24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Ç ekoslovak yazar Milan Kundera'nm "Varolmamn Dayanılmaz Hafifliği" adlı romanı dilimize çevrileli üç ay olmasma karştn, art arda 5 baskı yaptı. Kimilerine göre, yazarının sosyalist bir ülkenin muhalif bir yazarı olması, roınanm siyasal göndermeler içermesi dolayısıyla; kimilerine göre de çağdaş romamn yetkin bir örneği olması dolayısıyla "Varolmamn Dayanılmaz Hafifliği" ülkemizde en çok satanlar listesinde doruğa tırmandt. Roman, okurlar arasında siyaseti de içeren çok yönlü tartışmalarm odak noktası oldu. Bebek'te, gençlerin sıkça uğradığı bir yerde, yanımızdaki masada oturan iki genç kızdan birinin öbürüne, romamn iki kadın kişisinden söz ederken "Hadi, sen Sabina oL, ben de Vereza" dediğini anımsamamak elde değil. Ama kimi yaklaşımlarda da Kundera'nm nerdeyse "siyasal bir suçlu" gibi yargüanışını unutmak da elde değil. Neresinden bakarsak bakalım, hiç değilse çeviri yazmı alanında "Varolmamn Dayanılmaz HaflfliğV'nin Türkiye'de yılm olayı olduğunu söyleyebiliriz. Burada, Amerikalı romancı Philip Roth'un iki yıl önce yapıt îngiliz dilinde yayımlandığında Kundera'yla yaptığı bir söyleşiden bölümler sunuyoruz. "Sunday Tlmes"ta yer alan söyleşinin Milan Kundera'yı okurlara biraz daha tanıtacağına inanıyoruz. C.Ü. "Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği" ülkemizde çeviri yazın alanında "yılın olayı" oldu. Romamn yazarı Milan Kundera, çok "özel" bir konuyu, Batıda ve Doğuda özel yaşama müdahale, mahremiyetin yok edilişi sorununu Amerikalı romancı Philip Rothu anlatıyor. Birv'oklurı gibi, "ozel yaşaın" diyc bir şcyin hâlâ var olduguna inanıyor musunuz? KUNDERAÖzel yaşam, her zaman var olmuştur. Hatta modeın insanın kendi ozelliği kıldığı daha da değerli bir şey vardır: Mahrcmiyel. Mahıeııııyet, soıı 400 yıl ıçıtıde Avrupa'nın, özellıklc de romantizmin bir yaratısıdır; insanın kişisel gizi, değerli, dokunulmaz bir şey, insaııın ö/.gunlüğünun tcmelidir mahremiyet. Tıpkı Avrupalıyı Avrupalı yapan mü7ik, roman, dcmokrasi gibi mahremiyet de Avrupa'nın en buyuk başarılarından biridir. Yapıllarıııı/da iıısanlaı ınalıreır.iyel hakkını inaCla savıınmak zorunda kalıyorlar. tlk romanınız "Şaka", mahremiyele miidahaleyle başlar. Genç kahramanını/ sevgilisine bir kartposlal, özel bir kajlpostal gönderir. Kartposlal, yetkililcrce açılıp okıınıır ve bu da genç kahramanım/jn sonunun ba.şlaııgıcı olılr. Yeni romanınızda (Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği) Jan Prochaıka adlı bir yazarla ilgili bir öykii var. Prochazka, /aman /aman bir iiniversite profesörüyle bıılıışııyor, onunla gevezelik ecliyor, siyasetten koııuşuyor. Yıl 1968. Bu içlen konıışınalarının gizli polis tarafından gi/lice kaydedilehileıeği ikisiniıı aklının ııcundaıı bilc gecıniyor. İki yıl sonra, rejiın Prochaıka'yı yok etmeye karar verdiğinde. ses alına aygıtınca saplanan bu yureklen konuşmalar çarpıtılarak yeniden dıı/enleniyor ve radyodan yayıınlanıyor. Gerçek bir olaya ını dayaıııyor anlallıgınız öyku? KUNDERAElbette. Procha/ka tanıdığım, sevdiğim bir insandı. Kitabımda yer alan onunla ilgili bölıım, olmuş bir dosta göndetilmiş kuçuk biı selamdır. Kcndısine yöncltilen bütün saldırılara karşın ayakta kalmayı beceren olağanüstü güçlıı bir insandı Prochazka. Ama ö/el konuşmalarının kanıuoyu önunde yayımlanması yıktı onu. O kadar korkıınç şeyler ıııi söylcıııişti? KUNDERAHayır. Ben söylediklerinin hiçbirine ^a^ırmamı^tım. Ama özel yaşam iic kamu yaşamı arasında bir sınır vardır. Denilebilir ki, cezası/ aşılamayacak buyülü bir sınır. Böyle bir sııımıı var olınadığım ve b' iu Mahremiyet ve devlet sanın kanıusal ve özel yaşamında aynı kişi olması gerektiğini ancak ikiyuzlü biri söyleyebilir. Hem kamusal hem de özel yaşamında aynı olan bir kimse, canavarın teki olurdu. özel yaşamında doğallıktan, kanıusal yaşamında ise sorumluluktan yoksun oluıdu. Sözgeliıni, aramızda özel olarak konuşurkcn, salakca bir iş yapmış olan bir arkadaşın aptalın teki olduğunu, kulaklarının kesilmesi, bacaklarından asılması ve ağzına bir l'aıe tıkılması geıektiğini söyleyebilirim. Ama aynı sö?ler radyodan ciddi bir sesle yayımlanırsa, hepimiz bu tur şakaları ciddi bir ses tonuyla yaparız zaten savunulamaz bir şey olur bu. Ama söz konusu olan, yalnızea Proeha/ka'nın bir ikiyü/lü olduğunu kanıtlanıak amacıyla polisin gelişiguzel konuşnıaları carpıtarak biıleştiımesi, sonra da radyodan yayımlaması, böylece ProchazKUNDERAModern dünyanm evrımı, mahremiyete her yerde düşmandır. Komünist rejitnlerin olduğu ülkelerde bir avantaj sö7 konusu: Neyin iyi, neyin kötu olduğunu açık seçik gorebiliyoruz. Eğer polis sizin ozel konuşmalannızı baııda kaydediyorsa, herkes bunun kötü bir şey olduğunu bilir. Ama ltalya'da bir fotoğrafçı gelip de cocuğu öldurulrnuş bir kadının yuzundeki anlatımı ya da boğulan bir adamın acısını lotoğrat'ladı mı, buna mahremiyete tecavü7 demeyiz de, basın o/gurlüğu adını veririz. Fotoğraf bize çok şey ka^andırmış, ama mahıenıiyetimizi tehlikeye duşurınuştur. Dostum fotoğrafcı Aaron Manheimer, bir siıre Avrupa'nın buyuk aktorlerinden birinin adını vermeyeceğim yanından ayrılmadı, adamın son günlerinde sürekli t'otoğraflarını çektı. So/ünu etıiğim oyııncu çok yaşlı ve hastaydı. Aaron fotoğraflarını çekerkeıı, aktor gulumseyerek »öyle demiştı ona: "Bak, ama bu fologratiar yayımlanmayacak, aramı/da kalacak." Büyıık bir aktörıın son fotoğraliarını çekip de, adam yayımlaıımasını islcnıedi dıye o t'otoğrafları satmayacak bir t'otoğrafçı düşunebilir misiniz? Ama Aaron'un o fotoğranarı hiçbir zaman yayımlamayacağını biliyoıum. Modeın gazetecilik dunyasında boyle bir tutum olağandışıdır. Aına bir romancı mahrcmiycli avıga vıırıır her zaman, hem de kimsenin iznini almadan. Mahremiyeltir i>i rnmancının. Siz de bir bakıına mahremiyetin fotografcısı degil misiniz? ka'nın dostları ve siyasal yandaşları hakkında ucu7, karalayıcı dedikodıı yaptığını ortaya koynıaM değildi. Çok daha deıin biı şeydi sö/. konusu olan. Radyodan yayımlanan konuşmalarla söylcnınek ıslcnen şuydu: Sevgilı Bay Prochazka, konuştuğunu/ her şey teybc alındı, yaptığını/ her şeyin fotoğrafı çekildi; özel yaşamınız ortadan kalktı artık! özel yaşamı yok olan bir adam her şeyini yitirmiş demektir. Tam biı aşağılannıayla yü7 yıı/e bulur kendini. Yatak odasında karısını operken ya da helada işerkeıı bıle gi/.li göz tarafından gözetlenmektedir. Bu durumdaki bir ınsana ancak ölmek kalmıştır. Ve nitekim Procha/ka öldu. Peki, sizce özel yaşam ya da mahremiyel, Batıda daha mı a/ tehdil nllında? KUNDERAHaklısınız. Avrupa romaııının butun bir tarihi, gızlerin yavaş yavaş açığa çıkarılmasıdıı: Bir iıısan ııasıl davranıı, ueden öyle davıanır, özel yaşamında ne düşünur, ne hisseder. Büyük romanların her zaman sarsıcı olmasının nedeni budıır. Buyuk romanlar, ınsanlarm kendi yaşamlarıyla ilgili olarak bilmek ya da işitmek istemedikleri şeyleri açığa vurmuştur. Joyce'un "Ulysses" romanında bızi sarsnıasmın biricik nedeni, son derece sıradan bir yaşamı ve basit bir ııısanm beyninin, ellerinin ve göbeğinin yapabileceği her şeyi, gözlerinin görebileceği, kulaklarının işitebileceği her şeyi gözler önüne sermesidir. Joy ce'ta okuduğumuz her şey açık, yadsınamaz ve sıradandır, ama buna karşın dayanılmaz, sarsıcı bir şey vardır onda, çünku hepimiz hayatı gerçekten algılamadan yaşarız, daha olup biterken unuturıi7 hayatı ve ondan söz edeceğimiz 7aman da kendiliğinden sansür edeıiz. Kretnlin'deki hiçbir san.sur, içimizde saklı du raıı sansuı kadaı şiddetli değildir. Tamameıı haklısınız: Roman, gizlerın örtüsünü kaldırırken, hiçbir sansure boyun eğmemelı, ölmekte olan bir adama yoneltilmiş bir fotoğraf nuıkiııcsi kadaı acımasız olmahdu. Ama biı IOnıancı ile bir fotoğrafcı arasında buvuk biı fark \aıdıı; Aııııa Kaıeniııa da, Eınııu Bo\aı\ de, Bloom da uydurıılmuş kişilcrdıı. Biı >a zarın mahremıyeıı incelemesı, yalnı/ca bir go/lem ürunu değil, oncelikle bir duşgücu urunudur. Bu yu/den, hiçbir geıçek Madjıııe Bo vary, Flauberl'ın Madame Bovaıy'siyle kıyasIanamaz. Ikıııcı bir tark da ahlaksal larktır. Flaubert'in, romanında, Rouen'daki bir konışıısuınm hayatıııı, geıçekten yaşayan bu Madame Bovary'nın hayatını yazdığını duşunun. IJoşboğa/ın, gamına/ın, nnıhbirin teki, yanına yaklaşılınanıası gereken bıri olur çıkardı Flaubeıt. \a7aı, kendi yaşanımdan esıulenu, ama kendi yaşamına hiç benzemeyen biı şe> yaratır. Yeni ronıanıııı/ı (Varolmanın Dayanılnıa/ Hafifliği) okııyup biliren biri, yasnmaya dcger bir şey var mı diye sorabilir? KUNDERARomanı doğrıı durust okııısani7, işlerin o kadar da kötu olmadığım go rursunuz. "Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği", aşk hakkında bir roman. Romanımüd, aşk, karşı konulmayan bırdcğcr. tkıncısı, guzellik hakkında bir roman "Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği". Romandakı iki kadın, Tereza ve Sabina, guzellığe tutkunlar. Uçuncu değer de, dıışunmek. tçinde bulundıığu duııımdan hiçbiı kurtuluş olmasa bile, insanıiı o durumu anlama, sorgulama, o durum uzerindedüşünnıeolaııağı vardır. Düşunebiten biı insan, yenilgiye uğrasa bile yenilmez. 1 ! Çeviren: CELÂL ÜSTER 19
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear