24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

19 TEMMUZ 2020 “Birileri bizi güçsüz kılmaya çalışıyor ama yenilmeyeceğiz onlara. Asla. Ben ağzıma geleni söylüyorum, ne yapmak istiyorsam yapıyorum, istersem çıplak gezerim, kimsenin bedensel formlarına uymak zorunda değilim, benim tercihim...” 5 “Doğayla bütünleşince sağlığıma kavuşuyorum. Bir ağacın dalına verilmiş zarar, bana verilmiş gibi dokunuyor bana.” Melek Mosso ile müzik yolculuğunu konuştuğumuz keyifli bir pazar sohbeti Fısılda, iyilik büyüsün Melek Mosso, şarkı söylemek için müzik öğretmenliğini bırakmış, her şeyi sıfırlamış. Sokaktan yola koyuluyor, hiçbir aranjöre eyvallahı yok çünkü... Vapurda yan flüt çalıp şarkı söylüyor en güzel İstanbul manzaraları eşliğinde. “Bir liralarla” geçen zor günlerin sonunda, tam Hindistan’a gi retmenliğe devam mı etsen’ dedikleri de oldu ama... Asla zorlamadılar. Ömrüm boyunca teşekkür borçluyum aileme. Anadolu’da yaşıyoruz, ataerkil bir toplum, “kızınız çok açık, gecelerin körüne kadar şarkı söylüyor, alkollü masalara meze oluyor” gibi lafların hepsine göğüs gerdi annemle babam. Bunlarla boğuştuk, onlar bana güvendi decekken yıldızı parlıyor. Sözleri kendisine ait olan Kedi şarkı ler, kızlarının arkasında durdular, kimseye laf ettirmediler. sıyla güçlü bir giriş yaptı sektöre, yeniden yorumladığı Yıldız Bir annenin ve babanın çocuğu için yapabileceği en doğru Tilbe şarkıları çok sevildi. En son Tilbe’nin Yâr adlı şarkısı şey budur diye düşünüyorum. nı paylaştı. Yeni normalde konser vermeye bile başladı. Mos so ile Kadıköy Yeldeğirmeni’nde buluştuk. Güçle nerek büyüyen bir kadının hikâyesinden minik bir bölüm aktarabildiğimiz... O tiplerden u Kayseri’de doğup, Denizli’de büyüyüp, Aydın’da müzik öğretmenliği okuduktan sonra korkulur İstanbul... Geldikten sonra neler oldu? u Babanıza ilk ‘hayır’ dediğinizde kaç yaşındaydınız? Ortaokuldaydım... Sokakta bir erke ğin bana baktığını anladıklarında işin rengi değişmişti. Toplum baskısı, akraba baskısı, “senin kızın var ya...” lafı. O da istemiyor ama onlardan gazı alıp bana dönüyor, ben de en az onun kadar Denizli’deyken de sık sık İzmir’e gidiyorduk. “Etliye sütlüye karışmam di sert bir kayayım. Açık giyinme, gece Sonra da okula İzmir’den gidip gelmeye başladım. İzmir’den gelince İstanbul biraz korkutucuydu. İzmir’in kadınlara saygısını bilirsiniz. Kıyafetlerimizle hiç yargılanmazdık. Geldiğimde kuzenim ‘Bu kıyafetleri mi giyeceksin, hemen bunları kaldır” demişti. İlk duvara tosladığım durumdu. Birkaç hafta geçince anladım zaten. Gittiğim bir yerde ilk soru “İzmirli misin” oluyordu. u İzmir’in kızları diye bir efsane var tabii... O kadar özgüvenliyim ki ayaklarım yere basıyor, yapacağım işi biliyorum, şarkı söylemek istiyorum, ilerlemek istiyorum. Ateş çıkıyordu gözlerimden. Bir süre sonra o davranışlarımdan biraz istekli, biraz isteksiz uzaklaştım... u Enerjinizi söndürdüler yani... Ben asi biriyimdir. Ruhum öyle. Bir şeye inat ettiysem onu yaparım. Ama baktım ki orta yol bulamıyorum. Onu bir süreliğine sakinleştirip ra yen tipten korkacaksın. Olmaz onlardan çünkü. İnsan olmak bence yanlış giden şeylere karşı ses çıkarmakla ilgili, öbür türlü yaşar gidersin bir varlık olarak. Bir tarafı yerip bir tarafı gökyüzüne çıkarmak da adil gelmiyor. Sözün neyse onu söyle. Kötülükle uğraşma bırak o orda küçülecek... Şeytanına fısıldarsan kötülük büyür, meleklerine fısıldarsan iyilik büyür. Sen ayrık otlarını kopart çiçeklerini sula. Kimseye kötü demek istemiyorum kötülükle uğraşacak halim yok benim iyiliğe ihtiyacım var.” çıkma, erkek arkadaş hayatta olmaz... Küçücük çocuğum. Bir de sedef hastası oldum, doktorlar “bu kızı salacaksınız” dediler. “Yaraların olduğu yerler açık kalacak” dediler. (Gülüyor) Yaralar göbeğimde, bacaklarımın üst kısmında. Açmak istemiyorsun, yaralısın... Sonra birbirimize hiç yüklenmedik. Her şeyi söyledim. Hiç yalan söylemedim. u Ya sokaklar, vapur? Taşın üstünde oturup taşın taş olduğunu anladım ben. O yaşanmışlıklar olmasa ben olamazdım. Neşelendiren de çok şey var. İki buçuk yıl sürdü. Kötü bir anımsa şöyle: Bir adam fotoğrafımı çekip Şehir Hatları’na gönderiyor. Şortlu bir kız Ramazanda müzik yapamazmış, ayıpmış. Ben bir lira için uğraşıp fa koydum, “Seni oradan çıkaracağım gün ge hayatımı kazanmaya çalışıyorum. Ba lecek...” diye. Aslında bu bir taciz. Rahatsız edici. Kendimi şımızdaki abi, “Seni gelmeyen kızlardan biri gibi gösterip çı Cinsel yönelimlerine karışıyoruz insanların, kadın döven, hayvanlara işkence eden sapkın zihniyetli insanlarla uğraşıyoruz. Bunun ünlüsü, ünsüzü, normali, anormali... u Ne yapmalı? Yapılan hatanın cezası kesilmek zorunda. Yer vermeyeceksin, ayağını kaydıracaksın ki kendine gelecek. Kesinlikle bu insanlar bu işten paçasını kolay sıyıramamalı! u Deniz Bulutsuz’un fotoğrafları özellikle de kadınları derinden yaraladı... Nasıl bir darbenin onu o hale getirebileceğini biliyoruz. Kafamda canlandırdım o anı, ürperdim. Bayılana kadar darp ediliyorsunuz, karşınızdaki insan bir sürü projesi izlenen birisi... Ben Ahmet Kural’ın hiçbir işini izlemiyorum artık, hiçbir şeyine bakmıyorum. Hiç alakam bile yok. Bundan sonra Ozan Güven için de aynı şeyi düşüneceğim. Rubato’nun solisti Özer Arkun yine aynı şekilde. Videosunu izledim, yerdeki kanları siliyor. Herkes için ciddi yaptırımlar olmalı. Bir 7 ay içeri at bakalım, kendiyle kalsın düşünsün. Öfkeni kontrol edemiyorsan git tedavi ol. Kabul edilemez, bu zorbalığı kimse kimseye yapamaz. Pişkinlik yapmaları çok çok ayıp. Sinirliydim, alkollüydüm, şöyle dedi, o saldırdı... Bir sürü seçenek varken, neden şiddet? KUZENİNİ, ARKADAŞINI ERKEK ŞİDDETİ ALDI uHer gün kanı akıyor kadınların... Halamın kızını kocası öldürdü, 32 yerinden bıçakladı. 2011’de, iki küçük çocuğunun önünde, 20 dakika içinde. Müzisyen Değer Deniz, arkadaşımdı. O kadar tatlı bir insandı ki, naif... Onun vefatını derste öğrendim. O günden sonra pencerelerimi kapatmadan, kapımı kilitlemeden asla yaşayamadım. Artık ara sokaklardan yürüyemiyorum, ana caddelerden yürüyorum. Saat geç olduğunda mutlaka kardeşim, arkadaşlarım alıyor. Hâlâ oramızı buramızı çekiştirmek, “aman gülmeyeyim, çok güzel görünmeyeyim” bunlarla uğraşıyoruz. Diziler, tecavüzlü, kadın dövülen mafya dizileri... İnanılmaz. Alkol için bir yerlerini yırtıyorsun ama tabancayı düşünmüyorsun. Niye biz güçlü kadın karakter görmüyoruz? güzel ve güçlü hissetmem, başka bir şeyler mi ifade ediyor? Kavga etmemek adına bir süre dengeyi gözettim. İstanbul’un dilini bilmiyordum, öğrenmem gerekiyordu. kardık diyeceğim” dedi. Sapık, hem fotoğrafımı çekiyor, hem beni işimden edecek. Artık bırakın şortumuzu, bikinimizi istediğimizi giyelim manyak herifler... u Aslında kadınlar güçlü... Bence erkeklerden çok daha güçlüyüz. Feminizm eşitlikten yana. Bense kadının üstün olduğuna inanıyorum. Anaerkil u İlk çıkışınız Kedi ile oldu. Nasıl bir hikâyesi var? Önce nakaratı oluştu, çok sonradan şarkıya dönüştürdüm. Haşi diye bir kedim var. Hikâyedeki gibi aslında. Kapıyı çarptı, rakıyı döktü, ağzını bozdu, Haşi’yi üzdü... Yaşandığı an yazdım nakaratı. u O dinlediğinde ne dedi? Bir şey demedi, çünkü çoktan o limandan uzaklaşmıştı. u Hiç mi? ‘İyiymiş’ dedi. Şu an evli, çocuğu var... Kedi şu an onun şarkısı değil, herkesin şarkısı, kediseverlerin şarkısı, kedileri üzmeyin. “Hasankeyf’i yok olmadan gördüm. u Aileniz sizi her koşulda destekledi değil mi? Hayallerimin arkasında durdular. Bazen ‘öğ SİZE SERBEST HOCA HANIM! u Film gibi bir yolculukmuş, dinleyince.... İlk başı çok zordu. 2012’den, 2015’e kadar... Öğretmenlikte de mobbing yedim. Müdür ayağıma vuruyor, “bu ayakkabıyla okula gelinir mi?” diyor. 1850 TL maaş veriyor, kıyafetlerim ikinci el... Ben de yırtık biriyim, “Verdiğiniz parayla ayakkabı alamıyorum hocam” demiştim. Biri bunu bana söylese gider ayakkabı alırım ona. İnsanlık bunu gerektirir. Sonunda bir gösteri çıkardım, iyi bir öğretmenim, çocuklarda ne varsa görüp besliyorum... Sonra geldi (taklidini yapıyor) “Hocam bundan sonra siz ne giymek istiyorsanız, size serbest.” (gülüyor) Okulu bu nedenlerle bir yıl sonra bıraktım. Bazı derneklere üye olmanızı istiyorlar, taraf tutmanızı istiyorlar... Öğretmenlikle başlayan o hikâye zordu, inişli çıkışlı. Kendimi kapattım, kendimi deştim ve bu beni çok güçlü kıldı. Kozamı çok sağlam ördüm ve dışarıya çıktığımda bir sürü renk vardı kanatlarımda diyebilirim. uFiziksel şiddetle de boğuşuyor kadınlar... bir dünyada yaşamayı istiyorum, diliyorum. Dünya anaerkil. u Şarkıları dünyaya söylemek istiyorsunuz, dünyaya dair hayaliniz ne peki? İnsanlık yok olsa! u Her yer yemyeşil olur... Evet... Hayalim kapitalizmin bitmesi... Bir yerde insanlar açlıktan ölürken bir yerde insanlar altın tabakta döner yiyorlar. Bu vicdansızca, acımasızca, korkunç. Tek isteğim şey kapitalizm bitsin, artık doğaya değer verilsin. Aşağı yuvarlanan bir b.k topu gibi gidiyor dünya... Ama ben sürekli iyiliğe fısıldıyorum, çoğaldığımızı da hissediyorum. Her şeyi dikip yeşertmekten yanayım savaşırım, bırakmam. Geçen yıl solan fesleğenlerimi ufalayıp toprağa serptim, “sizi çok seviyorum, ne olursunuz çıkın” dedim saksı fesleğen doldu. İşte bu... İçten iste, barış ve iyiliğine fısılda... Niye oraya beton dökersin, niye? Dağkeçilerini avlamaktan vazgeçmişler şükür. Ava giden avlanır inşallah!” SALGIN DEĞİŞTİRDİ Mİ? “Nato kafa nato mermer diyorum ben. Bazı insanları ne yaparsan yap değiştiremezsin. Görüyoruz işte. İnsanların bir şeyi koruduğu, kolladığı yok. Ama belli zekâ seviyesinin üzerindeki insanları değiştirdiğine inanıyorum. Beni değiştirdi, bir şeyleri sorguladım. Alternatifler yarattım kendime, iş ve bakış açısı olarak. Fikirler buldum.” KENDİNE KARŞI “Biraz acımasızım. Mükemmeliyetçi bir tavrım var, öğretmenlikten de geliyor bu, karakterimden de. Bir şey olacaksa ya hep ya hiç. İçimde ama umut yeşertmeye çalışıyorum, hiçbir kırılmış daldan umudu kesmiyorum.” İÇINE KAPANINCA “Yalnızlığımla yüzleştim. Yalnızlığın özel ve güzel bir şey olduğunu öğrendim. Şunu sordum kendime: ‘Neden şarkı söylemek istiyorsun, amacın ne?’ Sonra dedim ki ‘öğretmek istiyorsun, örnek olmak istiyorsun, iyiliği çoğaltmak istiyorsun.’ Sorularım beni bu cevaba götürdü, sonra her şey kendiliğinden olmaya başladı...” Fotoğraf: Cumhuriyet Pazar Mosso’nun şimdi “ana sözü” olan sahne şovunun tamamı şöyle: “Kızlar ne giymek istiyorsanız giyin, ne konuşmak istiyorsanız konuşun, kimsenin nasıl davranmanız gerektiğini söylemesine ihtiyacınız yok, kendi kanatlarınız var, uçun, aksini söyleyenlere de ‘babayı alırsınız’ deyin.” Babayı Alırsınız adlı da bir şarkısı var. HILAL KÖSE Mosso geçen yaz bir konserinde ‘ açmak istiyorsanız açın’ dediği için lince de maruz kaldı. O güne bir gönderme yaparak ‘open’ yazısı önünde poz verdik. “Her zaman söylüyordum. Kimsenin kanatları altında durmaya ihtiyacımız yok bizim kendi kanatlarımız var. Erkek için de bu böyle. 21. yüzyılda nelerle uğraşıyoruz” diyor. Yazının tamamı PAZARTESİ cumhuriyet. com.tr’de
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear