Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA 14 OCAK 2011 CUMA 4 OKURDAN ZEKAİ BULUÇ Kitapokur kucaklaşması Baştarafı 1. Sayfada Ataol Behramoğlu, Muzaffer İzgü, Yekta Kopan, Turgut Özakman, Ayşe Kulin, Canan Tan, Sevgi Özel, Mine Soysal, Şükrü Erbaş gibi 300 şair ve yazarın katılacağı fuar bu pazar sona erecek. Fuar kapsamında, Altın Koza Edebiyat Festivali ve ilk yıldan itibaren düzenlenen “Çiçeği Burnunda Karikatürcüler Buluşması” yine gerçekleştiriliyor. KONUK YAZAR MUHAMMET GÜZEL CİN ŞİŞEDEN ÇIKTI (MI) ? Ulus devlet, üniter yapı, Misakı Milli ile çizilen bölünmez bütünlüğümüz ve başta laiklik olmak üzere Cumhuriyetimizin tüm temel ilkeleri; merkez sağ, sosyal demokrat ve daha uçtaki sosyalist partilerin ortak paydasıdır. Bu partilerin olması demokrasinin gereğidir. Olmadıkları ya da pasif kaldıkları yerlerde şeriatçı, ırkçı ve bölücü partiler boşluğu doldurur. Boşluğu doldururken Güneydoğunun gerçek sorunlarının üzerini ABD ve İsrail yapımı örtüyle kapatırlar. Solcuyuz(!) derler fakat ağanın, şeyhin, şıhın ve PKK’ nın ezdiği yoksulları görmezler. DTP’li ağalar çocuklarını özel okullarda, yurt dışında okuturlar. Yanlarında çalışan marabalar, ağaya, “Ağam, benim çocuk ilköğretimi bitirdi, hangi okula göndereyim ?” diye sorduğunda, “Kız ise kocaya ver, oğlan ise İmam Hatip’e gönder. Gönder ki dinini öğrensin ulan !” cevabını alırlar. 1314 yaşlarındaki kız çocuklarının başlık karşılığı evlendirilmelerini, berdeli, 14 yaşındaki kızın yerel radyodan şarkı istediği için traktörle ezilerek katledilmesini görmezler ! Kanunsuz yollardan silah satabilmek için aşiretler arası kan davasını körükleyenleri baş tacı ederler. Çünkü kan davası demek bolca silah satışı demektir. Feodal sistem Kürt yurttaşlarımızın kanını emerken, hiçbirinin aklına toprak reformunu savunmak gelmez, gelse de dilleri varmaz. ‘Türkiye’yi bölecek hiçbir oluşumun içerisinde olmayacağız’ deseler de, “Federasyon, anadilde eğitim, iki dil iki bayrak” söylemini dillerinden düşürmezler ! “Cin şişeden çıktı !” dediler. Sakın olaki inanmayasın kardeşim. Cin şişeden (şimdilik) çıkmadı. Oyuna gelme kardeşim. Seni bana, beni sana ötekileştirecekler ! Ve bundan emperyalistler karlı çıkacaktır. Sen, Dörtyol kavşağında tezgah açıp cep telefonu satan, çakmak gazı dolduran, kaldırımda oyuncak, tablasında meyve satan, kestane pişiren kardeşim, anadilde eğitim, federasyon, iki dil iki bayrak gibi oyunlara gelme ! Sen, Barkal dolmuşundaki şoför koltuğuna Diyarbakırspor formasını asan kardeşim; umuyorum ki sen de ABD ve İsrail yapımı tezgahın farkındasın. Komşularım size sesleniyorum; iki haftadır evimin yanında çocuklarınızın nişanını düğününü Kürtçe şarkılar, türküler eşliğinde yaptınız. Sizlere gelip de, ‘Burada Kürtçe şarkı türkü söyleyemezsiniz !’ diyen mi oldu ? Çocuklarımın nişanını Hakkari’de Türkçe şarkılar türküler eşliğinde yapacak olsam, mutluluğumuza ortak olacağınızı umuyorum. Yoksa yanılıyor muyum ? Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Necip Hablemitoğlu, ve Ahmet Taner Kışlalı yalnızca laik oldukları için öldürülmediler ! Toprak reformundan, çağdaşlıktan, emekten, ‘Tam Bağımsız Türkiye’den, ulus devletten, üniter yapıdan, Misakı Milliden ve antiemperyalizmden yana oldukları için öldürüldüler. Feodal sistemi, ağalığı, şeyhliği, şıhlığı, gericiliği karşılarına aldıkları için öldürüldüler. Senin benim için öldürüldüler ! Kardeşim cin şişeden (şimdilik) çıkmadı. Cin çıkınca neler olacağını kestirmek hiç de zor değil. İyi şeyler olmayacak ! Tek çaremiz; ‘Ortak Paydayı’ birlikte savunmamızdır. BEN VAR YA... Bir aynanın karşısına geçip ben nereliyim? Vatanım yurdum neresi? Vatanımı bir bütün olarak sevme duygum gerçekten var mı? Hani hep tekerlenir, bazen eğlenceli bir fıkradır eğlenilir, bazen de gerçekten inanılıyormuş gibi söylenir ya; ‘vatan anamızdır!’ diye... siz hiç gerçek anlamda düşünüp tarttınız mı, vatanınız eğer varsa neyiniz olur?.. Peki, hiç şöyle zartı, zurtu bir kenara atıp düşündünüz mü? Ben bu vatanı ne kadar seviyorum diye? “Askerlik yaptım, vergi ödedim, ‘oy diyene’ oy verdim kimini de koy verdim,” türünden kanıksanmış sözlerin dışında ne yaptığınızı tartmaya hiç zaman bulabildiniz mi?.. ‘Şu kadar zaman kamu hizmeti yaptım,’ diyerek iş anılarınıza başlayıverdiğinizi duyuyorum... Ben de yaptım. Karşılığında beğensem de beğenmesem de ülkemin koşullarının el verdiği ya da öyle inandırıldığım, hatta inanmasam bile maaşımı karşılık olarak aldım. Diyeceklerimin aslı için bu satır erken satır, ama hemencecik yazayım. Kaynak yaratıp, daha doyurucu bir maaşla beni motive edip daha da verimli çalışmamı sağlayacak, dolayısıyla daha üretken ve yararlı olabilmemin yolunu açacak yöneticilere oy vermediğim için, düşük maaşa talim ettim. Emekli maaşım da ona göre işte... Yani bu konunun özeti, ‘kendim ettim kendim buldum’. Bu konuyu burada kapatıyorum. Maaştan öncesine dönelim. Hani aynanın karşısındaydık ya; işte oraya dönelim. Aynaya dil çıkarmadan bir bakalım dilimize. Vatan sevgimiz epritilmeye başlanırken neremizden başlamışlar. Wilhelm V. Humboldt’un bir sözü ezberimdeydi. “İnsanın dili onun vatanıdır” diye... Doğru anımsayıp anımsamadığımı yoklamak için araştırdım. Bir başka çeviride şöyle yazılmış. “Bir milletin ana dili o milletin gerçek yurdu ve ana vatanıdır.” ‘Acaba bizi vatansızlaştırmak isteyen birileri vardı da, çalışmalarına dilimizden mi başlamışlar’, diye aklınıza geldi mi hiç? Öyle bize yabancı dil öğrenmeyi öğütleyenlere filan şarladığım yok... dilimizde bulunan söyleyiş ve anlamlandırma açısından bizi yormadan anlatıveren, kültürel genetiğimize uygun sözcüklerin yerine, özentilikler yaratılarak kakıştırılmış yabancı sözcükleri geveleyip duranlara sözüm. Dilini sevmeyen, vatanını nice sevebilir tarttınız mı? Vatanseverlik adına yaptığım güzellikler olarak, sayabileceklerimden aklıma geliveren bir iki şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum... Örneğin; “Bağımsız Türkiye” diye bağıranı Türkiyenin bağımsızlığını istemeyenlere ihbar ettim. Ülkemizin ulusal yani tüm halkımızın ortak malı olan kaynak ve birikimlerin, kimi yerli kimi yabancı kimi, yerli ortaklı yabancılara satılıp hovardaca talan edilmesine karşı çıkanları, gücüm yetip dövemedimse; aklımca madara ettim. Sonra da bu satıştan bana nice milimikronluk bir lokma düşer diye beynimde döndürürken, ağzımla ‘Bir tek çakıl taşı bile kutsaldır bu vatanın canım feda!..’ diyerek vicdanımı rahatlattım. Neredeyse bütün dağlarımız, ormanına suyuna aldırılmaksızın, taş ocağı, mermer ocağı, maden ocağı denerek, kendi topraklarının taşına toprağına kıyamayan ülkelere satılıp, birileri zenginleştirilirken, o birilerinin ‘bizler de şu kadar vergi veriyoruz,’ deyişlerine karşı susup, ‘senin o vergin benim dağımın dokusunu, doğada yarattığı benim için yaşamsal olan dengeyi geri getirebiliyor mu?’ diye sormayı akıl edemedim. Doğada yapılan o tahribatın, yarın çocuklarımızın, torunlarımızın yaşamlarını olumsuz etkileyeceğini düşünmek yerine, ‘belki madende pişenden bana da düşer,’ belki bir iş verirler umuduyla, o yapılan tahribatı kınayanları dövmeye kalkıştım. İnanmazsanız da siz bilirsiniz ama; topraklarımızın üstündeki her şeyin yaşam ve var olma kaynağı sularımız... siz hiç içmiyor ya da elinizi yüzünüzü bile yıkamıyor olsanız bile, canlı oluşumuzun dayanağı. O akarsularımızın şimdiye dek oluşturdukları yatakları ve çevrelerinde ördükleri doğal denge, bu ülkenin canı, soluğu... Hanidir güzelduyu algısını yitirmiş insana ‘orman memleketin süsüdür’ demek biraz ‘maval okumak’ olacağından böylesi konulara girmiyorum. “Sularımız, doğamızın dokusu ve dengesi içinde, ülkemize hayat vermeye devam etsin, enerjiyi rüzgardan ya da daha zararsız kaynaklardan alalım” diyenleri taşa tutarak birilerine yaranma umudumu devam ettiriyorum. Bu aymazlıklarıma “vatanseverlik” gibi bir kutsal erdemi kılıf yapmaya kalkışmıyor muyum?.. öylesine... tuzbiber niyetine... Bütün bunları ben yapıyorum, siz yapmazsınız biliriiiim... Varın şu baş tarafa yazdığım soruları bir kerecik daha okuyun... Şimdi bana kızıp ateş püskürmekte olan kardeşlerim, lütfen elinizde tuttuğunuz gazeteye dikkat edin tutuşabilir... Altın Koza fuarda Her yıl Çukurova Kitap Fuarı’na katılan Adana Anakent Belediyesi Kültür Yayınları Altın Koza, bu yıl Adanalıların karşısına çok daha farklı bir uygulamayla çıkıyor. Altın Koza standında, fuar süresince hat, ebru, karikatür, minyatür, resim, yontu ve fotoğraf sergileri düzenleniyor. Karagöz gösterilerinin de sunulduğu stantta, ebru, Karagöz, sinema ve güzel yazı atölyeleri de meraklılarını bekliyor. Altın Koza standında kısa film gösterimleri, ‘Sinemaya Giriş Semineri’ ve uzun metrajlı film gösterimlerinin ardından ‘Bir filmi Okumak’ başlıklı söyleşi gerçekleştirilecek. ADANA (Cumhuriyet Bürosu) 4. Çukurova Kitap Fuarı’nda Cumhuriyet Kitapları standı da yoğun ilgi görüyor. Cumhuriyet okurları standı ziyaret ederek, dayanışma duygularını iletti. Cumhuriyet Kitapları’nda Cumhuriyet yazarları okurla buluşuyor yarın 11.00 12.30 saatleri arasında Öner Yağcı, Meltem Vural, Rasim Dirsehan Örs, 13.30 15.00 saatleri arasında Çetin Yiğenoğlu, Ataol Behramoğlu, Ümit Zileli ve İlhan Taşçı kitaplarını imzalayacak. Pazar günü ise 13.00 14.30 saatleri arasında Sevgi Özel, Alev Coşkun, Zeynep Oral, 15.00 16.30 saatleri arasında Hikmet Çetinkaya ve Serdar Kızık okurları için kitap imzalayacak. İmza günlerine yoğun ilgi gösterilmesi bekleniyor. Balbay ile dayanışma Cumhuriyet standına gelen yazarlar ve gazeteciler uzun süredir tutuklu bulunan Mustafa Balbay’ın da kitaplarını imzalayarak dayanışma örneği sergileyecek. Ayrıca Cumhuriyet Kitapları fuarda, “Balbay” ve “Dilenemez Dilenciye Döndük” isimli iki söyleşi ve panel gerçekleştirecek. Yarın üçüncü salonda 12.00 13.00 saatleri arasında yapılacak olan “Balbay” isimli paneli Çetin Yiğenoğlu yönetecek. Ataol Behramoğlu, Ümit Zileli, İlhan Taşçı ve Sevgi Özel’in konuşmacı olarak katılacağı panelde Mustafa Balbay’ın gazeteciliği, mesleki yaşamı ve fikirleri irdelenecek. Pazar Günü 12.00 13.00 saatleri arasında düzenlenecek olan, “Dilenemez Dilenciye Döndük” isimli söyleşide ise Sevgi Özel okurlara seslenecek. ş Kitap Fuarı’ndaki Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği standı da halktan yoğun ilgi görüyor. Silahlı saldırıda yaşamını yitiren Yağ toprağa verildi Baştarafı 1. Sayfada katil zanlısı "Jilet Çoşkun" lakaplı Çoşkun Özçakmak'ın "uyuşturucu bağımlısı, gaspçı, psikopat ve tetikçi" olarak anılması, daha önce cinayet işlemesi, Yağ ve ailesinin yakını olması gibi nedenler, Yağ cinayetinin arkasında başka güçlerin olduğunu işaret ediyor. Belediyede yaşanan belirsizlik, Yağ'ın imar komisyonu başkanı olması ve imar değişikliklerindeki tartışmalarla ilişkilendirilmeye çalışılan cinayetin ancak sık sık Irak ve Suriye'ye girişçıkış yaptığı belirlenen zanlı Özçakmak'ın yakalanmasıyla aydınlatılabileceği konuşuluyor. 'Ölmedim' dedi, öldürüldü Ahmet Cevdet Yağ, kendisiyle aynı adı taşıyan ve kanserden yaşamını yitiren amcasının oğlunun cenazesine katılmak üzere geçtiğimiz çarşamba günü Hadırlı Mahallesi'ndeki mezarlığa gitti. Cenazeye katılmaması için uyarıldığı ileri sürülen Yağ'ın, "Niye cenazeye gitmeyeyim? Aynı adı taşıyoruz. Benim öldüğümü zannediyorlar. Ben ölmedim. Cenazeye katılmalıyım" dediği bildirildi. Ancak kimlerin Yağ'ın cenazeye katılmamasını istediği henüz öğrenilemedi. Amcasının oğlunu defnettikten sonra oğlu Gökhan ile birlikte arabasına doğru yönelen Yağ'ın hemen arkasında beliren katil zanlısı Çoşkun Özçakmak, sırtı dönük vaziyetteki Yağ'a çok yakın mesafeden bir el silahla ateş etti. Bununla yetinmeyen Özçakmak, Yağ yere düştükten sonra da 11 kez silahını ateşledi. Çoğunluğu kalp ve göğüs bölgesi olmak üzere vücuduna toplam 10 kurşun isabet eden Yağ, olay yerinde yaşamını yitirdi. Kaldırıldığı Özel Adana Hastanesi'nde 6 uzman doktorun yaptığı tüm müdahalelere karşın Yağ, yeniden hayata döndürülemedi. Katil zanlısı Özçakmak ise elindeki silahıyla Hadırlı'daki portakal bahçelerine doğru kaçarak izini kaybettirdi. Katil deneyimli Yağ'ı vuran Coşkun Özçakmak'ın, 1993 yılında Hadırlı'daki evinin bahçesine izinsiz girdiği gerekçesiyle bir kişiyi öldürdüğü öğrenildi. "Kastın aşılması sonucu ölüme sebebiyet vermek" suçundan Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan Özçakmak'ın bu suçtan 3 yıl 4 ay hapis cezası aldığı belirlendi. Aynı olayla ilgili ruhsatsız silah bulundurduğu gerekçesiyle 10 ay ceza alan Özçakmak hakkında, tahliye edildikten sonra "uyuşturucu bulundurmak, kullanmak, ruhsatsız silah bulundurmak" gibi çok sayıda işlem yapıldığı kaydedildi. Şirinler Çetesi operasyonunda gözaltına alınan, daha sonra 2 kişinin öldürülmesi olayında azmettirici olduğu gerekçesiyle yargılanan Özçakmak'ın, "Jilet Coşkun" olarak anıldığı da edinilen bilgiler arasında yer alıyor. Polis alarmda Kaynağı belirsiz çok sayıda spekülasyonun yapıldığı cinayetle ilgili Adana Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Masası ekipleri alarma geçti. Aralarında emekli cinayet masası dedektiflerinin de bulunduğu toplam bin 100 polis cinayetin aydınlatılması ve katil zanlısının yakalanması için adeta seferber oldu. Adana Valisi İlhan Atış ve Adana Emniyet Müdürü Mehmet Salih Kesmez'in bizzat bu operasyonu yürüttüğü bilgisine ulaşıldı. Cenazede gözyaşı sel oldu Katıldığı cenaze töreninde uğradığı silahlı saldırıda yaşamını yitiren CHP'li eski Seyhan Belediyesi Başkanı ve Anakent Belediye Meclis Üyesi 61 yaşındaki Ahmet Cevdet Yağ son yolculuğuna uğurlandı. Adli Tıp Kurumu'nda yapılan otopsinin ardından Anakent Belediyesi'nde Yağ için tören düzenlendi. CHP Adana Milletvekili Tacidar Seyhan, Adana Valisi İlhan Atış, Anakent Belediye Başkanvekili Zihni Aldırmaz, Çukurova Belediye Başkanı Yıldıray Arıkan, Emniyet Müdürü Mehmet Salih Kesmez, meclis üyeleri, Yağ'ın eşi Handan, kızı Mine ve oğlu Gökhan ile yakınları ve sevenlerinin katıldığı törende herkes gözyaşı döktü. Törenin ardından karanfillerle uğurlanan Yağ için bir dönem başkanlık yaptığı Seyhan Belediyesi ve CHP Adana İl Başkanlığı'nda iki ayrı tören gerçekleştirildi. Törenin ardından Yağ'ın cenazesi saldırıya uğradığı Hadırlı Mezarlığı'nda toprağa verildi. Cinayet zanlısı Çoşkun Özçakmak'ın yakalanması için polisin alarma geçtiği bildirildi. Cinayetin ardından çeşitli kurum, kuruluş, siyasi parti ve kişi tarafından çok sayıda taziye mesajı yayınlandı. Yağ’ın cenaze töreninde eşi, kızı ve oğlu ile birlikte çok kişinin gözyaşı döktüğü görüldü. Törene Vali İlhan Atış ve CHP Milletvekili Seyhan’da katıldı. C MY B C MY B