Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Days
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
5 Cumhuriyet ENERJİ G 5 Haziran 2012 29 MMO, ‘Türkiye’nin Enerji Görünümü’ raporunda hükümetin politikalarını inceledi: ‘Bağımlılığa çözüm yok’ Makina Mühendisleri Odası, hükümetin enerji politikalarını incelediği çalışmasında konulan hedeşere ulaşmaktaki zorluklara dikkat çekti. Çalışmada, hedeşerin gerçekleşmesi için cesaret verici gelişmeler bulunmadığı vurgulandı. İklim ÖNGEL Kemal ULUSALER EMO Enerji Çalışma Grubu Üyesi Su üzerine yazı yazmak A akina Mühendisleri Odası (MMO) yayımladığı “Türkiye’nin Enerji Görünümü Raporu”nda, hükümetin enerji sorununun çözümü için “Özelleştirmelerin tamamlanması ve nükleer güç santral yapımına başlanması” gibi hedefler olduğuna dikkat çekildi. Uygulanan özelleştirme politikalarının enerji fiyatlarını ucuzlatmak yerine artırdığı vurgulanan raporda, “Enerjide dışa bağımlılık sorununa çözüm üretilemediği” vurgulandı. TMMOB MMO Enerji Gurubu’nun hazırladığı “Türkiye’nin Enerji Görünümü” başlıklı raporun genişletilmiş ikinci baskısı yayımlandı. Raporda, “Hükümet’in Enerji Politikaları” başlığıyla 16 Eylül 2009 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan ve 20122012 dönemini kapsayan “Orta Vadeli Program”, Yüksek Planlama Kurulu’nun 18 Mayıs 2009 tarihinde yürürlüğe giren “Elektrik Enerji Piyasası ve Arz Güvenliği Strateji Belgesi” ve “2012 Yıllık Program” ele alınarak, hükümetin enerji sorununun çözümü ve geliştirilen bu çözümün sonuçları incelendi. M Hükümetin çözüm önerileri MMO’nun raporuna göre Hükümet enerji sorununun çözümünü “Orta Vadeli Program”da şöyle hedefledi: I Özelleştirmelerin tamamlanması, I Nükleer güç santral yapımına başlanması, I Doğalgaza aşırı bağımlılığı azaltmak üzere yerli ve yenilenebilir kaynaklara hız verilmesi, I Türkiye’nin petrol, doğal gaz, elektrik kaynaklarının uluslararası pazara ulaştırılmasında transit güzergâh ve terminal ülke olması. Hükümet’in programda gösterdiği hedeflere karşılık MMO raporunda şu değerlendirme yapıldı: Fiyatlar ucuzlamadı: Özelleştirmelerin enerji fiyatlarını ucuzlatmadığı, kamu tekellerinin yerine uluslararası sermayeyle bağlantılı yerel tekellerin etkin olmasını sağladığı, en erken 1012 yıl içinde devreye geçebilecek ve yakıt, teknoloji yönlerinden dışa bağımlı nükleer santrallerin enerji sorununu çözmek bir yana dışa bağımlılığı daha da artıracağı açıktır. Hükümetin hazırladığı belgelerde ana hedef enerji sektörünün serbestleştirme adı altında tamamıyla özelleştirilmesidir. Hedeflerde esas olarak piyasa mekanizmalarının nasıl gerçekleştirileceği anlatılmakta, kamu elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesinin hedefleri ortaya konulmaktadır. Hedeflere ulaşmak olanaksız Mevzuatta köklü değişiklik olmalı: Yerli ve yabancı kaynakların kullanımıyla ilgili hedefler ve elektrik üretiminde doğalgazın payının yüzde 30’un altına düşürülmesi hedefleri olumludur. Ancak bu hedefleri gerçekleştirmek yalnızca piyasa mekânizmalarıyla mümkün değildir. Hâlen yürürlükte olan Elektrik Piyasası Mevzuat’ında köklü değişiklikler yapılmadan, bu hedeflere ulaşılması imkânsızdır. Mevcut durumda elektrik üretimi için kaynakların kullanılmasındaki hedefler bir plan dahilinde hareket etmeden gerçekleştirilemeyecektir. Yürürlükteki mevzuat ise planlı yatırım yapmanın önündeki en büyük engeldir. Bağımlılık perçinlenecek: Doğalgaz payının yüzde 30’un altına indirilmesi ve aynı şekilde ithal kömür uygulaması dışa bağımlılığı daha da perçinleyecektir. Yerli linyit ve taş kömürü kaynaklarının 2023 yılına kadar elektrik enerjisi üretimi amacıyla değerlendirilmesi hedefi doğrultusunda bugüne kadar cesaret verici gelişmeler olmamıştır. Bu hedefteki aksama, diğer hedeflerin de gözden geçirilmesini gerektirecektir. Her durumda, kamusal planlama ve denetimin esas alınması ve kamusal üretim tesislerinin de devrede olması şarttır. KP Hükümeti ustalık döneminde kapitalist küreselleşmeye entegrasyonu adım adım tesis etmekte. Her geçen gün bir eksiği tamamlamakta ve biraz daha ilerleme kaydederek, kalan boşlukları doldurmakta. Başbakan’a sorarsanız tarih yazmaktalar. Ancak bir de su üzerine yazdıkları var; insan hakları adına, demokrasi adına, bizatihi bu ülkenin insanlarının geleceği adına… Bu yoldaki son icraatları, “Su Kanunu Tasarısı” olup, pek yakında piyasaya arz edilecek gibi görünüyor. Hal böyle olunca da bu sayıda su üzerine yazı yazmak elzem oldu. Ülke kaynaklarının özel sermayeye aktarılmasında su önemli bir adımdı ve sıra ona da geldi işte. Küresel kapitalizm ilk önemli adımı, 1992’de Dublin Uluslararası Su ve Çevre Konferansı ile atmış, peşinden Dünya Su Forumları gelmişti. Suyun en temel insan hakkı olduğu fikrinden kapitalizm hep uzak durmuş, suyun kıt bir ihtiyaç maddesi olarak “ekonomik mal” olduğu fikrini benimsemiştir. Bu doğrultuda, suyu kamu mülkiyetinden çıkarıp özel mülkiyet alanına sokan bir dönüşümle “arz yönlü su politikaları”ndan “talep yönlü su politikaları”na geçişi dünya gündemine sokmuştur. İngiltere’den başlayıp Arjantin, Bolivya, Meksika ve Filipinler’i içine alan pek çok piyasalaştırma uygulamalarında özellikle düşük gelirli halk kitleleri için tam bir kaos ve kabus ortamı oluşmuştur. Fiyatlar suya ulaşılamayacak düzeye gelmiş olup, özel sektör için karlı olmayan bölgelere suyun ulaştırılmadığı görülmüştür. Bu gerçek, TÜSİAD’ın “Küresel Su Krizine Çözüm Arayışları: Şebeke Suyu Hizmetlerinde Özel Sektörün Katılımı. Dünya Örnekleri Işığında Türkiye İçin Öneriler” adlı raporunda da kabul edilmiş olup; bunun aşılmasının rekabet içinde mümkün olabileceği, ancak su iletim ve dağıtımının doğal tekel olma niteliği taşıması nedeniyle bunun da çok zor olduğunun altı çizilmiştir. Bu durumda kaynaklarını elden çıkaran devlet bir kez daha yardıma çağrılmakta ve sübvansiyonlar dile getirilmektedir. Bütün bu gerçeklere rağmen AKP, entegrasyon yolunda durmak yok yola devam diyerek, “Su Kanunu Tasarısı”nı hazırlamak ve hayata geçirmekle meşgul. Su kaynaklarının özel sektöre aktarılması girişimleri aslında yeni değil. İrili, ufaklı yüzlerce içme suyu firmasından Coca Cola gibi gıda kartellerine kadar, zaten sularımız şirketlere teslim edilmişti. 22 Şubat 2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6172 sayılı Sulama Birlikleri Yasası ile tarımsal alanda atılan adım bir başka endişe verici gelişme olmuştur. Parlamento’da bütün partilerin oyu ile geçen bu yasa, tarımda kullanılan suyun rantının uluslararası tekellere sunulmasının önünü çoktan açmıştı bile… Bu yasa ile “Su Birlikleri”, mahalli idarelerden koparılarak özel işletmelere dönüştürüldü ve kamu kaynaklarından aldıkları destek, pay kesildi. Zaten ödemelerde zorlanan köylü için yeni yatırımlara, bakım ve onarım masraflarına yetişmek hayal olacağından, artık özel şirket olan bu işletmelerin tekellerin eline geçmesi kaçınılmazdı ve öyle de olmakta. Kotalarla eli kolu bağlanmış, her gün artan fiyatlar nedeniyle gübre ve mazotu temin etmekte zorlanan köylü için sulama suyuna ulaşmak da artık hayal olacak. Peki ne olacak? Tarım arazileri birer birer elden çıkartılacak; tarım tekellere emanet edilirken, kent kahveleri işsiz göçmen köylülerle dolacak. Yeni yasa ile beraber suyun ticarileşmesi hız kazanarak, önce ekonomik sıkıntı içinde kıvranan belediyelerden başlamak üzere kentlerde içmekullanma suyu şebekeleri özel sektöre devredilecek. Zaten yeterli su tüketiminden yoksun olan düşük ve orta gelirli kentli kesim ya tamamen suya erişimden uzaklaşacak ya da su tüketimini insani gereksinimlerinin minimum seviyesine çekecek. Hemen hemen tüm dinlerde öte dünya sorgulanması inancı mevcuttur. Eski Mısır inanışlarında da böyle bir sorgulamaya inanılırmış. Sorgucuların sordukları sorulardan birinin de, “Nil’i kirlettin mi?” sorusu olduğuna inanılırmış. Bu gidişle bu tür soruların da içeriği değişebilir. Örneğin şöyle bir soru gelebilir; “Suyu buldun mu, kullandın mı?” Yanıtın “Evet” olursa yandın; zira “Bu koşullarda suya ulaşabilenin vardır mutlak bir numarası” kanısı sorgucularda uyanabilir. Lakin kapitalizme biat etmiş, suyu “hak” olmaktan çıkarıp, bir yudum suyu insanına çok görenler ve onlara bu berbat işi yapma olanağı verenler, siz eyy mütedeyyinler, Koca Ninem bile bilir ki; yatacak yeriniz yoktur!