Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
9MART2003.SAYI885 fa kaldırılması gibi, kadınların bu dertten de kurtulmalan işten değildi. D.H.Lawrence'in ünlü yapıtını kaleme aldığı tarihten bu yana kadınlar birçok savaşta üstün gelmelerine karşın, epilasyon feminizmin yenik düştüğü tek konu oldu. Her nedense kadınlar tüylerini uzatmaya yanaşmıyorlar ve onlardan kurtulmak uğruna çuvallarla para vermeyi ve olası her yöntemi denemeyi göze alıyorlar. Bu yöntemler en basit ağdadan, allanıp pullanarak satılan tüy dökücü kremlere, rengârenk jiletlere, elektrikli tıraş makineleri ve kıl köklerinin elektrik akımıyla yok edildiği elektrolize uzanan geniş bir yelpaze oluşturuyor. Ancak bunların en " masum " olanları bile son derece iğrenç. Tüy dökücü kremlerin o çürük yumurtayı andıran kokusundan midesi kalkmayan, jiletin eti sıyırıp geçmesi karşısında acı bir ah çekmeyen, üst dudağı kremli iken kapıyı açıp da kızarıp bozarmayan bir kadın yeryüzünde var mıdır acaba? Ne gariptir ki, tüylerin yok edilmesi için uygulanan en çağdaş yöntemler aynı zamanda en acı verenler. Çoğu zaman işkenceye dönüşen bu yöntemlerin en önde gelenlerinden biri, kesinlikle bir cehennem zebanisinin buluşu olması gereken ancak güzellik uzmanları tarafından övgüyle karşılanan, Brezilya bikini parafini. Belden aşağının yabancı ellere teslim edildiği bu yöntem yalnızca insanı aşağılamakla kalmayıp, korkunç bir acı veriyor. Tek iyiliği sonunda hoş bir görünüm kazandırması. Bu yöntemin tutkunlarına üç sorumuz var: Zamanınızın ne kadarını apış aranızı seyrederek geçiriyorsunuz? Apış aranızın kabak gibi olması şart mı? Çıldırdınız mı? SEVlCİYADAUCUBEüü Peki, kadınlar bundan neden bir türlü vazgeçemiyorlar? Erkekler bu işkenceye dünyada katlanmazlardı. Katlanmazlar da. îştesorunun yanıtı da, birbakıma.burada yatıyor. Pennsylvania Lafayette College ruhbilim profesörlerinden Susan Basow kadın politikası ile cinsel eğilim ve kollarla bacakların tıraş edilmesi arasındaki ilişkiyi irdeleyen araştırmasında, tüylerini tıraş etmeyen kadınların büyük bir ço ğunluğunun "ateşli feminist" ve/ya da "cinsel kimliğiyle tam anlamıylaözdeşleşememiş" kişilerolarak tanımlandığına tanık oldu. Bu kadınların tüylerini aldırmamaları ise politik nedenlerden kaynaklanıyordu. Araştırmakapsamındaki kadınların yüzde 81 'i kol, bacak vekoltuk altlanndaki tüylerini düzenli olarak alıyordu. Bu kadınlar heteroseksüel kimlikleriyle tüm den özdeşleşmişlerdi. Bu da, toplumda kadınların tüysüz olmaları yönündeki yerleşik görüşün erkeklerle kadınlar arasındaki farklılığın abartılmasına olanak tanıdığınıortayakoyuyordu.Basowraporunda,"Tüysüz kadına değer verilmesi kadın bedeninin doğal görünümüyle hoşa gitmediği ve değişimden geçmesi gerektiği biçimindeyorumlanabilir," diyor. Harika. Demek ki, tüylerini aldırmayan kadın ya sevici ya da ucube. Işte size güzellik konusunda dayatılan korkunç bir şey daha. Ve bunun özünde yatan erkeksi görünme korkusu, kadınların kalçasız, göğüssüz ve özellikle de tüysüz olmalarını öngören yerleşik estetik ilkelerinden sapma korkusu. Köktenci feministlerin bugünlerde, 70'lerde olduğu gibi, doğal beden tüylerini sergileme yürekliliğini gösterip gösteremeyecekleri bile kuşkulu. Günümüzde feminizmin ön saflarındaki tek tüylü kadın Andrea Dworkin olsa gerek. O da sanki hiç su, firça, krem yüzü görmemiş gibi duruyor ve dolayısıyla da pek önemsenmiyor. Öyle ki, kadınlar tüylerini uzatmak yerine, içlerindeki canavarı gizlemek uğruna Sisyphos'varibirsürekliağdalama.tıraşlama ve cımbızlamadan oluşan kısır döngü içinekıstırılmış durumdalar. Ancak, tüylerin kadınlar üzerindeki boğucu baskısından kurtulmanın, beylik ilkeleri rafa kaldırmanınzamanıgelmişolabilir. Okulçağındaki çocuklar bu yönde eğitilip, kitle iletişimaraçlarıbuişesoyunabilir. Sonunda, tüyler kadında güzelliğin ayrılmaz bir parçası durumuna bile gelebilir belki de. Tüm kadınların tüylerini uzatmaları durumunda bedenin bu doğal özelliği insana hiç de itici ve olağanüstü gelmeyebilir. 1999'da"RedBalloons"ilebüyükbiryankı uyandıran Alman rockşarkıcısı Nena ve koltuk altlarındaki o tüy yığınını anımsaym. Nena'nın şempanzeyi andıran yabansı tüylerinin ardında erotik, egzotik bir şeyler de var gibiydi. Delikanlılar ona hayrandılar. Toplumun daha çok Nena'lara, koltuk altları tüylü Julia Roberts'lere, Avrupa tenis şampiyonlarına gereksinimi var. Onları moda dergilerine kapak yapın. Konunun bugün bile tabu sayılması akıl almaz bir durum. Anal seks, kadınlara özgü cinsel işlevbozuklukları, pedofili ve çocuk f ahişeler gibi her tür cinsel sapkınlığın rahatlıkla konuşulduğu günümüzde bedenin yakışıksız bir yerinde biten tüylerden söz edilmesi nedense abes kaçıyor. Kadınların market raflarındaki her türlü tüy dökücü ürünü alaşağı etmelerinin, tüy sarartıcılarını yakıp, cımbızları parçalamalarının zamanı gelmedi mi sizce? Tabü ki, geldi. Birinin ilk adımı atması gerek. • The Guardian /M imi Pears Çeviren:RlTAURGAN PARA HER ŞEY DEĞÎL... MÜŞERREF HEKİMOGLU aşkent çevreleri tezkere olayını konuşuyor kaç gündür. "Hayır" oylarının ağır basması kamuoyunda olumlu karşılandı. Sonuçları üzücü, sıkıntılı olabilir ama katılmadığı bir tasarının desteklenmemesi sevinçle karşılanıyor. Hayır diyebilmenin rahathğını hissediyor insan. Belki de bir özlem bu. Ayrıca güzel bir ders. Paranın yetersizliğini kanıtlıyor. Altınlar, pırlantalarla, astronomik ücretlerle yüce değerlerin yok olmadığını, insandaki direnme gücünü hissediyor. Kaç gündür yurt dışında, New York'ta, Chicago'da ya da Washington'da yaşayan dostlarımdan telefonlar geliyor. Güncel olaylardan hayli uzak yaşamalarına karşın, "Hayır" diyebilmenin sevincini belirtiyorlar bana. Bir ödül, armağan almış gibi. Her zaman yazarım, para her şey değil! Öte yandan parayla kazanılan değerlerin onur kırıcı boyutlara varması da acı bir olay. Belli gazete ve yayınlar bu konuda hayli duyarsız davransalar da yanlış hesap Bağdat'tan dönmüş bulunuyor. Dar ya da geniş çevremden okurlar, dostlar bu gerçeği çok güzel, zarif biçimde yansıtıyor. Çok mutluyum doğrusu. Sağduyuya inanıyorum her şeyden önce. Sağduyudan yoksun politikaların yol almadığını olaylar kanıtlıyor. Yaşayarak biliyoruz bu gerçeği. Hayli acı faturalar ödeyerek! 1970'lerdenbu yana nereden nereye geldiğimiz göz önünde. Amacımıza varamamanın nedeni de bu değil mi? Özellikle dış politika, yanlışları affetmiyor, faturasını er geç ödetiyor. Bir koyup üç alma politikası da düş lurıklığı oluşturdu ancak. lstatistikler yineliyor acı gerçekleri. Işte şu anda da güzel çarpıyor kalbim. Hiç durmayacak gibi. Saynur Gelendost'u selamlıyorum son yolculuğunda. O güzel bir insan, çevre eylemcisi, çevrecilerin öncüsü. Kuşların, ağaçların, zeytinlerin, böceklerin sevgilisi. Gökova ve Yatağan'da nükleer santrallar kurulmasına, Silifke'de güzel kıyıların beton yığınlarıyla doldurulmasına karşı çıktı. Doğal kıyımlara yüreklice tepki gösterdi. Bodrumlular, anısına bir heykel, bir müze kurulmasını istiyor. Içten destekliyorum bu girişimi. Dilerim bir an önce gelir gündeme. Güzel bir olay, bu tür değerleri halkımız da sahipleniyor uzun süredir. Gelendost'u da sevgi ve teşekkürle uğurluyor. Düşünüyorum, parayla böyle bir yere gelebilir mi insan! Tüm kapılar, yollar, tepeler, zeytinlikler sevgiyle yol veriyor insanlara. Sevgiden yoksun olmak büyük mutsuzluk. Tüm güzellikleri sevgiyle yaşıyor insan. Gelendost da doğa sevgisiyle ayrddı aramızdan. Ama ölüm ayrüık değil, doğa da her zaman yenilenir, rengini, yeşilini, soluğunu yitirmez değil mi?# larında bu fiyat biraz daha yüksek. Kuaförün bulunduğu semte göre de fiyatlar değişebiliyor. Kadınların ağda yaptıracakları yeri seçerken aradıldarı özelliklerin başında temizlik ve hijyenik bir ortam geliyor. "Mekânınvekullanılanmalzemelerin hijyenik olması çok önemli" diyorCoşkunvedevamediyor: "Diğer bir nokta da, müşterinin kendini güvende hissetmesi. Ağda yapdırken soyundukları için bazı kadınlar kendilerini tedirgin hissediyorlar. ÖzellikJe her an, 'kapı açılabilir mi acaba?' korkusunu yaşıyorlar. Bu yüzden ortamın ve ağdacının güvenilir olduğunu bilmeleri gerekiyor." • eposta: stokattniha@hotmail.com