Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
24 NİSAN 2022
3
Dünyada bir ilke öncülük edenleri saygıyla anıyoruz
‘Denizaltı arkeolojisi’
Bodrum’da!
odrumlular, son yüzyıllarda Afrika’dan
Asya’ya Akdeniz kıyılarının sünger avcıla-
rıydı. Akdeniz kıyılarında, denizaltına tüp-
süz dalarak sünger toplarlardı.
B Denizaltındaki batık antik teknelere da-
lar, arama yaparlardı. Bu teknelerin taşıdıkları yüklerin ko-
runduğu geniş gövdeli, dar boyunlu, çoğunlukla sivri dip-
li, iki kulplu, “amforalar” (antik testiler) ilgilerini çeker- Klasik dönem tablolarından akıllı telefonlara
se, bunları da su yüzüne çıkarırlardı. Ancak “yapay sün-
ger” piyasaya çıkınca, denizaltın-
da sünger avcılığı da “amfora avcılı-
Cep kamerasında son eğilim:
ğı” da bitti.
Bodrum’un eski süngercilerden
Kemal Aras, Antalya’nın Gelidonya
(Taşlık) Burnu yöresinde gördüğü
Meta-Özçekim
bir batıktan, İzmir’de ünlü fotoğraf-
çı Hamza Rüstem’e, o da Amerika-
lı fotoğrafçı Peter Throckmorton’a
Hızla gelişen iletişim teknolojileri ve sosyal medya, sanat tarihinde
söz etmişti.
dönemlerine damga vurmuş akımları güncelleyerek önümüze
Öz Gne
Throckmorton 1960’da, ABD’de
Pennsylvania Üniversitesi’ne fotoğraflı getiriyor. Bunun en son örneklerinden biri de Rönesans’ta izlerini
a Car
haberi ulaştırdığında, Ankara Polatlı’da
bulduğumuz Meta-Özçekimler.
Gordion Kazı Başkanı Prof. Dr. Rod-
ney Young, yanında çalışan, arkeolo-
eni iletişim tek- tü sanki özçekim içinde öz-
ji yüksek lisans öğrencisi George Bass’tan bu geminin enka-
nolojileriyle bil- çekim gibi görünüyor.
zının incelemesini istedi.
George Bass
gisayar ve inter- Bu yeni çekim tekniği, ba-
Dr. Bass’ın ilk işi yardım için Boğaziçi Üniversite-
lat
Y
net, hayatımızın zı insanlara tuhaf, narsist bir
si Mühendislik Fakültesi’ne başvurmak oldu. Amacı,
a
her alanına ya- tavır gibi gelebilir ya da sos-
yüksek teknoloji bilgisine sahip, İngilizce bilen gençler-
yılmayı sürdürürken bu hız- yal medya içeriklerinin de-
le bu batıkta kazı yapmaktı. Bu gençlerden Cemal Pu-
iz
lı gelişmenin, aynı zaman- ğersizleştiğini düşündürtebi-
lak, sonraki yıllarda Prof. Dr. George Bass emekli olun-
da iletişim şekillerimizi de lir, ama tarihe baktığımızda,
sürdü. Prof. Dr. Bass, batıkların incelenmesi için 1972’de
ca onun yerine geçmişti!
etkilediğini görüyoruz. Sos- insanlar kendilerinin ve ken-
(INA) adına 1990’larda, Bodrum’da Türk arkeologlar ve
S
80’n fde a dzla alışıapldıy
yal ağlar, sanal dünya, dijital di yansımalarının resimleri-
konservatörlerden oluşan bir araştırma merkezi de kurdu.
r lopod U
hayat gibi pek çok kavram ni yüzyıllardır yapmaya de-
Dr. Bass, Anadolu kıyılarında Tunç Çağı’ndan ortaça-
22 Aralık 2002’de Prof. Dr. Bass, “Türkiye’deki kazı
serra.rodoplu
ğa kadar 80’den fazla batığa “tüple” dalarak “de- gündelik hayatımızın parça- vam ediyor. Özçekim yakla-
izninin iptal edildiğini” bana bir ileti ile bildirmiş-
@gmail.com
sı olurken bu yenilikler çok şımının tarihteki ilk örnek-
nizaltı arkeolojisini” kurdu.
ti. Bu konuyu haberleştirme isteğimi ilettiğim-
“Gelidonya Batığı” olarak adlandırılan, daha kapsayıcı bir biçimde leri Antik Yunan ve Mısır’a
de, 23 Aralık’ta aldığım 1.5 sayfalık yanıtın
kültürel alanı da etkileme- kadar uzanan otoportreler-
3 bin 200 yıllık tekne, Kıbrıs’tan Girit
ilk paragrafı şöyleydi: “Kimse bana iznimin
Adası’na “bakır külçeler” taşıyordu. ye başladı. Duygu ve düşünce payla- de varlık gösterirken bireyselliğin yük-
neden iptal edildiğini söylemeyecek, fakat
şımına yeni boyutlar kazandıran, dışa- selişe geçtiği Rönesans döneminden iti-
Bu dalış, sualtı arkeolojisi bilim dalı-
yüksek konumdaki arkadaşlarımdan işit-
nın ortaya çıkmasına ve Amerikan “Su- vurumu kolaylaştıran sosyal medyada, baren otoportre çalışmaları da hız ka-
tiğime göre, askeriye iznimi durdurmuş.
fotoğraf da en fazla etkilenen yaratıcı- zanmış; Michelangelo, Rembrandt, Ca-
altı Arkeoloji Enstitüsü”nün (Institute
Bu konu beni çeşitli nedenlerle inciti-
of Nautical Archaeology-INA) kurulu- lık formlarından biri haline geldi. Son terina Van Hemessen, van Gogh gibi
yor(…) Bugün, sanki ben bir suçluymu-
yıllarda, fotoğraf paylaşımının niteli- pek çok sanatçının kendini model ola-
şuna yol açan tarihsel bir olay olmuştu.
şum gibi uygulama yapılıyor.”
Prof. Dr. Bass’ın 1977-79 yılla- ği, niceliği değişti ve yeni kavramlarla rak kullandığı eserler görmemizi sağla-
Bodrum’da araç-gereç satan bir
anılmaya başladı. Bu kavramlardan bi- mıştır. Hatta, insanların değersiz bir eş-
rı arasındaki ikinci denizaltı çalışma-
Türkün iftirasını içeren şikâyeti ne-
sı, içindeki 20 bin cam nesneyle İS ri “selfie” yani özçekim... yadan farklı görülmediği ortaçağda bi-
deniyle, izni iptal edilen Bass hakkın-
le 1402 yılında yapılmış olan “Marcia
1025’te Bodrum Serçe Limanı’nda ba-
da, Türk yetkililer tükürdüklerini, iki
GÖürünr ol Ma Ça Ba Sı
tan tekne Bodrum Müzesi’nde sergile- Kendi Otoportresini Yaparken” isim-
yıl sonra yalamakla kalmadılar, 2004’te
Kendi kendinin fotoğrafını çekme an-
li Fransız minyatüründe ve 1470 yılında
niyor. Bass: “1960’ta Türk hükümetinin
Prof. Bass’ın Türk vatandaşlığını da ka-
lamına gelen özçekim akımının, çevrimi-
izniyle Bodrum Kalesi’ndeki müze için na- kendini atölyesinde resim yaparken res-
bul ettiler.
çi dünyadaki ilk izleri 2002 yılında gö-
metmiş olan başka bir sanatçının çalış-
çizane ilk adımı attım. Ancak, Bodrum Sualtı
Nefertiti mührü
ilk k tür ndez aiĞoolekr U rülmüş olsa da son yıllarda yaygınlaşa-
Arkeoloji Müzesi bugün dünya çapındaki ününü masını görüyoruz. İki çalışmada da sa-
rak hayatımızın bir parçası olmayı ba-
Arkeolog Oğuz Alpözen, 1962’de Amerikan Su- natçıların kendi yansımalarının yansı-
Müdür Oğuz Alpözen’in ileri görüşlülüğü, hayal gü-
şardı. Neredeyse el alışkanlığına dönü-
altı Kazı heyeti ile çalışmalara başlayınca “ilk Türk deni-
cü ve sıkı çalışmasına borçludur” demişti. masını resmetmesi, geçmişten günümü-
şen bu durum, sosyal medya sitelerinde
zaltı arkeoloğu” olarak, 1970’te Kale’ye müdür yardımcı- ze “meta-özçekim” anlayışına pek ya-
1982 yazında, Bodrumlu süngerci Mehmed Çakır, Antal-
kendisini fazlasıyla hissettiriyor. İnsan-
sı, 1971’de de Antalya’ya atanmış. Biz kendisiyle 78 yı-
ya Kaş’ın, Uluburun Batığı’nı bulmuş ve Müdür Alpözen’e bancı olmadığımızı düşündürüyor.
ları, görsel bir anlatım dili olan özçekim
lında Bodrum’a müdür ola-
bildirmişti.
neyilik ışınıny aar Öner Ği
fotoğrafı çekmeye iten nedenlerin başın-
rak döndüğünde tanışmış-
Dr. Bass ve yardımcıları, Mı-
da, mağara resimlerinden günümüze ka- Bugün özçekim, insanlar arasında po-
tık. Alpözen’in ilk işi Mi-
sır kökenli İÖ 14. yy’dan kal-
dar gelen, görünür pülerken meta-öz-
ken, Sualtı Eserleri, Karya
ma 16 metrelik, bu teknede şu
olma çabası geli- çekim, insanla-
Salonları’nı oluşturmak ol-
önemli buluntuları ele geçirdiler:
yor. Bu yüzden, rın artık kullandığı
du. 1979’da, Kale’deki kili-
Öküz gönü biçiminde, 10 ton
çevrimiçi bir iz- medyumdan sıkı-
sede “Tunç Devri”, 1982’de
bakır, 121 bakır topuz ve oval
leyiciyle paylaşıl- lıp yenilikler yap-
İtalyan Kulesi’nin alt katın-
külçe, bir ton kalay, 149 kava-
mak üzere çekilen maya çalışmasının
da ise “sikke ve mücevher”
noz dolusu melengiç reçine-
bir fotoğraf, aslın- ve yeni şeyler de-
salonlarını açtı. 1992’ye ge-
si, 175 adet en eski cam külçe…
da çağdaş benliğin neme cesaretinin
lindiğinde, 10 ayrı sergi salo-
Altından (disk biçiminde kol-
bir yansıması di- başka bir örneği.
nu yaratmıştı. Alpözen, “Bu-
ye, şahin kolye, tanrıça kolye,
yebiliriz. Bu durum, sosyal
ranın yalnızca arkeoloji pro-
kadeh), fayans boncuklar, kaya
Özçekim türü- medyada içerikle-
fesörleri için bir müze olma-
kristali, akik, fayans, devekuşu
nün son trendi ise rin sonunun geldi-
sını istemiyorum. Ziyaretçi-
yumurtası kabuğundan boncuk-
meta-selfie (me- ğini değil, tam ter-
lerimizin yarısı eski uygarlık-
lar, gümüş bilezikler, hurda gü-
ta-özçekim) ola- sine, kullanıcıla-
lar hakkında hiçbir şey bilmi-
müş… İki düzineden fazla deniz
Altın kaplama tunç heykelcik
rak karşımıza çı- rın, sosyal medya
yor. Türkiye’nin köylerinden
kabuğu yüzüğü, Baltık köken-
sualtında ve sonra kıyor. Bu payla- mecraları hakkın-
gelen çobanlar için dahi, geç-
li (!) kehribar boncuklar, akik,
şımların özelliği da daha çok bil-
mişi anlaşılabilir kılmak isti-
kuvars, fayans, cam, gümüş takı
ise ön kamera ile gi sahibi olduğu-
yorum” demişti. Ne var ki hakkında açılan 24 davanın tü-
koleksiyonu, madalyonlar, kolyeler, boncuklar, küçük bir
telefon ekranını nu ve yaratıcılıkla-
münde aklandı. Her üç ayda bir teftiş geçirmesini Alpözen
halka ve çeşitli parçalar da vardı.
bir aynaya doğ- rını ön plana çıka-
bana şöyle değerlendirmişti: “Teftişlerin hepsinde ‘neden
Elektrum, gümüş ve sabun taşı nesneler arasında, üzerin-
rultarak, kişinin rarak, özçekimin
yapmadın?’ diye değil, ‘Neden yaptın’ diye sordular. Mü-
de Firavun Akheneton’un karısı “tektanrılı dine” dönmek
telefon ekranının tam olarak ne an-
zedeki her salonun açılışından sonra mutlaka soruşturma
isteyen Kraliçe Nefertiti’nin adı yazılı, altından b.kböceği
görüntüsünün fo- lama geldiğini sor-
geçirdik. Hepsinden de alnımızın akıyla çıktık.”
biçiminde, baş, boyun, eller ve ayaklar altın tabakayla ör-
toğrafını çekme- guladıklarını gös-
Ah rahmetli Prof. Dr. George Bass, ah değerli Oğuz Al-
tülü mührü ile bir de altın kaplama tunç heykelcik vardı.
si. Oluşan görün- termektedir.
pözen! Sizlere sonsuz teşekkürler…
22 bin 400 dalış gerçekleştirilen Uluburun kazısı 11 yaz
Yüzümüzdeki kırışıklıkları, bedenimizi, kısacası kendimizi sevmeyi yaş aldıkça öğreniyoruz
ışarısı bahar belki ama içi- mı içmeliydik, yoksa bir terapiste mi gitmeliydik?
miz hiç öyle değil sanki... İyi- Kendi seçmediğimiz bölümleri okumuş ve iste-
den iyiye yorulmuş halimizle,
mediğimiz işlerde çalışır olmuştuk. Sonra evlen-
Kadın olmak
içten içe sorgulamalarla gün-
mek durumundaydık, yaşımız geçiyordu.
Dler geçip gidiyor. Hayatın her
Kimimiz severek, kimimiz öylesine evleniver-
madığınızı biliyorsunuz. O yaş ar- göz kenarlarımızdaki kırışıklıkları, saçımıza dü-
haline alışkın ruhumuza bir çizik daha ata-
dik. Ne yazık ki eril baskı üzerimizdeydi. Bir de
tık birçok şeyde sınandığınız bir şen akları görüp üzülmek için sanki...
rak yola devam ediyoruz. Yüreğimiz yorgun,
muhakkak çocuk yapmalıydık. Kimse bize mut-
yaş oluyor. Bir kere parasız kaldı- Kilo mu almışız, yoksa bu kıyafet mi yakışma-
ama zorunlu halleri de keyfe çevirmenin eli-
lu olup olmadığımızı sormamıştı, bu yüzden er-
ğın, bir kere dünyanın kaç bucak mış, sürekli bir eleştiri hali... Kabahatleri görürüz
mizde olduğunu iyi biliyoruz artık. Sebep-
e Br U ken yorulduk. Her şeye rağmen, annelerimizden
olduğunu gördüğün, en yakının önce biz, acımayız kendimize, başımızı okşama-
siz, şartsız mutlu olabilmeyi öğrendik sanki.
yadigâr bilgilerle sabretmeye devam ettik. Ve ar-
B CUk
sandığın kişiden esaslı bir darbe yız hiç. Hele ki çocukluğumuzda başımız hiç ok-
Evet, bize dayatılan bir hayat var ve istesek
tık bayağı büyümüştük. Hem de ne büyümek, yü-
yediğin, diplerde yaşadığın bir yaş şanmamışsa o zaman vay halimize... Hep bir şey-
de istemesek de yaşıyoruz. Bütün mesele bu
zümüzdeki çizgileri de sevecektik biz. Artık bu
oluyor. Sonra kimseye yaslanma- lerden vazgeçerek var olmak öğretilmiş, oysa vaz-
süreçte kendimize nasıl davrandığımız...
yaşlarda kendi gözleriyle kendine bakmayı öğre-
dan ayağa kalkmış, başını tekrar gökyüzüne çevir- geçmeden de var olabilirdik. Anneannemin meş-
Yaş aldıkça, kendinizi öyle acımasızca yargı-
niyor insan. En güvendiğinin kendin olduğunu, is-
miş bir kadın olmayı da beceriyorsun. hur lafıdır; “İyisini, kötüsüne yama yap” diye ye-
lamayı bırakıyorsunuz. “Öyle miyim, böyle mi-
temediğin hiçbir şeyi yapmıyor olmanın en büyük
Bir taraftan da garip bir şekilde kadınların ken- tiştirilmiş bir neslin çocuklarıyız, düşünsenize. İş-
yim” diye bir anaforun içinde kıvranmıyorsunuz. lüksün olduğunu çok iyi biliyorduk ve işte o za-
dini kanatma kabiliyetine sahip olduklarını da dü- te bu nedenle bu ağır yükün, dönüşü çok sert olu-
Meydan okumayan, iddiasız, kendi halinde “Ben şünüyorum. Başkasının tenkit etmesine ihtiyacı- yor. Mesela üniversiteyi bitirince şöyle hesap- man, “iyi ki varım” diyerek yolda olmanın keyfini
de böyleyim işte” diye bir söz dökülüveriyor ağzı- mız yok; çünkü biz bunu kendimize öyle acıma- sız bir yolculuğa çıkamamış bir nesildik biz; çün- çok iyi çıkarıyorsun. Yolda olan ve cesaretini hiç
nızdan. Artık kimseye hesap vermek zorunda ol- sızca yapıyoruz ki. Büyütücü aynalarla bakıyoruz kü iş bulmak zorundaydık. Akşam iş çıkışı rakı kırmayan tüm kadınlara sevgilerimle...
Ç Gi S
oz
erra