genç, sporumuzun çeşitli kademelerinde yer alacak ve inanıyorum ki Türk sporunun yazgısı değişecek. Gençlerde oluşan eğitimli ve profesyonel ordu gelişigüzel giden bugünkü yönetime ‘dur’ diyecek. Bugün kulüplerin başında olan ama spora hem gönül hem de para vermiş amatörler koltuklarına oturup sporun keyfini çıkaracak.” Haftaya görüşmek dileğiyle... FORMAYI BIRAKMIYOR Sonra sırada Fenerbahçe’nin Hollanda’da PSV Eindhoven ile yapacağı çok önemli bir sınavı vardı. Ve Gökhan bu zorlu sınavda da Zico’nun sahaya sürdüğü onbir futbolcudan birisiydi. Transfer olduğu gün “Ne işi var burada?” diyenler, aynı soruyu PSV maçında sahada gördüklerinde de yinelediler: “Ne işi var Gökhan’ın bu maçta?” Evet, “Ne işi var?” denilen Gökhan bu 90 dakikada öyle bir döktürmüştü ki herkes hayretler içerisinde kalmıştı. Önce Farfan’ı oyundan düşürdü, sonra Lazoviç’i... Alınan altın değerindeki 1 puanda Gökhan en büyük pay sahiplerinden birisiydi, oysa genç oyuncu Şampiyonlar Ligi deneyimi hiç yaşamamıştı. PSV ilk tecrübesiydi ve başarıyla noktalamıştı. Gökhan yetenekli ve farklı bir yıldız adayı. Taç atışları aynı Roberto Carlos gibi... Dayanıklı, çabuk ve temposu yüksek, oyun zekası en üst düzeyde, çok özverili, aynı zamanda da yürekli. Eski teknik direktörü Metin Diyadin, öğrencisi ile ilgili olarak şöyle demişti: “Fenerbahçe’de oynarsa ulusal takıma kadar gider.” Evet, Gökhan Fenerbahçe’de kadroya girdi, sınavları da bir bir başarıyla geçiyor. Zico’dan da geçerli not aldı, o geleceğin yıldızı. Bakalım Fatih Terim’in kafasından geçiyor mu Gökhan Gönül?.. 5