Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
27MAYIS2001.SAYI792 DTCF Tiyatro Bölümü'nde master yaparken, Grup Çağn'da söylerken buldum. Bu kendimi birey olarak ilk fark edişim, kendımleilkyüzleşmemdi.Başlangıçtakendimi kurtarmak için daha çok öğrenmeye, müzik yapmaya koyuldum. Daha sonra özcllikleBatı'da,bubirvaroluşmücadelesinedönüştü. T Kendi iilkende bu noktaya gelemez miydin? Bu olanaksızdı. Halen de öyle. Türkiye'de müzik piyasası malum ilişkilerle beİirlenen bir imparatorluk. Aynksı, olumlu çahşmalaryapan şirketlerde var. Dinleyici profili güdümlü, bilinen modeller ve versiyonlar üzcrinden yürüyen bir meta sistemi bu. Nitelikli müziğe, sanatçıya yatınm yapmak, dinleyiciseyirci profilini değiştirecek. Bu, modelin değişmesi anlamına da geliyor. Test edilmiş sınanmışı varken neden riske girilsin, ne adına? Kültür erozyonundan, popülerlik adına verilen sanatsal ödünlerden kazanılıyor para. ?> Bizim insanımızda yamlsama ve gerçek hep iç içe. Duygular hep aklın önünde gidiyor.YaBatrda? Oyungerçekçelişkisiinsanınolduğuher yerde var. Batı 'da farklı olan bunun bilinci ve hayatın genel organizasyonunun akılcılığatemellenmesi. Batı'nınbu noktaya gelinceye kadar büyük acılar, çalkantılar yaşadığını biliyoruz. Kanımca en önemli adım, inanç devrimiydi. Ayaklanndaki prangaları kırdılar önce ve çıkılan yürüyüşte sanat çok doğru kullanıldı. Çoksesli müzik, tiyatroda olduğu gibi, büyük ölçüde Hıristiyan tapınağının içinden doğup dünyasallaşmadımı? Bizde ise Mevlana tslam'a raksı ve müziği soktu diye dinsiz ilan edildi. O zihniyet bugün bile içimizde yaşamak için uygun ortamı bulabiliyor... Cumhuriyet devrimi ve sonrasındaki kısa dönemi saymazsak, bizim en büyük açmazımızbunoktadabaşlıyor,yüzyıllardırsürüyor: Din ile siyasi erk arasındaki mutlak kenetlenme, güç adına çıkara yönelik işbirliği. tslam dininin en sert en keskin tarafı ile kendisindenolmayanı,muhalifsesleri,kitleleri susturma eğiliminin örnekleri, yakınuzak tarihimizde bolca var. Bu bakımdan Mevlana'yı ya da Hacı Bektaş felsefesini, estetiğini turistik sunumdan kurtanp, yeniden keşfetmek; bize has olanı onların ikliminde yakalamak, gel iştirmek, dünya önünc çıkarmak önyargısız, modern, organize bilinçlerin işi. O da bugün için hiç olanaklı görünmüyor. Gerisi kişisel çabalara kal lyor. Artaud bile, "buldum, buldum!" çığlıkları atarak sürrealist tiyatrosuna taşıdı sema ayinini... Umutsuz bir tablo çıkmıyor mu ortaya? Sistem umutsuzluğunu kendisi doğurdu. Çünkü balanslan yok etti. Yaşanan darbeler denge unsuru olan solun üzerine gitti, solu törpüledi,parçaladı. Meydan muhafazakârlara, gelenekçilere kaldı. Bu, sözünü ettiğin, gelişmeyi sağlayacak dinamik süreçlerin her alanda yitirilmesi sonucunu doğurdu. Asal belirleyicilerdeğişmeden kalırsa, bu görünüş içinde kültür ve sanatın yeri, niteliği ne olabi lirdi ki? Ya yüksek sanatta olduğu gibi seçkinci yönelişi benimseyerek darbir alana çekilecek ya da yığınları kazanmak için ucuz, kolay olana teslim olacak. Bugün deolanbuzaten. Tekrarsanadönersek,Köln'el994'te gittin... Köln, müziktiyatro yaşamımda çok önemli bir kent oldu. Gıdışımin ikinci yılında Köln Flarmoni Salonu'nda bir konser verdim. Anadolu Liedleri konseriydi bu ve Köln Senfoni Orkestrası eşlik ediyordu. Aynı gecenin devamında, Anadolu halk temalarından yola çıkarak bestelediğim Bağlama Konçertinosu yine Köln Senfoni Orkestrası'nca icra edildi. Avrupa'da ırkçılık karşıtı sanatsal projelerde yer aldığını; kendi müziğini sunarken de ulusal dilini kullanmada özel bir duyarlılık gösterdiğini biliyoruz. Biraz bundan söz eder misin? Dünya banşının'para'nınvepolitikacılann tehditi altmda olduğunu düşünüyorum. Bu hep böyle oldu. Demokrasi ve barış idealipolitikarenalardakilitlenipaşılamazengellerleönükesildi.kesiliyor. Bugün Avrupa sanat arenasında dünya banşı için çok önemliprojelerhayatageçiriliyor, ciddi çalışmalar yapılıyor. Bu konuda sivil talebin belirleyiciliği en önemli etken. tnsanlarartık huzur istiyorlar, bir arada kardeşçe yaşamak istiyorlar.özellikleAlmanya'da ırkçılık karşıtı sanatsal projelerbüyük destek görüyor. Belki de bir tür günah çıkarma dürtüsübu. Ulusal dilde söyleme ise tercihten çok bir zorunluluk. Başka türlü olmaz. Gül Deren Eller'de olduğu gibi, yaptığımız müzik teknik olarak "resitati fepik anlatım, rönesans cümlecikleri, caz ögeleri ve Anadolu folk müziğini bir araya getiren bir sentez olabilir", fakat söyleyiş di linin sizin öz diliniz olması zorunludur. Çünkü fonetiği, biçimi, duyuşu o dile aittır. Anadolulu bir sanatçı olarak benim misyonum bu noktada başlıyor: Anadolu türkülerinin dünyadaki diğer liedlerden farklı olmadığını, sadece farklı bir kimliğinin, farklı bir aidiyetinin olduğunu anlatmak. Bir başka kimlik, bir başka ifade ve müzik, bir başka kültür olarak algılanması; insanlığın ortak duyuşuna yaklaşılması vekabulü... Bukabulü senfoni orkestrasıvetradisyonelorkestraeşliğindençok, piyano eşlikli konserlerle sağladığımı düşünüyorum. Çalgı onlanndı, türkü bizim. Bu önemli bir ortaklıktı. Söyleyişe gelince, farklı bir şey yapmadım aslında. Sadece otantik söyleyişle şan tekniği ile söyleyiş arasındabiryeraradım kendime. Yerel ağızdan ve ses tekniği atraksiyonlarından uzak; 17 doğru, anlaşılır bir Türkçe ile söylemeye, yalın ve içten olmaya çalıştım. Peki ya aşk? Anadolu insanının aşkının şarkılarını, türkülerini okuyorum. Özlemi, acıyı, sevinci her şey i ifadeediyoronlar. Veysel, ne güzel söylüyor: "Güzelliğin on paraetmez, şu bendeki aşk olmasa" derken. "Ben, senin beni sevebilme ihtimalini sevdim.", postmodern güzel söyleminden çok öte bir feylozofi var Veysel'de. Güzellik temel değil, belirleyici hiç değil. Bu, gönül koymuş bir âşığın kırgınlığı, öfkesi içinde dile geliyor. Ama asıl vurgulanan aşkın kocamanlığı. öyleyse aşk, acmın ve tatlının mükemmel birlikteliği, bir buluşma. Diyalektık bir ilişkinin ürünü. Aşk, iki insan arasındaki çok boyutlu duygu üretimidir, diyebihriz. Bazen başını kadının göğsüne koyduğunda duyduğun huzur dolu anlar, çalışırken, üretirken hissettiğin anlara çok benzer. Üretimin, kendisi aşktır. Sevmck için ortada bir tarih ve emck olması gcrekir. Dostluklar için de böyle değil mi? Son olarak: Yaklaşıkiki yıldırBeriinVe yaşıyorsun ve SUARTS isimli bir prodüksiyon kuruluşunun sahibisin. Onümüzdeki günler için projelerin var mı? Göç Türküler albümümün (Universal Müzik) stüdyoçalışmalan içinTürkiye'deyim ve Sevda Ateşten Gömlek adlı Nâzım'ınyaşamı ve aşklan ile ilgili birmüzikal çahşması içindeyiz. 100. doğum yıldönümünde Berlin'deprömiyeryapacak. Sonra Batı Yakasının öyküsü'nü (WestSide Story) model olarak aldığımız, gençliğin kendini ifadeettiğimüziktürüpoprocküslupta bir gençlik müzikali projemiz var. Avrupa'da yaşayan yabancı kültürlere mensup genellikle Anadolu kökenli gençlerin, kişisel, sosyal, siyasal problemlerini konu alıyor. Uyuşturucu, seks, aşk, aileçevre ilişkileri, eğitim gibi. Şimdilik atölye çalışmalannı sürdürüyoruz.^ * Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvan Tiyatro Bölümü. Tiirk solunun dinlediği iki müzik adamı: Mahsuni (üstte) ve Âjik Ihsani... Köln Arena Konseri'nden...