Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA 18 MART 2011 CUMA 4 ADANA’DAN BİR NEVZAT SIKIK GEÇTİ Dil Derneği İzmir temsilcisi Yurdakul: Baştarafı 1. Sayfada Bunu görünce çocuklarının anlatmasını uygun bulduk onu... Sonra, edebiyatçı olduğunu anımsayınca biraz da kendisi anlatsın istedik kendini... Son öyküsünden, şiirlerinden tadımlık bir seçki yaptık... Cumhuriyet Ailesi ve Türkiye Yazarlar Sendikası olarak yakınlarına sabır ve başsağlığı, kendisine de huzur diliyoruz... ÇETİN YİĞENOĞLU Kızı Zeliha Sıkık İznebioğlu’nun kaleminden Nevzat Sıkık: 1956 Türkiye’sinin en kuytularından birinde Sivas Gürün’de hayatın umursamaz tavrına tavır yapan bir can doğdu. Nevzat dediler adına; o günden başladı yeniliği, eşsizliği… Daha çocukken annesiz babasız kalarak varoluşun aslında hayal kırıklıklarına ve kaybedişlere isyan olduğunu öğrendi. Bu kimsesizlik duygusu hayattaki yerini ve benliğini biçimlendirdi … Yalnız kalmış diğer çocuklar gibi yetiştirme yurdunun soğuk duvarlarına ana baba diyerek sarıldı, orada dostluğu, paylaşımı, beraberce yaşamayı ve aşkı öğrendi … İşte o günlerde gözlerinden yüreğine ‘bir can’ aktı. Yurt günlerinin ardından 1978 yılının fırtına öncesi sessizliğinde 23 Nisan Ortaokulu’nda hayattan aldığı ve biriktirdiği ne varsa öğretmeye başladı. Öğretmenliğin yanında düşünsel duygusal gücünü kullanarak birçok gazete ve dergilerde yazılar, şiirler yazdı. 1980’lerin herkesin bir yere ait olduğu atmosferinde, ülkenin bunalımlı günlerinde, o da kendi yerini belirledi. Kendisini, paylaşımın, eşitliğin, özgür düşüncenin, emeğin değer gördüğü saflara yakın buldu Ve bu kargaşa dolu, baskıcı dönemin sonucu olarak 1986 yılında hayal ettiği gibi bir öğretmen olmasının engellenmesi sonucunda öğretmenlikten istifa etti. Ülkeyi kurtarmanın düşünüldüğü kadar kolay olmadığını görüp hiç olmazsa ailesini kurtarmaya karar verdi. 80’li yıllardaki ‘ekmeğimizi nasıl paylaşalım’ düşüncesi yerini ‘evimize daha fazla nasıl ekmek götürebiliriz?’ alınca ; bu düşünceden yola çıkarak ülkenin en büyük pazarlama örgütünü GÖNEN EV GEREÇLERİ ÜRETİM ve PAZARLAMA A.Ş’yi kurdu. Yaşamın gösterdikleri, siyasi örgüt kültürü ve öğretmenliğinin yardımıyla binlerce insanı, ailelerini kurtarma yolunda eğitip, örgütledi. Bilgisi, azmi, zekâsı ve çocukluk yıllarından kalma ayakta kalma becerisiyle her biri bir başka sektörde 12 şirket daha kurdu. Saba Madeni Eşya Fabrikası, Gönen İnşaat, Gönen Tekstil, BasınYayın Kurumları, Özel Gönen okulları, İstek Vakfı Gönen okulları, Gönen Dershaneleri, “Dili iyi kullanmak sanattır” İSKENDERUN (Cumhuriyet) İskenderun’da özel eğitim veren Atalar Koleji İlköğretim Okulu’nun düzenlediği, “Dilimizi Düzgün ve Doğru Kullanalım” konulu konferansa katılan Dil Derneği İzmir Temsilcisi Yunus Bekir Yurdakul, dilin üç temel prensibi olduğunu belirtti, “Bu prensiplerin doğrusu, iyisi, güzeli konuşmaktır” dedi. Çok sayıda öğrenci ile öğretmenlerin katıldığı konferansta, konuşmasına, “Kırk düşünüp bir söyleyeceğiz” diye başlayan Yurdakul şöyle konuştu: “Başarısızlık yok arkadaş. Dil ile yolculuk hem güzel, hem heyecan, zaman zaman da hüzün verici. Yaşamı renklendirici bir yolculuktur. Sınavlarla yarışıyoruz. Eğitim yaşamı boyunca ortalama 754 sınava giriyormuşuz. Her birimiz ‘sınav manyağı’ olmamak için, yaşamımızı renklendirmek için dil yolculuğunu daha sık yapmalıyız. Tabiki biraz okuyarak.” Gönen Deva Gıda A.Ş.bunlardan sadece bir kaçıdır. Yaşadığı 55 yılın sonucunda o binlerce insana ekmek kapısı olan bir işadamıydı, konferanslarıyla, kitaplarıyla gençlere yol gösteren bir ilim adamıydı,; türkülere, şiirlere gönül vermiş bir sanatçı, ülkesine yararlı olmaya çalışan bir siyaset adamıydı. Özel yaşamında ise ,hanımını gözünden sakınan baş tacı yapan bir eşti, çocukları için yaşayan bir baba ve torununa aşık bir dedeydi.. Ama en önemlisi, Nevzat Sıkık ömrünün sonuna kadar kaderine rest çekmiş, direnmiş, mücadele etmiş bir kimsesiz çocuktu Kilis 7 Aralık Halep dayanışması KİLİS (Cumhuriyet) Kilis 7 Aralık Üniversitesi Bilimsel ve Kültürel İşbirliği Komitesi, Suriye Halep Üniversitesi ile birlikte yürüttüğü bilimsel, akademik, kültürel ilişkilerin arttırılmasına yönelik çalışmalarını sürdürüyor. Kilis 7 Aralık Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Osman Türer başkanlığında, Genel Sekreter Yrd. Doç. Dr. Abdullah Soysal, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Zehra Önder, MühendislikMimarlık Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ömer Faruk Farsakoğlu ve öğretim üyelerinden oluşan Bilimsel ve Kültürel İşbirliği Komitesi üyeleri, Halep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nidal Shehadeh’i ziyaret etti. Yapılan görüşmelerde, iki üniversite arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi, işbirliği içerisinde gerçekleştirilmesi düşünülen etkinlikler, karşılıklı öğrenci ve öğretim elemanı değişimi, kütüphane ve veri tabanlarının ortak kullanıma açılıp araştırmacılara olanak sağlanması, laboratuvarların ortak kullanımı konularında karşılıklı fikir alış verişinde bulunuldu. Her yüz yıl bir dahi yetiştirirmiş sözü bir başka anlam buluyor içimde. Yetiştirme yurdunda büyümüş, kaderine rest çekmiş bir öksüzün, lider yapısıyla yüz binlerce insanı aynı amaç altında toplayıp iş, aş, eş, ev sahibi yapması mı dahilik, yaylasında açan bir kardelen çiçeginin mutluluğunu Türkiye’nin dört bir yanındaki dostlarını arayıp paylaşması mı dahilik… Yaşamak şiirinde yazdığı gibi: ‘hep haklı çıkarak değil, bazen aldanarak bazen şaşarak, bazen düşerek, bazen koşarak ama her olaydan insan çıkarak yaşamak.’ Kaderine rest çeken bir kimsesizin, sanayi hayatındaki başarılarına rağmen, gözünü hırs bürümeden, ‘önce insan’ diyebilmesi, bir kuşun cıvıltısından, bir çiçeğin açmasından, bir suyun şırıltısından, çektiği derin nefesinde yağmur sonrası toprak kokusunun mayhoşluğundan zevk alabilmesi, bir bektaşı fıkrasına gülebilmesi, memleketinin her çeşit kültürüne saygı duyup, güzelliğini görebilmesi, sevgiyi her şeyden üstün tutabilmesidir, bunları kitlelerle paylaşma telaşı yaşamasıdır bir dahinin özelliği… 55 senelik hayatına, yüzlerce senelik anılar sığdırabilmektir. Başkalarının izinden gitmeyip, kendi izini bırakabilmektir. Taklit etmemektir, taklit edilmektir. Kimsesizliğin acısını, başkaları yaşamasınlar diye çırpınmaktır. Egolarını bir Oğlu Ejder’den Nevzat Sıkık’a mektup: kenara bırakıp, takdir edilmeyi değil, insanların acılarının sevgiyle örtülebileceğini göstermektir. Belki de en önemlisi sadece evlatlarının biyolojik babası değil binlerce insanın manevi babası olabilmektir dahilik… Benim yüzyılımın dahisi işte böyle bir insandı. Sadece babamızı kaybetmedik, yaşamda başımıza gelen acı tatlı ne varsa her olgunun yaşamın gerekli bir parçası olduğunu hep anlattı bize. Ama onun kaybının acısının, yüreğimize düşen korun, boğazımızda yutkunamayacağımız bir yumrunun yaşamın gerekli bir parçası olacağını hiç düşünmemiştik. Kaybımızın bir babadan çok öte olduğunu, onsuz geçen her saniye daha derinden anlamaya başladık. Bize bıraktığı miras ne mutlu ki sadece arsalar, katlar değildir. Kendisi nasıl başkalarının bıraktığı izden gitmediyse, kendi bıraktığı izde binlerce evladının gideceği yol pusulasıdır hayatlarında asıl mirası. Çok sevdiğin toprakla bütünleştin babam. Çek şimdi en derinine Çatkara köyünün çiçeğinin, toprağının kokusunu. Dinle Çayır yaylanın kuşlarının cıvıltısını, suyunun şırıltısını. İzle babam binlerce evladının senin bıraktığı izde yürüyüşünü. Bize öyle anlamlı bir miras bıraktın ki, senin yokluğunda yaşama nasıl ‘önce insan’ diyerek tutunup, mücadele edeceğiz, bize bunu hissettirmeden hazırlamışsın babam. Yokluğunda gideceğin yolu daha aydınlık gösterebilmesidir bir dahinin becerisi. Vefadır bir dahiye binlerce evladının omuz omuza gösterdiği yolda yürümesi. Çok sevdiğin Adana’nda toprağa verdik seni. Şiirinde yazdığın gibi sadık kalmak hislerine: Göçmeni, Türkmeni, Kürdü, Arabı Vatan etmişler bu diyarı.. Bir lokma ekmek ararken... Biz de oluverdik... Allah’ına kadar... Adanalı.. Kendi kaleminden Nevzat Sıkık: “Yaşamak ah yaşamak/Çuvalda bir mızrak gibi/Yılkıda kısrak gibi/Delişmen ırmak gibi yaşamak ...................... Heyhat geldi geçti hayat / Eyvah tükendi zaman / Anamın sütüne inat .... ..................... “MEMET MEMET” (Son öyküsü, ailesine okurken “Buradaki Memet benim” demişti) “Uzakta derenin içinde kavaklar, söğütler yel estikçe yaprakları hışırdıyor, dalları gıcım gıcım gıcılıyordu. Evlerdeki camlara çatılardaki saçlara güneş vurdukça yaldır yaldır yanıyordu. Tavuklar küllüğü didikliyor, inekler, eşekler çayırda yayılıyordu. Mezarların taşlarında ala kargalar sekiyordu. Damın gölgesinde dilleri bir karış dışarı çıkmış çoban köpeklerinin karınları körük gibi inip inip kalkıyordu. ........................... “Memet babasını hiç bilmezdi. Doğmadan önce ölmüştü. Üç yaşına geldiğinde dayısı anasını almış götürmüş başka bir erkekle evlendirmişti. Memet’i dedesi, Karaoğlan, ebesi Güley büyüttü. İlkokulu köyde okudu. Daha sonra amcaları alıp İstanbul’a yanlarına götürdüler. Orada okuttular. Çalışkan bir öğrenciydi. Lisede okurken sendika yöneticisi olan amcası Ali, Memet’i alır toplantılara götürürdü. Bu toplantıların sonucu Memet örgütün gençlik kollarına girdi. Atak, gözü pek bir delikanlıydı. Zamanla gençlik kolları il başkanı oldu. Örgüt tarafından Bulgaristan’a parti okuluna gönderildi. Burada iki yıl okudu. Daha sonra Sovyetlerdeki okula gitti. Partide kod adı “Memet Memet” di. Bu okulu bitirdikten sonra gizlice Türkiye’ye getirildi. Partide önemli mevkilerde görev aldı. Hepsini de başarıyla yerine getirdi. Ülkede on iki eylül ihtilali oldu. Örgüt Memet’i Avrupa’ya kaçırdı. Yıllarca değişik ülkelerde görev verildi. Berlin duvarı yıkılıp Sovyetler Birliği dağılınca ortada kaldı. Emir alacağı, emir vereceği kimse kalamdı. Sahipsizdi. Sudan çıkmış balığa döndü. Üşüdü, yalnızdı. Yaşamı alt üst olmuştu. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilemiyordu. Eskiden sorunları çözmek için reçete yazar gibi net kesin konuşur çözüm üretirdi. Şimdi yıllardır doğru bildiği konular için dahi acaba diyordu. Dünyanın, Türkiye’nin sorunlarıyla uğraşmış yanlış sandığı şeyleri düzeltmek uğruna bir ömür harcamıştı. ....................... “Kazma yere değdikçe tın tın öttüyordu. Ömrünce direnmiş Memet, kara toprağa girmemek için direniyordu. Kirvesi Hamza toprağın üzerinde büyük bir ateş yaktı. Donu çözüldü. Mezarı eşerken İstanbul’dan gelen sendikacı arkadaşı içinde: “Memet kendine yakışan bir şekilde grev ateşleriyle gömüldü” dedi.” ş TSK Armoni Mızıkası’ndan dev konser Baştarafı 1. Sayfada Adanalı müzikseverlerin büyük ilgi göstermesi beklenen konserde önemli eserleri seslendirecek TSK Armoni Mızıkası 185 yıllık geçmişi ile Türkiye’nin çok sesli müzik toplulukları içerisinde geleneğini aralıksız sürdüren en eski müzik kuruluşu ve tek senfonik bandosu. 1826 yılında II.Mahmut tarafından “Musikai Humayun” adıyla İstanbul’da kurulmuş. Türkiye’de çok sesli müziğin yerleşmesine büyük katkıları bulunan topluluk 1923 yılında cumhuriyetin kurulması sonrası Atatürk’ün kültür ve sanat reformunun ilk adımı olarak Ankara’ya getirilerek Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ile Musiki Muallim Mektebi bünyesindeki gelişimin temelini oluşturmuş. Yurt içinde verdiği konserler ile çağdaş ve çok sesli müziğin sevilmesi ve yayılması yolundaki çalışmalarını bugün de artan bir heyecan ve gayretle sürdüren, yurt dışında verdiği konserlerde ve katıldığı ulusal ve uluslararası festivallerde ülkemizi ve çok sesli müziği başarı ile temsil etme başarısı gösteren TSK Mızıka Bandosu’nun, Sevilen eserler, Türk Marşları, 2002 Yılı Geleneksel Konseri, Cumhuriyet Konseri ve Uluslararası Bellapais Müzik Festivali Konseri, 2006 yılı Geleneksel Konseri (Atatürk’ün 125. Doğum Yılı) ve Sevilen Klasikler adlı yedi adet CD’si 7. Uluslararası Tarsus Yarı Maratonu koşuluyor TARSUS (Cumhuriyet) 7. Uluslararası Tarsus Yarı Maratonu ve Halk Koşusu Pazar günü yapılacak. Yerli ve yabancı çok sayıda atletin katılacağı maratonun yanı sıra halk koşusuna da katılımın yüksek olacağı belirtildi. Tarsus Belediyesi, Sağlık ve Eğitim Vakfı ile Tarsus Amerikan Koleji işbirliğiyle düzenlenen geleneksel maraton etkinlikleri yarın 10.00’da Aznakay Parkı, Atatürk Bulvarı, Yarenlik Alanı ve Cumhuriyet Alanı’nı kapsayan “Maraton Tanıtım Yürüyüşü” ve Toy Bahçesi’ndeki “Makarna Partisi” ile start alacak. Geleneksel Yarı Maraton Koşusu ise Pazar günü 09.00’da Açık Hava Gösteri Merkezi önünden verilecek startla başlayacak. Yerli ve yabancı çok sayıda atletin katılacağı koşuyu, 09.30’daki Halk Koşusu izleyecek. Koşularda dereceye girenlere ödüllerin verileceği törenin ardından 13.00’da Murat Boz konseri izlenecek. ÇUMDER üyeleri TSK Armoni Mızıkası konseri öncesinde biraraya gelerek bilgi verdi. bulunmaktadır. Şef Kıvanç Tepe’nin Özgeçmişi 1972 yılında Eskişehir’de doğdu. Müziğe 1986 yılında Askeri Mızıka Okulu’nda başladı. 1989 da H.Ü. Ankara Devlet Konservatuvarı Askeri Bando Şefliği bölümüne girdi. 1995 yılında aynı okulun Kompozisyon bölümüne bir sınıf atlayarak girdi. Prof. Muammer SUN’un öğrencisi oldu. Prof. Rengim GÖKMEN ile orkestra şefliği, Ahter DESTAN ile koro şefliği, Doç. Özkan DİZMEN ile füg, Prof. İlhan BARAN ile 20. yy. Teknikleri, Prof. Muammer SUN ile Kompozisyon ve Müzikal Analiz, Orkestrasyon, Kontrpuan, Armoni, Prof Ertuğrul BAYRAKTARKATAL ile Çağdaş Türk Müziği çalıştı. Aynı zamanda Bando Okullar Komutanlığında SolfejDikte öğretmenliği, Koro öğretmenliği görevlerini sürdürdü. Genelkurmay Başkanlığı’nın 1998 yılında Atatürk’ün ölümünün 60. yılı anısına düzenlenen müzik eseri yarışmasında “Atatürk’ün Yolunda” isimli eserle birinci oldu. 20012004 yılları arasında Erzincan 3. Ordu Bölge Bando Komutanlığı görevinde bulundu. Bu süre zarfında Erzincan da ve doğu illerinde konserler verdi. Türk Silahlı Kuvvetleri bandolarında seslendirilmek üzere Türk ve yabancı bestecilerin birçok eserini düzenledi, besteler yaptı. Türkiye’deki senfoni orkestralarında eserlerinden bazıları seslendirildi, şef olarak da bu orkestralarda görev aldı. CSO’nın 29 Ekim 2010 Cumhuriyet Bayramı Konserinde “Bu Vatan Bizim” adlı eseri seslendirilmiştir. TRT Ankara Radyosu Çoksesli Korosu’nun 40. Sanat Yılı Kutlamaları çerçevesinde “40. Yılda, 40 Şef, 40 Eser” adlı projede şef olarak görev almıştır. Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi’nde, Kompozisyon ve Orkestra Şefliği bölümünde fakülte dekanı Işın METİN’ le master çalışmalarına devam etmekte olan Kıvanç TEPE, T.S.K. Armoni Mızıkası Komutanlığın da yardımcı şef olarak görevini sürdürmektedir. C MY B C MY B