26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

C S E N N İ U R C E S E Z E R • anlıyordu. Tevekkeli, çiçek dükkânlannda nişanlı bekleyen kızlar gibi yanyana dururlarken, hiçbiri ötekini kıskanmıyordu da, eve gelince işler değişiyordu. Kimi müziği seviyordu. Kimi kendi keyfıne göre müzik istiyordu. Ben yaşadıklarımı yeniden gözden geciriyordum, bu kez gülerek. Bir saksı cicek demek... ir saksı çiçek, bir saksı kapris demektir. Evinizde çiçekleriniz varsa, zaten biliyorsunuzdur bunu. Yok, bugünlerde ayn bir eve çıkmak, evinize dc bir saksı çiçek almak ya da evden bir saksı götürmek niyetindeysiniz iyi düşünün. Ben çiçekleri severim. Her iş yerimde bir iki saksı çiçcğim oldu. Kimi kez elimlc bir yapraktan yetiştirdim, kimi kez bir armağana baktım büyüttüm, Ama evde hiç de benim düşündüğüm gibi yürümedi işler. B alan yerine yerleştirdim. Yavaş yavaş küstü. Sarardı. Yapraklannı büzdü. Kurumaya başladı. Ne yaptımsa nafıle. Bir hastanın göz göre göre eriyip komaya girmesi gibi ölüp gitti. Aldığım sürgünler de tutmadı üstelik. Soyunu bile sürdürmeyi istemedi. Kalabalığı aradı galiba, dedik. Evde yalnız mı kaldı... Güldük geçtik. Ben nice kollasam olmadı. önce biri, sonra öteki döktü çiçeklerini. Uyuz kediler gibi, yapraklannı seyreltti. Sonra bir kıskançhk yaşandığını anladım ayırdım masalarını.. Odalannı ayırmayı düşünemeden ikisi de yaşama veda etti. Dellbozuk Begonya Küçücük bir şeydi. Tam o sıra bir yolculuğa çıkacak olduk. Delikanlı oğluma, göz kulak ol dedim. O da alıp müzik dolabının yanına yerlcştirmiş. Geldiğimde, dalları uzamış yerlerde sürünüyordu. Pıtırak çiçek. llk tepkim, bu nc biçim büyümüş, oldu. Dallarını toparladım, yerini değiştirdim. Biz gelince evde müzik sesi azaldı. Öykünün sonunu kestirebilirsiniz: öldü. Hoşlandığı müziği dinleyememekten üzüldü. Ama pek yapacak bir şey yoktu. Bir aydır dinleyip serpildiği müziği, o yaşasın diye dinlemeye kalksam bu sefer ben clden gidecektim. Bltkllerln glzll yaşamı Önce iki saksı çiçeği yitirmemi önemsemedim. Kıskandı, yalnızlıktan bunaldı falan dedimse de, herkes güldü zaten. Sonra bir kitap geçti elime: Bitkilerin Gizli Yaşamı. Yazan Peter TopkinsCristopher Bird Türkçesi Sulhi Dölek. 1983'te basılmış. Sungur Yayınlan'nda. Inanılmaz şeyler anlatıyordu bitkiler için. Bilimsel deneylerin sonuçlan vardı. Yanlarında bir salatanın doğranması, bir yumurtanın kırılması bile etkiliyordu onlan. (Çığlıklannı duymuyorduk ama etkiliyordu işte. Tevekkeli kızım "etyemez" Ayşe, mutfağındaki çiçekleri yaşatamıyordu. Çalışma odasındaki çiçekleri her seferinde bana azarlatıyordu). O kitaba inanırsanız, bitkiler, daha doğrusu, üzerinde deney yapılan saksı bitkileri, insanın kafasından gecenleri Açelyanın kıskançlığı Pembe bir açelyaydı. Göz şenliği. Çalıştığım mizah dergisinde bir çizer arkadaşındı. Askere giderken bana bıraktı. Yan şaka "vedalaş çiçeğinle" dedim. "Yine görüşürsünüz dönüşte." Genç arkadaşım kırmadı beni. Eğilip güzel bir iki söz söyledi, kucağımdaki saksı bir kediymiş gibi. Her şey iyi gitti, iki yıl. Ona eski sahibinden haberler verdim. Her seferinde tepeden tırnağa çiçeklendi. Sonra evime geldi. Işıl ışıl. Her gören beğendi. Bu zor açar, yerini sevmez çiçeğin yaşamasında benim bir hünerim var sanıldı. Ve olan oldu. Kimin aklına estiyse aynı renk aynı boyda bir saksı açelya daha geldi eve. Üstelik yeni bir çocuğa gösterilen, beğenme sözcükleriyle. Sardunyanın öykflsfl Parmak kadar bir saptı. Bir arkadaşın bahçesinden, karta kaçan dallardan kırmıştım. Çalıştığım basımevinde öyle, uyduruk bir çanağa dikivermiştim. Sevdi yerini, dallandı, büyüdü. Her çanağını değiştirişte coştu. Boyuınu buldu. Odama her gelip gidcnin övgüsünü kazandı. (Tutup onun gönülsüzlüğüne dizeler bile yazdım) Gün geldi oradan aynlmam gerekti. Bırakmaya kıyamadım. Odamın demirbaşı kauçuk gibi pahalı bir şey değildi üstelik. Bir taksinin arkasında eve getirdim. Balkonun en güneş AhKüçük Çiçek Yıllardır, yüzyıllardır bitkilerle uğraşmış bilginler. Hatta daha çok şair olarak tanıdığımız bilginler. Ömek mi Goethe. Goethe "bitki biçimlerinin önceden belirlenmiş olmadığına" inanır. "Çevremdeki bitkiler, ne mutlu ki, devingen ve esnekler böyleliklc dünyanın her yanındaki değişik ko^ııllara ayak uydurabiliyorlar, kcndilfrini etkileyen bu koşullarİa biçimleniyorlar, gerektiğinde yeniden biçimlcniyorlardı." Goethe, kuramını sözcüklere dökmüştü. Luther Burbank ise hiç bilinmeyen bitkiler tiiretmişti kuramından: dev papatyalar, bir yanı ekşi bir yanı tatlı olmalar (Biliyorum gen mühendisliği diyeceksiniz). Burbank, "Bitkilerin, insanlar gibi vatanlarından u/.aktaykcn farklı davrandıklarına" inanıyordu. Adı bu yüzden "bahçecilik sihirbazı"na çıkmıştır. Ben, bilim adamı falan değilim. Okuduğum kitap beni allak bullak ettiyse, belki zcnci tanm kimyacısı Gcorge VVashington Cerver'in doğa için yaptğı savaşım yüzündendi bu hayranlık. Belki onun şu sözleri yüzünden: "Bu çiceğe dokunduğumda sonsuzluğa dokunuyorum. Yeryüzündc insanlardan çok daha önce vardı o. Milyonlarca yd sonra yine olacak." Sonra Tennyson'un dizeleri: "Ah küçük çiçek seni bir anlayabilseydim Vc çözclebilseydim kimsin nesin, kökün ve her şeyinle Tann'nın, insanın ne olduğunu o zaman bilirdim"... Bunca yıl göreni şaşırtacak derece sağlıklıydı. Bir yıldır bir garip. Yaşıyor mu, yaşamıyor mu anlamıyorum... < DEROİ 7 K A S I M 1993 SAYI 3 9 1 16 C U M H U R İ Y E T
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear