23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

23 TEMMUZ 2023 3 Tuna Kiremitçi’nin “Tehlikeli Şarkılar”ı, festival yasakları, toplumdaki kutuplaşma, sığınmacı sorunu gibi güncel sorunları kapsayan bir roman Polisiyenin toplumcu yüzü azen elinde gitarıyla görüyoruz Gizli zevkler: Gazapizm onu, kimi zaman da yeni kitabının kapağında ismini. Tuna Kiremitçi ve Müge Anlı çok yönlü sanatsal yapıt üretimi Banlamında ülkemizin önde u kültür tüketimi anlamında gelen isimlerinden. Son romanı “Tehlikeli “guilty pleasure”ım diyebileceğiniz Şarkılar” sahnesini, bugünlerde çok tartışılan, bir zevkiniz var mı? “yasaklanması istenen” tipim beyaz türklere benzediği müzik festivallerinden için herhalde, rap dinlememe birinin çevresine kuruyor. şaşırıyor insanlar. Halbuki Ve Kiremitçi’nin yazın Gazapizm çok güzel müzik yapıyor. dünyasının ikinci bölümü Aynı şekilde ezhel, Mode Xl diyebileceğimiz polisiye ve Ceza da öyle. Müge Anlı’nın dönemindeki eşlikçisi Perihan programını takip ediyorum. Polisiye Uygur ve ekibi de yine olay yazarı için adeta laboratuvar mahalinde! gibi. Gülse Birsel’in komedilerine deniz bayılıyorum. u Güncel gerçeklerle ilintili ülkütekin kurguları “kendine özgü kılmak” zaman zaman zorlayıcı 90’lar Türkiyesi’nin özlenmeyecek tarafları olabilir. Siz kendi kurgu dünyanızdan neler eklediniz çok. Tabii o dönemde güzel romanlar, iyi ve Tehlikeli Şarkılar’ı kendine özgü kıldınız? müzikler, şahane filmler de vardı. Onlar şimdi Müzik festivalinde geçen cinayet romanı fikri de var. Her dönem kendi cevherlerini çıkarıyor. bir konserden dönerken aklıma geldi. Eğlenceli u Biraz daha açacak şekilde sorayım, aynı olur diye düşündüm. Eskiden festivallerde zamanda bir müzisyen olarak yaşanan festival çaldığım için anlatabilecek kadar tanıdığım iptalleri, kültür-sanat yaşamına yönelik bir dünya. Rock müzikle falan hiç ilgisi kısıtlamalar ve geleceğe yönelik olası “Daha da olmayan Perihan başkomiseri o hengâmede kötü günler bizi bekliyor” anksiyetesine karşı hayal etmek de hoşuma gitti. Ben bunları yazdığınız bir eser mi “Tehlikeli Şarkılar”? düşünürken gazetelerde bir tarikatın Zeytinli Aslında evde müzik dinlemeyi seven biriyim, Rock Festivali’ni yasaklatmak için uğraştığı festival kuşu sayılmam. O toz duman içinde haberleri çıktı. Geriye tüm bunları polisiye saatlerce dikilmek için yaşlıyım zaten. Beni kurgusu içinde okura heyecan verecek şekilde huzursuz eden ülkede birbirini tehdit olarak anlatmak kalıyordu. Araya bazı gerçek müzisyen gören iki toplumun iç içe yaşaması. Bir kısım arkadaşlarımı da renk katsınlar diye adlarını festivallerin yasaklanmasını, diğer kısım ise değiştirerek kattım. yapılmasını hayat tarzına ciddi tehdit sayıyor. sosyal yozlaşma Festival burada simge tabii, pek çok şeye uyarlayabiliriz. Dünya tarihine bakarsanız, u Toplumsal olaylar, kurgu dünyanızda nasıl bir böyle keskin kutuplaşmalardan hiçbir ülkeye yansıma yaratıp üretimin bir parçasına dönüşüyor? Perihan benimle u Spotify listenizde son hayır gelmemiş. Bir çeşit sağaltma mı bu? Eski yaşıt sayılır. Ama dinledikleriniz neler? Günümüz polisiyesi, toplumsal eleştiri u Perihan Uygur’a ismini veren Perihan Abla sizce Beyoğlu’na, Sting, dire Straits, moda bir için uygun bir tür. Suç bireysel bir şey ama de obsesif-kompulsif bozukluk yaşıyor muydu? Yoksa bu rock kültürüne Supertramp… eski moda arkasında sosyal yozlaşmanın olduğu malum. Bu yorum 80’lerin “nahif”liğini anlayamayacak biçimde falan merakı bir çocuğum işte. çocuk sayede polisiye romanlar bugün 20. yüzyıldaki materyalist bir psikoloğun yorumundan mı ibaret? yok. Yenikapı’da toplumcu-gerçekçi edebiyatın işlevini üstlendi. 80’lerin de o kadar nahif olduğunu büyümüş, Yeni Suç ise küresel oldu. İdeal toplum saydığımız düşünmüyorum. Türkiye’nin sert liberalizmle yerden patlaması gerekir insanın. Roman Türkü, Musa İskandinav ülkelerinde bile ne vahim sorunlar tanıştığı, 12 Eylül’ün gölgesinde geçen Eroğlu, Sezen karakterleri böyle derinleşiyor. Her kitapta olduğunu onların suç romanlarından öğreniyoruz. netameli yıllar... İnsanlar bencilleşiyor ve Aksu seviyor. Pearl onun hakkında yeni şeyler öğrenip okurla Türkiye’de ise siyaset-mafya-ticaret üçgeninde giderek daha çok maddiyatçı hale geliyordu. Jam tişörtüyle paylaşmayı seviyorum. Perihan’ın hayranlık yaşananlar, yazmakla bitmeyecek bir memba. Kendi anne-babamdan biliyorum. “Perihan gezense yardımcısı duyduğum tarafıysa en yılgın gibi göründüğü Abla” ya da “Süper Baba” gibi mahalle Ayla. 90’ların u Biraz Perihan Uygur’a odaklanmak isterim. anda bile harekete geçecek enerjiyi içinde dizileri bu gidişe tepki olarak doğmuş gibiler. “Kaybedenler Kulübü” triplerine meraklı. Çünkü kendisi üçüncü kez okuyucularınızla buluştu. bulabilmesi. İkisinin de baş karakterleri mahallenin derdine Kafa dağıtmak için Kadıköy’e takılıyor. Geçici Bu kez biraz yorgun ve belki de yılgın. Kendisiyle ilk u Perihan Uygur ve ekibindeki kadın polisler, koşmaktan kendi mutluluklarını ihmal eden kez karşılaştığınızdan beri Perihan’ın dönüşümü ilişkiler yaşamayı, sarhoş olup saçmalamayı sizin ve kuşağınızın “en azından bugüne göre iyi insanlar. Dediğiniz gibi romandaki psikolog hakkında neler söylersiniz? seviyor. Onu Perihan gibi evcimen biriyle yan sayılabilecek günler”e, Pearl Jam tişörtlerinin Evet, Perihan’ın karanlık taraflarıyla yana düşünmek eğlenceli. Şahsen nostaljik belki anlayamaz ama başkomiser Perihan da o tanıştığımız bir roman bu. Zamanı gelmişti. revaçta olduğu Kadıköy, Taksim sokaklarına bir birisi değilim. Nostalji insanın aynadaki en insanlar gibi... Zaten polisiye edebiyattaki tüm Omuzlarında o kadar yükle yaşarken bir özlemin yansıması mı? güzel halini özlemesinden ibaret. Kaldı ki iyi dedektifler az çok obsesiftir. Doğu Karadeniz’in güzel yöresinin dilden dile akarak bugüne gelen geçmişi artık kayıt altında Hemşin’in türkülerdeki tarihi Halk kültüründe bir olayın Derneği’nde bir imza günü düzenlenecek yaşanma biçimi şair tarafından deniz ülkütekin kitabı Canbaz ile konuştuk. Hemşin’de söze dökülür. Acı olaylar u Hemşin’in türküleri, destanları ve öyküleri destan olur, övgü ve yergiler üzerine yaptığınız çalışma bir kültür antropolojisi atma türkü olur, horon, düşüm “Uyan ey güneş uyan/ Çik da dağlari boyan/ bir türkü olarak çok değerli ancak siz bu çalışmaya daha ve yol türkülerinde ise sevda, Yarun güzelluğidur/ Beni dertlere koyan/ Dere küçükken başlamışsınız. Ana motivasyon kaynağınız sitem, hasret, gurbet olur… boyi ben olsam/ Akmam burda dururdum/ nasıl yapılır? neydi? Süreci şairin mahareti ve Biraz şansum olsaydı/ Sevduğumi alurdum” Küçük yaşlardan beri insan konuşurken yaşananlar belirler. “Nokta gözünün içine bakarmışım. Konuşanın Hala Destanı” sanırım 20- orlu doğası ve yaşam koşullarının yüzü, ifadesi, anlatma biçimi ve hikâyesi 25 senede oluştu. Türkülerde kendine özgü bir kültürü de dikkatimi çekerdi. Televizyonun olmadığı ise unutulmamış bir sevdaya beraberinde getirdiği Hemşin’in yıllarca yazılmış sözler olur. yıllarda insanlar her akşam oturup sohbet türkülere nağme olan öyküleri, 11’li hece ölçüsü, uyak ederlerdi. Türkü, horon, destan konusu açılınca Zhorona coşku katan dizeleri, yapısına uyarak geçmişi, olayı elime geçirdiğim yazılacak ne varsa onlara yıllar öncesinden bugüne dile dilden akarak anlatır. Halkın hafızasına yazıyordum. Yazılan materyaller arasında geldi. Hemşinli yazılır. Hatırlandıkça ve benzer karton, mukavva, defter, bloknot, gazete, kâğıt araştırmacı, olaylar yaşandığında şairler mendil, peçete bile var. Bu materyalleri hala besteci ve tarafından aynı yolla dizelere saklarım. Hemşinli analar da sağ olsun ilgimi müzisyen dökülür. görünce kâğıtlara yazdıkları türküleri Hızır Canbaz verdiler. 1970-1975 yıllarından çocukluğundan Benim de bir toplumsal sorunu gördüğümde ama tüfeğinin ateş almadığını, farklı yere kayıtlar, 1983-1985 beri süregelen bu hiciv etme dürtüm artıyor. Veya bir acıyı ateş ettiğinde bu kez ateş aldığını görünce yıllarından videolar sözlü geleneği gördüğümde de onu tasvir ederek dile getirme ava ateş etmeyip köye döndüğünü anlatır. var. Şimdilerde kayıt altına isteğim... Biraz şairlik biraz geleceğe miras Köydeki gençler ertesi gün ava gidip bir ise telefonlara alma misyonunu kalması, biraz derde ortak olma arzusundan... keçiyi vurur, eve getirip Musa dedeye de kaydediyoruz. “Kapıdan etinden vereceklerini söylerler. Kabul etmez. u Hemşin’de dillere düşen dörtlükler doğayla olan Ömür Geçer” u Yörenin Birkaç gün sonra yedi genç tekrar ava gider ilişkilerine de atıf yapıyor. sözlerinde, isimli kitapta ve çığa kapılırlar. Beşi ölür... Ağıdın sözlerini Doğamızı yaşamımızın parçası olarak bestelerinde derleyerek yazdıktan sonra Sinan Akçal’dan bestelemesini görürüz. Canlısını, cansızını hepsini bir bütün kavuşamama, Anadolu’nun istedim. Kabul etti ve besteledi. Yabani olarak düşünürüz. Türkülerin sözleri yazılırken hasret, özlem, kültürel hayvanlar doğanın bir parçası. Bölgemizde ve taşından toprağına, ağacından kuşuna, yoğun biçimde geçmişine dünyada avcılığa karşı önlem alınmalı. “Yaralı dağından deresine hepsinin yeri var. yer alıyor... önemli bir Geyik” adındaki müzik eserim de doğal hayat Bizde katkı sundu. u Sözlerini sizin yazdığınız, Sinan Akçal ve yaban hayvanları ile ilgili. türküler Gülnar tarafından bestelenen “Hoduçur çığına ağıt” İnsanın genelde u Hemşin’in zorlu yaşam koşulları doğaüstü Yayınları doğaya saygı göstermediğinde başına gelenlere de iyi acıya yazılır. inanışları da beraberinde getiriyor sanırım. etiketiyle bir örnek sanırım. Yaşlılarımızı çıkan ve 30 Hoduçurlu olan Sündüs Tüylü Günaçar ve Fırtınalara, taşan derelere, çığlara, sele dinlerken bunu Zeki Tüylü 1942 yılında yaşanmış bu olayı canlar verince umut bağlayacağınız yerler Temmuz’da gördüm. Sanki arıyorsunuz. Veya özlediğinize kavuşmak için Hemşinliler anlattılar. Babaları Musa dede ava gittiğini bir terapi gibi. Eğitim ve Kültür ve bir yaban keçisine iki kez ateş ettiğini derenin, kuşun size yardım etmesini istersiniz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear