23 Kasım 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

G Ü N L Ü K Salâh Birsel Şiir atları lir beş yüz liralığın (numarası C 65086255) lzmir Saat Kulesi'ni4östcren yüzüne birileri şunu yazmış: Bu paranın iki dakika sonra arkasını çevir. Arkasına bakıyorsunuz: Aptal, iki dakika oldu mu? Kâğıt paralar üzfcrine ibadullahın yazdığı yazılar için birkaç fış çıkardığımı bildiğimden, onları bulmak için tiim dağarcığımı altüst ettim. Yok, yok. Yirmi yaşımdan beri okuduklarıından, gördüklerimden bir sürü fiş çıkarmış, bir sürü not tutmuşumdur. Bunların kimileri defterlerde, kimileri de zarflardadır. Ama işte böyle, onlardan birini aradığım vakit yürümezden yük tutmak zorunda kahyorum. Bu not alma işi Goncourt Kardeşler'le başlamıştır. Ama Andre Billy, onlardan çok önce, Balzac'ın buna el atüğını yazar. Balzac'ın havadarlanndan Auguste Fessart da onun için şöyle dermiş: Mösyö de Balzac'la konuşmak çok güç bir işti. Düşüncelerinizi bir bir saptar, işine gelenleri de cebinden çıkardığı bir not defterine kayırırdı. Ürünün azhğına ya da çokluğuna göre buna, sonradan yayığa vurmak üzere "bal almak" ya da "ambara yığmak" adını verirdi. Yeni bir sözcüğe rastlayınca da kahkahaları basardı. Gerçekte Balzac ateş yağdıran kahkahalarını hiçbir kimseden, hiçbir olaydan esirgemez. Balzac'a ölüm getiren hastahk sırasında Hugo, 19 Ağustos 1850 günü kendisini yoklamaya geldiğindc, onun yine çevresine gülücükler dağıttığını görmüştür. Ne ki, son günlerde bedeni boyuna su topluyordur bu gulücükler yerini, derin düşüncelere bırakır. Çünkü hastahk bir türlü geçmek bilmiyordur. Doktorlar, ilkin peritonit tanısı koydukları hastalığa artık ne ad vereceklerini kestiremiyorlardı. Bu yetmiyormuş gibi, ağustosun bejinde romancımız ayağını bir yere toslar. Açılan yaradan bedenindeki bütün su dışarı akar. Doktorlar irinleşen yarayı temizleyip sararlarsa da hiçbir sonuç alınmaz. 10 gün sonra yara kırmızı, kuru ve ateşli bir döneme girer. Yani kangren cenapları yarayı yurt edinmiştir. Hugo, onu son akşam yine yoklar. Yüzü siyah denilccek kadar mordur. Sakalı çalı süpürgesidir. Kırçıl saçlarının kısa kesildiği görülüyordur. Gözleri bir noktaya dikijidir. Hugo, onu profilden görmüş ve Fransa imparatoruna benzetmiştir. Balzac'ın ttlümü üzerinc yazılanlar beni, her vakit etkilemiştir. Andree Billy o son gece için şunu söyler: On bir buçukta her şey bitti. Yapıtıyla yıpranan, tükenen ve de içindeki şeytanın eliyİe bıçaklanan Balzac ölmüştü. Maskını alma işinde de kalbe acı veren bir yan vardır. Işi kotarmaya gelenler şarmaşaşktn olmuşlardır. Yüz, bir gün içinde baştan başa değişmiştir. Burun yana yatmış, yanağa yapışmıştır. B 13 Mayıs 1987 kokan evlerde bin bir anının kıpraştığı nu bükük bir dağ lalesi. Bir başka deyişle, bu öykülere boyuna mur yağıyor. Ara sıra seyrelen sonra da dominantı ile indircn bir yağmur. Bir üzünç. boyyağtüm ince Güngör'e göre felekevi yani dünya da kıyaınet gibi yağan bir yağmurdur. • Miller (Mishima'nın Olümü Üzerine Düşünceler): Insanın zaman zaman kendine dünya denilen o deli pirî sözcüğün ne anlam taşıdığını sorası geliyor. 10 Haziran 1987 ŞlİR ATI. Üçüncü kitap. Bir stlru şiir ki beni şenliğe, şadımanhğa uçurdu. Enis Batur'un Tanpınar üzerine denemesini de çok sevdim. Hele Tanpınar'ın şiir s>erüvenini iki babanın (Paul Valery ile Yahya Kemal) iğdiş ettiğini, şiirlerine sinen tutukluğun altında bu iki maryacının ezici varlığının yattığını söylemesi çok hoşuma gitti. Nedir, cendereye sokuhıp sıkılmasına Tanpınar'ın boyun eğmesi, yalnız Valery ile Beyatlı'nın büyüklüğünden değil, kendisinin de inanılmaz küçüklüğünden gelmektedir. Bin yemin ederim, onun "Bütün Yaz", "Bursada Zaman", "Bendedir Korkusu", "Bir Gün tcadiyede", "Ne tçindeyim Z^manın", "Bir Gül Bu Karanlıklarda" olmak üzere sadcce altı şiiri vardır. Bunlara "Hatırlama" ile "Gezinti"yi katarsak, yüzü yerden kalkmış şiirlerinin sayısını sekize çıkarmış oluruz, ama ne gerek! Tanpınar'da duygu yoktur, duygusallık vardır. Ustalık denilen göz^ sürmeli madamango ise aralık aralık boy gösterir. Yani dizeleri oturaklı ve ateşli değildir. Sözcüklerine söz geçiremediği için de onları daha sonraki dizelere taşırmaktan kurtulamaz. Gcrçi, Vural Bahadır Bayrıl, Seyhan Erözçelik gibi şimdilerin şairleri de çokluk dizeleri yarıda kesmek, dizelerarası turnuvalarda sözcüklere pinkpong oynatmak gibi perendebazlıklara uzanıyorlar, ama bunu aslan yürüyüşüyle yapıyorlar. Diyeceğim bu konuda en genç şairler bile ondan ileri papazdır. Hulki Aktunç: gece zalen bütün camlar o camdaki kız Babaya hayırlı işler. Nuray Başar. Avni Renan. Bir başka yüz iiralıkta ise büyuk bir hesap yapılmış. Bir milyondan beş yüz bin çıkarılmış, böylece geriye beş ytlz bin lira kalacağı anlaşılmış. C 03048996 numaralı bir beş binlik de yi ne hesap işinde kullanılmış. Bir kooperatiften 71.000 çekilmiş, ama ev parası 80.000 liraymış. Nedir, en çok hoşunıa giden yazı D 14798185 numaralı onlukta oldu: Bıktım şu tebeşir parasından. 10/B 73792612 numaralı bir başka onluk ise bir er türküsü çığırıyor: Bcn askere giderken Çantamı bağlar mısın? Ayrılık treni diidük çalarken Pcşimden aglar mısın? . 16 Mayıs 1987 U Ü N E Ş Gazetesi "Genç Sanatçılar Şiir ö d ü l ü " yargıcılar kurulu. Dört kurul üyesi, ayrı ayrı şiirlcr için kullandı oylarını. Sonunda Hilmi Yavuz'un birincisi, benim de üçüncünı Tlırgay Nar, kaptı birinciliği. Tomris Uyar'ın birincisi Handc Kökten de üçüncü geldi. Benim birincim Cevat Akkanat'ın "Kiiffarane Sonnet"sine kimse yüz veımedi. Dahası, adının anılmasına bile yanaşnıadılar. Oysa Akkanat'ın şiiri usta elinden çıkmış bir yaratıydı. Biçimi de, içeriği de kartal kanadıydı. Gerçi zaman /aman kimi çeırefil dc\M«.'r. şiiri ağırlaştırıyordu, ama şiirin bütününü etkilemiyordu: hemen hemen gelin işte son dedimdi de başlar kesilir el ayak yol ayak bel ayak kesilir dedimdi dc yoluna aç hadi durma yürıi uzatma dedimdi de Kaç gel sürü saçlarını gel dedimdi de kaç dil eskittim. Benim ikincilik biçtiğim B. Mesut Ertuğay'ın "Hep O Panayır" şiiri de tek bir oy toplayamadı. Doğrusu bu durumlar beni artık sıkıyor. Şimdiye değin katildığım kurullarda tüm üyelerin tek bir şiir üzerinde birleştiğini görmedim, ama herkes bu durumu olağan buluyor. "Insanlar çeşit çeşit olduğuna göre yargılar da değişik olacak" diyorlar. Bencesi; okurların, değer biçenlerin dışında belli bir değeri vardır şiirin. Insanlar ona kendi kafalanna, kendi soluklarına göre ya yaklaşır ya uzak düşcr. Pek iyi, gerçek nasıl ortaya çıkacak? Nasıl? Çünkü tüm büyüklerimiz kendi yargılarıyla artistik patinaj yaptıklarını sanıyorlar. Başkalannın yargılarına ise yalama buz gözüyle bakıyorlar. 7 Ağustos 1987 AdamSanat'ın ağustos sayısında Rcl'ik Durbaş'ın bir şiiri: Kendi Gelsin. Sokakları yeni yıkanmış, evlerine yeni badana çekilmiş, ağaçları handelyalarla süprülmüş bir kentten fışkıran, tozsuz, pasaksız ve lekesiz bir şiir. Çin'in Ming Çağı (13681644) yazarlarından Wang Li'nin, Huaşan dağına tırmanırken karşılaştığı kırmızı ve beyaz kuartzlı derenin suyıı gibi temiz ve şekerli: Her tnemesinde bin acı asılı kendi gelsin acılarla emzirmedin mi gençliğini kendi gelsin ne zambaklar açtın geceleri, gelincikler kendi gelsin kırlangıçlar kırlangıçlar gündüzleri kendi gelsin aynı değil mi dili acının da aşkın da kendi gelsin Hiç yokmıış bir yalnızlığa yazılsın önce sonra gelsin. 15 Mayıs 1987 Râğıt paraların üstündeki yazılarla ilgili fişlerimi buldum. Bir yüz İiralıkta şu yazılı: 21 Kasım 1986, Çetin'in Manisa'ya gittiği gün. Bana vermişti. A 14541627 numaralı bir yüzlükteyse şunlar var: 20 Mayıs 1987 Necati Güngör'ün Hayatımın Yedi Hikâyesi'ni hüüüp, bir solukta içime çektikten sonra son kitabı, Unutulmaz Bir Kadın Resmi'ne el attım. (iüngftr'ün kişileri, büyük aşkların can ve bedeııi. ömür harmanına, gün 24 saat, sevi ateşi salan ve de zehirli ve hayın bir rüzgârla eriyen insanlar. Çoğu, hafif küf ya da kekik 15
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear