Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
27 TEMMUZ 2003. SAYI 905 KAPAK kümeti nasıl bu kadar basiretsiz olabilir? 10 senegeçtiktensonraSıvas'takiesnafrahatsız oluyormuş. Onlar bir gün olsun bir üzüntü mesajı yayımlamadılar, ama biz, hiçbiraçıklamamızda.hiçbiranmagünümüzde düşmanca kelime etmedik. Bu, Sıvaslılara değil, şeriatçılara atfedilen bir olaydır. Olay Sıvas'ta ve tabii ki Sıvas'ta yaşayan insanların da katılımı ile gerçekleşti, ama dava tutanaklarından çevre illerden son derece örgütlü insanların otobüslerle geldiğini, dolayısıyla Sıvas'la ilgili bir olay olmadığını biliyoruz. "Sıvaslılar ithatn ediliyor" abartılı bir alınganlık, çünkü görüntülerden de anlaşıbyor ki, o gün orada sadece örgütlü insanlar yoktu. Kalabalığı "örgüt" diye tanıtnlamak biraz da işin kolayına kaçmak değil mi? Bununla da yüzleşmek gerekmiyor mu ? Benim hiç unutamadığım ve gerçekten en rahatsız olduğum görüntü, otel yangını sırasında omzuna oturttuğu 89 yaşlarındaki çocuğuna bu manzarayı seyrettiren bir insandır. Bu örgüt mensubu olabilir olmayabilir, yoldan geçen birisi olabilir, kendisi olaya katılmamış da olabilir ama çocuğuna bunu seyrettirmek hastalıktır. Beni en çok etkileyen zaten bu oldu. Davanın sonucu size bir hukuk devletinin gereklerinin yerine getirildiğini gösteriyormu? Karar, içinizi serinletti mi? Hayır serinletmedi. Bizim için göze göz dişe diş bir mantık yok. O insanların idam cezası onansa da bu olay ne unutulur, ne de kapanır. Bu bir intikam değildir, bu ders almakla ilgilidir ve böyle bir olayın tarihe geçmesi önlenemez. Ancak yakalananlar gerçek suçlular mıydı? Evet, bu insanlar katılmak sebebi ile suçlular, ama yakalanamayan, bu olayı asıl provokeeden, elebaşı olan, yönlendiren pek çok kimse varki, kimi hâlâ yurtdışında, kimi ulaşamayacağımız mevkilerde. Bu yüzden bu dava bitmedi, bitemez. Bakın 10. senesinde Sıvas sanıklarının af kapsamına alınması önerildi. Bu kadar vahim ve temel bir suçun sahiplerini affetmenin düşünülmesi bile beni çileden çıkarıyor. Fazıl Say bir şair olarak babanıza duyduğu hayranlığı oratoryo ile diüendirirken, bu tarihe de dokunmak istedi... Fazıl Say ile tanışıklığımız var. Babası Ahmet Say, babamın arkadaşıdır, dolayısıyla biz çocukken de ailecek görüşürdük. Böyle bir eser yapmak istediğini biliyordum. Fazıl Say bu eseri babamın hayatını, şiirlerini çok derinlemesine ve analitik olarak çalışarak gerçekleştirdi. Bunun arkasında dehasının yanı sıra çok ciddi bir emek var. Ben sadece onıırunu taşımakla ödüllendirildim. Barkovizyonda babanızın hastane görüntüleri yasaklandı... Bir sanatçının böyle bir günü unutturmaması, bunu sanatın kucaklayıcılığı ilebirleştirerek gündeme getirmesi bile beğenilmedi. Başka türlü bir anma önerenler için bir oratoryo bestelenmesi bile yeterli olmadı. Bu bilinçli olarak yapılmış bir anma etkinliği de değildi, Istanbul Kültür Sanat Vakfi'nın her yıl aynı tarihlerde yaptığı festivalin kapanış konseriydi... Fazıl Say'ın yasağa rağmen konseri vermesi sizceolması gereken miydi? Ben Fazıl'ın tavrına saygı duyuyorum. Bence yakışanı buydu, ama tabii ki sonrasın da tepkisiz kalacak değildik. "Çok affedersiniz biz bu görüntüleri koymuşuz" deme Dünyada bir pıtrağım, L * * * Zeynep Altıok, Fazıl Say'ın imzasmı taşıyan, "Metin Altıok'a Ağıt Oratoryosu" kitapçığmda babasını şöyle tanımlıyor: i Görebiliyofsam eğer... Sonbahar yapraklarından sehpa örtüsü yaptı&ımtzdandır. Düşünebiliyorsam eğer... "Rakılar içip resimler asttğıntzdan"dır. Hep güzeli arıyorsam eğer... Kahvalttda bir dılım ekmeğimın zeytmden gözii, reçelden ağzı, makarnadan burnu oldugundandtr. Affedebiliyorsam eğer... "Fare deliğinde sinek babam" olduğundandır... Acı çekebiüyorsam eğer... Actnı şiirıne, jtirtnı bana işlediğtndendir. Zeynep Altıok, çocukluğunda ve genç kızlığında babası Metin Altıok'la... miz beklenemezdi. Fazıl üzcrine düşeni yaptı, eser sahnelen di. Tek çocukmusunuz? Evet. Bu yüzden babamla kopuk olmadık. Bunun yansımalarını sanatında da görebiliyoruz. Mektuplarla, telefonlarla birlikteliğimiz sürdü. Özellikle son iki sene, Ankara'ya geldikten sonra, çok daha rahat görüşüyorduk. Babanızı nasıl tanımlarsınız? Özellikle Bingöl 'de uzun bir süre kalmak zorunda olduğu için uzak geçirdiğimiz yıllar oldu. Ama bu bizim ayrı olduğumuz anlamına gelmiyordu. Çünkü o aynı sanat çı du yarlılığı ile, çok kucaklayıcı bir babaydı da. Oğretmenlik, Bingöl, Karaman... Hepsi Metin Altıok'un tercihi miydi? Bingöl'e gitmek tercihi değildi. Çalışmak zorundaydı, tayini Bingöl'e çıktı ve gitti. Orada çok güzel insanlarla, özel y üreklerle tanıştı. Bingöl onu, o Bingöl'ü çok sevdi, bu yüzden sonrasındaki süreç kendi tercihiydi. Ama temelde Ankaraözlemi hep vardı. Sanatçı bir insanun sanat camiasından uzaklarda olması yalnızlık getiriyor. Bunu hissettiği için Ankara'yadöndüğüne çok memnundu. Bu huyunu annesinden almış derler, ya da babasına çekmiş... Kendinizde ne kadar babanızı buluyorsunuz? Bende ondan çok fazla şey var tabii ki. însanın kendisini tarif etmesi zor.. Nasıl söyleyeyim bilmiyorum, ama benim kişiliğim Füsun Akatlı ile Metin Altıok sayesinde oluşmuştur. Bu anlamda yakın bir ilişki yaşayamadıysak bile pek uzak değildir, onu söyleyebilirim. Babanızı kaybetmek, sizde neleri eksiltti? Çok büyük bir isyan duygusu getirdi. Bir insanı ne şekilde kaybettiğiniz o kadar önemli değil ama, o 52, siz 24 yaşında iken, ilişkiniz çok daha uzun yıllara dayanabilecek, çok daha büyük kazanımlar sağlayabilecekken onu yitiriyorsunuz. Hastalık olsa insan bir şekilde üstesinden gelir ya da fazla çekmedi Aüah'a şükürler olsun, der. Ama bu ölüm öyle değil, dayanma gücü verebilecek bir şeyler yok. Bende duygusal anlamda çok büyük çöküntü yarattığı tabii ki doğru. Bunun hayata bakış açınızı yönlcndirmemesine, karamsarlık gibi başka duyguları beraberinde getirmemesine imkân yok. "Babamı koruyamadım" gibi bir suçluluk duygusuna kapıldıntz mı ? Hayır, çünkü benim koruyabileceğim bir yerde ve durumda değildi. 12 Eylül öncesi ve sonrasında katledilen insanların yakınlarıyla konuştuğunuzda suçluluk duygusunun yakalarını bırakmadığınıgörüyorsunuz... Orada bir tehditortamı var. UğurMumcıı'ya, AhmetTaner Kışlalı'ya bakın... Onların tehdit altında olduğu biliniyor, korumaları var. Yakınlarının bu yüzden böyle bir duyguya kapılmaları biraz daha anlaşılır bir durum. Bizim böyle bir şeyimiz yoktu ki. Aklınızın köşesinden geçer mi? Bir insan şiirlerini okumak için Allah'ın bir vilayetine gidecek. Tek amacı orada halkla.okurlanyla bütünleşmek, dostlarıyla hoş bir kültür etkinliğinin içinde bulunmak olacak. Sonra... Hiç kimsenin aklının köşesinden geçmeyecekbirşey...# beratguncikan@tnn.net