27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

27EYLÜL 1998. SAYI 653 öğretmen olarak, hem öğrencilerini, hem de çocuklarını dın vc millct farkı tanıtnayan, Yugoslav kimlıği içinde yetiştirmeye çalışıyor. Savaş sırasında ise Bosnalılar olarak yaşadıkları acılar, Sehiya'nın Tuzla yakınlarında çalıştığı okulun Çetnik Sırplar tarafından yakılması, imam olan babasının Doboy'da, yine Çetnik Sırplar tarafından bilinmeyen bir şckilde öldürülmesi, çocuklarından hiçbir haber alamadan üç sene uzak kalması, Schiya'yı Müslüman kimlıği ile barıştırıyor. Sırp ve Hırvat dostlarından da hiçbir şekilde kopmuyor. Savaşın ilk yıllarında, bomba sağanağı altında neler olup bittiğini pek anlayamadıkları bir yaşam ortamında, sığınaklarda fareler gibi yaşamak zorunda olmayı haketmeyen insanlar olduklarını göstermek için, şehirde arkadaşlarıyla bir bisiklct turu düzenliyor. Ayrıca, savaş sırasında maddi durumları, başkalarına göre daha iyi durumda olduğundan, Boşnak halkına, en büyük katliamlann yapıldığı zamanlarda dahi, millet ve din ayrımı yapmadan, hem arkadaşlanna, hem de yardıma muhtaç olanlara yardım ediyor Nuri ve Sehiya. Bu yüzden her ikisi de Tuzla'da cömertlikleriyle biliniyorlar. 13 Yardımın dini olmaz... Miryena, Sehiya vc ailesinin yakın dostlarından Tuzlalı genç bir Sırp kızı. Miryena, liseden nıezun olduğu gün, savaş Tuzla'ya sıçrıyor. Sehiya'nın oğlıı, Amer'le bahar gezıntisi yapmak için dışarıya çıktıkları bir Mayıs günü, saklandıkları yerden, evlerine ancak silah seslcrinin sustuğu, sabaha karşı üç gibi döncbiliyorlar. Birçok kişi gibi, Miryena da savaşın başlangıcında, Montenegro'ya gitmek için şehri terk ediyor, fakat ailesine olan bağlılığından bir süre sonra tekrar gcri dönüyor. Dönen birçok kişi gibi, o da, şehri terk ettiğinde ailesini bir daha hiç göremeyecekmişhissine kapıldığını söylüyor. Savaş sırasında hemen hcrkcsin yaşadığı imkansızlıklardan dolayı, Miryena ve ailesi dc büyük sıkıntı çekerken, Sehiya ve Nuri onlara da yardım ediyorlar ve savaşın en ki7iştıği ortamda bile devam eden bu yardım, Miisliiman bir ailenin, Ortodoks bir aileye yardımı şeklinde^azetelerc geçiyor. Miryena savaş sırasında, Bosna'nın birçok yerine yardım götüren örgiitlerle çalışarak ailesine yardınıeı olııyor. 1W5 Mayıs'ında, Ttızla çarşısının en civcivli yerine düzenlencn saldırı sonucu katlcdilen 75 gencin ardından bir televizyon programı yapan Fransi7 Kanalı, Canal Plus'c tercümanlık yaparken yaşadığı birolay, Mıryena'yı derinden etkiliyor: "Ölcnler akrabalarımız, birlikte okula gittiğimiz arkadaşlarımız, en azından mutlaka bir defa selam alıp, verdığımiz kimselerdi. Anne, babalaıı, yakınları onları ziyaret ederken sorduğumuz sorulara • metanetle cevap vcriyorlardı. Fakat röportajı gerçekleştıren vc kameraya çeken Fransız gazeteciler, benden, sürekli daha üzgün görünmeleri hatta mümkünsc ağlamaları gerektiğini söylememi istedikçe sÖ7CÜkler boğazıma düğümlenir gibi oluyordu." Miryena, şu an, savaşın başından beri çeşitli kademelerinde çalıştığı sivil bir yardım kuruluşunun yöneticiliğini yapıyor. "Savaşta Bosna'da kalmak esasında bana bir şey kazandırmadı, aksine benden çok şey götürdü" diyor "1ıseden mezun olduktan sonra gerçekleştirmek istediğim bir dolu hayallerim vardı. Şimdi ise pek bir şey kalmadı. Savaş hayallerimizi de şehrin yıkıntıları arasına karıştırdı." Kurban Bayramı kutlamalan için Sehiya'lan ziyaret ettiği sırada, Miryena, Milena'yla birlikte tipik bir Bosna yemeği olan soğan doltnası pişiriyordu. Bir şişe Sloven şarabı da Nuri'nin bahçeye kurduğu bayram sofrasındaydı. Sehiyalar'ın evlerinden birini kiralayan Tuzla'da çalışan Kanadalı bir danışman, ziyarcti sırasında güzel yemeklerden tadıp şarabını yudumlarken "Bosna'daki Müslümanlığı" seviyorum diyordu. Şişede kalan son bardak şarabı Mirycna'ya ikram ederken bir Fransız geleneğini anımsattım vc "şişedeki son bardak şarap, evlenecek olana kalırmış"dedim Miryena da muzipçe gülerek, "o zaman bu son bardağı ben içmeyeceğim" dedı bir okulun dersliğindc, son dört yılını da, annesi, kızkardeşi, ninesi, yengesi ve küçük yeğeni ve tüm varlığı olan birkaç parça eşyalanyla bir oda içinde geçirdiklerini söylüyor. Vahdet ise, kampa çocuk yaşta geldiklerini, geçen yıllar boyunca da, artık böylesine iç içe yaşamanın sanki yaşamlarının hep bir parçasıymış gibi geldiğini anlatıyor. Evlerde bulunan eşyalar, evlcrinden kaçarken mülfecilerin en kolay taşıyabileceklcri ya da sonradan yardımlar sayesinde sahip olduklan şeylcr olduğundan, az çeşitliliğin bulunmasına rağmen, her bir oda, düzenleniş bakımından apayrı bir karakter taşıyor. Bir oda içinde gcnçlcr mi, yaşlılar mı, çocuklar mı kalıyor hemen anlaşılıyor. Birçok cvin duvarında, yardım kuruluşlannın hcdiye ettiği bebekler özellikle kusursuz vücutlu Barbie'lcr asılı. Bazı odalann duvarlarında geri dönebilmenin şu an için imkansız olduğu yemyeşil tepeler üzerine kurulmuş villa tipi köy evlerinin, artık hayatta olmayan aile fertleri ile geçirilen özel günlcrin fotoğrafları bulunuyor. Mülteci evlerini ziyaret eden misafirlerc, ilk önce aç olup olmadıklan soruluyor ve hemen yaşlı ninelerın değirmcndc çektıklcri Türk kahvcsini pişirmek için, büyük bir cezve su ocağa konuluyor. Kahvenin yanında, Osmanlı gclcneklcrinde olduğu gibi. bir bardak tneşrubat ıkram cdiliyor. Ziyaret bir de bayram giinüne dcnk geliyorsa, ınisafir bayram özel tatlısı ev yapımı baklavalar. Lirsada (ortadaki) Bakım Yurdu'ndaki Adissa'yı evlat edinmekle kalmadı, tedavi için Almanya'ya gönderilmesi ni, hatta yasalan zorlayarak Alman bir aile tarafından evlat edinilmesini sağladı. şekerpareler yemc şansını yakalıyor. Kampta azınlıkta olan erkekler, kampa çocuk yaşta gelip, şimdi yetişkin olanlardan ya da yaşlılardan oluşuyor. Kampın azınlıkta kalan crkekleri, kırsal kesimde kültürüyle, yani ev işlerine tamamen duyarsız bir şekilde yetiştirildiklerinden ve şu anda da çoğu işsiz olduğundan, kış aylannda odun kesmek dışında pek de başka bir şeyle uğraşmadan, günlerinin çoğunu dışarda, satranç oynayarak veya kahve içerek geçiriyorlar. Kampta yeni açılan dersliğin işbölümü yaparak paylaştırdığım tcmizliğinden erkek öğrenciler, "bunlar kızların görevidir" diyerek kaçıyorlar ve kızlar da "öğretmenim uğraşmayın, onlara hayatta yaptıramazsınız" diyorlar. Kamp kadınlarının bir kısmı yakınında bulunan kasaba ve köylerde temizlikten, çocuk bakıcılığına uzanan işlerde çalışıyorlar. Yaşlılar günlerini dini ibadetlerle ya da çocukların bakımını üstlenerek geçiriyorlar. Sabriya, Bosna'nın doğu bölgcsindcki öra/t/nac'dan, kocası Sırplar tarafından öldürüldüktcn sonra iki çocuğu ve annesi ile kaçmak zorunda bırakılan mülteci kadınlardan biri. Kamp yönetiminin sekretcrliğinı yapıyor. Kampta yer bulunmadığından, yakmlarda bulunan /Jvinice kasabasında bir Hırvat ailenin boşalttığı bir daireyc yerleşmişken, aile Almanya'dan dönünce Mülteciler Yüksck Komiserliği tarafından evden çıkarılıyor. Bunun üzerine tüm ailesini yerleştirdiğı başka bir oda bulmak zorunda kalan Sabriya neden kendisinin cvine vc kasabasına döncnıediğini sorgulama hakkı olmadığından yakınıyor. Sabriya, iki çocuğunıın yanı sıra, kardeşlerine ve annesine de bakıyor. Savaş sırasında mücahitlik yapan kardeşleri ise şimdi işsiz... Her biri, Almanya'ya veya Hollanda'ya gitmenin yolunu arıyor. Sabriya ve ailesi de derslerime katılıyorlar. "Hangi ülkeleri gezmek isterdiniz" diye yönelttiğim bir soruya, hep bir ağızdan, "Gczmek için dcğil, çalışmak, yaşamak için bir ülkc bulmak" istiyoruz diyorlar. Sabriya, halâ genç ve güzcl bir ka'iın olduğundan, onu yeniden evlendirmr/e çahşanlara hep bir yanıt veriyor: "Önce çocuklarır ^e onların geleccği." Onları tanıdm1 <nlarla yaşadım... Bosna benim için, savaştan, kıyımdan, haksızlıklardan, acılardan çok ama çok daha fazlasını çağnştınyor artık. Geçmiş fotoğraflarda... Mülteci kamplarındaki yaşam, savaşı aynı şiddette yaşayan fakat artık yaşamın normale döndüğü şehirlere göre çok daha zor. Mülteciler, uzunca bir süre, okullarda, çadırlarda devam ettirmek zorunda kaldıkları yaşantılarını, yardım kuruluşlarının ve ba/ı ülkelcrin yardımlarıyla inşa edileıı prefabrik evlere taşıyorlar. Kampın alt yapısı yeterli değil ve her zaman için büyük bir su sıkııılısı çekiliyor. Kış aylarında, yağmur yagması, Karaula'nın toprakla örtiilü yollarını, çamur dcryasına dönüştürüyor Tuzla'da üni\ersiteye gidcn Zronıih bölgesi mültecisi Samira, Tuzla'ya geldiklerinden beri geçen altı senenin ikı yılını en az onbeş kişi ile beraber î Savaşın şiddetini ve korkusunu Yive Zcne 'de birlikte sardüar...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear