Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
PAZARIN PEIMCERESÎNDEIM ğazı'nda ve Kenya'daki Tarkana Gölü çevresinde mağara bulunmadığını söylüyor (New Scientıst 1 Şubat 1992). Bu araştırıcıya göre, Taş Çağı iskeletlerinin daha çok mağaralarda bulunmasının nedeni, kemiklerin mağaralarda satalagmit ile kaplanarak daha dayanıklı bir duruma gelmeleridir. Prof. Ager ilk Australopithecinae'nin Güney Afrika'daki mağaralarda, ilk Avrupalının Yunanistan'da Petralona Mağarası'nda ve Svvansea, Devon Mağaralan'nda bulunmuş olmasını, bu yaratıkların kemiklerinin mağaralarda daha iyi korunmuş olmasına bağlıyor. Graham Clark ile Sfuart Piggott, "Prehistoric Societies" başlıkh eserlerinde (Penguin Yayını 1990) Prof. Ager'i doğruluyorlar: Rusya'nın güneyinde, Moravi'a da Dolni Vestonice'de ve daha birçok yerde o çağlarda yaşayan insanların yaptıkları ilkel konutların varlığı saptanmış. Bu konutlar bugün Afrika'da Buşmenler ve başka ilkel insanların yaptıkları evlere benzermiş: Yükün çoğunu çeken tek ya da çift ana direğe yaslanmış ağaç dalları üstüne örtülmüş deriler çalı ve çırpılar.. Mesela Mezhirich'te bulunan 25 metrekarelik bir konutun 95,mamutun kemiğinden yararlanılarak inşa edildiği ve hayvan derileriyle örtülü olduğu anlaşılmış. Buzulların yaygınlaştıkları evrelerde bu tür evlerde kalanlar da var eskimoların iglularına benzeyen ızbelerdede... Taş Çağı insanlarının çoğunun mağaralarda yaşamadıkları anlaşılıyor. Peki,mağaralarda o çağdan kalmış resimler nedir? Bunların bizim bildiğimiz anlamda dekorasyon amacıyla yapılmış resimler olmadıkları kesin: Argos Dergisi'nin son sayısında yayımlanmış bir yazısında Arnold Hauser, "Yontma Taş Çağı'nın avcısı ve ressamı, resmini yaptığı şeye sahip olduğunu, resmi canlandırılan üzerinde egemenlik kurduğunu düşünürdü!" diyor (Ahmet Cemal'in çevirmiş olduğu) bu makalesınde. Prof. Ager, Rouffignac Mağaralan'nda rnamut, Niaux'dakilerde at ve Altamira'dakinde boğa resimlerinin bulunduğuna bakıp bunların belki de bu hayvanları simge olarak kullanan insan gruplarının bulunduğunu, bu mağaralann konut değil bir tür tören mahalliolduğunu düşünüyor. Okullarımızda, eğitim sistemimizde abus çehre, kışla disiplini yerine güler yüze, söylenenlerın sorgulanmasına hatta "tiye" alınmasına elveren bir ortam yaratsaydık, ders kıtaplarındaki "asparagas"ların yerine gerçeklerini koyabilseydik ne iyi olurdu! O zaman sadece von Daniken'i değil taş devri konusunda teori üreten birçok kimseyi doğru dürüst irdeleyibilir, taş devrindeki tunç devrindekı ve giderek bugünkü saçmalarla doğrulan birbırlerinden ayırt edebilirdik! < DERGI 23 Ş U B A T 1992 SAYI 311 Kaba Taş mağaralapında... Yıllardır yapılan kazı ve incelemeler ders kiîaplarına hiçbir yenilik getirmiyor. Çocuklarımıza okutulan ders kitaplarında taş devrine, tunç devrine ve hatta Istiklal Savaşı 'na ait birçok eksikyanlış bilgi yer almakta. inlerce sene önce protohominidler insanlaşırken iki ayak üstüne kalkıp yürümüşler. Bir teoriye göre ayağa kalkma, pelvis yani havsala kemiklerinin oluşturduğu çemberin daralmasına yol açmış; tabii doğum güçleşmiş. Ancak, zarnanından önce, küçük bcbek doğurabilen dişilerhayatta kalabiliyorlarmış. Erken doğan bebckler uzun süre bakıma muhtaç olduklanndan dişiler, korunma ve beslenme için gidcrek daha çok erkek desteği aranıak zorunda kalmışlar. Burada, cinsel çekıciliğini en uzun süre sürdüren dişiler avantajlı olmuşlar: Daha iyi beslenmişler ve daha fazla çocuk doğurarak kendilerine benzer dişi yaratıklar getirmişler dünyaya... İnsanın dişisinin diğer yaratıkların dişilerinden farklı olarak sevişnıe yeteneğini yıl boyunca korumasının nedeni işte buymuş; erkeklerin irisi de fazla besi getireceğindcn daha makbulmuş. Bugün kadın erkek arasında görülen boyut farkı da protohominidlerin ayağa kalktıklarında başlarına gelen bu olaylara bağlıymış." Bu teoriyi bize aktaran Charles Panati! (Brovvser's Book of Beginnings Houghton Boston, 1984) Biz bu teoriye inanalım mı? Bu teoriyi değerlendirebilecek bılgi ve yeteneklerle donandırdılar mı bizi? Ortaokullarda tarihöncesi çağlar konusunda bilgi aktaran Milli Tarih kitabında "Kaba Taş Çağının başlangıcında havaların sıcak olduğu vc çok ilkcl durumda olan insanların ormanların yakınında yaşayıp meyve vc tohuııı topladıkları, küçük hayvanları yakalayıp yedikleri" söyleniyor. Yontma Taş çağında ise buzullar güneye doğru yayılınca insanlar mağaralara sığınmışlar. İlk taş aletlcr olan iki ui/ii yontulınuş baltalar bu evrede yapılmış. Mağaraların duvarlarına çizi*len resinıler güzelmiş.. Cilalı Taş Çağı'nda havalar yeniden ısınmış; insanlar mağaralardan çıkıp ovalara vb. yayılmışlar, kamıştan ve ağaçtan kulübeler yapmış, taş aletlerini kumlara sürtiip cilalamışlar..." Tıklım tıkış sınıflarda, kişiliği boğan kara önlüklerimızle sınıfları doldurup kışla disiplini içindc hizaya getirildiğimizde bize bu tür bilgiler aktanlmıştı. B Neanderthal adsmın çevr»sl hakkındakl görüf l«r sık aık farklılaf lyor (üstte). Homo erektusun sığınağı (yanda). Bugün böyle teoriler hakkında düşüncemiz sorulduğunda bocalıyoruz!.. Bizden farklı davranan insanlann yaşadıkları ülkelerde bu konuda neler oluyor? Oralarda güler yüz, sevecenlik egemen: Çocuklarda doğuştan varolan merak törpülenmiyor; her türlü sorunun sorulması, hatta mizah yapılması teşvik ediliyor... Bakın Norveç'te bir öğretmen, Niels Vogel, ilk ve ortaokul çocuklarının öğrendikleri konularda yaptıkları esprileri şakaları toplamış, bir kitap oluşturmuş: "Dünyanın ilk insanları Hansel ilc Grateldi..." Gülay Kutay da bunu dilimize çevirmiş (Aynntı Yayınları 1992. Çocuklar şöyle demişler: "Başlangıçta her yer buzlarla kaplıydı. Sert bir kıştı ve sadece buzul ayıları ile kuşlar yaşıyordu. Bunların durumu da iyi sayılma/dı... Güney güçlcnince buzlar eridi ve insanlar ortaya çıktı. Buna önce buzul devri sonra taş devri dendi. Çiinkü ilk insanlar taşla geçini>orlardı. Taşı balta yapmakta da kullandılar.." Öğrendiklenni sorgulayan, hatta gırgıra alan çocuk, büyüdüğünde doğru ile yanlışı, hanya ile konyayı daha iyi ayırdedebiliyor... Ortaokulda bana hocalık yapmış bir öğretmenime geçenlerde rastladım. "Verdiğiniz ilk dersle son dersinizin içeriği arasında herhangi bir fark var mıydı?" diye sordum. Yokmuş! aradan geçen bunca zaman içinde Millı Eğitım'den "Tahin şurası bu şekilde değişik yorumlanıyor bugün..." türünden bir yazı gelmemiş. Bu süre içinde yapılan bunca kazıda, bunca incelemede hiçbir yeniliğin bulunmaması, bildiklerimize katılacak hiçbir şeyin ortaya çıkmaması imkânsızdır. Gerçekte çocuklarımıza okutulan ders kitaplarında taş devrine, tunç devrine hatta Istiklal Savaşf na ait bir çok eksik yanlış bilgi yer almaktadır. Taş Çağı ile yetinirsek bile biraz araştırdığımızda bu sonuca ulaşıyoruz: Doğal mağaralar ancak kalkerli bölgelerde bulunduğundan ve Taş Çağı insanlannın yaşadıkları alanlarda bu nitelikteki arazi az olduğundan ecdadımızın çogu mağaralarda yaşamazdı!.. Svvansea Universitesi Jeoloji profesörlerinden Derek Ager ilk insanların kaynağı olarak düşünülen Tanzanya'daki Olduvay Bo 10 C U M H U R İ Y E T