26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

H AFTANIN KONUĞU '0 gözü yaşlı filmlerde sıcaklık vardı' "Avantür filmleh" ile sinemada kendisinin başlı başına bir ekol olduğunu dile getiren Cüneyt Arkın, bir dönemin "gözü yaşlı" Türk filmleriniseyretmekten hâlâ zevk aldığını belirtiyor. Türk sinemasmda son beş yılda özgün senaryolarla gerçekleştirilen kimi filmleri, "İnsanı dehşete düşürecek kadar güzel" bulduğunu söyleyen Arkın, bu arada ticari filmlehn ihmal edilmesinden de hoşnut değil... Mert Ali Başarır Cüneyt Arkın ile Yeşilçam ve son on yılın Türk Sineması üzerine T urk sinemasmda 30 yılını dolduran Cüneyt Arkın, bugüne kadar oluşturduğu potansiycli arlık siyasete kanalızc etme yolunda... O da işe belediye ba^kanlıgından ba^lamak istiyor. Melodram ve avanturlerin devrini tamamlamasından soııra çekilen özgün senaryolu filnılerin Turk sinemasına bir soluk getirdiğini söyleyen sanatçı bu arada ticari filmlerin de ihmal edilmcnıesi gerektiğini vurguluyor. Televizyon için çektiği "Doktorlar" dizisinin TRT Genel Mudurü Kerim Aydın Erdem tarafından yarıda bıraktırılmasına içerleyen Cüneyt Arkın, şimdilik televizyona küsmüş. Shakespeare'i Ingilizce okuyan çocuklarının Sait Faik'i, Yaşar Kemal'i, Kemal Tahir'i bilmemelerine çok üzülen sanatçı, fırsat buldukça oğullarına matematik dersi veriyor. • Siz bugüne kadar Kara Murat, Bat'tal Gazi, Malkoçoğlu gibi filmlerde hiçbir zaman boyun eğmeyen, hep karşı koyan, 'kötü' ile savaşan kelle koltukta yüz binlerce kişiyi yere yıkan tipler canlandırdımz ve romantik filmler çevirdiniz. Üslelik de "kral" unvanınız var. Bunlara rağmen, nasıl olur da "ANAP krallığını" tercih edersiniz? •Estağfırullah "ANAP krallığı" diye bir şey yok. Size hemen şu fıkrayı anlatayım: Karadenizlinin biri, kahvede film seyrediyormuş, Cüneyt Arkın bir vuruyor, on kişi, on iki kişi düşüyor, bir daha vurunca 15 kişi yerde... Karadenizli ayağa kalıyor, Cüneyt Arkın "Çapari, çapari" diyor. Şimdi siyasete niye ilgi gösterdim: Bir sanatçı haysiyeti içinde televizyonda "Doktorlar" dizisi yapmaya kalktım, bu işi ciddiye alıp, sorumluluk duydum; o nedenle Yeşilçam'a aşağı yukan bir yıllık ara verdim, bu hazırlanma süresi içinde halkla ve doktorlarla konuştum, gördüm ki ben ve arkadaşlarım setle ev arasında sıkışıp kalmışız, hiçbir zaman toplumsal yaşamımız olmamış. Anladım ki Cüneyt Arkın'ın bir potansiyeli var. Bu potansiyeli bürokrasi içerisinde de keşfettim. "Doktorlar"ı 13 dizi yapacaktık, hem halk, hem basın tarafından beğenilmişti. Fakat Kerim Aydın Erdem kişisel olarak beğenmedi, durdurdu. Durdurunca televizyonda yapacağım bir şey kalmamıştı. "Cüneyt Arkın'ın otuz yıllık birikimini, halk yararına niye kullanmayayım" diye düşündüm. Aklıma gelen en aktif olay siyaset oldu. • Peki neler yapmayı düşünüyorsunuz, paketlenmiş bir programımz var mı? • Henüz yok, ileride tabii... Partide herhangi bir şey olmak istersiniz; ama bu kendi ka ven vermedi. Çünkü DSP'nin de çok sert çıkışları vaT, hatta geçen gun okudum, "Ayak oyunlarıyla SHP bana katılacaktı", filan diye. Turk sineması uydın kesim tarafından hiçbir zaman ciddıyc alınmadı. Bu, iletısım bozukluğıından kaynaklanıyordu. Örneğin Cumhuriycl gazetcsinde sinema konusunda yazılar yazan ağabeylerimizle sonradan tanıştığımız zaman bırbirımizin hiç de oyle olmadığımızı anladık. Sizc şunu anlatayım, kitaplarını beğeniyle okuduğum Kınre Kongar'a kitabından bir şeyler söylediğim zaman, "Türk sinemasından bir insan bunlan okuyor mu" anlamında, bana şaşkınlıkla baktı. Gerçekten çok okumayan da var. Çünkü Türk sineması resmi müziği, felsefeyi, ekonomiyi, sosyolojiyi bilmiyor ama yeni yeni arkadaşlar var. Onlar bir dürtu olacak. • Sinemacıların siyaset deyince belediye başkanlığını tercih etme nedenleri şu meşhur "belediye rüsumundan" mı kaynaklanıyor acaba? • Belediye başkanları her zaman halkla ilişki içinde. Türk sineması da öyle. • Biraz da bu konuda Fatma Girik'in öncii olması sizleri etkilemiş olabilir mi? • Şimdi Fatma Hanım o kadar halktan bir insandır ki Anadolu'ya giderdik o kahvelere girer daha o zamanlar bile ne yapılabilir, onları konuşurdu. Son derece başarıh da... Baykal'ın yanında olması hariç tabii. (Gülüyor) • Bu kadar süre içerisinde doktorluk yapmama nedeniniz ne idi? Belki de bu "Doktorlar" dizisiyle uzmanlığınızı tamamladınız? rarınıza bağlı bir şey değil. Partinin karar mekanizması var, sizin ne olacağınızı onlar tayin edecek. 30 yıllık sinema hayatım içinde dönemin tüm hükümet başkanlarına hatta devlet başkanlarına çıktık. Hep nasihat aldık. "Polis Vazife ve Selâhiyel Kanunu" gereğince bir bar, bir pavyon nasıl denetleniyorsa, sinema da o kanunla denetleniyordu; barı pavyonu kınamıyorum; ama sinema bir halk sanatıdır, iletişim aracıdır. ANAP bizi bu utançtan kurtarıp, kanunumuzu çıkardı. Kiiltiir Bakanlığı aşağı yukarı 4050 filme, 250 milyon liralık bir yardım yaptı. Bu aslında Türk sinemasının canlanmasına yaradığı gibi bir şeyi fark ettirdi, o da Türk sinemasının buzdolabı diğer sanayi kolları gibi sanayileşmesi lazım, o nedenle dışa açılmayı ve sanayileşmeyi aklına getirmemiş, yalnız kendi seyircisinin bileti ile yaptığı işi finanse eden bir sinema olarak kalmış, bu yeni kanuniar çerçevesinde Türk sinemasının sanayileşmesi ve geleceği düşünmesi gerekiyor. Bütün bunlar bir sinemacı olarak ANAP'a karşı bir şükran borcumu dile getiriyor. Bana bir el uzatmış, benim de ona el uzatmam çok normal. Aynca ANAP'ın ekonomi politikası gereği, ilk kez Özal'la Batı'ya açılınmış. DYP'ye gelince; onlann birkaç paneline gittim, televizyon, Türk sineması, Gençlik ve Türk Kültürü admaydı. Şimdi en akıllı cevapları yine Demirel söyledi; ama çevresindeki kadro ile DYP bir yere varamaz. Çünkü üniversitede de lisede de aynı şeyleri dinledim. SHP'nin halini de hep beraber görüyoruz. • Sizin Ecevil'e sempatiniz vardı. • Ecevit'i kişi olarak ve şair olarak çok severim. Son derece dürüst bir polilikacıdır, üstelik de gazeteci yanı var. Biz sanatçılar gaietecilere saygı duyarız. DSP de SHP gibi gü• Yok hayır; bu "Doktorlar" dizisi, benim sanat hayatımda son derece üzücü olarak gelişti; televizyon kurumu uygar olması gerekirken ilişkilerimiz uygar gelişmedi. Televizyonun bütün sanatçılara karşı gösterdiği tavrı onaylamıyorum. Kerim Aydın Erdem bana "Doktorlar" dizisinin "çok ağır" olduğunu söyledi. "Seyirci araştırması yaptınız mı" diye sordum. "Yapmadık," dedi. Ayrıca sonuç olarak söylediği, bu diziyi dışanya satmam oldu. Bir malı vitrine koymadan nasıl karar verebilir ki? Şimdi bütün teknik olanaklarla "Köroglu"nu çekiyorlar. Ben yirmi yıl önce çektiğim Köroğlu'nu göstereceğim. Kerim Aydın Erdem ya da televizyonun kanısı her şeyi kendi içlerinde halledip, Türk sinemasını dışlamak. Bu son derce mantıksız bir şey. Türk sinemasmda 30 yıldır, 50 yıldır birikimleri olan insanlar var. Bu kadar emeği, iyi niyeti reddeden kurumu anlayamıyorum. 12
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear