23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

C 1 SPOR FUTBOL 1Hüseyin Bereket Bey kulübün kuruluşundan 10 yıl sonra 2Osman Ferit Paşa Taşkışla komutanıyken EKİM SALI 2 SPOR POLİTİKASI İngiliz Futbolu HİKMET ÇETİNKAYA LONDRA Gökyüzü açık ama hava serin, Türkiye’de neler olup bittiğini izlemeye çalışıyorum internetten... Siyaset bildiğiniz gibi. Henüz “Türkiye Malezya mı olacak?” tartışması bitmedi... İnternetten Cumhuriyet’e girdim... Ercan Taner’in yazısını keyifle okudum... Taner, “Biz niye kötü oynuyoruz” sorusuna çok güzel yanıt vermiş. İngilizler uzun top oynuyor. İsabetli toplarla karşı tarafın savunmasını çökertirler... Ercan İngiliz futbolunu, İtalyan, Alman, Fransız, Brezilya, Arjantin futbolunu anlatırken şöyle diyor: “İtalyanlar iyi savunma yapar... Dünyaya geldiklerinde emzikten önce iyi müdafaa yapmayı öğrenirler sanki... İtalyanlar çok iyi hızlı hücum yapar... 3 pasta gol atarlar... İtalyanlar deplasmanda kötü oynar gibi gözükür ama skorboardda hep 10 öndedirler... Ne olduğunu anlayamazsın... İtalyanlar hep sert oynar... İkili mücadeleleri her türlü hileyle kazanmayı bilirler...” “İngilizler sistemi korumak için babalarını tanımazlar... Maç anında sahaya meteor düşse aynı oyun düzenini devam ettirirler... İngilizler soğukkanlı oynarlar... Sinemada yangın çıksa koltuklarında alevlerin durmasını beklerler... Hepsi yanabilir ama soğukkanlılıklarını asla kaybetmezler... Bir İngiliz futbolcu 8’inde neyse 38 yaşında da odur, değişmez, şımarmaz... (Medyanın yarattığı, bir Sir Alex Ferguson’un suratına krampon fırlattığı artist Beckham hariç!..)” “Fransızlar kibirlidir, herkese tepeden bakar, Arap ve Afrika asıllı oyuncuları ulusal takımlarında oynatırlar, Dünya Kupası alıp Avrupa şampiyonu olurlar... Sonra da biz dünyanın en iyi kadrosuna sahibiz deyip Arap ve Afrikalıları Fransız diye lanse ederler.” “Almanlar hep cesurdur, oyunda 9 kişi kalsalar bile maçı kazanmak için her şeylerini ortaya koyarlar... Almanlara 8 yaşından itibaren futbolun takım oyunu olduğunu öğretirler... Almanlar bir golle kazanmayı sevmez... Ellerinde olsa maçı 400 kazanmak için oynarlar... Almanlar 31 geride olsa bile maçı 43 kazanırlar... Çünkü onlar panzerdir... Fizik kondisyon gücüyle rakibi dakika dakika boğarlar...” “Brezilyalılar sokakta veya plajda meşin yuvarlakla tanışırlar... Ama genetik yapılarında, ruhlarında hep futbol vardır... Futbolun güzelliklerini ön plana koyarlar... Brezilyalılar fakirdir... Daima efsane Garrincha’nın şu sözünü hatırlarlar: “B.k değerli bir şey olsaydı fakirler kıçsız doğardı...” “Arjantinliler devrimcidir... Özgürlüklerine düşkündür ama bize çok benzerler... Parayı görüp şaşırırlar... Maradona ve Caniggia gibileri kokaine başlarlar...” Bir Londra sabahında Türkiye’yi düşünüyorum... Türkiye’de futbol nasıl oynanıyor? Neden bir Lefter bir Turgay bir Can Bartu bir Metin Oktay çıkmıyor? Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş Avrupa’da başarılı olamıyor? Bir Tuncay İngiltere’de neden mutsuz? Ercan Taner’in yazdığı gibi biz neyiz, ne yapmak istiyoruz? Bir Çerkez kulübü raştırmalarım sırasında, Beşiktaş’ın kuruluşunu gerçekleştiren ailelerin, yeni kuşaklarıyla tanışıp, görüşme imkânım oldu. Gerek Fetgeri, gerek Mehmet Şamil Hüseyin Bereket kardeşlerin ailelerinin genç kuşaklarıyla bir araya gelmek, onların soy ağaçların inceleme fırsatı bulmak, beni define bulmuş kadar sevindirdi. Ne yalan söyleyeyim, bu ailelerin Kafkas halklarının kültüründe bu kadar önemli yerlerinin olduğunu, bu denli sayılıp, bu denli sevildiklerini bilmezdim. Gerek Osman Ferit Paşa’nın soyağacını, gerek bizzat Ahmet Fetgeri tarafından hazırlanmış, Fetgeri ailesinin soyağacını incelerken, Beşiktaş kulübü kurucularının tümünün, Kafkasya’nın soylu ailelerine mensup olduklarını öğrendim. İşin ilginç yanı, bu ailelerin bireyleri tarafından kaleme alınmış, ancak tamamlanamamış Beşiktaş’ın kuruluş tarihçesinin de varlığından haberdar oldum. Bu tarihçede, Beşiktaş kulübünün kuruluştaki isminin, bilinenden farklı bir biçimde ‘’Bereketiko Jimnatik Kulübü’’ olarak kullanıldığını gördüm. A mücadeleyi sürdürmüştür. Kendinden önceki iki imamın döneminde de fiilen 10 yıl savaşlara iştirak ettiğinden, durup dinlenmeden cihat ettiği süre tam 35 yılı bulmuştur. İstiklal için, esarete karşı verdiği 35 yıllık mücadele sonucu Ruslara esir düşmesi ve 10 yıllık esaret dönemi, Şeyh Şamil’in ismini tüm İslam âleminde bir efsane haline getirmiştir. ABDÜLAZİZ’DEN AĞIRLAMA Şeyh Şamil, on yıllık Rus esaretinden kurtulduktan sonra, 1869 yılında, İstanbul’a gelir. Büyük sevgi gösterileriyle karşılanır. Ailesi ile birlikte uzun bir deniz yolculuğu sonunda, geldiği Dolmabahçe sahilinde saltanat kayıkları ile karşılanan önemli misafir, bizzat Sultan Abdülaziz tarafından ağırlanır. Cuma selamlıklarına padişah ile birlikte katılan Şeyh Şamil, İstanbul halkının büyük sevgisine mazhar olur. Bir süre İstanbul’da kalan Şeyh Şamil, hac görevini yerine getirmek için Hicaz’a gider. Şeyh Şamil’in Kâbe’ye geldiğini duyan 100 bini aşkın hacı adayı, bu büyük kahramanı görebilmek için adeta birbirini ezer. Bunun üzerine Şeyh Şamil bütün hacıların görebilmesi için Kâbe’nin damına çıkarılır. Bu, tarihte benzeri olmayan bir olaydır. 73 yaşında olan Şeyh Şamil, Medine’ye dönüşte hastalanır. Şeyh Şamil’in Medine’de ağır hasta olduğu haberi Rusya’da rehin tutulan oğulları Gazi Muhammed ve Muhammed Sefi Beylere ulaşır. Oğulları son anlarında babalarının yanında olmak arzusundadırlar. Şeyh Şamil Sultan Abdülaziz’e, oğullarının son günlerinde yanında olması isteğini ve bu konuda yardımcı olmalarını ifade eden bir mektup yazar. Sultan Abdülaziz, Rusya’nın İstanbul Büyükelçisi İgnatiyev aracılığı ile Çar II. Aleksander’dan Şeyh Şamil’in oğullarının önce İstanbul’a, sonra da Medine’ye gönderilmelerine izin verilmesini ister. Çar bu isteği, kardeşlerden birinin elinde rehin kalması şartıyla kabul eder. Şeyh Şamil’in büyük oğlu Gazi Muhammed Paşa önce İstanbul’a, oradan da Medine’ye doğru yola çıkar. Ancak, babasının 4 Şubat 1871’de ölümünden çok sonra Medine’ye ulaşabilir. Gazi Muhammed Paşa ve aile efradının Medine’de bulunduğu yıllarda, Osman Ferit Paşa Şeyhülharem’dir. Yani Osmanlı sultanı adına Medine muhafızlığında (valilik görevi) bulunmaktadır. Kendisi de Kafkasya, Dağıstan doğumlu olup, yirmi yaşında Kafkasya’dan hicret etmiştir. Paşa; Gazi Muhammed Paşa’nın kızı Nefiset Hanım’a işte bu dönemde talip olur. Evlenir, aile kurarlar. Osman Ferit Paşa ve ailesi bir süre sonra başkent İstanbul’a göçerler. Taşkışla komutanıdır artık. 1902 yılında Beşiktaş Serencebey’de satın aldıkları konağa yerleşirler. Oğulları Mehmet Şamil ve Hüseyin Bereket, yakın akrabaları Fetgeri kardeşlerle birlikte Beşiktaş kulübünün tohumlarını bir yıl sonra işte bu konağın bahçesinde yeşertirler. Beşiktaş’ın diğer iki kurucusu ve ilk sporcuları olan Ahmet Fetgeri ve Mehmet Fetgeri kardeşlerin ve 1909 kurucularından olan Fuat Balkan’ın soyağaçları hakkında bilgileri, bizzat ailelerinden edindiğim belgelere dayanarak gelecek haftaki yazımda yayınlayacağım. Böylece Beşiktaş kulübünün kuruluşunun tohumlarını oluşturan Çerkez kimliğini bütünüyle ortaya koyabileceğime ve yine bir Çerkez olan Kuşçubaşı Eşref Sencer’in, temel taşlarını bütünüyle Çerkezlerden örerek kuracağı Teşkilatı Mahsusa örgütüyle Beşiktaş kulübünün o çok merak edilen ilişkilerinin doğuşuna ışık tutabileceğime inanıyorum. BEREKETİKO JİMNASTİK KULÜBÜ Önce, babaları Osman Ferit Paşa’ya ait Serecencebey’deki konakta kulübün kuruluşunu sağlayan Mehmet Şamil ve Hüseyin Bereket kardeşlerin soyağacını inceleyelim. Babaları Osman Ferit Paşa’nın soyu, kuzey batı Kafkasya’nın Soçi yöresinin bir Çerkez oymağı olan Ibıh oymağı savaşçı komutanlarından “Şhaplı Kubilayko Mahomet Bey’’den gelmektedir. Soyağacı, babadan oğla; Mirza Han, Berko Mirza Bey, Mirzaiko Bereket Bey, Bereketiko Hasan Bey şeklinde uzanmaktadır. Osman Ferit Paşa, Bereketiko Hasan Bey’in 4 oğlundan en büyüğüdür. Mehmet Şamil ve Hüseyin Bereket büyükbabalarının adına itafen, konaklarının bahçesinde kurulan kulübe ‘’Bereketiko Jimnastik Kulübü’’ ismini vermişlerdir. Osman Ferit Paşa’nın erkek kardeşleri, Müşir Mehmed Paşa, Ahmed Paşa ve Albay İsmail Bey’dir. Osman Ferit Paşa’nın Şeyh Şamil’in torunu olan zevcesi Nefiset Hanım’la olan evliliğinden 11 evladı olmuştur. Bunlar, Mehmet Şamil (Şhaplı), Hüseyin Bereket, H. Arif, M. Gazi, Hamza C. Osman Erkan, Ebubekir S. Erkan, F.Saadet Şhaplı, Habibe H. Erkan, Safiyet N., Zübeydet Z. Şhaplı ve Melek hanımdır. ŞEYH ŞAMİL ŞEYH ŞAMİL’İN TORUNU Beşiktaş’ın kurucuları Mehmet Şamil ve Hüseyin Bereket’in anneleri Nefiset Hanım, tarihte ‘’Dağıstan Aslanı’’ diye nam salan Şeyh Şamil’in torunudur. (Bazı kaynaklarda Şeyh Şamil, bazı kaynaklarda İmam Şamil olarak geçer. Buradaki şeyh ve imam sıfatları günümüzde anladığımız şekliyle dinsel bir anlam içermez. O günün Kafkasya’sında siyasi otoriteyi tanımlayan sıfatlardır. Yanlış anlaşılma olmasın.) Şeyh Şamil, kuzeydoğu Kafkasya’nın Dağıstan bölgesinin Avar boyundan Gimri’li savaşçı komutan Dengov Muhammed’in oğludur. Kuzey Kafkasya devlet reisi Şeyh Şamil’in oğlu Gazi Muhammed Paşa’nın Habibet Hanım’la olan evliliğinden, Mehmet Şamil ve Hüseyin Bereket’in anneleri Nefiset Hanım doğmuştur. Şeyh Şamil, Kuzey Kafkasya devlet başkanı (imam) seçildiği 1834 yılından 1859 yılına kadar Rusya’nın büyüklüğü ve kudretine rağmen yılmadan 5
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear