26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

10 Iran 9. sayfanın devamı' kadınları üç böliimde toplayabiliriz. Islamcı feministlcr, Müslıiman feministlcr vc laik feministler. llk grup olan Islaıncı feministlerkadınlar için şeriat yasaları çerçevesi içinde yeni yollar arıyorlar. Müslümankadınlarfeminizmilelslamıuzlaştırmaya çalışıyor. Bu amaçla fıkıh ve hukuk ilminiyani tslamimctinveyasaları radikal biçimdeyoruınluyorlar. Üçüncügrupise Islami düşünceyle modern meseleleri feminizmdahilbirbirindenayırmayaçalışıyor. Laik feministler kadınlar açısından farklı görüş ve tezlere sahipler. Marksist, sosyalistvemilliyetçi feministler var. Laik ve tslamcı kadınlar arasındaki ayrışma Şah döneminde nasıldı? lslam devrimi öncesinde, laik kadınlar Şah rejiminin öngördüğü modernleşme projesini destekliyordu. Bu gruptaki kadınlar lslam devriminden sonra ülkeyi terketmckzorundakaldılar. Başta Amcrika, çeşitli ülkelere gitmek zorunda kaldılar. Onlaroyıllarda Islamcrfeministlere toptan karşıydılar. Ama şu an eğilim bu üç grubun karşılıklı anlayış içinde birbirine yaklaşması biçiminde. Yine de içlerinde birbirine karşı olan ve kendi doktrinini gözden geçirmek istemeyen pek çok kadını barındırıyorlar. lslam Devriminin ardından fundamentalist doktrinler nedeniyle kadın hareketi bastınldı. Kadınlann özgürlük, bağımsızlık, siyasi, kültürel, sosyal ve ekonomik talepleri konu dışı bulundu. îslami doktrinler kadınlarıhaklarınagöredeğilgörevlerine göre tanımlar. Bu bakış açısına göre, bir kadın îslami kurallann hizmetinde ise saygı görürvegörecektir. Orneğin iyi bir anneveevkadınıise... Rejimininşasısırasında devrime faal olarak katılmış birçok kadın devrimin en önemli sloganı olan "cşitlikçi" birtoplum kurulmasıyolunda erkeklerehizmetetmişoldu. Bu kadınlar yanlışgidenbirşeylervardediler. Birkısmı yeniden annelik ve ev kadınlığı görevi ni üstlenmek üzereevegeri dönemediler. Çünkü aslında onlar erkeklerden daha yararlıve aktifolmuşlardı.IslamcıveMüslüman feministler iştebusorunlarıniçinden doğdular. Öte yandan laik feministler, ideolojinin tek başına sorunları çözmeye yeterli olmadığını gördüler. Yıllar içinde iki taraf da ideolojik anlamda toplumsal cinsiyetlerinisorguladı. Bu da karşılıklı bir anlayış ortamına yol açtı. tki kutııp arasında bugün artık bir diyalogdan söz edilebiliyor. Sözünü ettiğim eğilim sanırım Ebadi'nin ödülünün ardından daha fazla görünür halc gelecek.# *Kan Parası... Ceza yasasına göre bir kadının katılıneölüm cezası verilmel çünkü katıhn yaşamı kurbamn yaşamından iki kat dcgcrlı kabuledılir, bıına karşılık bırerkeği öldüren kadına olüm cezası vcrılchılir Bu cezaya ayrtca öldürdügü erkeğin ailesine borçlu oldug'u tazminat ekletiir Ancak işleyişte mahkemeler kadın öldüren crkeklcre de zaman zaman ölüm cezası vermışlerdir. Bu açıklamayı Metis 'ten çıkan "Iran Bir Devrimin lükenışı" Farhad Khosrokhava, OlivierRoy'un kilabından aldık. YAŞAM CUMHURÎYET DERGt SULEYMAN OUENOUENG Işkence hücresinden gelen adam NİLÜFER ZENGÎN "Köpeğinizi bile barındırmayacağınız o hücrede kaç gün, kaç hafta, kaç ay geçtiğini bilmeden yaşadım." Çad Politik Baskıya Uğrayanlar Derneği ikinci kurucusu ve Başkanı Süleyman Guengueng, Bilgi Üniversitesi'nde düzenlenen "Uluslararası Ceza Mahkemesi" konulu forııma katılmak için tstanbul'da idi. Ülkesinde, bilmediği bir nedenle hapse atılı yor, fiziksel işkenceye maruz kalı yor Guengueng... Nerdeyseinsan olmaktan uzaklaştırılıyor. Kaldığı hücrede "Allah'ım, eğer bir gün buradan çıkabilirsem, bu işin ucunu asla bırakmayacağım, bana bunun neden yapıldığının hesabını soracağım" diyor kendi kendine. Büyükbir ihtimalle, tııtulduğu şiddetli sıtmadan ve yüksek ateşten, bu umut sayesinde yakayı sıyırıyor. C) kara delikten çıkar çıkmaz, davasının peşine düşüyor. Hak yerini bulsun diye yıllarca uğraşıp didindikten sonra, mücadelesini kurumsal ve uluslararası birboyuta taşıyor. Söyleşi yapmak için kaldığı otelin lobisinde buluştuk. Guengueng, bir parça ürkek, ihtiyath, uzun, ince bir adam. Yüzünde, gördüğü işkencelerden kalmış derin yarık izleri var. Hikâyesini şöyleanlatıyor: Guengueng, dönemin dikiatörü Habre'yi devirmek istcyen bir grup için çalıştığıiddiasıyla, 1988'dehapseatılmış. Yarıya kadar su içinde bir hücreye kapatılmış. Ağır bir sıtmaya yakalanmış. lyileşmcsi için gerekli ilaçlar bir yana, aspirin bile vermemişler. (^)lüme terk etmişler, bir başka deyişle. Buinanılmazkötüşartlar içindegeçirdiği iki senenin sonunda, şanseserihayatta kalmış. "Köpeğinizi bile bağlamayacağınız o hücrede kaç gün, kaç hafta, kaç ay geçtiğini bilmeden yaşadım" diyeözetliyorokayıpseneleri... Daha sonra askeri bir kampın içindeki bir hapishaneyegötürülmüş.Oradaişkence için ayrıhücrelervarmış. Hapisten çıktıktan sonra "Bana neden bu yapıldı" diye sormuş kendine defalarca. Yargıya başvurmuş, benzer durumdaki 792 kurbanın kıırban edilişinin hesabını sormak, bilinmez olanı aydınlatmak istemiş ancak çabalan hiçbir sonuçvermemiş. Bir diktatörlük rejimindebaşınagelenlerinhesabını sormayii çalışmanın ünlamsızlığıyla yüzleşerek, 792 dava dosyasını 24 kişilik ailesiyle yaşadığı evin zeminine gömmüş. Tam 8 yıl sonra, 1999'da, Human Rights Watch'un Habre'ye karşı açtığı davada kullanılmak üzere, dosyaları gün ışığınaçıkartmış. Belçikalı yargıçjacqucline Moudeina davayı araştırmak üzere Çad'a gitmiş. Şimdi Guengueng ve meslektaşları, Se negal'e siirgünc gönderilmiş olan Habre'nin yargilanmak üzere Belçika'ya tes limedilmesinibekliyorlar. Moudeina'nın Çad'agelmesinin ardından, Cîııengueng, politik eylenıde bulunduğu gerekçesiylc işinde kızağa alınmış; Bu arada Moudeinauğradığıbirsaldındaağıryaralanmış. "Size işkenceden, hapisten, hücrelerden bahsetmek çok hoşuma gitmiyor ama hikâye bu... Yapabilecek bir şeyim yok" diyorGuengueng. "Peki bu zorlu nıücadele esnasında hiç umutsuzluğakapılmadınızmı?"diyesoruyorum.Hayır kendi adıma ıımıılsıızluğa asla kapılmadım diyeyanıtlıyor. "Bir şeyekararverdiğiniz,cesaretettiğinizde, hele kaybedecek hiçbir şeyiniz yoksa, umutsuzlukhissi artık çok gerilerdekalmıştır" diyor ve ekliyor: "Üstelik bütün bu mücadeleden yılmamak, başka kur banlara umut yolu açmak, bir örnek teşkil etnıek insana gurur veriyor." Bütün bunları anlatırken, yüzünde donuk bir ifadeylekonuşuyor...Hemyaşadıklarını Çadlı Süleyman Ouengueng atıldığı hücrede "Eğer bir gün buradan çıkabilirsem, bu Işln ucunu asla bırakmayacağım" diye söz vermlş kendine. defalarca anlatmaktan kanıksamjş, hem de aynı zamanda her anlatışında aynı dehşeti yeniden yaşıyormuş gibi bir hali var. Yüzünde üziintü, gülümseme, acı ya da herhangi başka bir duygudan eser yok gibi... Hak arayışında bir simge haline gelmenin verdiği gururdan bahsederken bile gözlerinde bir ışıltıya rastlanmıyor. Bir yanı iki yılınıgeçirdiğio hücrede kalnuj gibi... "Türkiye dc dcıııokrasiylc ilgi • li sorunlann yaşandığı bir iilke... Bu konuda ne düşünüyorsunuz" diye soruyorum. "liirkiyehakkında hiçbir şeybilmiyorum, burası çok büyük. lstanbul çok büyük... Ancak, Çad'daki l'ürk Konsolosluğu'ndan vizealırken, insan haklarıyla ilgili olarak seyahat ettiğimi söylediğimdebütün işlemlerihızlagerçekleştirdiler" diyeyanıtlıyor. •
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear