26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

D B OĞADA YAŞAM Haldun Aydıngün R ASGELE Raif Ertem Ballıkayalar Vadisi'nde... Kayalarla oynaşmak Balıkla însan ahar yağmurlannı yaza sakladı bu yıl. Yine de yağsın istiyoruz. Balonla taşınacak suya, buz dağlarına umut bağlamak, an geliyor insana. Ah şu yağmurlar! Nisanda yağsaydı. Mayısta toparlamrdık. Haziran dedi mi, ver elini deniz. Yumuşak yumuşak okşar. Rüzgâr sağanak sağanak eser. Deniz ürperir, sen ürperirsin. Güneş ılık ılık. Bir ağırlık çöker. Uyku desem, değil. Mutluluk. Deniz ve insan... Ege'de ahtapotlar kıyılar. Yuva ağızlarında bacakları savrulur. Böce adaları canlılığına kavuşur. Oyna^arak birbirlerini yerler. Balıklar. Köpek gözüktü mü savuşurlar. Taş diplerinde, ot içlerinde. Ona yem olmak istemezler. Denizlerin dişsiz canavarı levrek, ot içlcrinden ayıklar. Gırgırlar iskele. Siilvri önlerinde bekleşirler. Mevsimlik bakım. Kaptanlar fırça sallar, pişpirik oynar. Güneş batmîtk bilmez. 20 saat gundüz! Uykular tedirgin... Deniz büyük, tekne küçük! lçindesin. Kıştan çıkmış oltalar kararmaya yüz tutmuş. Halka halka suya gömülürken. Umutla heyacan birlikte. "tpin bir ucunda ara sıra bir balık, diger ucunda devamlı bir alık" der alıklar. Yaşamamışlar. Bak işte vuruyor. Darbeler elime kadar geliyor. lrice bu balık. Oh be; akşamlık... Ege'de çıpura, kupez. Marmara'da istavrit, kolyoz. Kalkanlar... Neredeo eski kalkanlar. Torikler sandalı çekerdi. Oh oh bu da irice! Yan yan çekiyor. Yoksa karnından mı takıldı? Yırtılır gider. Ama o zaman diri vuramaz. Ben çekiyorum, o çekiyor. Yolu yarıladık. Misine gerildi. Tın tın! Boşaldı! Sanıs»m kurtuldu. Yok yok! Oyun yapıyor. Vurdu kendini yüzeye. Kurtuldum sandı. Dalınca derine, anladı. Kurtuluş yok. Asılıyor, ben de asılıyorum. YUreğim çarpıyor. Kurtulacak. Onun da çarpıyordur. Kurtulamadım. Burada iki yürek. Birbirinden ayrı çarpıyor. Uf ellerim yanıyor. Kesti misina. Yedim seni balık. Yapmayacaktın bunu bana. Onun da yanıyordur. Ağzında olta. Geldi, geliyor. Geldi geliyor. Aman sudan çıkarırken dikkat! Bir kuyrukta koparır misinayı. Zaten 0.30. Gözüktü. Sinagrit. 3 kilo var. Bunun 11 kiloluğunu çekmiştim ben. Şu iki ada arasında. Eşek Adası'yla Küçük Ada. Kepçe nerede kepçe? Oh kafeste! Teknede. Göbek atıyor. Yok yok can çekişiyor. Akşamlık!.. Gün batarken nazlı. Balkonda denize karşı. Dumanı tütüyor buğulanıanın. Suyun rengi ağardı. Sen haklısın Feradin, "Bakarken bitiveriyor rakılar" diyordun. Gerçekten öyle. Derecesinden çalıyorlar gibi geliyor bana. Yağmurlu bir havada. Odamda. Bunları düşünilyorum. Rasgele!.. D irden tskender'e dönüp, sırıtarak yanımızda set set yükselen kaya duvarını gösterdim. "Ne yapacağız" diye sordu. "Buradan devam edelim" dedim. Gebze, Ballıkayalar Vadisi'nde, buyuk şelalenin elli metre yakınındaydık. Her zaman yaptığımız gibi şelaleyi geçip vadinin içinden ilerlemek yerine, yukarılara tırmanmayı öneriyordum. Keyfi olduğu zamanlarda benden daha iyi kaya ttrmanan Iskender, meydan okuyuşumu kabul etmiş ve haddimi bildirmek için olsa gerek, kendi yanındaki doksan derece dıklikteki kayaya saldırmıştı. Ben de nispeten kolay bır yerden başlayıp 56 metre yukarıdaki ilk sete ulaştığımda, olağan yükseklik korkumun gene depreşmekte olduğunu fark ediyordum. Çunkü kayanın hiçbir zorluğu bıılunmamasına karşın, herhangi bir emniyet tedbıri almadan ve ipe bağlanmadan tırmanıyorduk... İlk setten sonra eğim yumuşadı ve yaklaşık 15 metre yukarıda kaya bitti. Ulaştığımız yerden hem şelaleyi, hem de tam ters yönde kalan vadinin girişini görebıliyorduk. Iskender hâlâ şelale yönüne gitmek istediği için çıktığımız noktadan aşağıya bir yol aramaya başladı, ancak bulamadı ve çaresiz benim onerimi kabul edip yamaca doğru yükselen patikaya girdi. Patikada mayıs sıcağından fazla etkilenmemek için yavaş adımlarla yükselirken vadi içinde ilerleyen yürüyüş gruplarına bakıyorduk. Bu vadide yurüyen herkesi şahsen tanıdığınıı/ gunler artık çok gerilerde kalmıştı. Son yıllarda yurdumu/da da hızla artan doğaya ılgıye paralel olarak Ballıkayalar Vadisi'ni her hafta sonu yuzlerce kampçı, piknikçi ve yurüyuşçü dolduruyordu. Dağcı eskisi bizler de yörenin bu şekilde "avamlaşmasma" burun kıvırıyorduk. Aşağılardan bir yerlerdcn genç kı? gülüşmeleri geldi, bunu başka neşeli konuşmalar ızledi. Bulunduğumu/ yerden, kayalarda yankılanan sözcukler anlaşılmasa bile, doğanın içinde sevinçle yürüyen bir grubun varlığı doğrusu çok hoş geliyordu. Çünku yanlarından geçerken pek çok başka grupta gördüğüm ciddiyet ve sessizlik bende hep Aya B Son yıllarda yurdumuzda da hızla artan doğaya ılgıye paralel olarak Gebze'dekı Ballıkayalar Vadisi'ne her hafta sonu yuzlerce yürüyüşçu geliyor Bölgede yeni meraklılar ıçın kaya tırmanışlan olanagı da var sofya'yı ya da Sultanahmet Camii'ni gezen turistleri çağrıştırıyordu. Tuttuğumuz patika bizi iri bir kaya bolluğunun önüne getirdi. Kenardan giden kolay bir yol bulmak yerine, biraz önceki kuçük egzersizden de cesaret alarak, tam ortadan yükselen kulvara girmeye niyetlendik. tlk hamle biraz zorluydu, iri bir kaya parçası kulvarı tıkıyordu, onu aştıktan sonra dikkatlice yükselip, kayanın tepesinde emniyetli bir yere tünedim. O ana kadar duşürebileceğim taşlardan sakınmak için kenarda bekleyen lskender'e seslendim, o da tırmanıp yanıma geldi. lki saat önce evde pençesinde kıvrandığımız pazar tembelliği gitmış, yerirıi ancak dağda hissedebileceğimiz açıklaması zor dirilik almıştı. O neşeyle vadinin yamacına ulaştık. Patika dikenli çalılar arasında yer yer kayboluyordu. Biraz sonra da hepten yok oldu. Biz de gözümüze kestirdiğimiz bir yerden inmeye başladık. 20 metre kadar aşağıda kendimizi bir uçurumun tepesinden bakıyor bulduk. Neşeli grup hâlâ yürüyordu, ancak sesleri pek az geliyordu. Tepesinde bulunduğumuz kayanın her yanını gezip sonunda "inilebilecek" noktayı buldum. Biraz önceki uçurumdan biraz daha davetkâr gözüküyordu. Hernen başlangıcındaki dikenler de hesaba katıhrsa pek akıllıca bir seçenek olmadığı açıktı, ancak biz buraya akıllıca işler yapmaya gelmemiştik. Sandığımızdan kolay çıktı ve epey debelendikten sonra vadinin tabanında akan derenin kıyısına ulaşmayı başardık. Tüm yürüyüş bir pazar öğleden sonrasına sığıvermişti. Şehirdeki olağan tempomuzu aksatmadan yapılan bu tür doğa kaçamakları çok güzel oluyordu. fl T4RIMSAL KORUMA HAŞERE YOKETME SERVİSİ HAŞERE ve FARE derdinize KESİN ÇÖZÜM 371 24 34 25
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear