Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
17 ARALIK 2000. SAYI 769 Sevgi Erdoğan, o dönemde de ölüm orucu neden olan olayda ilk çatalı fırlatanla, bu mn tstanbul Teknik Üniversitesi 'ni bitirdina katılanlar arasındaydı. Mürüvvet (Çakı genç insanları ölüme bırakanlar arasın ğini ve şimdi de ölüm orucunun 3 8. gününrerk)vardı bir de, ey leme katılmayanlar için da bir fark görüyor musunuz? de olduğunu, eşimin ölüm biçiminden dopişen karavanayı aşama aşama takip ederdi. Hayır, görmüyorum, bunlar aynı sağır, layı da son derece öfke duyduğunu, bütün Yemek iki blok ötede pişerdi ama Mürüvvet kör ve dilsiz kesimın insanları. Oçatalı fır acımı pay laştığını anlatmış. Melis, tesadüüst kattaki ranzadauzanır, başlardı: Şimdi latanlar da bu iilkedeki bazı gerçeklerin farfen bu mektubu gördü, okudu, ve çok şaşıryağı kızdırdılar, soğanı attılar, suyunukat kında değillerdi, kendilerine bir dünya kurdı. "Bu korkunç bir şey, nasıl olabilir" diye tılar...Herseferindehangiyemeğinpişirilmuşlardı, bunun dışında başka bir dünyanın sordu. Bir an Sevgi 'nin kızıyla özdeşleşti ve diğini bilirdi, yemek koğuşa geldiğinde olduğunu görmüyorlar, görmek de ıstemiannesi de onlardan birinin yerinde olabilir "gördünüzmü"derdi,"yinebildim"... yorlardı... miydi acaba diye düşündü sanıyorum, ve müthiş etkilendi. Sonra "Ben bunu anlamıBelki yine birileri eğer hfilâ bilinçleri Neden? yerindeyse, ileriki koğuşlarda ne pişirilÇünkü gördükleri zaman hepimizin üze yorum ama en çok üniversiteyi bitiren abladiğini biliyor ama biz hep en son yönte rine çok titrediğimiz bu ülkenin gerçekle ya üzülüyorum, eğer onun annesi de ölürse, min içinde buluyoruz kendimizi, 1996'da riyle yüzleşeceİder, bu onlan korkutuyor ve ne yapacak, böyle bir durumda nasıl yaşanabilir" diye sordu. Verdiğim cevaplann 12 kişinin ölümüne tanık olmadık san ürkütüyor. Halbuki bu gözümüze sokulan hiçbirinin ona yettiğini zannetmiyorum, ki... bir gerçek, yok sayılan halk.yok sayılan Çünkü sonuca gidilmiyor, çünkü sorun dil... Biz biraz da metazori bir bilinç yarat çünkü bu açıklaması çok zor bir şey, kızım lar yok sayıhyor. Ulkede öyle ilginç cephe maya çal ışıyoruz, böyle davranmak zorun bunu anlayamayacak kadar küçük bir yaşta dasınız, ülkenin realitesi de budur denen bir ve bütün her şey onun gözünün önünde oluleşmeler var ki, ben eminim şu sokaktaki yor. herhangi bir apartmanın, herhangi bir da şeyle karşı karşıyayız. iresinin kapısını çalın, ölüm oruçlan onu Herkes demokrasiden söz ediyor ve Bu tanıklıklar anlama süresinl çabukhiç ilgilendirmiyordurbile, çünkü yönetil hfilâ insanlar ölüyorsa, bu nasıl bir reali laştırmıyormu? diğiniz sistem sizin gündeminizi başka tür tedir, sizce eksik bırakılan nedir? Şimdi okullarda "Demokrasi ve tnsan lü işgal ediyor, mütemadiyen başka şeyler Haklan" başlığı altmda bir ders okutuluyor. Eğerbu ulkede bir şeylerinıyiyegitmesı sokuluyor hayatınıza. Bunun aracı da med konusunda çok kararlıysanız elinizi ateşe Başlangiçta bunu çok sevinçle karşılamış, ya, bir sorun medyada yer aldığı oranda bizim gündemimize geçebiliyor. Kendibaşımızaböyle birhassasiyettaşımıyoruz. Sorunlan çözmekte çok yeteneksiz bir ülke olduğumuz için de her şeyi biriktire biriktire ya ölüm ya da insanların sakatlanması noktasma geliyoruz. Ve hâlâ susuyoruz, doğal olmayan bir ölümü kolaylıkla benimsiyoruz... Eşimeyıllarevvelsorulmuştu: Neden bu kadar sert şarkılar yapıyorsun? O da yanılmıyorsam, Neruda'nınsözleriyleyanıt vermişti, "Ben böyle bir ülkede nasıl çiçcklerden, böceklerden, aşktan, meşkten söz edebilirim, bakın sokaklardaki kana..."Bakınsokaklardakikana, bu kan hiç dinmcdi, biz, gazetelerin köşelerinde minicik ölüm bilançolarına alıştırıldık, artık onlara bakmıyorduk bile. O taraftan bu kadar ölü, bu taraflan bu kadar ölü, diyerek rakamlara büründürülen insan hayatlan köşelere sıkışünlıyordu. Sokaktaki insan buna, hatta elinde tuttuğu son lokmanın bile alınmasınaalıştınldı. Bunu82 Anayasası'ndaki kısıtlanan haklar ve F tipi cezaevlerinin kapatılmasını, ölüm oruçlannın bitirilmesini isteyenlere de şiddet uygulanıyor. hürriyetlerden en küçük talepleri için sokağa çıkan insanlann bile şiddete kızımın da bu dersle çok uyumlu olacağını sokmak zorundasınız. Başka türlü olmumaruz bırakılmasına kadar pek çok şeye yor, dünyada geçerli olan yöntemlerle, yani düşünmüştüm. Vatandaşlık, demokrasi, inbağlayabiliriz. san haklan kavramlan çocuklarımızın haörgütlenerek, demokratik taleplerinizi dile Bütün bu gerçeklere karşılık genç bedenlerin kendilerini ortaya koymaları, toplumun ortak vicdanında kolay kolay kapanmayacak bir yara açmayacak mı? Insanlar seçeneksız bırakılıyorlar, kendilerini başka türlü ifade edemiyorlar. Bu noktaya gelmeden önce ne düşündükleri, ne istedikleri, ne kadar kararlı olduklan ortadaydı. Devlet elbette tutsaklann taleplerine göre organize olmayacak ama elinde tuttuğu, yargıladığı vecezalandırdığı insanlann hayatlarından sorumlu olan bir mckanizma olarak bunun önünü almak zorundaydı. Bunun yolu nedir, onlarla iletişim içersındeolmak,taleplerinibilmektir. Yasanılanlar bir öliimden çok, cinayeti çağrıştırıyor... Elbette, benceçözümlenmesi içinciddi adımlar atılmadığı ve çözüme gidilmediği sürece elbette bunun adı cinayet ve biz dışandan insanlar olarak bucinayeti izliyoruz. AhmetKaya'nınyurtdışınagitmesine getirerek, parti kurarak, parlamentoya girerek bu ulkede bir sonuca gidemiyorsunuz. Çünkü sizin sonuca gitmenizi istemeyen büyük bir güç var karşınızda ve bu gücün çokbaşanlı yöntemleri, silahlan var. Bizim de birtakım silahlanmız var, biz de bu silahlan bölüşmüş durumdayız, bazı insanlar kendi kaderlerini, durumlannı değiştirmek için ölüme yatıyorlar, bazı insanlar kaleme, bazı insanlar şarkılara sanlıyorlar, ama bütün bunlanntamamı birbedel gerektiriyor. Hem babalarının ölümü henı de ölüm oruçlan... Yaşanılanları çocuklarınıza nasıl anlatryorsunuz? Çiğdem 19 yaşında, o kendini ifade edebiliyor ama Melis henüz 13 'ünde. Işin içinden çıkamıyor. Yukanda da sözunü ettiğim, 1980 yıllanndan beri tanıdığım, şimdi Uşak Çezaevi 'nde bulunan Sevgi Erdoğan eşimin vefatı üzerine bana bir mektup yazmış, 94 yılından beri içerde olduğunu, 91 yı lında bir çatışmada eşini yitirdiğini, kızıyatlanna girmeliydi, biz artık böyle bir kuşak yetiştirmek zorunday dık. Fakat zaman geçtıkçe kızımın bu dersle başının hiç de hoş olmadığını gördüm ve bubeni şaşırttı. Nedenini sorduğumda "Bu kitapta yazılı olanlann hepsi doğru ve güzel şeyler, ama ben bunlan kendi hayatımızda göremiyorum. Meseladüşünceözgürlüğü... Eğerbu ulkede düşünce özgürlüğü vardıysa benim babam niçin sadece düşüncelerinden dolayı bunlan yaşamak zorunda kaldı, eğer bu uygulanmıyorsa, niçin bize öğretiliyor" diye sordu. insan Haklan Evrensel Bildirgesi'niödevo! • <khazırladılar,Melisbildir' geyi madı!. 'iıadde öğrendi, öğrendikçe kendi hayuı.ıu indirgedive bunlann hiçbirisini görmedi, kendi çelişkilerini yakalamaya başladı. Ben onu ne kadar muaftutarsam tutayım ki, muafyani, sağlıklı tutmaktanyanayım bu kendiliğinden oluyor. Milyonlarca insana, insan haklan ihlallerine neden olan durumları ve so«* DERGIDEN Merhaba, İkiüçyıl önce izlediğimiz Titanic filmi uzun süre gündemden düşmemişti. Bir buzdağına çarptığı için batan Jltanic'in öyküsiinü çoğu insan için unutulmaz kılan, yolcuların paylaştıklan ortak kaderdi belki de. Bu haftaki dergimizin kapak konusu ise 764 yolcusuyla Istanbul yahnlannda öyküsü. Struma gemisinin yolcularının tamamı Rumen Yahudisiydi. Çünkü onlar tkinci Dünya Savaşı yıllarında Nazi zulmünden kaçıp Filistin 'e gitmek için yola çıkmışlardı. Bükreş 'in okumuş yazmış meslek sahibi pek çok önde gelen ismi, bu köhne gemiye, kurtuluştur umuduyla bilet almıştı. 1942 yılı Aralık'ında Köstence 'den yola çıkan gemi 68 gün boyunca Sarayburnu açıklannda karantinada bekletilmişti. Türkiye gemi yolcularına karayolu izni vermeyince umutlar suya düşmüştü. Gemi Karadeniz 'e açıldıktan birkaç saat sonra da nasıl olduğu bilinmeyen bir biçimde havaya uçmuştu. Tarih 24 Şubat 1943'tü. Üzerinden uzun yıllar geçen bu acı olay, 2000 yılının gazete ve dergilerinde birkaç kezyer aldı. Çünkü Sualtı Araştırmalan Derneği (SAD) geminin batığına ulaştığmı söylüyordu. Biz de gemi yolcularının fotoğraflarının yer aldığı bir kitap bulunca Rıfat Bali 'nin araştırması ile birlikte Struma gemisinin öykusünü sayfalarımıza aldık sulara gömülen bir başka geminin *** Bir süre önce yitirdiğimiz sanatçı Ahmet Kaya 'nin eşi Gülten Kaya ile ölüm oruçlan, ölüm acısı üzerine yaptığımız görüşmeyi mutlaka okuyun diyoruz... CUMHURİYETDERGİ İMTİYAZ SAHİBİ: YEDİ MAYIS HABER AJANSIBASIN VEYAYINCILIK AŞADINA BERİN NADİ • SORUMLU MÜDÜR: FİKRETİLKİZ • GÖRSEL YÖNETMEN: AYNUR ÇOLAK • BASKI: ÇAĞDAŞ MATBAACILIK LTD. ŞTİ. • İDARE MERKEZhTÜRKOCAĞICAD.NO: 3941CAĞALOĞLU, 34334 İSTANBUL TEL: (0212)5120505 BREKLAM: MEDYA C KAPAK ÇALIŞMASI: NAZAN TACER