26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

8 EKÎM 2000. SAYI 759 kileyici şey serbest, düzcnsiz olaylar dizgesidir ve gerçekte oradaki her şeyin bir amacı vardır. Olaylar dizgesinin rahatlığıy la roman, en sıra dışı düzenleme örneklerinden birisidir. Kitabınbukadar mükemmel olmasının sebebi de bence bu. On sekizinci yüzyıl romaruylabenimki arasındabirbağ olduğunu düşünüyorum. Ve tabii Joyce, çünküJoyce eğer gereğince y aparsan her şey i y apabileceğini gösterir insana. Yaznıay ı istemediğiniz bir roman türü varmı? Evet. Sosyalrealizmdenpekhoşlanmam. Bu realizmden hoşlanmadığım anlamına gelmiyor ama ben bunun kendisine objektif gerçeklikleri empoze etmeye çalışan bir gelenek olduğunu düşünüyorum. öyle ki diğer her şey kadar, o da yüzeysel. Brecht bir mektubunda belki de Walter Benjamin'e yazdığı bir mektuptu edebiyat dünyası içindeki insanlann formu yalnızca bir estetik problemnüşçesine tartıştıklanru ama sorunun aynı zamanda siyasi ve etik bir problem olduğunu söylüyorkesinlikle yalnızca estetikle ilgili bir şey değil. Söylediği şey, gerçekliği tanımlamak için realizm yazmak zorunda olmadığımız, çünkü realist gerçeklikle ilintili kurallardan yalnızca bir tanesidir: Bundan başka pek çok öğe vardır oysa ki. Realizmin, yalnızca gerçekliğin bir parçası ama tamamen kendisi olmaması yüzünden özelükle hatab ve tehlikeli bir kural olduğunu mu düşünüyorsunuz? Ben bunun yalnızca modası geçmiş olduğunu düşünüyorum. Ve artık var olmayan bir gerçekliği tanımlamak için şekillendirilmiş bir gelenek olduğunu düşünüyorum, çünkü dünya değişti. On dokuzuncu yüzyıl realistlerini okuduğumuzda, onlarbiraz daha makul görünüyorlar. Içinde bulunduklan dünyayı anlatıyormuş gibi görünüyorlar. Aynı teknikleri yirminci yüzyılda kullandığında ise makul görünmüyor. Dünya değiştiğine göre, form da değişmeli. Bana göre yirminci yüzyılın derslerinden biri de, insanlann birbirlerinden farklı olduklandır. Bu Freud'un başlattığıbirşey. Şimdihepimizbunubiliyoruz ve oysa on dokuzuncu yüzyılda bunu büV miyorlardı. Bu yüzden de insanlannbirbirleriyle etkileşim içinde olduklannı ve daha sonra farklı yollara aynldıklannı düşünebiliyorlardı. Ama artık bu şekilde yazamayız. Geceyansı Çocuklan'nda en tatmin edici bulduğum özelliklerden birısi geçişliliktir; yemek yaparken birbirine karışan tatlar gibi insanlann birbirlerine geçişleri. Bu kitapta her türlü geçiş var; bir hikâye diğer öykülere bağlanıyor. Sanınm bu, postFreudyen bir form yaratma girişiminin bir parçasıydı. Galiba, on dokuzuncu yüzyıla dair yitirdiğimiz bir inanç da diğer bir insanı tamamıyla bilebileceğimiz ve anlatabileceğimizinancıdır. Evet. Bugünkesinlikleryerinesoruişaretlerimiz var. Salim her yerde var olan bir anlatıcı olma iddiasında ama bu biraz da onun yanılabilir.yanlışyapabilirolmaözelliklerinden kaynaklanıyor; buna kendisi de dahil. Aslında o kesinlikle her yerde mevcut değil. Aynı zamanda, çok değiştirici ve harekete geçirici. Bu yüzyılda kazandığımız diğer bir fikir ise insan karakterinin pek çok şeyden oluşabileceği; yani insanlann inanılmaz bir hızla değişebilecekleri, davranışlann farklı insanlann yanında ve farklı zamanlarda inanılmaz değişikliklcr gösterebileceği. Geceyansı Çocukları tarihle derinden ilintili ama gene de örneğin Tolstoy'un yazdıkları gibi, geleneksel tarih romanlarından çok farklı. Sizin yazınınızda tarihin rolü ya da içerdiği alan nedir? Geceyansı Çocukları'nı yeni bir tarihsel roman türü olarak mı görüyorsunuz? Aslında ben bu kitabı tarihsel bir roman olarak değerlendirmiyorum. Bazen onu siyasi bir roman olarak değerlendiriyorum ama bu farklı. Görüyorsunuz, benim bakış açım, Hindistan' ın içinde pek çok insanı banndıran ve aynı zamanda gerçeğin de çok farklı şekillerini banndıran bir ülke olduğuydu. Bir şekilde, bunlardan yalnızca bir tanesi üzerinde ısrar etmek anlamsız; yani neden benimki de seninki değil? Bu yüzden yapıla; cak şeyin birbiriyle ilişkili bir yorum yaratmaya çalışmak olduğunu düşündüm; aynı anda hem bağlantılı hem de şüpheci bir yorum. Aynen bir anının olacağı gibi. Kitapla ilgili görüşüm, romam yazarken değişti. Başladığımda, tarihle ilgili yazacağmıı sanıyordum. Bilirsiniz, Proust gibi yapacağımı düşünüyordum; sanki geçmişte kalmamışçasuıa geçmişi geri getirmek. Hafızanın filtresini kaldıracağunı düşünüyordum, böylece okuyucu fıltrenin çarpıldıklan yokmuş gibi algılayabilecekti kitabı. Ama daha sonra bu filtre beni daha çok ilgilendirmeye başladı ve neden sankı orada bir yerlerde bir şeyler varmış gibi yapmaya çalışüğımı düşündüm; bu oradakidir. Böylece kitap benim için hafizanın doğasına dair bir kitap haline geldi. Tarih bu şekilde de kullanıhr. Bazı şeyler gerçekten de büyüdüğünde, çarpıtımış birbiçimde kullanıhr. örneğin, özellikle de lngiltere'de birçok insan, özellikle de Gandhi filmini izlemiş olanlar bana Gandhi'nin neden kitapta yer almadığını soruyor. Elbette öldüğünde orada ve Callianwala Bagh katliamının arka planuıda ama özellikle ya da temelde orada değil ve ben de sürekli insanlara bunun bir tarih romanı olmadığını anlatmaya çahşıyorum. Bu bir insanın tarih içindengeçişi. Romanın, bir kişinin tarihten aldığı intikam olduğunu söylemek çok mu aşıny a kaçmakolur? Hayır, bir intikam gibi değildi. Olabilirdi ama tasarladığım şeyin bir parçası değildi bu. Bir süre, etrafinda senden yedi milyon tane daha varken bir birey olarak Hindistan 'da var olmanın nc anlama geldiği üzerine düşündüm. Geleneksel mantığa göre, muhtemelen üçdört milyon senin var olduğu bir yere nazaran yedi milyonun olduğu yerde daha az birey olmalısın. Vc ben durumun böy le olmadığını fark ettim. Tam tersi olabiürdi. Böylece bu durumun komik bir uyarlamasını yapmaya karar verdim: Salim sahildeki bir kum tanesi olmak yerine, sahili ya da evreni içeren toz kütlesı olacaktı. Kitap bu noktadan gelişti. Ve bu tutucu bir komik uyarlama çünkü tabii ki de o gerçekten de dünyayı içermiyor, yalnızca öyle yapüğını düşünüyor. Salim'in tarihin merkezinde olduğuna dair bu inanç ya da şüphe, bunda tipik olarak Hindistan'a özgü bir şey var mı? Bundan haberim yoktu. Ashna bakarsanız, Naipaul'un Hintliler hakkuıda yaptığı analizlere pek de güvenmiyorum. Ben Hintlilerin Amerıkalılardan daha az ben merkezci olduklannı düşünmüyorum. En azından öyle olabilecekleri hiçbir zaman aklıtndan geçmedi. Salim'in benmerkezciliği bana alegorik olmaktan çok içeriğinde komik geldi. Başlangıçta, materyali düzene koymanın bir yoluydu bu ve komik oldu Salman Rüşdü: "Başlangıçta tarihle ilgili yazacağımı sanıyordum. Bilirsiniz... Proust gibi. Sanki geçmişte kalmamışçasına geçmişi geri getirmek, hafizanın filtresini kaldırmak istedim. Sonunda hafizanın doğasına dair bir kitap ortaya çıktı." ğu için de daha ağır bir semboldense bu şekilde düzenlemek daha hoştu. Aynca, bu benim birey ile tarih arasındaki ilişkiyi tartışmamı mümkünkıldı; özel yaşamlarve toplumsal ilişkiler arasındaki bağlantıyı... Salim'in çağdaşlan ile ondan daha genç ya da yaşlı olanlardan aldığınız tepkilerde büyuk farkblıklar var mıydı? Evet. Kitabı en çok sevenler gençler oldu. Bu açıkça bir basitleştirmedir ama benimle görüşmeye gelen ya da konuşmalarımı dinleyen insanlann büyük bir çoğunluğunun çok genç kişiler olduğunu duymak da ilginç. Hepsi Salim'in neslinden ya da daha genç olan kişilerdi. Bu da benim hoşuma gidiyor. Kitabın esas konusunu oluşturan kişilerin kitabı sahiplenmeleri banadoğrugeliyor. Yal bay'da değil, pek çok insan bana gelip, "Bu kitabı yazmamalıydın. Bütün bunlan biliyoruz. Bu kitabı biz de yazmış olabilirdik," diyor. Bence bu bir yazara söylenebilecek en tuhaf şey lerden biri bana y apılan en güzel iltifat. Sanınm kitap, daha yaşlı nesilleri hayli şaşırttı: Gandhi hakkında nasıl bu kadar kaba olabilirdim ki, böyle şeylerin sınırlan vardır, insan daha özenli olmahdır, bu gerçekten dehoşbirşey değil... Geceyansı Çocukları'nın duygusal yapısı iyimserlikten kaynaklanıyor gibi görünüyor ve ümitsizliği yok etmeye çalışan bir canlüığı var. Sihirli çocukların sayısı, güvenlerinin kınlması, yeteneklcrini kaybetmeleri bunlann hepsi, alegorik olarak okunduğunda Hindistan hakkında oldukça umutsuz bir manzara yaratıyor. Hindistan'ın bugunkü hali hakkındaki görüşfinüz bu mu? Hayır. Çünkü her şeyden önce bu Hindistan ' ın bugünkü haliyle ilgili umutsuz bir tablo değil, o zamanın nesline ilişkin bir şeydir. Kitapta, çocuklar yok edilenlerin metaforuydu bir şekilde ya da katledilen umudun veya başka şeylerin. Ben bunun bir noktada 1947 sonrası Hindistan için doğru olduğuna inanıyorum. Ama kitap bu yolda başka bir nesil daha olduğunu söylemeye çalışıyor. Tabii bunun son olasıhk olduğunu söylemek gibi bir amacı da yok. Sizce kitabın diğer insanlar da dahil Hindistan'a bakış üzerinde ne gibi etkileri oldu; özellikle de Hintliler üzerinde? Kitabın yaptığı şey lerden bırisi harıta çıkarmak. Kitabın çözmeye çalıştığı paradokslardanbirisi, Hindistan'ın eski bir uygarlık olduğu ama aynı zamanda da yeni bir ülke olduğu. Yeni ülkeler için yapmanız gereken şey lerden birisi, onun haritasını çıkarmaktır. Işte burada yapmaya yeltendiğim şeylerden birisi de buydu. Bu da yazarlann okuyuculan içinyapabileceği şeylerden biridir; onlara yaratıcı haritalar sunmak. Ve sonra kendini de haritanın üzerinde bir yerlere yerleştirebilirsin. Eğer kitap senin yaptığın bir şeyi ifade ediyorsa, yaptığın şey kendini içinde görebildiğin yeri tanımlamaktır. Kitabım bunu yapmışolabilir.^ Ingüizceden çeviren: EKtNUŞŞAKLI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear