Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
rum. "Yüzde on" söylentileri, kara mizah gibi geliyor artık. 27 Mayıs sabahı genç subaylar çağırdığı zaman, Sellm Sarper tutuklanacağını ya da bakan olacağını düşünüyor. Gerçekten bakan oluyor. O dönemi yakından yaşadım, bir gUn yazarım belki. Sarper, kuşkusuz parlak bir diplomat, ancak bakanlığı döneminde parlak bir sınav verdiği söylcnıniyor. Londra Büyükelçisi Feridun Ccmal Erkin, tnönü'nün çağrısı ıle Türkiye'ye geldi, Abaııt Golü kıyısında bir tatilden, elçi değil bakaıı olarak döndü Ankara'ya. Sovyetler'le ilişkilerimizin ısınnıası, onun bakanlığında gerçekleşti. Dışişleri Bakanı Gromiko'nun, Podgorni'nin ülkemize gelişleri ile buzlar çözüldü giderek. Sonra Çağlayangil dönemi başlıyor. Parlak, görkemli bir dönem. Yoğun bir trafik, durmadan bir ycre uçan bir bakan, ülkemize gelen yabancılar, ycmckler, resmi kabullcr, Firuzende Çaglayangil'in zarifliği, şıklıği, dcrkcn 12 Mart! Krim Hiikümeli'nde öncc Osman Olcay, sonra Haluk Bayülken bakan olclu. Söyleşiler, CHPMSP Koalisyonu'na yöneliyor, Turun Güneş parlıyor belleklerde. Salonlar, koridorlar, Kandıralı seçıncnlerle doluyor Dışişleri'nde. Güneş, protokolü altüst ediyor; ama parıltısına diyecek yok. 1972 yılında CHP yeniden iktidarda. Profesör Giindüz ökçün Dışişleri Bakanr. Bakanlığa politikayı soktu; ama rahat bir bakanlık yaptı mı bilmem? Koridorlar çok dalgalandı o dönem. Orta kuşak diplomatlar hâlâ konuşuyor. Derken "Üçlü Koalisyon", Hayreltin Erkmen Dışişlcri Bakanı. Iç politikada kanlı tırmanışlar, dış politikada notamlar kalkıyor ve 12 Kylül! llter I'iirkmen Dışişleri Bakanı, o da parlak bir diplomat. Bir ara rcjimi yumuşak bir politikayla aşmak isiiyor; ama kolay değil. Yoğun trafiğe karşın dünyaya giderek kapanıyoruz. Vahil Halefoglu ya da Mesul Yılmaz döneminde açıldığımız söylenebilir nıi? Başkent söyleşilerinde bu soru yanıtlanamıyor. Dış politikada bakanhğın konunıu bile tartışılıyor. Başbakan Özal'ın demeçleri, sözlüğü, üzüntüyle karşılanıyor. "Diplomatik sözliik" hayli değişti; küfürler, arabesk deyimlerle dünyaya yeni bir dille sesleniyor Sayın özal. Başkent çcvreleri onu hiç diplomatik bulmuyorlar. Oysa kimi kişilcr, Mcsut Yılmaz'ın başbakanlık şansını bile diplomatik sözlcrlc değerlendiriyorlar. Tarihimizde Dışişleri'nden başbakanlığa yönelen devlet adamları var; ama Mesut Yılmaz'ın koşulları daha değişik değil mi, diye soruyorlar. tyi bir Dışişleri Bakanı olmak da çok önemli değil mi, diye soruyorlar. Başbakan olursa, dış politika sorunlarına gerçek açısından bakacak bir deney ve birikimi var, diye umutlanıyorlar. Varsayımlarla politika üretmek de yorum yapmak da kolay değil, diye ekliyorlar. Bir de eşlerden söz ediliyor. Berna Yılmaz, nasıl bir başbakan eşi olur acaba, diyorlar. Dışişleri'nin 1 nolu kadını olmayı hiç vurgulamadığını, güzelliği ve şıklıği ile yetindiğini söylüyorlar. Protokol görevlerini bile çok sınırlamasını hafifçe eleştiriyorlar. Sonra da sonuca varıyorlar. Semra Özal'dan çok değişik bir başbakan eşi olur kuşkusuz. Scmra özal'a benzemenin çok kolay olmadığını söylüyor başkentliler. Bayan lnonii'yü, Naımiye Uemirel'i, Kâmilc Erim'i, Gevher TalO'yu ya da Bayan Ulusu'yu düşününce, böyle bir benzerlik kurmak kolay değil. Polilikada kocasını çok etkileyen Rahşan Ecevit'in de Semra özal gibi fantezileri olmadığı belirtiliyor. Başkent çevreleri bir gerçeği daha vurguluyor söyleşilerinde. Ülkemiz kısır bir döngu yaşıyor. tyi bir politikacı, iyi bir devlet adamı da onlara eşlik edecck kadınlar da ürctemiyor. Bu da bir eğitim sorunu, diyorlar. Eğitim diploma değil, diye ekliyorlar. U Kuşcenneti'nde bir ufuk turu Refik Durbaş "Bir göl bu karanlıklarda, Sükuta kendini mercan Bir kadeh gibi sunmada Zamanın aralığından..." Kuşcenneti Milll Parkı'na her yıl 244 türden 3 mılyon doidymda kuş gelir. 1938 nisanında Prof. Dr. Curt Kossvvig ve eşi Leonore Kossvvig tarafından keşfedılen zcnyııı üalık ve tjıtkı türlerine rastlanıyor. "Kuş Gölü'nde de kuşları buraya çeken ana faktör, besin. yuva malzemesinin bolluflu, durgun göl sularının sağladığı güven ve sessizlik... A hıtıet Hamdi Tanpınar'ın sözünü ettıği göl, Kuş Gölii olsa gerek. Tepeli dalgıçların, yumurta piçlerinin, balabanların, Kaşıkçıkuşlarının, çumurcunların, pas rengi ördeklerin, sukılavuzlarının, sakarmekelerin, kolyeli kumruların, kulaklı baykuşların, benekli sinekkapanların, nar bulbüllerinin, saz delicelerinin gölü... Tepeli gugukların, kukumavların, yalı çapkınlannın gölü... Kuşcenneti, Kuş Gölü'nün kıyısında, 64 hektarlık yüzölçUmüyle milli parklarımızın en küçüğü. Kapıdan girer girmez bir katırtırnağı kokusu karşılıyor sizi. Yalıçapkınlarının seslerine kulak vermezseniz kokudan bayılabilirsiniz de... tdare binasının içinde bir küçük kuş müzesi. Kuşcenneti'nde yaşamış ve yaşayan kuşların içi doldurulmuş maketleri. Turnalar, devckuşları, kartallar, atmacalar. Şu anda cennette yaşayanlar, daha önce yaşayanlar, nesli tükenenler... Kuş Gölü'nde çıkan balıklar: Sazan, yayın, karabalık, kızılgöz... Cam kavanozlarda sudan henüz çıkmışlar gibi. Müzeden çıkıp kuleye yürüyorsunuz. Bir kukumav, Yavaş konuşun diyor, kuşları ürkUtursünüz. Kuş meraklısı turistler konuşmayıp işaretleşiyorlar sanki. Tuhaf. 6. Ana Jet Üssü'ndcn kalkan uçakların gürUUUsUnden ürkmeyen kuşlar, insan sesinden UrkUyorlar. Bandırma'da bir söz var: "Her yere dolu ya gar, Bandırma'ya deli yağar." Jetlerin gUrUltüsU insanları deli etmiş, kuşların vay haline. Kulenin mazgalından kuş gözleniyor. Objektifini iyi ayarlayabilirsen fotoğraf da çekebilirsin. Aman kuşlar uyanmasın. Guguk kuşu anlatıyor: "Ben kuluçkaya yatmam, yumurtalanmı başka bir kuşun yuvasına bırakırım. Yumurtayı hangi kuşun yuvasına bırakacaksam o kuşun yumurtası büyüklügünde ve deseninde bir yumurta yaparım. Bunu nasıl yaptıgımı doğrusu ben de pek bilmiyorum. Sonra bu yumurtayı o kuş yokken yuvasına bırakırım. Hiçbir şeyin farkında olmayan kuş, kendi yavrularının yumurtalarına göslerdigi 6/eni benim bıraktıgım yumurlaya da goslerir. Benim yumurlamı da btsler. Bazen şaşırdıgım olur. Bir küçük kuşun yavrusu yanında benim kocaman yavrum yumurtadan çıkınca siz göriin arlık o kuşun halini.' Kuşlar uyanmasın dedik, ya gelişimizden guguk kuşunun hilesi anlaşılırsa... Bu yüzden kulenin çevresinde dolaşıp ağaçların arasına gircmiyorsunuz. Şimdi de göl kıyısında bir tur atalım. Oldukça sessiz çalışan bir sandalla göle açılıyorsunuz. Aslında böyle bir gezi de yasak. Her isteyen gidcmiyor. Aman, kuşları ürkütmeyelim... Çevrenizi söğütler, papirtlsler sarmış. Gövdesi suda kaybolmuş bir dalın ucunda bir gece balıkçılı gündüz uykusunda. tki kaşıkçıkuşu iki yaka arasında mekik dokuyor. Suyun yüzü subitleri ile dolu. Kuş avı yasak, ama balık avlanabiliyor. Çulhakuşu anlatıyor: "Kuş Cenneti'nde yuva kuran kuşlann en kiiVÜgüyiim. Yuvamı su üzerinde sallanan bir sögül dalına biiyiik bir beceriyle kurarım. Dalın ucuna ince ol lifleri vc sögüt pamukları ile her yanı kapalı, sadece kendimin girip eıkabilecegiıtı bir deliği bulunan yuvayı örerek yaparım. Sizde bir söz vardır: 'Yuvayı dişi kuş yapar.' Bu, biraz yalan. Çünkü bu yuva yapımına eşimi hiç karıştırmam, evin erkegi olarak yalnı/ca ben yaparım. Kaç gün mü siirer bu yuvanın yapımı: Taş çatlasa üç dört gün." Elbette bütün kuşlar çulhakuşu gibi becerikli değil. Pelikanlann yuvasını örneğin, Kuş Cenneli Milli Parkı görevlileri yapmışlar. Doğrusu böyle bir yuvayı da kuşlann yapması olanaksız. Kazıklar üzerinde tahtalar. Çık Uzerine masatenisi maçı yap. öyle sahiplenmişler ki pelikanlar yuvalarına, bir başka kuş gelse cloku/ıı onu birden saldırıp kuşu yuvaya konduğuna pişman ediyorlar. Zaten ne gölden, ne karadan ulaşmak mümkün değil yuvalarına pelikanlann... Gönül diyor ki, at bir masa söğütlerin gölgesine. Üzerinde beyaz örtü olmasa da olur. Çayın kokusu karışsın katırtırnaklarının kokusuna. Güneş batarken gölün sarı sularında kulağını ver an kuşlannın, kılıçgagaların, bıldırcınların sesine... Bir yalıçapkını konsa masanın Uzerine. "Ben" dese, "Nerede bir güzel görsem fır dönerim çevresinde. Bu yüzden adım çıkmıştır yalıçapkınına." Bir sen anlatsan, bir yalı çapkını... Evet, mevsimler gelecek, mevsimler geçecek. Nisan mayıs haziran temmuz eylül ekim. Ne diyordu Tanpınar: Başında bu mucizenin, Sesler, kokular ve renkler Edebiyat kadar derin Bir anın vadini bekler. " Sesler, kokular ve renklerle gerçekten cenneti kuşlann... "Bir anın vadini bekler" gibi gerçek cenneti... Zamanın aralığında değil, bir mucize gibi, içinde... D