Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Deprem hafife alınıyor! YUSUF BAŞTUĞ Yetkililer, aynı acıların yaşanmaması için duyarlılık çağrısında bulunadursun 1998 yılında Adana ve Ceyhan’a büyük acılar yaşatan depremde Ceyhan yıkımlardan büyük yara aldı. Can kayıplarının yanında yüzlerce bina adeta katlanarak yerle bir oldu, binlercesi de ağır hasardan dolayı kullanılamaz hale geldiğinden sonradan yıkıldı. ADANA Önemli bir deprem kuşağında yer alan Türkiye’de, 1900 ile 2010 yılları arasında büyük can ve mal kaybına yol açan çok sayıda deprem meydana geldi. Bu depremlerde on binlerce kişi yaşamını yitirdi, yüzbinlerce kişi yaralandı. Yaşanan acılardan sonra ilgili uzmanların, yetkililerin sık sık dile getirdiği “Deprem değil, bina öldürür” sloganı her ne kadar belleklere kazınsa da, alınan önlemler yeterli görünmüyor. İstanbul, İzmir, Erzincan, Yalova, Gölcük, Düzce, Dinar, Elazığ, Bingöl, AdanaCeyhan, Antakya, Manisa, Muş ve Diyarbakır gibi Türkiye’nin dört bir yanında yaşanan depremlerin, o tarifsiz acıların yinelenmemesi için sürekli anımsanması gerekiyor. Deprem tehlikesine karşı görüştüğümüz jeolog ve jeofizikçiler, ranta dayalı imarlaşmanın önlenmesini ve Türkiye’de ulusal bir deprem politikası oluşturulmasını gerektiğinin altını çizen görüşlerini bir kez daha yinelediler. Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Jeofizik Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Melih Baki, Adana’da 27 Haziran 1998’de yaşanan 6.3 şiddetindeki depremde onlarca insanın yaşamını yitirdiğini, binin üzerinde yapının yıkıldığını, binlercesinin hasar gördüğünü, bölge insanının büyük acılar yaşadığını anımsattı. Baki, “O depremde bin 356 bina ve 30 işyeri tamamen yıkıldı. 18 bin 395 binanın hasarlı ve oturulamaz ve 555 binanın kullanılamaz olduğu, 43 bin 721 binanın hasarlı oturulabilir, bin 26 işyeri de hasarlı olarak kayıtlara geçti. AdanaCeyhan depremi şiddeti ve yarattığı hasar itibariyle, dünyadaki en büyük deprem olarak tarihe geçmiş tir” açıklamasında bulundu. Baki: Olası deprem yıkıcı olur Yaşanan tüm acılara ve edinilen acı deneyimlere karşın, hasar gören bu binaların envanterinin bile çıkarılmadığını vurgulayan Baki, yaşanabilecek bir depremde hasarlı yapıların ne olacağına ilişkin araştırma da yapılmadığına dik kat çekti. Yaşanan depremin, yaşanacak depremlere etkisi olacağının bilinmesini isteyen Baki şunları söyledi: “Adana’da yeraltı su seviyesinin yükselmesi nedeniyle çok katlı bodrumlu yapıların bodrum katlarını su bastı. Adana uzak yakın tüm depremleri çok daha hassas bir şekilde hissedecek noktada duruyor. Bundan sonra Ceyhan’da yıkılan binaların ardından ağır hasar görenleri de uzun süren bir çalışma sonucu ortadan kaldırılmıştı. oluşabilecek bir depremde hasar ve yıkımlar kat kat fazla olacaktır. Bu gerçekle ve bugüne kadar hiç ders almadığımız deprem gerçeği ile artık karşı karşıyayız. Bir doğa olayını felakete çeviren ülkemizde, hiç deprem yaşanmamış gibi davranma ve depremi unutan, insan hayatını ve kamu yararını önemsemeyen bir anlayış ne yazık ki bugün de hüküm sürüyor. Doğal afetlerle ilgili yasalar Meclis’e gelmedi ama çok çelişkili deprem genelgeleri ortada dolaşıyor. Olabilecek bir deprem felaketinin sorumluları bu çözüm yolunu aramayanlar olacaktır.” ları hızla imar düzenlemesiyle yoğun ve yüksek katlı yapılaşmaya açılıyor. Yani felakete davetiye çıkartılıyor” diye konuştu. “Önerilere kulak verin!” Önlem alınmadan geçen sürenin büyük bir kayıp olduğunu dile getiren Tatar, şöyle konuştu: “En kısa sürede önce ulusal deprem politikası geliştirilmelidir. Ülkemizde mevcut Afet Yönetim Sistemi’nin afet sonrası için geçerli müdahale ve iyileştirme aşamalarından ziyade; hazırlık, planlama ve zarar azaltmaya dönük araçların geliştirilmesi; başta İmar ve Afet yasaları olmak üzere ilgili yasalarda uygulama ve dil birliğinin sağlanması gereklidir. Zarar azaltma süreçlerinin ilk adımı ve afete dönük planlamayı sağlamada önemli bir araç olan ‘Afet Tehlike Haritaları’ hazırlanmalı. Her tür ve ölçekteki planlama öncesi ‘İmar Planına Esas Jeolojik Jeoteknik Etütleri’nin yaptırılması zorunludur. Afet zararlarının azaltılmasının birinci derecede sorumlusu yerel yönetimlerdir. Depreme karşı teknik altyapıların ve uzman personel sayısının arttırılması sağlanmalıdır. Eğitime yatırım yapılmadıkça afetlerle karşı duyarlı bir toplumdan söz edilemez. Afet zararlarıyla toplumsal olarak mücadele etmek zorundayız. Yaşadığımız çevrenin jeolojik gerçekliği bunu gerektiriyor. Bu çağrının karşılık bulmasını istiyoruz.” Tatar: Bölge sismik bakımdan aktif Depremler olduktan sonra göstermelik adımlar atıldığını dile getiren Jeoloji Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Mehmet Tatar ise ranta dayalı bir imarlaşmanın yaygın bir şekilde sürdüğünü, deprem tehlikesi gözetilmeden imar değişikliklerinin yapıldığını aktardı. Bölgenin son bir yıldır sismik bakımdan aktif hale geldiğini kaydeden Tatar, “Kozan fayı üzerinde, Osmaniye kuşağında ve Akdeniz’de çok sayıda küçük ve orta büyüklükte depremler oluşuyor. Yıkımın en fazla olduğu alüvyon alanlarda, ovada hızla yapılaşma var. Yapılaşma kuzeye kaymalı ama ova yerler adeta teşvik ediliyor. En büyük hata bu alanların yoğun ve yüksek katlı yapılaşmaya açılmasıdır. Adana kentinin alüvyon alan Mersin’de köylerin çöpünü İl Özel İdaresi toplayacak MERSİN (Cumhuriyet)Mersin’e bağlı 506 köyün çöpünün İl Özel İdaresi tarafından toplanacağı belirtildi. İl Genel Meclisi üyesi İbrahim Gül, köy yerleşimlerinin katı atık sorunlarının çözülmesi için İl Özel İdaresi tarafından 1 milyon 100 bin lira bedelli proje hazırlandığını, projeanin yaşama geçmesi durumunda 506 köyün tamamına çöp koyteyneri yerleştirileceğini ve haftada 2 kez çöp kamyonlarının bunları alacağını söyledi. Köylerdeki çöp sorununu çözmek için geliştirilen projeha satın alınacak. Bu araç filosu her köye haftada 2 kez uğrayarak biriken çöpleri alacak. Şu anda Mersin’deki tüm köyler katı atık sorunlarını kendi çabalarıyla halletmeye çalışıyor. Çaresizlikten çöplerini ya yol kenarlarına, ya da sulama alanları kenarlarına döküyorlar. Bu da tarımsal üretimi ve halk sağlığını tehdit ediyor. Türkiye’de ilk olan projemizi uyguladığımızda köylerimiz çağdaş, insanca yaşanabilir duruma gelecek.” Mersin’in artık hizmet üreten bir kent haline geldiğini vurgulayan Gül şöyle devam etti: “2001’den önce Mersin’den Anamur’a gitmek isteyenler, o kıvrımlı, virajlı yolların içinde çile çekiyordu, Antalya’ya gitmek isteyenlerin başı dönüyordu. 7.5 yıl içinde MersinAntalya arasında 235 kilometre bölünmüş yol hizmete açıldı. Mut ile Mersin arasındaki bölünmüş yollarda çalışma devam ediyor. Mersin, ‘Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi’ ile Çamlıyayla ve Bozyazı devlet hastanelerine kavuştu. Erdemli’de 150, Silifke’de 250 yataklı hastane inşaatları devam ediyor. Toros Devlet Hastanesi’nde 250 yataklı ek bina projesi sürüyor. Hizmetler halkımız için sürecek.” Mersin Kent Konseyi Genel Sekreteri Özdemir, “Mücadelemiz sürüyor” dedi “Akkuyu için son söz söylenmedi” Mersin'in nükleer baronlarına peşkeş çekilmesini kabullenemediklerini söyleyen Özdemir şöyle devam etti: Mersin turizm kenti olma yönünde çok önemli adımlar atmaktayken, bu kente hem de en güzel kıyılarımızdan olan Akkuyu'ya nükleer santral yapılması, her şeyden önce turizmi baltalayacaktır. Çünkü, herkes biliyor ki, turizm ve nükleer bir arada olamaz.” Toplantıda konuyu Anayasa Mahkemesi'ne götürmeyi düşündüklerini ifade eden Kent Konseyi Genel Sekreteri Özdemir sözlerini, “Bu santralın yapımı 12 yılda tamamlanacak. Umarız bu süre içinde, ülkesini seven, yurtsever bir hükümet iktidara gelecektir ve bu yanlış kararı düzeltecektir. Bu yüzden bizler umudumuzu yitirmedik ve mücadelemize kaldığımız yerden devam edeceğiz” diyerek tamamladı. nin, 1 milyon 100 bin lira olan bütçesinin finansmanı için Çukurova Kalkınma Ajansı’na başvurulduğunu kaydeden Gül şöyle konuştu: “Projenin onaylanması durumunda il genelindeki 506 köyün tamamına çöp konteynırı yerleştirilecek. Bunların toplanması için ayrıca 8 çöp kamyonu da MERSİN (Cumhuriyet) Akkuyu'da kurulması düşünülen nükleer santral ile ilgili gelişme ve kararları eleştiren Mersin Kent Konseyi Genel Sekreteri Nuri Özdemir, “Akkuyu'da daha her şey bitmiş değil. Son sözümüzü söylemedik. Mücadelemiz devam ediyor” dedi. Akkuyu kararının değerlendirildiği Kent Konseyi toplantısında, gelişmelerin Mersin ve ülke için çok kaygı verici olduğunu vurgulayan Özdemir şöyle konuştu: Talihsiz bir karar olduğu tartışılmaz. Mersin'in nükleerle anılan bir kent olmaması konusunda kararlıyız. Birçok ülkede yapımı tamamlanan nükleer santraller faaliyete geçememiştir. Bunun temelinde de, o ülke insanlarının oluşturduğu toplumsal baskı yatmaktadır. Bu baskıyı bizler de uygulayabiliriz. Bu bağlamda ilk aşamada, TBMM'de alınan bu kararı onaylamaması için Sayın Cumhurbaşkanı'na bir faks çektik. Çünkü bu tesis, kentimiz ve ülkemiz adına gelecekte büyük facialara davetiye çıkaracak niteliktedir.” Mersin Nükleer Karşıtı Platform üyeleri Akkuyu için sık sık yürüyüş ve eylem düzenleyip tepki koydular. C MY B C MY B