26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

6 AĞUSTOS 2010 CUMA SAYFA 3 Köy muhtarları ve çiftçiler elektrik için yürüdü ADNAN AVUKA SORUNUN ADI YOK (MU?) 2 KİMLİK KARMAŞASI MI? “Etnik Kimliği Değiştirmek...” Çetin Yiğenoğlu Sözü hiç uzatmadan söylemekte yarar var; unutulmasın ki, Kızılderili, sarı Çinli, zenci, beyaz Avrupalı, Kürt, Türk fark etmez, hepsinin kanı kırmızı akar... Hiçbir insanoğlunun kalıtımsal özyapısı açısından homojen bir topluluk oluşturduğu söylenemez... Bunu söyleyen insanlık suçu işlemiş olur ve bir tek sözcükle suçlanır: Irkçı. Toplumumuzun şu anda bulunduğu noktaya gelmesinde birkaç karmaşık, maniple edilmeye uygun yakıcı kavramın halk katmanlarına yeterince anlatılamaması büyük rol oynadı... Bu kavramlar etnisite, millet / milliyetçilik ulus / ulusalcılık, din laiklik... Etnik kimlikten, etnisiteden başlamak gerekirse hemen belirtmekte yarar var; öyle çoğu kişinin sandığı gibi etnisite sözcüğünün soysopla da, ırkla da ilgisi yok, kandaş aile, akraba, aşiret yapısıyla da... Buna karşın, kafa karıştırmada en tehlikeli kavramların başında gelir... Özce, “kültürel kimlik” diye tanımlanması gerekir... Bu yanıyla öyle masumdur ki, yadsınamaz bir insancıl gerçekliğin tanımıdır; insan yüreğindeki “kuzu”nun sembolüdür... Çok kolay speküle edilen, edilmeye uygun yanıyla da insan yüreğinin öbür yarısında bulunan “kurt”u temsil eder... Bu yanı beslemek için, halklar uygun yöntemlerle kışkırtıldıklarında kolayca ırkçı milliyetçiliğe evrilir, dünyada pekçok örnekte görüldüğü gibi ... Geçtiğimiz iki yüzyılda bunun en acı örneği Anadolu’da Türkler, Kürtler ve Ermeniler arasında yaşandı... Şimdi aynı şeyleri Türklerle Kürtlerin yaşaması için yüreklerdeki kurtlar besiye çekilmek isteniyor; bu nedenle olmadık kışkırtma senaryoları sahneleniyor... İyi kötü mürekkep yalamışlar bu konu açıldığında çok çok, Ermenilerle yüzlerce yıllık dostluğumuza gönderme yapıyorlar sadece.. Ya bilmiyorlar ya da bildikleri halde anlatmıyorlar nedense; Türklerle Ermenilerin kökende akraba olduğunu; yüzlerce dilin konuşulduğu Kafkaslar’da halkların kardeşliğini sağlamada çimento görevi yapan Ermeni Mezhebi Gregoryenliğin bile bir Türk tarafından (Aziz Gregor Lusaroviç) kurulduğunu... Kürtlerle de akrabayız Ermenilerle olduğu gibi... Burada, şu kız alıp vermeleri kastetmiyorum... Kuşkusuz, bu ayrıca pozitif bir etki sağlıyor, ama vurgulamak istediğim Türklerle Kürtlerin, Ermenilerin yanı sıra Ortadoğu’da, Kafkaslar’da, Balkanlar’da yaşayan halklar dinleriyle dilleri de farklı olsa kendilerini farklı etnik kimliklerle de ifade etseler, aynı kültür dairesinin insanlarıdır... Onları akraba kılan da bu özellikleridir zaten... Bunun adına “kültürel akrabalık” da denilebilir, “etnik” kimliğin “kültürel kimlik” diye tanımlanması gibi... Söz konusu kültür dairesindeki coğrafyada yaşayan halkların kültürlerini, dillerini birbirlerini etkileyerek oluşturdukları unutulmamalı! Emperyalizmin “Balkanizm/Balkanlaştırma” diye tanımlanan halkları, ülkeleri bölme politikası, bir yanıyla önemsenmemesi, bir yanıyla övünülesi farklılıkları kaşıyarak gerçekleştirdiği de unutulmamalı! Ortadoğu’da, Türkiye’nin güneydoğusunda yapılmak istenen tam da bu; Balkanlaştırma... böl, parçala yönet... Emperyalistler, bugün bir varsıllık diye değerlendirmemiz gereken etnik kimlik konusunu Türkiye’de “kimlik tartışması” adıyla sahneledi. Bu kışkırtıcı, bölücü politika dünyada soğuk savaş süreciyle sonrasındaki tek kutuplu dünyanın ürünüdür... Amerika’da 1950’lerdeki McCarthy tutuklamaları kimlik sorgulama politikasının gerekçesiydi... McCarthy politikasının komünist tutuklamaları bizde 1950’lerin sonlarındaki Milli Korunma Yasası çerçevesinde yapılanlarla “Ergenekon” tutuklamalarının protipi, ilk versiyonu konumunda... Aynı “Think Tank”ların (ABD’deki ‘düşünce ofisleri’/muzırlık üretim merkezleri) ürünü... Kimlik kavramı tartışması dünya siyaset sahnesine 1960’larda girmesine karşın, bizde 12 Eylül sürecinde başladı... Alt kimliküst kimlik, kimlik bunalımı, kimlik bilinci, cinsel kimlik, dinsel kimlik, etnik kimlik, ulusal kimlik, ailesel kimlik, sınıfsal kimlik, ekonomik kimlik, eğitsel kimlik... saymakla bitecek türden değil, yeter ki “ötekileştirici”, “ayrıştırıcı” bir öze sahip olsun... Bilindiği gibi bizde, “kimlik” yerine daha önce Arapça “hüviyet” sözcüğü kullanılırdı; hüviyet, “asılkök, aranılan ya da olunmak istenen kimse” anlamına geldiği gibi, “hüviyet cüzdanı” anlamını da içeriyordu... İngiltere’de 1968’de yayınlanan “Toplum Bilimleri Ansiklopedisi”nde “kimlik” diye bir kavram yoktu. Daha sonra kullanımı yaygınlaşan Fransızca kökenli “identity”, “kimlik” anlamından çok, “kültürel kimlik” diye algılanıyordu; asıl anlamı ise “birlik bütünlük”tü... Bu ara, Oxford İngilizce sözlükte “etnisite”nin nadiren kullanılan bir kavram olduğuna dikkat çekildiğini belirtmeden geçmememiz gerekiyor... Etnik kimliğin bir başka özelliğinin de istenildiği an değiştirilebilir olmasıdır. Burada asimilasyon politikasıyla yapılan bir etnik kimlik değişikliği değil söz konusu edilen... Bugün, içimizden herhangi biri “Ben artık Japon’um” dese kimseye söyleyecek söz düşmez; o artık Japon’dur... Eğer o kültüre uygun yaşamaya başlamışsa kimse ona “Sen Türk’sün, Kürt’sün, Japon olamazsın!” diyemez... Ulus ve millet kavramlarını irdelemeden “etnisite” kavramını “irredenta”, “race”, “racializm” kavramlarına bakarak da değerlendirmekte yarar var... “İrredenta” sözcüğü, 1815’lerde “kentlerin birleştirilmesi, anavatan dışındaki soydaşların kurtarılması, toprakların anavatana bağlanması” anlamına geliyordu... İşte Batı dillerindeki “nation” sözcüğü türlü siyasal gelişmelerin birikimiyle “halkların ırk ve soy kimliği”yle ilgili bir anlam yüklendi... Daha sonra duyulan “Türk İrredantizmi” gibi tanımlamalar buradan gelir... “Soybudun” demek olan latince “race”nin İtalyanca’sı “razza” sözcüğü 1. Dünya Savaşı’nda Almanca’ya “rasse” olarak girdikten sonra “rassismus” biçimini alarak insanlığın dil dağarcağına içeriği “ırkçılık” olan bir kavramı getirdi. Böylece, millet / milliyetçilik, ulus / ulusalcılık, din laiklik kavramları etnisitenin ürünü “ırkçılık” maymuncuğuyla maniple edilmeye başlandı. Haftaya: millet / milliyetçilik, ulus / ulusalcılık, MARDİN Mardin ve Kızıltepe ilçesine bağlı köylerin muhtarları ve buralarda yaşayan çiftçiler çalışmalarını etkileyen elektrik sorunlarının çözümü için Valiliğe yürüdü. Mardin karayolunda toplanan, buradan Valiliğin önüne dek yürüyen muhtar ve çiftçilerle önce İl Emniyet Müdürü Serdar Meriç görüştü, sakin olmalarını istedi. Kızıltepe Ziraat Odası Başkanı Bedirhan Dinler, TKP eski İl Başkanı Mahmut Dündar, bazı muhtarlar ve il genel meclis üyeleri Mardin Valisi Hasan Duruer ile görüşmek istediklerini belirtti. Durumu öğrenen ve görüşme isteğini olumlu karşılayan Vali Hasan Duruer, “Hatların çok eski olduğunu biliyorum. Bu hatlar yenilenmeden sorunun çözümü çok zor. Konuyla ilgilenen yetkililer, yeni bir trafonun devreye gireceğini belirtti. Fakat gelecek olan trafonun da şehrin ihtiyacı karşılayamayacağı söylendi. Şu an çimento fabrikası na elektriğin verilmesinden dolayı arızaların yaşandığını söylüyorsunuz. O elektrik verilmese de sıkıntı devam edecek” dedi. İl Jandarma Komutanı Albay Olcay Erdil, İl Emniyet Müdürü Meriç’in de hazır bulunduğu toplantıda konuşan Kızıltepe Ziraat Odası Başkanı Dinler ise, “Bu sorunun çözüme kavuşmasını istiyoruz. Gerekirse tüm yolları kapatıp eylem yaparız. Çiftçi, üretici çalışamıyor. Göz göre göre emekler, bir milli servet yok oluyor” diyerek tepkilerini dile getirdi. Belediye Meclis Üyesi Rıdvan Tarhan da, çiftçilerin de halkın da bekleyecek hali kalmadığını vurguladı, “Bıçak kemiğe dayandı. Gerçekten bir çözüm istiyoruz. Seneye kalırsa hepimiz çökeriz. Bizler Mardin’in çimento fabrikasına bağlanmasını istiyoruz. Önceki proje neyse aynısını istiyoruz. Bizim sıkıntımız yoktu. Ne oldu da böyle oldu açıklama bekliyoruz” diye konuştu. Mardin’in Kızıltepe ilçesi Arıklı köy muhtarı İzzettin Kahraman, 2 ay içinde 43 bin lira elektrik faturasının geldiğini, buna karşın doğru düzgün verilmeyen elektirik salınımları yüzünden bir çok yönden zarar gördüklerini, bu sorunun bir an önce çözüme kavuşmasını istediklerini irdeledi. Kızıltepeli muhtar ve çiftciler Vali ve diğer il yöneticilerine elektrikle ilgili sorunlarını ilettiler. İSKENDERUN Belediyenin menfez çalışması sürüyor İSKENDERUN (Cumhuriyet) Yağmur suyu drenajını sağlamak amacıyla belediye tarafından kent merkezinde başlatılan menfez inşaat çalışması sürüyor. Sıkı çalışmalar sonucu Gelişim Hastanesi’ne dek ulaşıldığını belirten Belediye Başkan Yardımcısı Sefa Boran, “Gelişim ve Renin hastaneleri önünde daha önce inşa edilen menfez, tarafımızdan başlatılan projeye uyum sağlamadığı için yenilenecek” dedi. İskenderun belediyesi Su ve Kanalizasyon Müdürlüğü tarafından yürütülen proje çalışmasıyla ilgili bilgi veren Boran şunları söyledi: “Numune Mahallesi’nin Dr. Ahmet Sadık Caddesi’nde yapılan menfez inşaat çalışmaları Gelişim Hastanesi sınırına kadar gelmiştir. Gelişim Hastanesi ve yapımı devam eden Renin Hastanesi önünden geçen ve önceden inşa edilmiş olan menfez, belediyemiz tarafından hazırlanmış olan menfez inşaat projesine uyum sağlamamaktadır. Ayrıca bu bölgede bulunan Türk Telekom hatları da dikkate alınarak, söz konusu bölgede önceden inşa edilen menfezin yıkılması gerektiği belirlendi, . Bu yüzden eski menfez yıkılarak yenilenecek ve aynı güzergahta çalışmalar yürütülecek.” Halk suyundan yararlanamamaktan yakınıyor “Emirler göleti artık kapalı sisteme alınmalı” NİĞDE (Cumhuriyet) Ulukışla ilçesindeki Emirler Göleti’nin kapalı sisteme alınmaması dolayısıyla çevre halkı ve üreticiye yarar sağlamadığı belirtildi. 1994 yılında yapımına başlanan ve 2004 yılında tamamlanan gölete kanal bağlantıları yapılmamasının erezyona yol açtığını, yapım amacı olan sulamada istenen verimin alınamadığını söyleyen çevre halkı göletin kapalı sisteme alınmasının kaçınılmaz olduğunu kaydetti. Bölgede sulama suyu sorununa çözüm amacıyla inşaasına başlanan ve 10 yılda tamamlanabilen göletin, kanal yapılmaması nedeniyle işlevsiz bir durumda olduğunu savlayan Emirler köyünden Mustafa Dürek, Bayram Çürük, Mehmet Yılmaz, Enver Erbil, Necati Sönmez, köylerinde Çakıt projesi ile hayvancılığın sona ermesinin ardından tek umudun tarım olduğunu, ancak sulama sorunu nedeniyle sıkıntı yaşadıklarını söylediler. Gölet suyundan fayda yerine zarar görür duruma geldiklerini anlatan köylüler, su dağıtımında kapalı sisteme geçilmemesi yüzünden su kaybının fazla olduğunu, randımanlı olması için de su dağıtımının mutlaka kapalı sistemle yapılmasını istediler. Doğa harikası bir alandaki Emirler Göleti’nde balıkçılık yapıldığını da anımsatan köylülerden Mehmet Yılmaz, gölet çevresinde bulunan onbinlerce kiraz, elma, kayısı ağacı ve diğer meyve ürünleri için önemli bir sorun haline dönüşen su sorununun mutlaka çözülmesi gerektiğini kaydetti, şunları söyledi: “İki bin dönüm arazide sulu tarımın yapılması amaçlanan göletteki suyun da ğıtımı eski usul arklar ile sağlanıyor, bu sistem ile çok su kaybı yaşanıyordu. Biz yöre halkı olarak, bu sorunun aşılmasında kapalı boru sistemi ile su dağıtımının önemine dikkat çekiyoruz. Böylece göletten daha fazla yararlanılacak, daha çok ürün yetiştirebileceğiz. Bugune değin gölet kanaletleri yapılmadığı için yeterli yararlanamadığımız gibi, arazinin 6070 derece meyilli olması, bu nedenle de sulamanın zor şartlarda yapılmasından dolayı toprak erezyona uğramakta sulamada yeterli randıman alınamamaktadır. Yani su israfı olmaktadır Her ne kadar yetkili makamlara başvuru yaptıysak da bakanlıktan yeterli ödenek gelmediğini ve kanaletlerin ihalesinin yapılamadığını söylemekteler. Emirler köyü halkı olarak sorunun bir an önce gündeme alınmasını istiyor, bekliyoruz.” İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı Adına ORHAN ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni İBRAHİM YILDIZ Sorumlu Yazıişleri Müdürü MİYASE İLKNUR Adana Temsilcisi ÇETİN YİĞENOĞLU Reklam Sorumlusu İLKER İŞİSAĞ Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. Yönetim Yeri: Prof.Nurettin Mazhar Öktel Sk. No:2 Şişli/İstanbul Tel: (0 212) 343 72 74 Faks: (0 212) 343 72 64 Adana Temsilciliği: Çınarlı Mh. İnönü Cd. 5 Sk. Aksoğan İşhanı Kat:1/1 Seyhan/ADANA Tel: (0 322) 363 12 09 363 12 11 Faks: (0 322) 363 12 15 Baskı: DPC Adana Tesisleri Ceyhan Karayolu 01260 ADANA Tel: (0 322) 346 16 00 Cumhuriyet’in haftalık ücretsiz ekidir. Yayın Türü: Bölgesel. Mersin’de 25 plaja “Temiz” notu verildi MERSİN(Cumhuriyet)Mersin İl Sağlık Müdürü Dr. Çağlar Çatak, il genelinde halkın yoğun olarak kullandığı 25 ayrı plajdan deniz suyu numunesi alınarak incelendiğini ve şu ana kadar herhangi bir kirlilikle karşılaşılmadığını açıkladı. Geçtiğimiz Nisan ayında başlatılan deniz suyu kontrollerinin Ekim ayına dek süreceğini anımsatan Dr. Çatak, Mezitli, Davultepe, Tece, Erdemli, Çeşmeli, Kargıpınarı, Tömük, Arpaçbahşiş, Çamlık, Kocahasanlı, Limonlu, Kumkuyu, Narlıkuyu, Susanoğlu, Taşucu, Arkum, Yeşilovacık, Atayurt, Aydıncık, Bozyazı, Anamur ve Kumluören halk plajlarından belirli aralıklarla alınan deniz suyu numunelerinin gerekli kontrollerin yapıldığını kaydetti. Yaz döneminde plaj ve sahillerin yanı sıra havuz sularının da denetlendiğini belirten Dr. Çatak, yüzme havuzlarında temizlik, bakım ve ilaçlama yapmayan site yöneticileri ile ticari işletme sahiplerine cezai işlem uygulandığını anlattı. Mersin’de “Temiz” notu verilen plajlar içinde Kız Kalesi de bulunuyor. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear