Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Tarih boyunca hem tehdit hem de bir vaat olan Kapadokya, düş gücünün sınırlannı zorluyor. Güzel Atlann ÜlkesiKatpatuka"dan bugüne, en azından 4300 yılı geride bırakan Kapadokya kiliseleriyle de baş döndürüyor. Az sayıda kalsa da kâgir kiliseler hâlâ mevcut. "Konstantin ve Helena Kilisesi" de Konstantin ve Helena Kilisesi "koruyucu örtii" altına alındu Kazılarda aydınlatma kandilleri bulundu (sağda).. bunlardan biri. Helena'dan arta kalanlar • BUKET COŞKUNER • • K imi coğrafyalar uçsuz bucaksızlıkları ve ıssızlıklarıyla düşlerin kapılarını aralar. Işte, Kappadokia kişinin kendini aramaya gittiği bir düş diyarı; usla kavranamayan topraklardır, "terra incognita"dır. Diğeryandan Kappadokia 'da dağlar ve taşlar yaşamın her an değişcbilirliğine meydan okurcasına durağanhk, kahcılık, öncesizlik ve sonrasızlık düşüncelerini doldururbenliklerimize. Kahveninkızıla, pcmbeye, sanya çaldığı kanyonlarda, vadilerde insanın düşgücünün yetmeycceği yaratıcılıktaheykelleryontulmuşturzaman içinde.Güzelliklerinyalnızmavilerveyeşillerde gizlendiğine inanıyorsanız, bozkınn ortasındaki diğer güzcllikleri keşfedemezsiniz. Kaya denince boz bulanık amorflar gel iyorsa aklınıza, ufkunuzu açmak için bir de Kappadokia'yı görmenizgerekir. Milattan 2300 yıl önceye ait Hititçe bir metinde Kappadokia'dan bahsedilmesi, tarih boyunca hem bir tehdit hem de bir vaat olarak sonsuz olasılığı bir arada banndıran bu topraklarda yerleşimin ne kadar eskilere gittiğini göstcriyor. Bölgeninadınınnerden geldiğipekkesindeğil. Bir görüşe göre bölge adını, Kızılırmak' ın (Halys) bir kolu olan "KappadoksDelice Irmak"tan alıyor. Bir diğer görüşe göre ise, ! ö 6. yuzyılda Pers Kralı I. Darius, Bisitun dağındaki anıtında, gücünün göstergesi olarak vergi aldığı ülkcler arasında "Güzel Atlann Ülkesi"ni, yani "Katpatuka"yı sayıyor. Bu isim zaman içinde Yunancalaşarak "Kappadokia" oluyor. Günümüzde ise GöremeÜrgüpAvanos üçgeninde sıkışmış biryöre adı olarak, çok da değişmeden, "Kapadokya" olarak kullanılıyor. Gerçektcn de tç Anadolu'nun çorak yaylalarını kaplayan bozkır, çayır ve otlaklarda atlann, katırların en iyi cinsi yetiştiriliyordu. Yazılı bclgelerden Assurlular, Persler ve Araplann istcdikleri haraçlannbâşında ât oldugunuöğreniyoruz. lç Anadolu'nun büyükbirbölümünükaplayanKapadokya'nın sınırları sıkça değiştiği için cn belirleyici, kcsin olan doğal sınırlar: Kuzeyde, Kuzey Anadolu Dağlan; güneyde Toroslar (Tauros); batıda Tuz Gölü (Tatta Limne); doğuda, Fırat Nehri (Euphrates). Niğde'nin Aktaş' ı ya da Ortaçağ kaynaklarından öğrendiğimize göre "Nahida'nın Andavilis"i, Geç Antik Dönemde Istanbul'dan Gülek Boğazı'na (Kilikia Pyliası) uzanan yol üzerinde askeri bir garnizondu. Helena'nın yolculuğundan sonra ise, Istanbul'dan Kutsal Topraklara, Kudüs'e uzanan "HacYolu" üzerinde bulunanbir Kapadokya yerleşimiydi.Nığde'nindörttarafidağdı ve Aktaş, mübadelcden önceki adıyla Andaval, Erciyes ve Demirkazık' ın güneybatısına düşüyor. Strabon,Erciyes'i"tepesindehiçbir zaman kann eksik olmadığı dağların en yükseği" diye anlatıyor. Erciyes, batıdan doğuya doğru dalga dalga yükselen platoda 3916 metrelik zirvesiyle Anadolu'nun en heybetli dağlarından biri. Coğraf i özelliklerinin yanı sıra Kapadokya'ya kimliğini kazandıran ikinci unsur, Bizans'ındiniyapıları. Ancak4.yüzyıldan7. yüzyıllar arasındaki imparatorluğun erken dönemlerinde, Kapadokya henüz, bugünün bilinen kaya kiliseleri Kapadokyası değildi. Günümuze sağlam gelebilen Roma mezarlan ve Bizans'ın ilkyüzyıllanna ait az sayıda kayada oyma mekân, bu tekniğin bilindiğini, ama yaygın biçimde kullanılmadığını gösteriyor. Bölgedeki kayalarda oyma bir mekândan bahseden en erken tarihlı yazılı belge 4. yuzyılda yaşamış Kapadokyalı Aziz Hieron'un yaşamöyküsünü anlatan bir "vita". Üstelik azizin yaşamı çok sonralan, yani 600'lerde yazılmıştı. Hıristiyanhğın ilk inananlannın sağlam ve korunaklı mekân arayışlan kayayı oymatekniklerinin gelişmesine ve mağaraneden oldu. Roma'da dabenzer bir yöntemle kayaya oyulan "katakomplar"da Hıristiyan dini ve sanatı gelişti. Ortaçağa geçiş dönemi, bütün dünyada olduğugibi bir taşra eyaleti olan Kapadokya'da da bu bilinmezlerle doluydu. Gene dc cldcki bılgilerle kabaca bir tablo çıkartılabilir: Kapadokya, Bizans' ın bir taşra eyaletiydi, şehir yaşamı fazlagelişmerrrişti ama kervanların ve imparatorluk ordusunun doğuyolculuklarındakullandıklarıgüzergâhın tam da üzerindeydi; doğrudan imparatorluk hazinesiyle ilişkiliydi, hatta toprakların büyük bir kısmı imparatorun kendi mülküydü. Diğer yandan kayaya oyma hücrelerde inzivaya çekilerek yaşamını sürdüren ilk Hıristiyanlar yeni bir yaşam biçimi oluşturmuşlardı.Ancakilkkilisevemanastırlaryumuşak ve kolay işlenen taşlardan inşa cdildi vebölgenin azizlerine ithafedildi. Kapadokya Bizans'ın sanat üretim ve manastır merkezi olarak Selçuklular' ın gelişine, yani tslamiyet'e kadar öneminikorudu.Türklerdcn sonrası bilinmezlerle dolu, ta ki 18. yuzyılda Batılı seyyahlann ilgisini çekene kadar. Hacıların izleri... Doğal olanla insan emeğinin harmanlandığı Kapadokya'da erken dönemden günümüze gelebilen kâgir kilise sayısı az. tşte bu az sayıdaki kâgir yapıdan biri de "Konstantin ve Helena Kilisesi". lmparatorice Helena kimliği, kişiliği ve yaptıklan işlerle Hıristiyan dünyasında iz bırakmış ve ölümünden sonra "azize" kabul edilmişti. Helena, oğlu Konstantin'in Hıristiyan dinine hoşgörüyle bakmasını, Konstantinopolis'in (lstanbul), getirdiği "Kutsal Emanetler"le Ortodoks Hıristiyanhğın merkezi konumuna gelmesini sağladı. ölümünden kısa bir süre önce Kudüs'e giderken geçerkengeçtiği hac yolları üzerinde yaptırdığı kilise ve manastırlarla Hıristiyanlığınyayılmasınahizmetetti. HacYolu üzerinde öncmli istasyonlardan biri olan "Andavilis"de Helena'nın yaptırdığına inanılan "Konstantin ve Helena Kilisesi" hâlâ ayakta. Kitabesinin olmaması, üstelik kiliseden bahscden döncm kaynağının bulunamaması kiliseyi pek çok bilinmeyene gebe bırakıyor. Helena veya Hac Yolu söy lencelerini bir yana bırakırsak ki lisenin inşa tarihi, banisi, ki larda yaşamın yaygınlaşmasına kapadokya, Bizaııs 'ın bir taşra eyaU'liydi...