23 Kasım 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

9KKİM 1994. SAYI 446 nelik ilk adımı oluşturmuş bilgi edinme süreci. Yeni Zclandabu bilgilcrlebeyazadam tarafindan daha rahat istila cdilmiş. Maorilerin topraklarıellerindenalınmış. Gerçektetuhat'biryoleuluktu bizimkisi. Istanbul sonbahara adıın atarkcn, biz ilkbahann başlangıcına doğru yol alıyorduk. Altımızdan mevsimler kayıp gidiyordu. Yeni Zelanda ilk bahan yaşıyordu. Bir anlamda güneşe doğru biryolculukyapıyorduk. Doğayasalarınakarşıçıkıyormuşduygusunakapılıyorsunuz. Oturup güneşin üzerinizc doğmasını beklemek ycrinc 8 bin 850 mctrc yüksekliktcn saattc 800 kilomctrc hızla güneşe doğru koşuyorgibisiniz. Iran, Pakistan, Hindistan üzerinden geçiyorsunuz hızla. Koca koca toprak parçaları bir anda aşılıveriyor. Derken, saatler sonra doğması gereken güneş karşınızaçıkıveriyor. İlk durak Singapur. Ardından Avustralya. Yol yorgunluğu... Yarı kapalı gözleriniz birden bir ışıkla kamaşıyor. Uçağın ici kızıla boyanıyor. Giin doğumu vc altınızda gözalabildigine uzanan Pasifık okyanusu: Aşkın yara izi... ra izi zamanla gözyaşıyla doldu. Mehtaplı gecclerde ay ışığı altındaki engin okyanusların soluk alması olan o dev dalgaların kendinden kopan şeye doğru yükselmek ıstemesi ncdcn zanncdiyorsunuz? Ya ak tanrıçası Afrodit'in dalga köpüğünden yaratılmış olması..." Öykü "Güneşi Hüzünlüdür Kutup Denizlerinin" kitabından alınmıştı. Balinalarla ilgili bir kitap. Öyküylc medcezir'in de anlamını çözmük olmuştuk. Oykülere meraklı dostumuz sözünü tamamladığında "Neyse ki birbirini karşılıklı olarak çeken bu iki sevgili birleşemiyorlar. Yoksa felaketimiz olurdu ağlardık" diye karşılık vcrmişti bir diğer dinleyici. Yeni Zelanda işte böylesi bir denizin ortasında volkanik bir ülke. Neyse ki volkanlann ils ve Tui'ler ardıç kuşu ve serçelerle birlikte. Yes.ıllikler ıçerısmdekı evlerin bahçelerinde sanki müzik yarışması yapıyorlar. Bir yanda Maoriler diğer tarafda Hollandalılar müzık yapıyor gibi. (Yeni Zelanda'nın en ender kuş türü kivvi. Argoda Yeni Zelandalı anlamına geliyor. Mao da Polinezya dilindc kuş anlamına gelcn bir sözcük.) Yeni Zclanda'ya ilk yerleşen bcyazlar Maorı yerlilerinin aksine bir (ürlü alışamamısjar bu ortama. Yıllarca kendi ülkelerine dönme düşü kurmuşlar. Bizim Almanya'da çalışan Türk işçileri gibi. O dönemdeki Yeni Zelanda edebiyatına da yansımış bu duygu. Yabancı doga onlarda tedirginlik yaratmış. Giderek çevrelerini geldiklcri ülkeye benzetmeye başlamışlar. Ulkelerinden bitkiler ve kuş türleri getirmişler. Küçük bir Ingiltere yaratılmış. Bir anlamda Yeni Zelanda'nın doğası da kolonilcştirilmiş. Doğadaki görüntü bir biçimde kentlere tek tck cvlere, hatta evlerin dckorasyonuna ynr^iTus gibi. Tropık orınanlar içindc 17. yüzyıl Ingiliz ınimarisini andıran çifllik evlerini düşiinün. Kiıni zaman sankı bir Ingiliz kasabasındasınız. () GEZİ 3 eden kemirge lerle nasıl başa çıkacağız diye tartışıyor Yeni Zelandalılar. Çcvrccıler bu canlıların vahşice öldürülmcsinc karşı. Ormanları kurtannak gerek diye düşüncnlcr çözüm üretmeye çaliijiyorlar. Zehirlemek doğayı yok ediyor. Tilki büyüklüğündekı kemirgcnleri tüt'ckle vunnayı düşünmüşler. Ama hayvanlann kürkü de değerli. Tüfekle vurulduğunda kürkünün zarar görmesi sözkonusu. Henüz bir çözüm bulamamış Yeni Zelandalılar. Her yer sessiz ve sakin. Kcntler bile. İki büyük kent olan VVellington ve Auckland dışınd£ neredeyse tüm cvlcr tck katlı Yeni Zelanda'da. Tümü bahçe içinde. Bahçclerde genellikle trambolin bulunuyor. Genci yaşlısı yaiclaşık 4 metrekarclik trambolinin üzerine çıkıp zıplıyorlar. Çiftlik evleri öylece doğanın içinde yapayalnız kalmış. Her ailede en az üç çocuk. Kimi zaman da dört. Çiftlik evlerinin içi son dcrcce modern. Insanlar rahatlarına düşkün. Boş vakitleri çok. Işten arta kalan zamanlarda hobileriyle uğraşıyorlar. Waihi kasabasının bclcdiye kulübünde pıyano var. Bir başka çiftlik evinin penceresinden baktıgımızda yamaha bir davul görüyoruz. Bir başka evde ienor saksoton. Jeolojik aşk öyküsü Yola koyulmak farklı bir duygu. Hclc uzak ülkclcre gitmek biraz kaybolmaya çıkmak gibi... Aynı zamanda ayrılık. Anlatılan iki öykii Büyük Okyanus'a bakışımızı degiştirmişti. llki jeolojik bir aşk öyküsüydü. Pasif'ığin öyküsü. Dünya ile ayın aşkı. Diğeri ınitolojideki Hennafrodit öyküsü. Bir kopuşun vcrdiği acı. Bütünsellik duygusunun yıtirilişi. (Daha öncesinin eksiksiz olduğu savı nedense onun yilirilişiyle gündeme geliyordu). "Bil bakalım gözyaşıyla deniz arasmdaki baglantı ne? Al'rodit neden dalga köpüğünden yaratıldı" diye bir soruyla karşılaştınız mı hiç? Hcrmafrodit'in mitolojik öyküsü biliniyor. Hem erkek hcm kadındır Mermafrodit. Mükemmele ıılaştığını düşünür. Olimpos'takı tanrılardan bile üstün görür kendini. Öyle ya, Zcus bile bir kadına yaklaşmak için kugu kılığına girmedi mi? Hermafrodit'in kendini begenmişliği tanrıları öfkelendirir. Üzerine bir yıldırım göndcrirler onu cezalandırmak için. Yıldırım Hcrmafrodit'i iki parçaya böler. Erkek, dünyanın bir ucuna, kadın, diğer ucuna uçar. Işte o tarihten bu yana erkek ve kadınlar diğcr yanlarını arar dururlarmış. Bütünsellik ve parçalanmışlık Pasifik okyanusunun öyküsünde de var. Öykü ilk kez anlatıldığmda "eyvah" diye düşünmüştüm. Millaitan önce diye başlayan anlalımların ne denli uzun sürdüğünü biliyordum. Herşeyi kökenine inerek binlerce yıl öncesinden anlatmaya başlama alışkanliği sıkıyordu beni. Pasifığin öyküsü ise 2 milyar yıl öncesine uzanıyordu. Dünyanın ilk oluşumuna. Arkadaşımızi kırmamak için çaresiz dinledik: "O zamanlar dünya yan sıvı yarı katı haldeydi. Dünyada bugüne kadarki en güçlü med cezir olayı yaşandı. Henüz katılaşmamış dev gibi bir parça koptu dünyadan. Dünya o dönemde tümüyle katılaşmış olsaydı belki de bu kopuş yaşanmazdı. Hiçbir canlının tanık olmadığı bir olaydı bu. Kopan parça aydı. Fazla uzaklaşamadı dünyadan ve çevresinde dolanmaya başladı. Bu büyük doğa olayından geriye uçsuz bucaksız bir boşluk, bir yara izi kaldı: Pasifik Okyanusu. Ya Tren yoluna konulan taş 3 bın 500 nütuslu Waıhı kusabasının müzik mağazası bızdekı büyük kentlerdeki mağazalarla karşılaştırılabılecek düzeydc. Carlos Jobim'in bestelediğı parçaların nolalarını görüyoruz rafta. tstanbul'da tünelde bu nota çoğu sönmüş. Uyumsuzluğun uyumu Pasifik sonsuzluk duygusu veriyor insana. Yeni Zelanda'ya ulaştığımızda farklı bir duyguya kapıldık. Piyano fılminde dc hissedilen bir duygu. Bir uyumsuzluk. Yerli yerine oturmayan birşey. Yeni Zelanda'yı gezerken bunun nedenini anlıyoruz. llginç bir kompozisyon ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Tarih boyunca Ingiltere'den, Iskoçya, Irlanda, Hollanda, Yunanistan, Polonya, Hindistan, Çin, Kamboçya ve daha birçok ülkeden insanlar gelip yerleşmiş bu deniz ülkesine. llginç olan Yeni Zelanda'yı oluşturan toplumdaki çeşitliligin doğaya da yansıması. Adını ilk kez duyduğumuz tropik bitkiler ve ağaçlarla bildik bir bitki örtüsünün içiçe geçtiğinizi görüyorsunuz. Rimu, Kahikkatea, Kowhai gibi adlar sıralanıyor. Bu türlerin yanında Kalifomiya çamları. Kuşlar için de benzeri söylcnebilir. Fanta Maori yerlileri arastnda "dilçıkarmak" düfmanlık ifadesi. Günümüzdeyse turistlere dil çıkanyor Maoriler. Sonra da gelsin dolarlar. Auckland Yeni Zelanda 'nın en büyük kentl Sabahın 4 'ün de sokak müzisyenlerine rastlamak olası. turma odalannda ağır berjer koltukların arkasındaki duvara asılmış Maori maskları nasıl bir uyum sağlar? Doğa yine de büyüleyici. Insan sayısı az el degmemiş alanlar çok. Kilomctrelerce yol alıyorsunuz yine de toprak rengi göremiyorsunuz. Her yer yeşil. En önemli çevre somnlan ne hava ne de su kiriliğı. Ormanlan yok ları bulmak mümkün değil. Yeni Zelanda gezimiz sırasında haftanın olayı olarak konuşulan konu ilginçti. Bir grup genç tren yoluna taş koynıuş. Beraber gittiğimiz gazeteci grubu bu "habere" önce bir anlam vercmedi. Bu tip bir olay duyulduğundaki klasik gazeteci sorusıı yöneltildi: Ölü.yaralı var mı? ^
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear