02 Şubat 2025 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

15 ENERJİ şirketlerden biri Irak’ta petrol arama ihalesine kazanırsa o şirketlerle birlikte Irak’ta iş yapabiliriz. TPAO ihaleye girmez, operatör olmaz ama o operatörün çalışacağı şirketler içinde yer alabilir” demişti. Yani, petrol pastasının aslan payı çok uluslu şirketlere gidecek, Türkiye’nin devlet şirketi de kendisine uygun görülen miktara “evet” diyecekti. TPAO’nun dışarıda bırakılmasının bir başka nedeni de siyasal açıdan AnkaraBağdat arasındaki yaşanmakta olan sıkıntıydı. Türkiye’nin, Kuzey Irak’taki PKK üslerine geçen mart ayında düzenlediği operasyon merkezi Irak yönetiminin tepkisini çekmişti. Kürtlerin de hükümette kilit konumda bulunmaları ve Petrol Bakanlığı’nı elinde tutan Şiiler ile yakın ilişki içinde olmaları, TPAO’nun neden dışlandığını açıklamaya yetiyordu. Hem merkezi Irak yönetimi hem de Kürtler, petrol üzerinden Türkiye’ye mesaj vermişti. Ancak, bu mesajın ABD’nin bilgisi ve izni dışında verildiğini düşünmek de hatalı olur. Çünkü Bağdat’ta siyasal açıdan iplerin Washington yönetiminde olduğu biliniyor. Gerek Irak’ın Anayasası gerekse petrol yasası Washington yönetiminin yakın desteği ile hazırlanmıştı. Yasal düzenlemenin yanı sıra siyasal açıdan ortaya konan stratejilerin de Washington yönetimi tarafından belirlendiği gün gibi ortadaydı. Dolayısıyla, TPAO’nun Irak’taki petrol çıkarma sürecinden dışlanmasının perde arkasında aslında Washington yönetimi bulunuyordu. Üstelik Türkiye’nin Irak’taki siyasal denklem içinde hemen hiç gücü de bulunmuyordu. İran’ın Şiiler, Washington yönetiminin de Kürtler üzerindeki etkisi dikkate alındığında, Ankara’nın Bağdat’taki siyasal müttefiklerinin Rus doğalgazına olan bağımlılığını ortadan kaldırmanın hesabını yaparken, Türkiye’nin transit ülke olma özelliğini öne çıkarıyor. Ancak, doğalgazın işlenmesi konusunda Türkiye’nin yalnız başına hareket etme şansı yok. Çünkü doğalgazın çıkarılması ve boru hatları ile taşınması konusunda ilk adım geçen sene petrol devi Shell’den geldi. İngiliz Times gazetesi, Shell’in TPAO ile görüşmeler yaptığını duyurmuştu. Geçen bir yıl içinde de Shell’in Irak’ın kuzeyinde TPAO ile birlikte doğalgaz arayacağı kesinleşti. Bölgesel Kürt yönetimi ile merkezi Bağdat yönetiminden onay alındı. Burada bir ayraçla Shell’in, 1972 yılında Irak’ta petrol sanayiinin millileştirilmesinden sonra ülkeyi terk etmek zorunda kaldığı, anlaşmanın uygulamaya konmasından sonra da İngiltere ve Hollanda ortaklığındaki Shell’in, 35 yıl sonra Irak’a geri dönen ilk uluslararası petrol şirketi olacağı tespitini yapmak gerekiyor. Sözün özü, TPAO Irak’ın güneyinde petrol üreticisi değil, Irak’ın kuzeyinde Shell ile ortaklaşa doğalgaz üreticisi ve taşıyıcısı olacak. Tabii, planlandığı gibi KerkükYumurtalık Petrol Boru Hattı’na alternatif bir doğalgaz hattı yapılabilirse… Peki, Türkiye’nin kazancı ne olacak? Elbette, TPAO’nun kasasına Irak’ın güneyinde petrol çıkaran, işleten ve satan petrol devlerinin kazandığı ölçüde para girmeyecek. Doğalgazdan kazanılan parayı Shell ile paylaşırken, boru hattının kullanımından ve Türkiye üzerinden yurtdışına gönderilmesinden gelir elde edilecek. Ancak, bunun Batılı şirketlerin elde edeceği kârın yanında “devede kulak” kalacağını söylemek hatalı olmaz. Sonuçta Türkiye, 1991 yılındaki Körfez Savaşı’ndan buyana önemli ölçüde ekonomik zarara uğradığı Irak’a ilişkin beklentilerini yine başka bir bahara ertelemek zorunda kaldı. Irak’ın petrol pastasından aslan payını da küresel sermaye baronları aldı. ? gelişmelere yön verme gücü neredeyse yok gibiydi. Türkiye 2003 yılından sonraki süreçte, Irak’ta ancak son birkaç aydan bu yana siyasal ve diplomatik açıdan varlık gösterebiliyordu. Üretme; taşı… Peki, küresel sermaye baronları petrol ve doğalgaz konusunda Ankara’ya nasıl bir misyon öngörülmüştü? Bu sorunun yanıtı çok açık: Enerji stratejilerini belirleyen bürokratlar ve siyasetçiler, açık bir şekilde Türkiye’nin üretici ve işleyici olmasından çok transit ülke olması özelliğinin pekişmesinden yanalar. Bu durum aslında sadece bugüne özgü bir yaklaşım da değil. ABD’nin Hazar petrollerini BaküTiflisCeyhan aracılığı ile uluslararası piyasalara çıkarılması projesine güçlü destek vermesiyle birlikte gündemde olan bu yaklaşım, şimdi Irak’ta da kendisini göstermiş durumda. Bu bağlamda günübirlik politikalardan ve yaklaşımlardan söz etmek olası değil. Uzun erimli projeksiyonlar gündemde. Ancak, Irak petrolünün taşınmasının yanı sıra, söz konusu yaklaşımdan bir farkı bulunuyor. O da, Türkiye’den güneydeki petrolü değil ama kuzeydeki doğalgazı işlemesi isteniyor. Çünkü Washington yönetimi, Irak doğalgazının Rus doğalgazına alternatif oluşturacağı ve Türkiye üzerinden geçmesi planlanan Nabucco hattında eklemlenerek Avrupa’ya uzatılması planlarını yapıyor. Yani ABD, Avrupa’daki Enerji stratejilerini belirleyen bürokratlar ve siyasetçiler, açık bir şekilde Türkiye’nin üretici ve işleyici olmasından çok transit ülke olması özelliğinin pekişmesinden yanalar. Bu durum aslında sadece bugüne özgü bir yaklaşım da değil. ABD’nin Hazar petrollerini BaküTiflisCeyhan aracılığı ile uluslararası piyasalara çıkarılması projesine güçlü destek vermesiyle birlikte gündemde olan bu yaklaşım, şimdi Irak’ta da kendisini göstermiş durumda. ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear