Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
HAFTANIN KONUĞU Ferit Edgü ile dekorasyonun doğusu, batısı: Yaşama kültüpümüz mobilyasız gelismis B iz Türkçede, "ev döşemck" diyoruz. "Döşek" sözcüğünün dc bizim kültürümü/de dekorasyon kavramıyla belli bir ilintisi olsa gerck... Eğer öyle isc bizim dekorasyon anlayışımızdöşeklemisınırlıacaba'.'Kerit Edgü'ye yönclttiğımiz ilk soru bu oluyor. •• Ev döşemek... Evet, bizde yakın bir geçmişe değin böyle denirdi. Ev döşenirdi. Şimdi "dekore"ediliyor. Ama bu yalnı/büyükkentlerde. Anadolıı'dahâlâ ev döşeniyor. Ama burdaki döşeme sözeüğünün döşekle sınırlı olduğunu sunmıyorum. Çünkü döşeme sözcüğü, bildiğini/ gibi, yer zcmin anlamına geliyor. Döşemck lüli ise, yayma, yerleştirmc, süslcmcanlamlarına. Anadolu'nun bir kasaba ya da köy evine baktığınızda, bu anlamda döşemenın döşekle sınırlı kalmadığını görürsünüz. Dekorasyon sözcüğü de, bugünkü anlamında, Batı'da da 19. yüzyılın başlarından itibaren kullanılmaya başlanmış. Osmanlı, (ey/in etmck diyordu. Anadolu Türkü ise dayayıp döşemek... Dönüp dolaşıp sözcüklerc geliyoruz, kuçımlmaz bir şeydir bu. Görüyorsunuz, bu iki sözcük arasındaki fark bile, Istanbul ile Anadolu'nun, zengin ile orta hallinin dekorasyon anlayışını ortaya koyuyor. Fransız düsünürü Alain mobilyalardan söz ederken, "Güzel koltuklarda iyi oturulur. Fakat yatılmaz" diyor. Stil mobilyalar, insana bir nezaket duygusu asılar, karsılıklı konusma, sohbet pozisyonlan için yapılmışlardır. Bizim divanlarımız, kerevetlerimiz, böyle bir bakıs açısından, nasıl yorumlanabilir? •• Alain gerçekten böyle mi diyor? Tabii güzel bir koltukta yatılmaz. Ama çirkin bir koltukta da yatılmaz. Çünkü koltuk oturulmak için yaratılmıştır. Yok, Alain, yatmak değil de, kaykılmaktan söz ediyorsa evet; güzel, daha doğrusu "stil" koltuklar, boyutları dolayısıyla kaykılmanıza da izin vermezler. Onlarda oturulur, kitap okunur, ya da karşılıklı konuşulur. Bizim kerevet ve divanlarımızda ise, bir başka türlü oturulur. llkin ayakkabı ve terlik çıkarılır. Bağdaş kurulur. Kaykılma, uzanma olanağıda vardır. Buda, Batılı nezakete ycr vermez. Kerevet ya da divanda, şu ya da bu biçimde oturanlar arasında mekân sınırı ortadan kalkmıştır. Bunlardan yanyana oturmuş insanlar, birbirlerine her anlamda daha yakındırlar ve bu yakınlık içinde sohbet edcrler. Tabii bu arada toplumlardaki kadın erkck ilişkilerini de göz ardı etmemek gerekir. Divan ya da kerevette, özellikle bir misafırlikte, kadın erkek.bizde yanyana oturmaz (dı). Tüm bunlar, gördüğünüz gibi, farklı yaşama biçimleridir. Bizim yaşama kültürümüz, büyük kentlerde bile masa, ıskemle, koltuk, kanepe gibi mobilyayı gerektirmemiştir. Bana sorarsanız, ülke genelindc gene gerektirmiyor. Çorba, pilav, dolma, köfte, lahmacun, kebap yemek için ne masaya ne çatal bıçağa gereksinme vardır. Bu sözlerimdedehiçbirküçümsemeyok. Yalnızcabirsaptamayapıyorum. Batı'da, belli sanat akımlarının dekorasyonu yakından etkilediğini görebildiğimiz dönemler vardı. örneğin empresyonistler Japon estamplarını tamdılar ve bu estamplar o dönemin Paris evlerine de girdi. Resimde kübizm, bir dönemin mimarisini, mobilyalarını da etkiledi. Şimdi böyle yakın bir etkileşim söz konusu değil? Acaba neden? ™ Bu etkileşim yalnız 19. yüzyıldanbu yana gelişmiş değil. Bu her dönemde vardı. Bununençarpıcıörneği Mısırsanatıdır. 3000 yıl öncesinden günümüze kalan bu uygarlığa ait sanat yapıtları piramitleriyle, yonutlarıyla, duvar rcsimleriyle olduğu kadar mobilyalanyla da günümüze ulaşmıştır. Bu olağanüstü uygarlığın ürünlerine baktığımızda bir bütünü görüyoruz. Yalnız bunu da değil, birçok mobilyanın son derece modern bir dizayna sahip olduğunu da. Sümer, Roma, Yunan, Aztek uygarlıklarından günümüze, Mısır örneğinde olduğu gibi, zengin mobilya örnekleri yok elimizde. Ama, Pompei kalıntılarını gezdiğinizde mimarlık, resim ve yontu sanatıyla, taş ve mermerden oturma birimlerinin bir uyum içinde olduklarını gözlemlersiniz. Bu daha sonra da, hemen hemen tüm uygarlıklarda süregelmiştir. Rönesans sanatından söz ettiğimizde, yalnız resmi ve yontuyu değil, mimariyi ftesimle, reslm sanatıyla yakından ilflllenen Ferlt Edgii, 1936 İstanbul doğumlu. OUzel Sanatlar Akademlsl'nd* okurken Parls'e gitti, Acadömie du Feu'do ••ramik ögrenlml yaptı; Sorbonn*'da felsefe, Louvra'da sanat tarihl kurslarına devam «ttl. Elllli ve attmıslı yıllann dwgll«rind* çıkan şilrleriyle yazın dünyasına giren Edgii, ylne bu d*rgllerde yayımlanan öyküleriyle tanındı.Çağdaş sanat sorunlarına lllşkln Incelema yazılannın, ç«vlıil*ıinln yanı sıra den«m»ler kalemealdı. 1078'deSalt Falk Armagam'm ve 1070'daTDK DenemeödUIU'nü alan Edgii, Ada yayınevlnin kurucusu. ve mobilyayı, daha genel bir deyişle dekorasyonu da anlarız. Daha sonra, her dönem, kendi mobilyasını, dekorasyon anlayışını geliştirmiştir. Peki, 20. yüzyılda durum nasıl bir değişiklik gösterdi? aa 20. yüzyıl tümüyle farklıdır. Birbiri ardısıra ortaya çıkan sanat akımları, ekspresyonizm, kübizm, dadacılık, gerçeküstücülük, soyut sanat dünyaya ve sanata bakışımızı değiştirmek, yerleşik değerleri sarsmak, sorgulamak amacı güdüyorlardı. Bu nedenle, 20. yüzyıh sanatta devrimler çağı olarak nitelemek yanlış olmaz. Bu akımların arasından biri var ki, konumuz açısından, ayrı bir önemtaşır: BauhausOkulu. Bauhaus, diğer sanat akımlarından farklı olarak, plastik sanatlarla, mimariyi ve el sanatlarını birleştirmek istedi. Modernite kavramını günlük yaşamın içinesokmakiçinçalıştı. Ressamları,mimarları, dizayn sanatçılarını bir çatı altındatopladı. Bugün Berlin'deki Bauhaus Arşivi'ni ziyaretettiğinizde, sanat zenaat arasındaki farkı kaldırmak ve sanata bir işlerlik kazandırmak için, başta Bauhaus'on kurucusu Gropius olmak üzere, Klee'lerin, KandinskiMerin, Moholy Nagy ve diğerlerinin nasıl çaba göstermişolduklarınıgörebilirsiniz. DERGİ 17 K A S I M 1 9 9 1S A Y I 2 1 7 C U M H U R İ Y E T