Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
9 haziarn 2024
7
O genelde susuyor, şarkıları konuşuyor. Feridun Düzağaç uzun süre sonra yeni bir tekli ile sevenlerinin karşısında
‘kariyerime asla tapmadım’
aklaşık beş yıldır müzikal bir
suskunluk içindeydi Feridun
Feridun Düzağaç’ı bilenler bilir. Lafını esirgemez,
Düzağaç. Onu çok seven ve nasıl
bir tavrı olduğunu bilen kadim düzen onun değerlerine uzaksa vazgeçmenin
Y
dinleyicileri için bile uzundu bu süre.
erdemini bilir... Belki de bu yüzden söyledikleri
Şimdi “Kötü Adam” isimli teklisi ile geri döndü.
hemen dikkat çekiyor ve değer buluyor. Beş yıl
Hep olduğu gibi zamanın ruhuna hâkim, bireysel
duyguları toplumsal katmanlardaki karşılıklarıyla
sonra çıkardığı “Kötü Adam” şarkısı da yine
görerek oluşturduğu dizeleriyle. Sözün geri
dinleyenlerinin duygularını yansıtıyor.
kalanını ona bırakalım...
u “Kötü Adam”da sürekli yanlış kararlar verip
yanlış adamlara âsşık olan bir kadın anlatılıyor. Aynı
zamanda ülkemizdeki kutuplaşmanın etkisiyle giderek
büyüyen, semiren ve karakteri belirginleşen bir kötü
adam tektipine de işaret ediyor.
Şarkıyı kızıma yazdığımı düşünen ve
‘asl Ola n
dinledikten sonra kızlarının gelecekleri için
kaygılarını dile getirip tatlı tatlı sitem eden
BiRli kte
çok mesaj aldım. Sokak köpeklerine uğursuz
geldiğime dair orantısız mizahi mesajlar da
sÖYl eMek’
maalesef. Oysa şarkıdaki “acımasız, saf kötü, taş
kalpli” tanımı deprem felaketi sonrası yardım için
çırpınan insanlara saldıran bütün kötü kalplilere
u “Göz önünde olmadığı için
içten isyanım adına not
üzüldüğünüz, bir şarkınız var mı?
aldığım duygularımdı.
“Şarkı-toto”yu hep dinleyici kazanır. Bir şarkı,
Sonra sonra evrildi
dinleyici sevince şarkı oluyor yani. O şarkının bu kadar
dinlediğiniz haline.
sahiplenilmeyenleri derhal olmadım. Öyle yaşayanları küçümsedim hatta
sevilmesine şaşkınlıktan çok “100’ler kulübü”nde bir şarkı
Bana sorarsanız
içimde. İlk zamanlar “Hatırımız için bu kararınızı
uyuturuz” diyen bir kötülüğe karşı
yazarı yani en az 100 şarkı yazmış bir yorgun olarak sanki tek
dünyaya ve
lütfen delin”ler zamanla “Sen kim oluyorsun
ağzımı bozmadan şarkı yazabilir
bir şarkının gölgesinde dinleniyormuşuz duygusu asıl rahatsız
insanlığa kötülük
da bizi boykot ediyorsun”a dönüp düşmancılık
miyim? Ağzımı bozmam. Kalp
olduğum ki üzerine konuşulduğu kadar önemsediğim bir durum
üzerinden tuttuğum
kırmama kaygımı da sağlıklı oyununa dönüşmüştü. Bunlara gülüp geçiyorum
da değil. konserlerimize gelenler bilir, kadim dinleyicilerimizin
minik bir ışık bu
deniz bulmuyorum. Bu benim artık. İyi kötü konser verdiğimiz sürece
duymak istedikleri şarkıları bile “Ya bunlar çok efkârlı, boşver”
şarkı. Aynada
otosansürüm sanırım. “gözlerden uzak kaldığım” fikrine katılmıyorum.
ülkütekin
diyerek geçiştirmelerim çoktur. Çat diye “l osing My Religion söyle”
gözlerimizin
Basit bir tercih meselesi bu.
diye bağıran birisi çıkabiliyor, yanıbaşındaki bir başka dinleyici
Düşmancılık oyunu
dibine kadar
u O günlerden bugüne uzanan 11 yıllık sürede
“Bu da amma cover yaptı he” diye hayıafl nırken. Benim için
tebessüm ederek bakabiliyorsak sorun
u Gezi olaylarının ardından
müzik ve genel olarak sanat camiasının siyaset
aslolan birlikte şarkı söylemek, “kurumuş Ölüyorken”i hep bir
yok. Sorunuzda andığınız tip hayatın
medyanın olayları yansıtmaması veya
karşısındaki tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
ağızdan söylemek enfes olurdu elbette ama bilmiyorum.
her yerinde. Futbolda, trafikte, siyasetin
taraflı yansıtması üzerine bir boykot
Kamu vicdanını acıtan ne olduysa derdimizi,
Hep bir ağızdan söylenen yeterince şarkılarımız var ve
bile isteye üstünden nemalandığı düşman
kararı almıştınız. Sessizliğinizde bunun
kaygımızı fikrimizi yazıp söylemenin vatan
bu benim en değerli hazinem. Hem “Onlarca şarkı
kardeşlik ya da nefret ekseninde. Elimizde
etkisi var mıydı?
haini ilan edilmelere çıktığı bu karanlık sokakta
yazmış biriyim” diye böbürlensem ne olacak?
kamerası her daim açık telefonlarımızla
O boykot kararından da önce en
susmaya sığındım. Aklım sadece bana yetiyor
Şarkı yarıştırmaktan, kıyaslamaktan
durduğumuz sürece dünya daha iyiye gitmeyecek.
başından beri aslında hiçbir zaman “medya
olsun. Ne mağdur edebiyatı yapmaya utanma
vazgeçeli çok oldu.
ve pr”a inanmadığım gibi medya için de hiç
duygum izin verir ne de “Canları sağ olsun”
u Değer yargılarının birbirine girdiği bir çağdayız
çok cazip olmadım. Veya her zaman benden
demeye gönlüm razı gelir. Kimseye kırgın ve
diye düşünüyorum. Bazı olağan görünen şeyleri
cazip birileri oldu. Aramızdan zamansız ayrılan
söylemek bile yasakken, “Bu kadarı da olmaz artık” kızgın değilim. Kimseye de devrim veya cesaret
yargılarından geçmiş olduk. Dünya diplomasız
ve yokluğuna alışamadığımız bir dostum
denilen pek çok durum da olağan görülüyor. Böyle bir madalyası verecek ne yetkim ne konumum
yargıç doldu yavaş yavaş ve diplomasız
benimle koca bir turne geçirdikten sonra şaka
çağda şarkı sözü yazmak zor mu? var. Canları veya özgürlükleriyle bedel ödeyen
“öğreten”. Bahsettiğiniz değer yargılarının ve yollu “Oğlum ne biçim starsın sen, ‘sex drugs
Etkileşim, beğeni, takip, teşhir tıklanma gerçek mağdurun yanında birkaç Instagram
ahlaki çöküntünün ahlakçılık ile eşzamanlı zirve
vs. ne derseniz diyelim, nice “akıllı telefon and rock’n roll’ değil ‘et süt yumurta’sın
postunda yediğim küfürlere ve iptal edilen birkaç
yaptığı saçma sapan mevsimindeyiz hayatın,
kullanıcılığı” öncelikleriyle yaşamaya alışmış maşallah” demişti. Hakkımdaki en çarpıcı ve
düzine konser için ağlıyor değilim. Sadece
hatta doğrudan buna doğmuş genç nesillerin değer garipsediğim de bu. Anlamak mümkün değil doğru tanımlamadır bu. Buyum ben, böyle
üzgünüm, başka bir yerden bakmaya ihtiyacımız
yargılarına geç kalmasını yadırgayamayız. Birileri veya usta ozanın nefis özetiyle “Anlamak mutluyum. Boykot kararı ise bugün olsa yine hiç
var. Fark etmeye, anlamaya ve nihayet
insanlığa “Size sosyal medyadan para kazanma çözmeye yetmez”. Söz yazmak ise benim için düşünmeden vereceğim bir karardı. Kişisel ve
uyanmaya. Şahane bir uykuya ve bir halkın
asla zor olmaz ama kendime şunu sorarım, önemsiz tarihimin “aferin”idir o tavrım. Hiçbir
şansı bahşediyoruz, ne kadar cüretkâr ve rahat uyandığına tanık olduğum şahane bir rüyaya
olursanız o kadar kazanırsınız” dediği gün değer sordum da: “Değer mi?” Misal, “15 günde zaman “kariyerini yöneten” ve ona tapan biri ihtiyacım var. Belki hepimizin.
Disney+’ta yayımlanan dizide Elizabeth Moss
he Veil”in, gelişimleri hikâyenin en büyük
aY’a seYaHat
ikna becerisi destekçisi. Hatta hem Moss
performansı ile göz kamaştırıyor.
bir hayli hem de Adilah’ı canlandıran
yüksek, Marwan’ın rollerinde büyü-
“T
“yok olma
leyici olduklarını söylemek
takıntılı” ve yeni kimliklere
gerek. Ancak kötü bir karakter
‘Peçe’nin
bürünebilme hızıyla nam olarak Adilah’ın portresi o
salmış MI6 ajanı ile hikâyenin denli “beyaza” yakın betimle-
girizgâhında bir havalimanında niyor ki bir süre sonra Imo-
tanışıyoruz. Karşısında oturan BaŞak Bı Çak gen Adilah’ın yanında daha
ardındaki kimlikler:
adam, Interpol’ün kendisini gri kalmaya başlıyor. Bu bir
basakbicak
yakalayacağını öğrendiği anda bakıma Moss için yaratılan
@gmail.com
karakterin hem tüm hikâyeyi
soruyor: “Kimsin sen?” İngiliz
Puanım: 6.5/10
‘The Veil’
sırtlayacak kadar zengin
ajan yanıtlıyor: “Son 37 gündür
olması hem de aktrisin perfor-
yaptığın her hareketi ve sözü
mansıyla ilişkili. Öte yandan Adilah’ın
ezberleyen kişiyim.”
kuşku uyandırma yönünün törpülenmiş
Bu andan sonra yeni görevi için
görüntüsü, iki karakter arasındaki zıtlığın
yeni kimliğini belirleyen ve aslında bir
zayıflamasına neden oluyor. Şu bir ger-
bakıma olay örgüsü boyunca yaşayacağı
çek ki sinema tarihi, kötü karakterlerin
kimlik krizinin fitilini ateşleyen Imogen
gücüyle desteklendiği için unutulmaz
(Elizabeth Moss), IŞİD’in en güçlü
hale gelen iyilerle dolu. Adilah, dünyanın
komutanlarından biri olduğu düşünülen
en korkunç terörist gruplarından birinin
bir kadını, Adilah El Idrissi’yi (Yumna
üyesi olarak daha fazla siyaha bulanmış
Marwan) bulmak üzere Türkiye-Suriye
olsaydı ve filmin gizemini daha fazla
sınırındaki mülteci kampına gidiyor.
besleseydi “peçelerinin ardındaki kim-
Karlarla kaplı kampta açlık çeken
likleri gösteren” iki kadının yolculuğu
insanlara, özellikle çocuğu olan annelere
seyirci üzerinde daha etkili olurdu. “The
yemek dağıtırken gördüğümüz Adilah’ın
Veil”in ve dolayısıyla dizinin yaratıcısı
-bir vesileyle- kaçmasına yardımcı olan
Steven Knight’ın bu noktada hikâyeyi
Imogen’in görevi kadının Djinn al Raqqa,
çok daha ileriye götürecek bir fırsatı
yani Rakka’nın Cini lakaplı komutan
kaçırdığını ve halihazırda pek çoğu tek
olup olmadığını öğrenmek. Ancak
boyutlu izlenimi uyandıran karton yan
Anadolu’nun dağlarından önce İstanbul’a,
karakterler ile onlara iliştirilmiş klişe
peşi sıra Paris’e ve Londra’ya uzanacak
dokundurmalarla birlikte inandırıcılığını
bir yolculukta sahip oldukları çoklu
-bazı anlarda- zayıflattığını düşünüyorum.
kimliklerin ötesine geçen ve birbirlerini
Bununla birlikte her iki kadının öykü
tanıyan iki kadının “arkadaşlığı” “The
boyunca yaşadığı değişimin yanı sıra
Veil”in katmanlarını inşa ediyor. Ne var
Imogen’in benlik krizinin, geçmişini,
ki bu katmanlar arasına sıkışan kimlikler,
ailesini, yaşadıklarını keşfe dönüşmesi
yalnızca Adilah için değil bir süre sonra
ve finalde görkemli bir monologla
ahlaki sınırlarını ve görev tanımlamasını
süslenmesi bütününde “The Veil”i
kaybetmeye başlayan Imogen için de
sürükleyici bir dizi yapmaya fazlasıyla
kaçınılmaz bir benlik arayışına dönüşüyor.
yetiyor. Neticede bir çırpıda izlenen,
türkiye’ De geçen serüven
aksiyon ve drama dozunun dengeli
Gerçekten de Türkiye’de aldıkları ilk
olduğu ama en çok da Moss’un ve
pasaporttan itibaren asıl kimlikleri su
Marwan’ın kimyalarının The Veil’i
yüzüne çıkmaya başlayan, şekil değiştir-
parlattığı bir casus serüveni bu. İki
mekle ünlüyken sonradan öğreneceğimiz
kadının, kimliğin ve ahlaki sancıların, iyi-
nedenlerle birbirlerine karşı şekil değiş- kötü karmaşasının ve acılı geçmişlerin bir
tirmeyi bırakan iki kadının bu karakter mozaiği ve bir hayli de duygu yüklü.