27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

İTEMMUZ 2001. SAYI 797 Bizdebukonudatoplum iki sınıfaaynlmış görülüyor, üniversitede okumak ve meslek sahibi olmak elit kadınlara uygun görülüyor. Türkiye'ye dair değerlendirmeleri elit kadınlar üzerinden yapmak gerekiyor,ozaman... Tabii. Çok ilginç, Amerika'daüniversiteye gidip de bitiren insanların yarısından çoğu kadın. Kadınlar çok okuyorlar, ama akademik alana girmiyorlar. Kırılma daha başka biryerde başhyor. Matematik içeren alanlarda kadınlar ortaokul seviyesinde elimine ediliyor. Bu, Amerika'da ortaokul ve lise seviyesinde çok seçmeli dersli bir eğitim olmasına bağlı. O seçmeli dersleri alırken kadınlara "Hayır"deniliyor"Senin kafan matematiğe yatmaz, kadınlar sözel alanda, erkeklermatematikte kuvvetlidir". Bu nedenle liselerdeki kızlar seçmeli fizik derslerini almıyorlar, üniversiteye geldikleri zaman da iş işten geçmiş oluyor. Türkiye'de bu tam tersi idi, 1991 yılına kadar FenEdebiyat aynlırdı ve fizik seçmeli değildi. Fen bölümüne giren bütün kadınlar fizikmatematik derslerini aldılar. Üniversiteye geldikleri zaman da "sen fizik yapamazsın, matematik yapamazsın" diye bir durumlakarşılaşmadılar. 1991 yılındabu değişti. Bir sürü ders seçmeli oldu... Fizik de... Evet, fizik de seçmeli oldu, fakat aynı sonucu alıyoruz. Ben, kızlan elimine edecekler, kızlar fiziğe girmeyecekler diye korkuyordum, ama korktuğum olmadı. Size verdiğim rakamlar 97 yılına ait, 6 yıllık otecrübekızları fizikten kaçırmamış. Bizimailelerimizdekaçındansözediyoruz bilmiyorum ama kız olsun, erkek olsun çocukları üniversiteye göndermek çok önemli, tabii ki fizik oku, matematik oku denmiyor, ama sıralamaya katılıyor, "hiç olmazsa fizik oku" deniyor. Diğer yandan üniversiteye girmekte matematik, fizik hâlâ önemli, bu yüzden kızlar tarafından da hâlâ önemseniyor... Kadınları flziğe, daha doğrusu matematiğe çekmek için dünya bir çaba harcıyormu? Amerika'daki rakamların düşüklüğünün altında, kadın erkek aynmına dair yönlendirmenin dışında cinsel taciz de var, kadın derste, laboratuvardatacize uğruyor ve kaçıyor. Avrupa'da da pek çok ülke, "Bilimde kadını arttırmak için kız okullanna geri dönsek mi?" tartışmasını yapıyor. Yani, kadınlann bilimsel aynmcılığa uğramadıklan, cinsel tacize uğrama korkularının olmadığı ortamlara geri dönüp, dönmemek tartışılıyor... Bizde böyle bir tartışma yok, sanırım. Hayır, bizde böyle bir tartışma başlamadı. Çünkü, aynı miktarda problem yok. Diğer yandan daha önce de söylediğim gibi, bu çok sınıfsal bir şey, aşağı seviyedeki kadınlar zaten okumuyor ki böyle bir problemimiz olsun. Biz daha eğitimi yaygınlaştıramadık. Batı ülkelerinde üniversite bitirmişinsanlanntoplumdakioranıyüzde2530civannda iken, bu oranTürkiye'deyüzde beşe bile ulaşamadı... Rakamlar gösteriyor ki, kariyer y ükseldikçe kadın oranı düşüyor, neden? Üniversiteye girdikten sonra, yükselmek başka çalışmalar da gerektiriyor. Şimdi o noktada, bence kadınlar evleniyor ve ai'e yükünün altına giriyor. Kadınlann bence en büyük dezavantajı bu. Fizikçi ka dın, fizikçi adamla evleniyor, biri fedakârlıketmeli...Kim?Bu, erkek olmuyor. Fizikçi kadın, fizikçi adamla evlenmese yolu daha mı açık olacak? Yine kadın yemeği hazırlayacak, çocuğu yatırıp sınav kâğıtlannı okuyacak, erkek ise ayaklannı uzatıp kitabını okuyacak. Bunun tersi çok az. Tersi yalnızlığı gerektiriyor, üniversitede evlenmemiş öğretim üyesi çoktur, evlilerin de çoğunluğu çocuk yapmamıştır.... Cinselliğini taşımak, bilim kadını için dezormu? Kesinlikle.Üniversiteleroldukçatutucu yerler. Kılık kıyafetiniz, makyajınız, saçınıza ne yaptığınız, bunlar çok dikkati çekiyor. Belli değil mi? Profesör kadın tipi, işe tayyör ile gidiyor. Ara sıra Nilüfer Göle gibi profesör çıkınca medyatik oluveriyor... Bu sadece Türkiye'nin üniversitelerinde değil, çeşitli kurumlarında da var. Bence özel sektörde de var. Kadın kimliğinizi biraz bastıracaksınız, kimliğinizi saklayan şey ler yapacaksınız ki göze batmadan ilerleyebilesiniz. Üçüncfl gözün ötesinde, bir kadının cinselliğine sahip olması, yoğun çaba gerektiren işlerde kadının önünü kesiyor mu? Doğru mu anladım? Cinselliğine önem verirse yaptığı işi aksatır mı, diye soruyörsunuz... Hayır, hayır. Mina Urgan anılarında Sofokles'e gönderme yaparak cinsellikten kurtulmanın insana mutluluk ve huzur verdiğini söylüyor. Bu düşünceyi pekiştiren pek çok görüş de var, cinselliğini yaşamaktan kaçınmayan kadının, ürctemediği savunuluyor... Hayır, ben öyle düşünmüyorum. Üstüne üstlük, ne yazık ki kadınlar cinselliklerinden kaçıyorlar ve bence buçokyazık.Çünkü hayatlannın en güzel dönemlerinde de doğanın onlara verdiği şeyleri kullanmadan yaşıyorlar. Başka ülkenin akademisyenlerine bakıyorum, mesela tspanya'dan burada düzenlenen konferansa gelen profesörler, rengârenk saçlar, dekolteler, küpeler... Ne kadar güzel, ne kadar renkli ve coşkulubirhayatlanvar. lşlerinidegayet güzel yapıyorlar. Bizdeki tutuculuğun verdiği sınırlama, bu özel sektörde de var, üniversitelerde de var. Giderek popülerleşen bir toplumda, bilim kadını olmak, Ustelik toplum tarafından görülmemek ne kadar yalnızlık ya da kırılma yaratıyor? Anlayamadım. Yakın bir tarihte gazeteciler, Deniz Akkaya'nın gazetecilik yapıp yapmayacağını tartıştı örneğin... Deniz Akkaya'nın kim olduğunu bilmiyorum. Mavi gözlü manken... Son günlerin en popüler isimlerinden... Gerçi 1999 depreminden sonra bilim adamları da popülerleşti ama... Biliminpopülerleşmesi bence, birazcık bilimin olduğunu dagösterdi. Ancakbilimin popülerleşmesi televizyonda profesörü profesöre kırdırmak gibi yapılacaksa çünkü her profesörün bir kanalı var bu zararlı. Ancak şimdi şöyle bir şey de var, toplum bilimden kopuk kaldıkça bilime desteği azalıyor. Oysa toplumun bilime desteği olmadan bilim olmaz. Çünkü sonuç olarak siz insanların paralan ile bilim yapıyorsunuz. Boğaziçi Üniversitesi laboratuvaru.. Türkiye'de bu toplumun umurunda mıacaba? Tabii ki umurunda değil, ama bunun için toplumu suçlayamayız, ne yazık ki toplumu işten atıp yerine başka bir toplum alamıyoruz! Gene de topluma bunu anlatmak zorundayız. Üstelrk artık toplum yok, medya var. Devlet bilime para ayırmıyor, Aydın Doğan'a söylesek, acaba... Bilimden uzak duran toplumun zayiatınedir? Toplum bilim, bilim teknoloji yaratıyor, teknoloji toplumu idare ediyor,toplum giderek o teknolojiyi anlamaktan uzaklaşıyor. 19. yy insanlan bilimi daha iyi anlıyorlardı. Bilim çok gelişti, çatallaştı, fark lı alanlara aynldı, uzmanlaştı ve aynm başladı. Bilimi ve teknolojiyi bilenleröbürlerini, yani bilmeyenleri yönetirler. Toplum, yönetilen insanlar olmayı kabul ettikçe bir problem yok. Ama içinde yaşadığı dünyayı anlamak, kendi kaderini tay in etmek istiyorsa, bilime sahip çıkmak zorunda. Başka çare göremiyorum. Toplumun özgürleşmesi bilime vakıf olması ile olur. Bilime hiç yakınlaşamamış bir toplumun izini nerede sürebiliriz, siyasette mi, ekonomide mi, eğitimde mi? Bilmiyorum, bildiğim bu şekilde gidersek, tamamen uzaklaşacağız. Politika da, ekonomi de, bilim de beter olacak. Toplum, buradan farklı bir yere sıçramazsa ki ben determinizme de inanmıyorum böyle sürünürgideriz. Hâlâşaşırabiliyormusunuz? Yok, artık şaşırmıyorum. Ne yazık ki her şey ümitsizlik içinde, "lşte, bunu da yapacaklardı, bu da oldu" diyorum hep. Fizikçiler, daha doğrusu bilim insanlan hep çok yönlüler, müzik, resim, spor... Sizin fiziğiniz neyle besleniyor? Birdönem edebıyat çevirisi yaptım. Steinbeck'ın "Gazap Üzümleri"ni, Kazancakis'in"YenidenÇarmıhaGeriliş"iniçevirdim. Jack London da var. 20 yıl evvelinde kaldı. Edebiyatla artık uğraşamıyorum. Bir iki de, popüler bilim kitabı çevirdim Einstein ve Gamov'un. Artık çeviri yapamıyorum, sadece kitap okuyorum.4| beratguncikan@turk.net Yıl 1975. Prof. Dr. Gülen Akiaş, Boğaziçi Üniversitesi'nin diploma löreninde (sağda)... Prof. Dr. Gülen Aktaş, lise yıllar\nda arkadaşlanyla (soldan üçüncii)..
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear