28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

4 5 TEMMUZ 2020 Fotoğraflar: Vedat Arık Yalanı yenebilmenin anahtarı bilimdir Doğayla zıtlaşan yenilir T ürkiye’de yapay zekâ deyince ilk akla gelen isimlerden biri Prof. Dr. Cem Say. Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği la çıktı? O ispat için kaç sene uğraştı, kaç kez duvara tosladı? Rakipleri kimdi? Bu insan hikâyelerini de anlatırsak öğrenciler tüm bu bilgilerin sadece ezberlenip kullanılacak şablonlar öğretim üyesi. Ama ötesi de var. olmadığını, kendileri gibi genç insan Ergenekon, Balyoz, OdaTV dava lar tarafından doğadan çıkarıldıklarını ları gibi kurmaca suçlamalarda di görür, kendilerinin de böyle yeni bu jital delilleri inceleyip sahtelikle ÖZLEM YÜZAK luşlar yapabileceğini anlar. rini ortaya çıkaran bilgisayar uzmanları arasında yer aldı. Anlayacağınız, haksızlıklar karşısında susmayan, bilgi ve birikimlerini doğruları gözler önüne sermek için seferber eden biri. Koronavirüsle birlikte gelen karantina günlerinde hazır okullar da kapanmışken o da eve kapandı ve bir kitap yazdı. Lisede okuyan kızı Aslı da kapak tasarımını üstlendi. Cem aynı zamanda arkadaşım, Herkese Bilim Teknoloji dergisinin de yazarı. Öykü tadındaki kitabından yola çıkarak içinde bulunduğumuz dünyanın dinamiklerini ve bilimin rolünü konuştuk. u Bilgiyi bilimin konusu haline getiren ve bundan yeni yaratıcı ürünler ortaya koymayı başarabilen toplumlar kazanıyor. Türkiye’yi bu konuda tökezleten unsurlar ne sence? Türkiye’de buluş yapmak isteyen insanların karşılaştığı “sürtünme faktörü” kimi diğer ülkelerdekinden daha fazla olagelmiş. Hep verdiğim örnek Ekşi Sözlük’ün Facebook’tan yıllar önce kurulmuş olması. Eğer Türkiye’de değil de ABD’de kurulsaydı herhalde bir zamanların önüne geleni tutuklatan “bavulcu” yazarının hedef gös u “Bir bilgisayar mühendisi olarak termesi gibi bin türlü saçmalıkla uğraşmaz, mesleğimin temellerini atan iki adamın, Alan Turing ile Claude Shannon’un tanışıp dost olduklarını öğrendiğimde çok mutlu olmuştum” diyor ve “neden böyle harika detayları hocalarım derste anlatmadılar bilmiyorum. Ben anlatıyorum” şimdi dünyayı kaplamış olurdu. u Dijital bilgisayarlar bir gün insan beynini tamamen taklit edebilirler mi? Yarın değil, on yıl sonra da değil ama bir gün evet, edebilirler. Fizik ve biyoloji hakkın diye ekliyorsun... Buradan bizim ezberci da bildiğimiz her şey bunu gösteriyor. Ama eğitim sistemimize uzanırsak ne dersini? entelektüel ilginçliği bir yana, bunu cidden Turingie Shannon’ın karşılaşma hikâyesi istemek bana çok mantıklı gelmiyor. İnsan bir casus filmi kadar heyecanlı. Teknik bir beynine zaten sahibiz, üstelik bildiğimiz bir konuyu meslek edineceklere öğretmek için çok eksik ve zayıf yönü, “kandırılabilir” ta formüller, grafikler, ispatlar filan göstermek rafları var. Onu değil, ondan daha iyisini he şart kuşkusuz. Ama ders sadece bunlardan deflemeliyiz. Bedenleri öldükten sonra zihin ibaret olursa hocanın ders kitabından veya lerini bilgisayara “indirmeye” heves edenler internette artan ders videolarından ne far beynin tıpatıp taklit edilmesini hedefliyor ta kı kalır? O formülü bulan kişi neden bu yo bii, kitapta o tartışma da var. Prof. Dr. Cem Say “Beni bu kitabı yazmaya iten baş etken ilk popüler bilim kitabım 50 Soruda Yapay Zekâ’ya sadece meslektaşlardan değil, bilim ve teknolojiyle içli dışlı olmayan ama hayatlarına yapacağı etkiyi de merak eden “sözelci” okurlardan, özellikle de her alan ve seviyedeki öğrencilerden gelen olumlu tepkiler oldu. Herkesin anlayacağı bir dille anlatma süreci de Türkçe düşünmeye zorladı, bundan zevk aldım...” En hakiki mürşit! u “Bilgiyi ölçülür bir nicelik haline bilgi çöplüğü haline gelmesi büyük ağın. İn getiren bilim insanı Claude Shannon’un san doğru bilgiye nasıl ulaşacak? nasıl ayırt mezar taşının arkasında bilgi miktarı for edebilecek. Okulda ders kitaplarında evrim mülü yazılıdır ama görmek zordur, çünkü okumamış tam tersine bilgiler ile kafası dol dikenli çalılarla kaplıdır. Kararlı bilimse durulmuş bir öğrenci örneğin... verler bu zahmete katlanarak bu formülü okuyabilirler” yazıyorsun... Merak ettim, sen bakabildin mi? İnsan bu işlere merak sarınca gezilerinde ziyaret ettiği yerlerin arasına mezarlıklar da giriyor! Boltzmann’ın entropi formülü ve Hilbert’in “Bileceğiz!” sözü de mezar taşla Bu çok önemli bir konu. Gerçek de yalan da internette eskisine göre çok hızlı yayılıyor, maalesef yalan gerçekten daha hızlı üstelik. Devletler de Wikipedia’yı kapatmak gibi saçma işler yaparak soruna katkı yapabiliyor. İnternetin bir merkezi, bir “otorite”si olmadığından “işin aslı”nı anla rına kazınmıştır. Shannon’ın mezarını he mak için alışılmış yöntemler burada işlemi nüz ziyaret etmedim ama o çalılarla boğuşan yor. Şairin dediği gibi “annelerin ninnile bir meraklının çektiği bir fotoğrafı gördüm. rinden spikerin okuduğu habere kadar, yü u Kitapta bir dâhiler geçidi var. John von Neumann; Leo Szilard; ABD’ye göçüp nükleer silahların yapımında çalışıyorlar. Neden? Adını verdiğin iki kişi de rekte, kitapta ve sokakta” yalanı yenebilmek yine bilim insanlarına, gönüllülere, Herkese Bilim Teknoloji, gibi yeni mecrayı doğrunun sesini duyurmada iyi kullanabilen bilim yayıncılarına düşüyor. Macar kökenli dâhiler ve kişisel deneyimlerinden Nazi Almanyası’nın atom bombasına sahip olmasının ne ka u Ya online eğitim... Bulunmaz bir nimet. Ama ona erişebiliyorsan! Yeni çağın insan hakları arasında internete erişim hakkı ol dar korkunç bir şey olacağı malı. “Her çocuğuna yüksek hızlı nı anlıyorlar. Von Neumann bir internet bağlantısını ve gerekli bir “patlama” uzmanı; savaş cihazları sağlayamayan devlet olur tan sonra ABD ile SSCB ara mu?” İnsanlar böyle düşünmeli. sındaki nükleer dehşet dengesinin de matematiğini yapıyor. Özellikle Szilard’ın ilginç yaşamöyküsü bize “karanlık taraf”a hizmet etmenin tersine, sahip olduğu bilginin sonuçlarını öngörüp felaketin boyutlarını sınırlı tutmak için çırpınan bir insan gösteriyor bana kalırsa. u Gelecek konusunda iyimsersin... İnsanlık uzun vadede iyiye gidiyor. Şiddet yoluyla ölen insanların oranı, ortalama ömür, ortalama eğitim, bunlar tarih boyunca iyileştikçe iyileşmiş. “Bilim” adında bir yöntem keşfettik. Bugünümüzü bu “en hakiki mürşit”e borç u Devletbirey ilişkisi de hayli yer tutu luyuz. Birileri insanlığı bu yoldan alıkoy yor kitapta; tabii bilgi bağlamında... mak isteyebilir ama doğayla zıtlaşan fi Galileo’nun Dünya’nın Güneş’in çevresin kirlerde inat edenler yenilir, her yıl me de döndüğünü anlattığı kitabı engizisyonca raklı, kontrol edilemez yeni yasaklandı; 22 yıl yasaklı listesinde kaldı. Bizde evrimin ortaokul ders kitaplarından adım adım çıkarılışı... Günümüzde bilginin yasak altında tutulması, engellenmesi o kadar da kolay değil, internet sayesinde ama... İşin bir nesli çıkan gençliğe karşı hiçbir yapı direnemez. Sadece “başaracağım” diyenler başarılı olur, umut sağlığa da yararlıdır. Yazının tamamı PAZARTESİ cumhuriyet com.tr’de bir de öteki yönü var. O da aynı zamanda bir Başaracağız. “Uyarılarımızı dikkate alın. Geçmeyin dediğimiz noktaları geçmeyin. Emniyet şeritleri aşılınca hayati risk çok fazla artıyor. Plajlarda çöp de bırakılmamalı. Bu plajlar hepimizin, unutmayın.” Cankurtaran Doğa Yağcı: Biz de her şeyi YAPABILIRIZ! D oğa Yağcı, şimdilik Şile’deki plajlarda görev yapan tek kadın cankurtaran. İstanbul’da şu an, diğÇatalca ve Riva dahil toplamda 3 kadın cankurtaran olarak görevde. Çocukluğundan beri spor yapan ve daha önce de taksiciliğe merak salan Yağcı, kadınların istediklerinde her işi TUĞBA ÖZER İstanbul Büyükşehir Belediyesi, tarihinde yapabileceğine inanmış hayatı boyunca. “Bu işin kadını erkeği yok, önem li olan kondisyon ve çalışmak” diyor. u Neden cankurtaranlık? bir ilke imza attı, kadın cankurtaranları 18 yaşımdan beri istiyordum. Voleybolla başlayıp, kick boksla, aikido ile devam eden bir spor hayatım vardı. Güç ve kondisyon gerektiren iş işe aldı. O isimlerden biri de 24 leri seviyorum. Cankurtaranlık da denizi ve yüzmeyi sevdiğim için hoşuma gidiyordu. Hayalini kurduğum mesle yaşındaki Doğa Yağcı, ği yapıyorum. Şile Ayazma TEHLIKELI AMA GURUR VERICI Plajı’ndaki u Nasıl bir meslek? görevine Aslında çok zor ve tehlikeli. Boğulma vakalarında kurtarmaya çalıştığınız kişi sizi de boğabilir. Tehlikeli bir meslek ama bir yandan da gurur verici. Birilerine yardım ediyorsunuz. Doktorluk nasılsa bu da öyle bence, çünkü hayat başladı, hatta Doğa 3 vakaya Yağcı müdahalede bulundu bile. kurtarıyorsunuz. Ben buradayken ilgilendiğimiz 3 tane boğulma vakası oldu. Ekip olarak müda hale ettik. Ben kendime inandığım için şu an buradayım. Ama tek başına yapı lacak bir iş değil. Ekipman ve ekip işi. u İşe başlamanız nasıl oldu? Kabul edilince ne hissettiniz? İki üç yıldır belediyelere kadın cankurtaran alımı var mı diye araştırıyordum. Bu yıl da araştırmaya başlamıştım. Bu sefer içimde bir heyecan ve umut vardı. Şu anki şefimizin yanına gidip “Ben cankurtaran olmak istiyorum” dedim. O da, “Yapabileceğine bizi ve kendini inandır, eğer olmak istiyorsan olursun” dedi. Karantina süreci boyunca kondisyonumu güçlendirmek için elimden geleni yaptım, hava soğuk da olsa yüzdüm. Bu sayede, zor olan eğitimlerde başarılı oldum. İlk defa yapılan bu projenin içinde olmaktan gurur duydum, çok mutluyum. u Nasıl bir eğitimden geçtiniz? Önce mülakata girdik. İkisi de çok zorluydu. Örneğin suyun üzerinde bir canlıyı taşıma teknikleri var, bunlara hâkim olmak gerekiyor. Suda ve karada eğitimlerimiz 1 hafta sürdü. İlkyardım dahil pek çok konuyu kapsıyordu. Kadınlar da erkekler de aynı sınavlardan geçtiler. “Sen kadınsın sana tolerans gösterelim” gibi bir durum hiç olmadı. u Cankurtaranlığın kadınlara uygun olmadığına dair algı var... İnsanlar yanlış düşünüyor. Eğitimlerde erkekler ne yapıyorsa ben de aynısını yaptım, hiçbir farkımız yoktu. Kondisyon yeterli olduğu sürece herkesin yapabileceği bir iş. Tıpkı diğer mesleklerde olduğu gibi bunda da kadın erkek diye bir ayrım yok, olmamalı. Kadınlar çok geri plana itiliyor. Ka dın evde durur iş yapar deniliyor. Neden? Biz insan değil miyiz, biz de her şeyi yapabiliriz. u İstanbul’da yalnızca 3 kadınsınız. Az bir sayı değil mi hâlâ? Çok az... Her plajda en az bir kadın cankurtaran olmalı. Kadınları güçsüz görüyorlar. “Erkekler daha güçlüdür, bir kadın bir erkeği kurtaramaz” gibi yanlış düşünceler var. İnsan istiyorsa, her şeyi yapar. Zaten kondisyonuna, gücüne güvenmeyen bu işi yapamaz. Çalışmak önemli. Bunu ısrarla söylüyorum, hiçbir meslek de kadın erkek ayrımı olmamalı. Bu işten önce de ben taksicilik yapmak istemiştim ancak belgeleri toplayamadığım için yapamamıştım. u Nasıl karşılandınız plaja gelenlerce? İnsanlar şaşırdılar. Yanlarından geçerken “A kadın cankurtaran!” şek linde tepkiler verilince başlarda utandım. Hatta merkezde mi kalsam diye çok diye düşündüğüm bile oldu... Daha önce görülmemiş bir şey görmüşler gibi tepkiler verdiler. Bu da beni biraz korkuttu. Sosyal medyada da “Kadın cankurtaran varsa erkekler kendilerini boğuluyorum diyerek suya atar” şeklinde mizahi yorumlar gördüm. Ben de espri kaldırabilen bir insanım zaten, o yüzden eğlendik sadece bu yorumları okuyunca. Genel olarak insanlar gurur duyduklarını söylediler. “Kadından can kurtaran olmaz” diyenler de gelip görsünler oluyor mu olmuyor mu? Gördüğünüz gibi olabiliyor. u Ekipteki tek kadın olarak zorluk çekiyor musunuz peki? Arkadaşlarımın hepsi bana çok yardımcı oluyor. Küfür etmiyorlar, konuşmalarına dikkat ediyorlar. Kadınım diye temizliği bana bırakmıyorlar. (Çünkü bazı yerlerde bu böyle oluyor.) Bir yerde kadın olunca orası farklı bir yer haline geliyor bence. u Kadınlara ne söylersiniz? “Ben yapamam, insanlar ne der” demesinler kesinlikle. Israrcı olsunlar. Hayallerinin peşinden koşsunlar.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear