Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6 11 NİSAN 2021 Şişli’deki Rum Ortodoks Mezarlığı’nda Osmanlı Paşası Spataris Paşa da var İki dünya arasında bir huzur Ayça Han Şişli’deki Rum Ortodoks Mezarlığı tanınmış sanatçılarca yapılan anıt mezarları, Metamorfosis’e (İsa’nın transfigürasyonu) ithaf edilmiş kilisesi ve devasa çam ağaçlarıyla huzur veren bir açık hava müzesi adeta. Ölüm tarihi 31 Mart 1909 olan Osmanlı Paşası Spataris Paşa’nın mezar taşında “31 Mart’ta vatanın bağımsızlığı için şehit oldu” yazıyor. Dimitri Mayoğlu “Mezarlık bana huzur veriyor, çünkü zarar göremeyeceğiniz en kalabalık ortam burası.” Beyoğlu’nda yer alan Meryem Ana Kilisesi’nin Kıdemli Pederi Dimitri Mayoğlu, Şişli’deki Rum Ortodoks Mezarlığı’nda yürürken söylüyor bu sözleri. Çoğu insan için ölümün, elemin ve yasın hatırlatıcısı olan mezarlıklar, şehrin gürültüsünden ve karmaşasından uzakta bir huzur da barındırabiliyor içinde. KOLERA SALGINININ ARDINDAN Tarihini Peder Mayoğlu’ndan dinlediğimiz mezarlık, 1865 dolaylarında Taksim’den bugün bulunduğu Şişli’ye taşınıyor. Bu taşınma, aynı yıllarda yaşanan kolera salgınının ardından kent sakinlerinin sağlıklarına yönelik alınan önlemler kapsamında gerçekleşiyor. 19. yüzyıl ortalarına kadar, bölgenin Rum mezarlığı, bugün Taksim Meydanı’nın uzandığı alanın biraz daha ilerisinde, Aya Triada Kilisesi ile Zapyon Kız Lisesi’nin arazisinde yer alıyordu. Ayrıca Kurtuluş bölgesinde de bir Rum Ortodoks mezarlığı bulunuyordu. Peder Mayoğlu’nun aktardığına göre mezarlığın nakli, Rum cemaatinin ve özellikle Beyoğlu sakinlerinin ekonomik refah seviyesinin çok yüksek olduğu bir döneme denk geliyor. Zamanla Avrupa’nın en görkemli mezarlıklarından birine dönüşen mezarlığın bugün hemen girişinde, sağ ve sol taraflarda dönemin banker ve tüccar ailelerinin anıt mezarları bulunuyor. Arka taraflara doğru ilerledikçe ekonomik durumu daha zayıf olan ailelerin mezarları yer alıyor. Peder Mayoğlu “Zaman içerisinde bu ayrım kalkıyor çünkü zaten istanbul’da Rum nüfus da azalıyor” diyor. Batılı ve Antik Yunan tarzı eserleriyle neredeyse bir mimarlık ve heykel müzesi olan mezarlık, bugün artık üye sayısı gitFotoğraf: Vedat Arık gide azalan Rum Ortodoks Cemaati tarafından bir tarih parkı olarak kabul ediliyor. ZANNIS VE ELENI Mezarlığın meydanında bulunan Metamorfosis Kilisesi, 1888 yılında, patrikhanenin izni ve Sultan II. Abdülhamit’in fermanının ardından, Dimitrios, İoannis ve Pavlos StefanovikSkiliçis kardeşlerin, ebeveynleri Zannis ve Eleni’nin anısına yaptıkları bağışlarla inşa ediliyor. Peder Mayoğlu, dönemin kilise inşaları ile ilgili şu bilgileri veriyor: “Osmanlı İmparatorluğu döneminde kilise inşa etmenin tek yolu var, o tek yolda baz alınan tarih, İstanbul’un fethi. Kilise inşa edeceğiniz yerde fetih öncesi kilise kalıntısının olması lazım ya da küçük bir kiliseyi büyütmek istediğinizi söyleyeceksiniz. Tanzimat sonrası bu kural kalkıyor, mezarlıktaki kilise de Tanzimat sonrası inşa edilmiş bir kilise. Genelde İstanbul’da kubbeli olduğunu gördüğünüz tüm kiliseler Tanzimat sonrası kilisesi, Tanzimat evveliyatında kubbeli kilise inşa etmek yasak, yakındaki camiden daha görkemli kiliseler inşa etmek de yasak. Tanzimat önceMezarlığın girişinde cemaatin tanınmış ve seçkin üyelerinin, her biri, bir sanat eseri mahiyetinde olan anıt mezarları görülüyor. TANINMIŞ SANATÇILARIN ELİNDEN Bu anıt mezarlar tanınmış sanatçılar tarafından inşa ediliyor. Eserleri Louvre Müzesi’ni süsleyen Fransız heykeltıraş Antonin Mercié, heykeltıraşlar Georgios Bonanos, Michael Tombros, Luigi Giona, aralarında Atina Eski Meclis’teki Kolokotronis heykelinin sanatçısı Lazaros Sochos ve Tekirdağ Meydanı’nda bulunan Atatürk heykeli dahil Türkiye’de birçok heykelin yapımını üstlenmiş olan Lazaros ve Theodoros Liritis kardeşler gibi Yunanistan Tinos Adası’ndan pek çok sanatçı, anıt mezarların yaratıcıları arasında... şöyle anlatıyor: “Şehir içinde bulunan cemaat kiliselerinden farkı, ekseriyetle cenaze törenlerinin yapılıyor olması. Her kilise bir azize, bir olaya veya bir mucizeye ithaf edilmiştir. Bu kilise Metamorfosis’e yani İsa Mesih’in hayattayken göğe yükselişi, tanrısallığını göstermesi olayına ithaf ediliyor. 6 Ağustos’ta kutlanıyor ve sadece o gün ayin yapılıyor cenazeler dışında. Dışarıdaki mozaikler de aile fertlerinin azizlerinin mozaikleri.” acı hatıralar da var Bu huzur veren, görkemli mezarlığın tarihinde derin yaralar da yatıyor. 1955 yılında Rum nüfusun yoğun olarak yaşadığı Şişli’deki mezarlık, 67 Eylül olaylarında kalabalığın saldırısına maruz kalıyor. Çok sayıda anıt mezar ve kemik muhafaza odası zarar görüyor, meydanda yer alan kilise ise yakılıyor. Peder Dimitri, yaşananları şu sözlerle anlatıyor: “67 Eylül olayları sırasında çok ciddi bir vandalizm yapıldı. Mezarlar kırıldı, kilise yakıldı, kemikhaneden çıkarılan kemikler kilisenin girişindeki meydana toplanıp ateşe verildi. Yeni defnedilmiş cenazeler mezarlarından çıkarıldı, ağaçlara asıldı, tecavüz edildi. Geçsi kiliseleri ziyaret ederseniz, kiliseler dışarıdan bakılSpiridon Raftopulos (sağda) ve Petro Raftopulos’un mişte topraklarımızda yaşanan olayların izlerini de hâlâ taşıyor. Etrafta hâlâ kırık mezarlar var dığında içeride olanıt mezarları. Spiridon o dönemden. Sahipsiz olanları duğundan daha alRaftopulos, 1870’li yıllarda veyahut kötü durumda olanlaçak görünür. Genel İstiklal Caddesi’nde bulunan rı cemaat zaman içerisinde kende yol seviyesinden üç dört basamak inerek girilir, bunun sebeOdeon Tiyatrosu’nda ilk sinema gösterimini yaptı. disi toparlamış ama bazı mezar sahipleri özel mülkiyetleri de olduğu için el sürülmesini istememiş bi de yüksekliği kazanveya izin vermemiş, tabii ekonomik mak için tabanın alçaltılmış güç de yetmedi. Mezarlığın bakımı bağolmasıdır, çünkü yükseklik de yasak.” lı bulunduğu Beyoğlu Rum Ortodoks KiliMetamorfosis Kilisesi’nin inşa projeseleri ve Mektepleri Vakfı tarafından yapısi, İstanbul’un seçkin mimarlarından Fran lıyor. Kira gelirleri var ama zaman içerisinsız asıllı Alexandre Vallaury’e veriliyor. de kaybedilmiş birtakım taşınmazlar da var, Vallaury’nin eserleri arasında İstanbul Ar dolayısıyla gelirler azaldı. Cemaatin azlığı keoloji Müzesi, Pera Palas Oteli, Karada yine gelirlerin düşük olmasına sebep...” köy’deki Osmanlı Bankası, Büyükada Yetimhanesi, Haydarpaşa’daki Marmara Üni KAPIYI ÇALAN HERKESE AÇIK versitesi, Sanayii Nefise Mektebi ve Boğaz’daki çeşitli köşk ve yalılar yer alıyor. Kilisenin dış cephe mozaikleri ise Fransız ressam, konservatör, mozaik uzmanı ve Şişli Rum Ortodoks Mezarlığı, 2018 yılında ASCE (Avrupa’nın Önemli Mezarlıkları Derneği) tarafından Avrupa’nın en önemli mezarlıklarından biri olarak tanındı. Hem Türsanat öğretmeni Pretextat Lecomte tarafın kiye hem de dünya kültür mirasının önemli dan yapılıyor. bir parçası olan bu mezarlığın kapısı, sabah Peder Dimitri, mezarlıktaki kiliselerle 09.00 ve akşam 17.00 saatleri arasında, kaşehir içlerinde bulunan kiliselerin farkını pıyı çalan herkese açık. Edebiyatçı, şair, güzel adam Sabahattin Ali’nin ölümünün 73. yıldönümü geride kaldı ‘Bir gün kadrim bilinirse, ismim ağza alınırsa...’ 1 9 8 0döneminde, gençlik, çocukluk, annebabalık, kim hangi dönemi yaşıyorlarsa yaşasın, Sezen Aksu’nun Sen Ağlama albümü, toplumun kültürel tarihinde yer etmiştir. Kendi adıma, 67 yaşlarında olduğum zaman çıkan bu kaseti dinlemek nedense çok hayati bir önem kazanmıştı; yaz aylarındaydık ve o dönemlerde yazlık bölgelere bu kasetlerden gelmiyordu. Babam, bir söyleşi için gittiği kahvehanede bu kasetin çaldığını fark etmiş ve beni mazeret göstererek rica etmiş: Hâlâ dün gibi hatırlarım, yüzünde mutlu bir tebessümle, kahverengi kasetin üzerine beyaz banda yazılmış “Sen AğlamaSezen Aksu”yla çıkıp geldiğini. O MAVİ ARABADA DİNLERDİK Yazın Ege’nin çeşitli yerlerine 12 saatlik yollara koyulurduk ve bu albüm durmadan teypte çalardı. Saatlerin hüzünlere nasıl bölündüğünü bilemez, düşünürdüm. Ardından gözlerim, sağlı sollu giden karayolunda beyaz şeritlere takılırdı; buraSTATİK ENERJİ Yıllar sonra, Sabahattin Ali’yi okumaya başlayınca ve da kesik kesik burada uzun öldürüldüğü bir dağ başında uzun; nedendir ki? mezarının nerede olduğunun Mavi bir Renault’yla yol bilinmediği zaman anladım boyunca dinlenilen Sen Ağolanla biteni. lama şarkıları, beyaz şeritAli’nin siyasi sorgularının lerle örülü bir çocukluk öyiçtenliğini ve hayata ilişkin küsüydü… Kahverengi kaçıkarımlarının yalınlığını, paklı, üzerindeki beyaz bantta Sen Ağlama yazan kaset 7 yıl boyunca çeşitli aralıklarla Özge Mumcu döneminin toplumsal sorunlarını aktarmasının yanında kendi sonunu o mavi Renault arabada çaAybars sezmesinin ne kadar lındı. Patlamayla araba yerle tüyler ürpertici olduğunu bir olduğunda, o kaset, o arada düşünürdüm. Doktora banın içindeydi. tezimde Markopaşa ile Aynı kasette Sabahattin Ali’nin iki şi Akbaba’yı inceleme kararını alışım tam irinin bestelendiğini sonra öğrenmiştim; da bunlardan kaynaklanmıştı. biri “Çocuklar Gibi”ydi diğeri de “Benim Meskenim Dağlardır”. O yaşlarda NEDEN BAZI HAYATLAR DÜZ? dinlerken ne Sabahattin Ali’nin şiiri olSabahattin Ali, nisan ayında uzun süduğunu ne de öldürüldüğünü bilirdim. ren hapishane günleri ile uzun süren bir Yol boyunca dağlarla tepeleri birbirin toplumsal dışlanma sonucunda bu ülden ayırmaya çalışırdım ve hep sorarkeden Bulgaristan’a kaçmaya çalışırdım: Hangi dağ baba? ken, sınırda, Kırklareli’nde bir karakolda katledilmiş ve cesedi gelişigüzel bir dağın yamacına atılmıştı. Sabahattin Ali, insan portrelerini, ruhlarını, toplumu çok iyi gözlemleyen o edebiyatçı, şair, komünist, güzel adam şunu söylüyordu o şiirinde: “Bir gün kadrim bilinirse İsmim ağza alınırsa Yerim soran bulunursa Benim meskenim dağlardır.” Bugün, mezarının yeri bilinmese de ölüm tarihi olan 2 Nisan’da anılıyor. Karısı Atiye ve kızı Filiz’e sadece öldürüldüğü sırada okuduğu Puşkin’in Yevgeni Onegin, Balzac, eşi ve kızının fotoğrafı, deri gocuğu, tıraş takımı, notları, gazete koleksiyonu, ajandası, kol saati, kanlı gömleği kaldı. Ölümünün 73. yıldönümü geride kalmışken hâlâ hayattaki beyaz çizgilere bakıyorum; neden bazı insanlar dümdüz bir hayat yaşıyor ve neden bazılarının hayatı acımasız bir şekilde sona eriyor... Bunların yanıtını biliyoruz da yaşanılan haksızlıkların sonu gelmiyor. İnsan portrelerini, ruhlarını, toplumu çok iyi gözlemleyen şair, komünist: Sabahattin Ali...