Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Bugün bir ikon olan Maya Deren, Cannes'da ödül alan ilk Amerikalıydı. tlk filmlerini babasının mirasından aldığı kamerayla çekti. MAY ŞÜKRAN YÜCEL vangarde sinemanın öncüsü Maya Deren(19171961), deneysel filmleriyle olduğu kadar sıradışı ve renkli yaşamıyla da gerçek bir feministti. Sessiz sinemanın en ilginç ve deneysel filmlerini çekti. Maya Deren, 44 yılhkkısacık yaşamına pek çok şeyi sığdırmış bir ön cü, sinema sanatına yeni bir bakış ve biçim getirmişbiryaratıcı.panltüıbirentelektüel, filmleriyleşiirselliği yakalayan bir imgeci şair. Bu yıl altıncısı 818 Mayıs tarihleri arasında Ankara'da gerçekleşecek olan Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali'nde Martina Kudlack'ın çektiği "In The Mirror of Maya DerenMaya Deren'in Aynasında"filmiyletanıtılacak. 1917'de Rusya Kiev'de bir psikiyatrın kızı olarak Eleanora Derenkowsky adıyla doğdu. Beş yaşındayken ailesiyle Amerika'ya göç etti. Eğitimi için îsviçre'de bir okula gönderildi. Liseeğitiminden sonra Amerika'ya döndü. Syracusa Üniversitesi'ndegazetecilik eğitimi yaptı. 1935'debir okul arkadaşıyla evlendi. New York'ta solcu entelektüellerin merkezi olan GreenwichVillage'ataşındi. NewYorkÜniversitesi'ni bitirdi, yüksek lisans tezinde Fransız sembolistlerini ve imgecilerini inceledi. Greenwich'te Anais Nin, Andre Breton, Marcel Duchamp gibi dönemin ünlü sanatçüarından oluşan bir çevre edindi. Maya Deren kendini deneysel şiir vemoderndansÇalışmalarınaverdi.Siyahdansçı ve koreograf Catherine Dunham 'la birlikte çalışmaya başladı. Afrika ve Haiti kabile dansları, mitoloji ve ritüellerle ilgilendi. îlkel sanat ve mitolojinin etkisi onu gerçeküstücülüğe yöneltti. Ilk eşinden 1938'de boşandı. 1941'de Catherine Dunham'ın dans grubuyla birlikte çıktığı turne sırasında Los Angeles'ta Çekfilmyönetmeni Alexander Hammid'le tanıştı. Babasından kalan küçük mirasla bir 16 mm 'lik kamera satın alan Deren ilk filmi Akşamın Ağları / Meshes of the Af ternoon 'u Hammid 'le birlikte çekti (1943). Eleştirmenler, Akşamın Ağları'nı "karmaşık olarakyapılanmış bir döngıiselrüya" olarak tanımladılar. Deren, filmin "hayali gerçekle nesnel gerçek arasındaki ilişkiyi irdelediğini"söyledi.. Akşamın Ağları, Amerikan avantgarde sinemasının ilk örneği olarak kabuledilir. Deren, 1943'de New York'a dönerken Eleanora olan adını da değiştirdi ve Maya adını aldı. Maya, Buda'nın annesinin adıydı, su için kullanılan eski bir kelimeydi ve Sanskritçe'de yanılsama anlamına geliyordu. Hindu felsefesinde "Maya" sonsuz Brahman 'ın sonlu olgusal dünyada görün mesini sağlayan kozmik guçtü. Maya Deren'in bu ismi seçmesi, 'mistik' düşüncelereeğilimini olduğu kadar, "feminist" tavrını da gösteriyordu. Günümüzdeki feministlerin kullandığı imge ve simgeleri o kendi zamanının çok önünde giderek kullanmıştı. Marcel Duchamp ve Pajarito Matta gibi sanatta devrim yapmış ünlü sanatçıları oyuncu olarak oynattığı The Witch'sCradle/CadınınBeşiğiadlıfilmini Bu Yüzyıhn Sanatı Galerisi'nde çekmeye başladı. Bu filmde, sürrealist sanat eserlerini yirminci yüzyıhn mistik simgeleri olarak ele alıyorve sürrealist ressamlan, zamanın ve uzamın akılcı bir biçimde ele alınmasına meydan okuyan modern sihirbazlar olarak gösteriyordu. 1944'de Hella Heyman ve Alexander Hammid'in asistanlığını yaptığı Kumsalda / At Land'i (15 dakika) çekti. Birçok eleştirmene göre, filmin en önemli sinemasal değeri, bir çekimin bir yerde başlayıp bir başka yerde sona ermesindeki devamlılık ilişkisidir. Bu arada gerçek zaman ve mekân bozulur. Onun yerine sinemasal zaman ve mekân geçer. Bu filmle yirminci yüzyü kadınının mitolojik yolculuğunu anlatmak istemiştir. Sudan gelen kadın suya döner. Zaman ve mekânın sınırlarını kıran Maya Deren Bir Koreografi ÇaJışması/ A Study in Choreograpy for the Camera (1945) filmini çekti. New York Times'ın bale eleştirmenijohn Martin fılmi, "koreosinema" adlı yeni bir sanat biçiminin başlangıcı olarak niteledi. Bir Koreografi Çalışması'nı, Deren'in dansla ilişkisini daha iyi ifade eden Değişen Zamanda Ritüel/RitualinTransfiguredTime(1946,16 dakika) adlı filmi izledi. Maya Deren' e göre filmdeki ritüele, uzamsal zamanla değil, kamera tarafından yaratılan "Zaman "la ulaşılabilirdi. Filmdeki ritüel, "yoruma açık bir değişimi, bir dulun bir geline dönüşmesini" gösterir. Karalar içindeki dul, ritüelin aşamaları boyunca dans ederken başka bir kadın figürü (Deren) izler. Filmin doruk noktasında bir adamdan bir heykele dönüşen bir figürden kaçmaya başladığında heykel onu takip eden bir adama dönüşür. Acıvedeneyim... O yıllarda, üniversitelerde, sanat okullarında ve galerilerde kendi "kişisel film" kavramı üzerine konferanslar veriyordu. Kendi kuramını Sanat, Biçim ve Film Üstüne Düşüncelerin Bir Anagramı (1946) başlığı altında bir kitapçıkta topladı. Kendi filmlerini "Acı ve deneyim" olarak niteliyordu. "Kişisel duygular ve sorunlarla ciidişen, içindeki insanların birey değil birer simge, soyutlama ve ortak imge oldukları öznel filmler." Amacının "film zamanı ve mekânıyla oynamak ve bu yeni zaman ve mekânla duyguları ve tinsel alemi rahatsız ederek harekete geçirmek ve uyandırmak" olduğunusöylüyordu. Kişisel film yapmak kişisel dağıtımı gerektiriyordu. New York'ta filmlerini göste