Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2 MAYIS 2021 7 FİLMİN NOTU: 7/10 Görev çöp olur, oksijen de biterse! Mars’a ‘Kaçak Yolcu’ çsuz bucaksız uzay boşluğunda da olsa ahlaki ikilemler bırakmıyor insanın peşini. Uzay boşluğu derken öylesine söylemiyorum. Joe UPenna’nın yönetmenliğini üstlendiği ve şu sıralar Netflix’te izleyiciyle buluşan DEVAMLILIK HATASI “Stowaway” (Kaçak Yolcu) gerçekten de her anı uzayda geçen, Dünya’ya ya da başka herhangi bir gezegene değmeyen bir film. Üstelik EMRAH KOLUKISA her türlü tutku, aşk, iktidar gibi insanın benliğini altüst eden karmaşık kavramların uzağında, sadece hayatta kalmak gibi temel bir itkinin bireyleri zorladığı ahlaki seçimlerle ilgili bir draStowaway ma var karşımızda. Mars’a giden bir uzay aracının kalkış anın(Kaçak Yolcu), iki yıllık bir görev da başlıyor film ve izleyiciyi daha ilk jenerikten itibaren ses ve yoğun bir sarsıntıyla içine çekiyor. İlk anlardan itibaren bir şeylerin ters gitmesini bekler bir halde buluyorsunuz keniçin Mars’a yola çıkan dinizi. Sanki aracın içindeki sizmişsiniz ve her şey bir simülasyondan ibaret olsa da şu sarsıntı geçse, şu gürültü dinse diye düşünmeye başüç kişilik bir ekibin başından lıyorsunuz. Hatta bir an için aracın kumandanı Marina (Toni Colette) elini “iptal” düğmesine götürüyor ve hayli uzun saniyeler boyunca bir ikilemin içinde savruluyorsunuz: Tamam mı, geçen gerilim yüklü olayları devam mı? Aslında tüm film bazı ikilemler etrafında şekillenecek, bunu ilk anlardan hissetseniz de anlamanız daha uzun sürecek. Zira iki anlatıyor. Tamamı bir uzay aracının yıllık bir görev için Mars’a doğru yola çıkan ve yeni bir gezegeni kolonileştirmenin yolunu aramak üzere görevlendirilen biri bilim insanı, biri doktor ve biri de kumandan, üç kişilik içinde geçen film zor ekip kalkıştan saatler sonra araçta dördüncü bir kişinin varlığını keşfedecek ve tüm planlar hızla değişmeye başlayacaktır. Neden derseniz bir kararla bir şekilde aracın yaşam destek ünitesi hasar yüzleşen bireylerin görmüştür ve gemide sadece üç kişiyi salimen götürüp getirecek kadar oksijen kalmıştır. Anlaşılmaz bir kaza sonucu aracın içinde baygın yaşadığı yoğun bir şekilde (üstelik nasıl olduysa kimse fark etmeden) kalan Michael’ın varlığı gerçek bir felaketle yüz yüze kalmalarına sebep olmuştur. duygusal savruluşları ele alıyor. ASTRONOTUN DILEMMASI Mars görevi tam anlamıyla çöp olduktan sonra (oksijen sorunu anlaşıldığı andan itibaren tek hedef hayatta kalmak ve ölmeden geri dönebilmektir artık) ciddi bir hesaplaşma yaşanır gemide. Öyle ya madem yeterince oksijen yok ve herkesin ölmesi söz konusu, bir kişinin elimine edilmesi gerekmektedir. Peki ama bu kim olacaktır? Gemiye kaçak bir şekilde binen (istemeden de olsa) Michael ilk feda edilecek kişi gibi durmaktadır haliyle. Ama doktor Zoe (Anna Kendrick) son ana kadar umudu canlı tutmak ve çözüm aramak gerektiği konusunda diğer ikisini ikna eder ve bazı son derece tehlikeli denemelerle (bunları anlatmak doğru olmaz, izlemeniz çok daha iyi) herkesi yaşatmanın yollarını aramaya başlarlar. Yine de bir noktada her şey ters giderse ne olacaktır, kim elini taşın altına koyacak ya da en zor kararı vermek kime kalacaktır? Bütün bu ikilemlerin yanıtı filmde sizi bekliyor. Toni Collette, Anna Kendrick, Daniel Dae Kim ve Shamier Anderson’dan oluşan küçük ama etkili oyuncu kadrosunun sürüklediği “Stowaway” yer yer gerilimin bir hayli yükseldiği ve tırnaklarınızı yemenize sebep olacak denli başarılı bir film. Öte yandan bir takım durumların hiç açıklanmadığı, izleyiciye fazla manevra alanı bırakmayan verili koşulların varlığı da biraz can sıkıcı doğrusu. Yanlış anlaşılmasın, film aslında hiç sıkıcı değil, aksine hızla akıp giden, temposu çoklukla tıkır tıkır işleyen bir hikâyeye sahip ama son tahlilde ahlaki bir “doğru”yu öne sürerken duygusal anlamda izleyiciye bir çıkış bırakmaması, evlerde kapalı kalan ve hayatları her gün tehlikede olan bunca insana nasıl gelir, bilemedim. Kadın Yönetmenler Festivali’ne yerli ve yabancı 85 film katıldı 4. Uluslararası Kadın Yönetmenler Festivali’nin ikinci ve ulusal ayağı 5 Mayıs’a kadar devam edecek. Henüz geç kalmış sayılmazsınız. Festivalin internet sitesine kayıt olarak filmleri izleyebilirsiniz. Ulusal ve uluslararası seçkiye sizler için göz attık. MELINDA NOVA Festivalin direktörü Gülten Taranç, “Festival yapmak çok zor bir iş ama biri bana yıllar önce böyle bir şeyi söylese bir dört yıl daha festivali düzenlemek için motivasyonum olurdu. Ama biz sadece film gösterimi yapan bir festival değiliz” diyor. Çevrimiçinde festival rüzgârı ANA YURDU Bu yıl 4’üncüsü düzenlenen Uluslararası Kadın Yönetmenler Festivali’nin ikinci etabı 22 Nisan’da başladı. “Eski normal”de İzmir’de düzenlenen festival, pandemi nedeniyle çevrimiçine taşındı ve 5 Mayıs’ta sona erecek. Ulusal ve uluslararası seçkilerde yer alan filmleri, festivalin internet sitesine (https://kadinyonetmenlerfestivali.com.tr/) kaydolup, ücretsiz olarak izleyebiliyorsunuz. Ekip, pandemi koşulları izin verirse 2530 Haziran’da İzmir’de sinemaseverlerle buluşmayı planlıyor ve “Süper Kahramanlık tam da bunu gerektirir!” diyor. Festivalin direktörü, yönetmen Gülten Taranç’la kısa bir sohbet gerçekleştirdik ve seçtiğimiz bazı filmleri sizler için derledik. Taranç, her şeyin “İlkler UnuSenem Tüzen’in ilk uzun metrajlı ve ödüllü filmi Ana Yurdu’nun başrollerinde Esra Bezen Bilgin ve Nihal Koldaş var. Film, yazdığı kitabı bitirebilmek için kısa süre önce ölen anneannesinin köydeki evine yerleşen Nesrin ve kızını köy evinde bir başına bırakmak istemediği için Ankara’dan gelen öğretmen annesi Halise’nin ilişkisine odaklanıyor. Ana Yurdu, sinir atakları, gülme krizleri ve komşuluk ilişkileriyle çok tanıdık, sakin ritmini son anlara kadar koruyan, telaşsız bir film. tulmaz” temasıyla, 11 yönetmenin filmleriyle İzmir’e gelmesiyle dört yerek yurtiçi ve yurtdışında festi için çok değerli çünkü İzmir’de yıl önce başladığını söylüyor. Atöl valimizin tanınmasını sağladık. Bu çok kısıtlı imkânlarla çok büyük işyeler, paneller ve gösterimlerin ar aslında bizim ileride gezici bir fes ler üretmeye çalışırken yalnız oldından üçüncü yılda festivale dötival olmamıza fayda sağlayacak madığımı gördüm. Bu yıl en bünüşmüş iş. Başta bireysel bir çadiye düşünüyorum” diyor. yük kazancım ikinci filmimin yaba olarak başlayan festiEbru Beyazıt, ekibe da pımcısını festival sayesinde bulval, kolektif bir orgahil olduktan sonra East mak oldu. nizasyon halini alAnglia Üniversitesi Sevgili Eylem Atakav ile uzun mış. Direktör yarve Britanya Türk yıllardır tanışıyorduk, hem East dımcısı DuyKadınları DerAnglia Üniversitesi ile işbirliğigu Kocabaylıneği ve Kosomizde bize çok yardımcı oldu hem oğlu, uluslava’daki Gerde Karoline Pelikan ile yönettiklerarası koordiçek Derneği ile ri Lifeline belgeseliyle uluslararası natörler akafestival ekibini seçkimizdeydi. Aynı dönem ikindemisyen Zeybir araya getir ci uzun metraj filmim Salyangoznep Merve Uymiş. Bu vesiley lar ile Köprüde Buluşmalar’da yagun ve Dr. Eble Türkiye’den rışıyordum, Eylem Atakav yapımru Beyazıt’ın ekifilmlerin çevrimi cılığımı üstlenmeyi kabul ettiğinde be dahil olmasınçi gösterimine İngil dünyanın en mutlu insanı oldum. dan sonra Kadın YöGülten Taranç tere ve Kosova’da mart Dünyaya aynı yerden bakabildinetmenler Derneği’ni ayında başlamışlar. 30 ül ğim biriyle, filme de aynı yerden İzmir’de kurmuşlar. keden 150 film başvurusu almışlar. bakmak çok keyifli bir süreç. ZaPandemi nedeniyle bu yıl fiziBalkan temsilcileri Nena Popovic ten bu durum Köprüde Buluşmalar ki olarak bir araya gelememenin duyuruyu yapmada o kadar başarı Ödülü’nü almamızı sağladı. üzüntüsünü yaşadıklarını söylelı olmuş ki nisan ayında Balkanlar Film yaparak, şarkı yazarak var yen Taranç, “Fakat bu yılı ulusal için ayrı bir yarışma açmışlar. olduğumu hissediyorum. Bu yüzve uluslararası olarak daha çok yayılmak adına avantaja döndürdük. Çevrimiçi film gösterimleri, atölyeler, paneller, söyleşiler düzenleVAR OLMA MÜCADELESI Taranç, dört yılın sonunda festivalin geldiği yere ve hislerine dair şunları söylüyor: “Beni yalnızca kariyer den ekip arkadaşlarım yalnızca iş arkadaşlarım değiller. Beni olduğum gibi kabul eden samimi insanlarla iş yapıyorum. Günde 16 saat çalışıyorum ve yanımdaki insanları olarak değil insan olarak çok geliş ailemden fazla görüyorum. tirdi. Çok kısa bir dönem asistan olaBiz sadece film gösterimi yarak çalıştım sektörde ve bu dönemi pan bir festival değiliz. İşbirliklerifestivali düzenleyerek telafi ettim. nin doğması bizler için çok önemKadın yönetmenlerin duruşlarını li ve dört yıl içinde birçok işbirliğigörmek, onlarla sohbet edebilmek, nin doğmasına vesile olduk, bunun onlarla arkadaş olabilmek benim katlanarak artmasını diliyorum.” 2 DÜĞÜN 3 HIKÂYE Yönetmenliğini Seren Kaspi’nin yaptığı bir kısa film “2 Düğün 3 Hikâye”. İstanbul’da yaşayan Yahudi bir ailenin 3 jenerasyon boyunca değişen evlilik anlayışlarını yönetmenin kendi sesinden dinliyoruz. Yönetmenin aile arşivinden görüntülerle, 1968 ve 1993 yıllarında İstanbul Karaköy’deki Neve Şalom Sinagogu’nda gerçekleşen düğün merasimlerine tanıklık ettiğimiz filmin sonunda, Kaspi’nin anneannesinden mutluluğun formülünü öğreniyoruz. AM INA “A mina” yönetmen Kıvılcım Akay’ın ilk uzun metraj belgeseli. Dünya prömiyerini 43. Atlanta Film Festivali’nin Uluslararası Yarışma bölümünde, Türkiye prömiyerini ise 38. İstanbul Film Festivali’nde gerçekleştiren belgesel kızının ihtiyaçlarını karşılayabilmek ve para kazanabilmek için Senegal’den Türkiye’ye göç eden Amina’nın hikâyesine odaklanıyor. Çekimleri İstanbul ve Senegal’de yapılan belgeselin ana karakteri Amina, İstanbul’daki bir tekstil firmasında hem satış personeli hem de mağaza modeli olarak çalışıyor ve bir gün iyi bir model olabilmenin hayaliyle yaşıyor. ANKEBÛT BILMEMEK Yönetmen Leyla Yılmaz’ın 2011 yapımı “Bir Avuç Deniz”in ardından çektiği ikinci filmi “Bilmemek”, orta sınıf bir ailenin yaşamına odaklanıyor. Ödüllü filmin başrollerinde Senan Kara, Yurdaer Okur ve Emir Özden yer alıyor. Devlet hastanesinde doktor olan anne Selma ve bir deniz taşımacılığı şirketinde orta düzey yönetici olan baba Sinan, birbirine karşı tahammülü kalmamış, mutsuz bir çift. Selma ve Sinan’ın bu mutsuz evliliği sürdürmelerinin tek nedeni ise 17 yaşındaki su topu oyuncusu oğulları Umut. Umut’un hayatı, takım arkadaşlarının çıkardığı eşcinsel dedikodularının ardından sarsılmaya başlıyor. Ankebut’un yönetmen koltuğunda, ilk uzun metrajlı filmi “Kaygı” ile dikkat çeken ve Cadı Üçlemesi’nin ilki olan Cadı Üçlemesi 13+’yı geçen yıl izleyiciyle buluşturan Ceylan Özgün Özçelik var. Film, sekiz yıl boyunca şiddetine maruz kaldığı eşini öldüren Name Öztürk’ün kâbuslarına ortak oluyor. Yönetmen Özçelik, bir röportajında duruşmadan bir anı şöyle anlatıyor: “Salondaki tüm kadınlar ona seslendik aynı anda. Name bize döndü. Gülümsedi. Bakışı, o an orayı yıkacak ve yeni bir dünya inşa edecek kadar kudretliydi. Hafızama kazındı.”