23 Kasım 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

4 31 Ekim 2011 Pazartesi Kent, kültür ve demokrasi forumu İstanbul’daydı KHK’lere karşı ortak mücadele çağrısı M imarlar Odası’nın 2010 yılında Sinop’ta başlattığı, Hatay ve Van’da sürdürdüğü “Kent, Kültür, Demokrasi” forumunun sonuncusu 1316 Ekim arasında İstanbul’da gerçekleştirildi. Mimarlık, bilim, çevre, sanat, kültür camiasından 400’ü aşkın katılımcı, üç gün boyunca İstanbul’un 8 bin yıllık geçmişinden, afetlere, emekmekan ilişkisinden, yürütülen hukuk mücadelesine kadar kentin gündemindeki bir çok önemli konu masaya yatırıldı. Forumun ana tartışması ise son dönemde kanun hükmünde kararnamelerle gerçekleştirilen yeni düzenlemeler oldu. İTÜ Maçka Kampusu Mustafa Kemal Anfisi’nde gerçekleştirilen oturumların açılışını yapan Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhcu’nun da konuşmasında üzerinde durduğu konu yasal düzenlemelerin kentlerde yaratacağı tahribattı. Muhcu, 12 Eylül Anayasa Referandumu ve 12 Haziran Genel Seçimleri’nden sonra tarihi, doğal, kültürel değerlerin güvencesi olan yasaların ortadan kaldırıldığını, meslek odaları, sivil toplum örgütleri ve kimi kamu kurumlarının bypass edildiğini vurguladı. Son çıkan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile yerel yönetimlerin başta plan yapma olmak üzere bütün yetkilerinin elinden alındığının altını çizen Muhcu belediyelerin ve meslek örgütlerinin bu duruma yeterince tepki göstermemesini eleştirdi. Son çıkan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile yerel yönetimlerin başta plan yapma olmak üzere bütün yetkilerinin elinden alındığının altını çizen Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhcu, belediyelerin ve meslek örgütlerinin bu duruma yeterince tepki göstermemesini eleştirdi Doğan Kuban da kent, kültür ve demokrasi kavramlarını irdeledi. diye konuştu. İstanbul’da kontrolsüz bir büyüme olduğunu belirten Kuban, kentin nüfusunun kesin olarak açıklanamamasını da eleştirdi. İstanbul’un merkezinin çok kısıtlı bir alan olduğunu ifade eden Kuban, “Suriçi bölgesi sadece 1440 hektar. Ben bu alandaki tüm binaları tek tek tespit ettim. Ama bir işe yaramadı. Korunsun dediğimiz tüm yapılar yok oldu. 1970’lere kadar Suriçi, Üsküdar’daki tüm yapılar ahşaptı. Şimdi yüzde 1 bile değil” dedi. 3 günlük forum kapsamında 15 Ekim Cumartesi günü Galatarasay’dan AKM önüne “Kent, Kültür, Demokrasi” yürüyüşü gerçekleştirildi. “Kentimize sahip çıkmak için” sloganı ile yağmur altında gerçekleşen yürüyüşte Türkiye’de cumhuriyet tarihinin en büyük mimarlık, kültür ve doğa yağmasının yaşandığına dikkat çekildi. Muhcu “Yeni düzenleme ile talan süreci ivme kazanacak. Ama herkesin üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi. Mimarlar da dahil olmak üzere meslek örgütleri demokratik tepki konusunda yetersiz kaldı. Yetkileri elinden alınan İBB de Kadıköy de İzmir de aynı tepkisizlik içinde kaldı” diye konuştu. İstanbul’da milyarlarca doların yapı sektörüne aktarıldığını belirterek “Milyarlarca dolar nitelikli insan yaşamı, eşit özgür bir toplumun mekansal organizasyonu için kullanılmıyor” dedi. Forumun tematik sunuşunu yapar Prof. Dr. Ölü toprağı serpilmiş gibi... çirkinleştiremedik 2025 yılında 5 milyar kişinin kentlerde yaşamasının öngörüldüğünü ifade ederek “Büyük kentler zenginlik alameti değil. Çin’in ekonomisi ABD’ye yetişiyor ama yine de fakir bir ülke. Londra ve Paris’i saymazsak Avrupa’nın neresinde büyük ve kalabalık kentler var?” diye sordu. Kuban, dünyadaki çılgın kontrolsüz gelişme açısından İstanbul’un bir paradigma olduğunu söyleyerek “Ancak köklü geçmişi nedeniyle hâlâ özgün bir kent. Hâlâ çirkinleştiremedik, hâlâ güzel bir şehir” İstanbul’u hâlâ “Kent, kültür, demokrasi ve mimarlık politika belgesi” üretmeyi hedefleyen forumun ardından sonuç bildirgesi yayımlandı. Bildirgede “geleceğimizin, darbe ürünü Kanun Hükmünde Kararnamelerle karartılmasına karşı” ortak mücadele çağrısı yapıldı. Bildirgede şu noktalara vurgu yapıldı: H Neoliberal ideolojinin bir söylemi olarak ‘markalaşmak’ kavramıyla ifade edilen aslında, kentlerin simgesel değerlerinin ve alanlarıyla birlikte, kültürümüzün, kimliğimizin yani her şeyimizin metalaştırılması. Egemen olan bu yaklaşım karşısında, bütün dünya coğrafyası ve kentleri artık ciddi tehdit altında. Bunlar kentleşme politikalarına da yansıyor ve bedelini toplumlar ağır bir şekilde ödüyor. H Türkiye’de ise durum daha da vahim. Ülkenin genel konumu, kentsel özellikleri ve taşıdığı değerler nedeniyle küresel sermaye gruplarının ve onların yerli ortaklarının ilgisini çekiyor, bu nedenle de söz konusu değerlere karşı bir tutum sergileniyor; bu da geleceğimize ilişkin kaygıları ve mutsuzluğu artırıyor. H Tüm dünyada kentlerin, yoksulluğun ve ekosistemin geleceğine ilişkin oluşan muhalefet hareketleri, yeni boyutlar kazanıyor ve politik güçleri artıyor. Kuşkusuz Türkiye’de de bir birikim oluşuyor ancak bütünsellik bir türlü sağlanamıyor. H İstanbul’da yaptığımız son forum buluşmasında; geçmişi harmanlayarak var olan BizansOsmanlı kubbe sentezi (Ayasofya, Süleymaniye) ve Topkapı Sarayı’nın Türkiye’de durum vahim Sözün bittiği yerdeyiz topografyaya uygun olarak oluşturduğu ve birçok müdahaleye karşın hâlâ kent simgesini oluşturan en önemli mimari biçim olan Tarihi Yarımada siluetinin de, artık yok olma sürecinde olduğunu üzülerek gözlemlemekteyiz. H İstanbul kent algısına yönelik birçok rant amaçlı müdahalenin en acımasız biçimde sürdüğü son yıllarda; TMMOB Mimarlar Odası’nın sürdürdüğü hukuksal ve demokratik muhalefet yollarının artık tıkandığını; bir anlamda “sözün bittiği yer”de olduğumuzu üzülerek belirtmeliyiz. Bu nedenle Odamızın mesleki ve hukuksal araçlarla geliştirdiği mücadelesinin, politik ve sosyal bir boyuta taşınması zorunluluktur. H Göçlerle başlayan, imarsız gelişmeyle büyüyen, ayrıcalıklı imar alanlarıyla geleceği karartılan, TOKİ aracılığıyla kimliksizleştirilen ve giderek her şeyin metalaştığı bir dünyada dönüşerek kendisi de meta haline gelen İstanbul, yasama süreci atlanarak yapılan düzenlemelerle kamu yönetiminin yeniden yapılandırıldığı bir dönemde, hiçbir denetim istemeyen iktidarlarca, finansal dönüşüm rüzgarlarının aracı haline getirilmiştir, daha da getirilmek istenmektedir. H İstanbul’un hayat kaynakları, Üçüncü Boğaz geçişi ve Karadeniz kıyılarında biçimlenmek istenen yapılaşmalar, İstanbul’un geleceğinin karartılmasındaki son eşikler olarak yatırımcıların gündeminde. Bu tahribata karşı ortak mücadele zorunlu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear