28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

8 KASIM 2020 5 Aziz Sancar: Bilime ve Ata’ya adanmış bir yaşam Yeni buluş yakında Bir insan kendine model olarak Atatürk’ü almışsa; çalışkanlığı, azmi, disiplini, kendini mesleğine adamışlığı onun öğretilerinden yola çıkarak benimsemişse ve sonunda doğup yetiştiği toprakları bir Nobel bilim ödülüyle taçlandırmışsa durup bir düşünmek gerekir... “Yaşadığınız ülkede Atatürk’ü tanımayan bir kişi bile varsa biz görevimizi yapmıyoruz demektir” diyen Aziz Sancar’dan bahsediyoruz. DNA’nın kendi kendini onarım mekanizmasını bulması Prof. Dr. Aziz Sancar’a 2015 Nobel Kimya Ödülü’nü kazandırdı. Sancar tuttu ödülünü Anıtkabir’e bağışladı. Düzenlenen törende “Bu madalyayı Atatürk’e, onun silah arkadaşlarına ve Cumhuriyeti kuranlara armağan ediyorum” demişti. Neden Anıtkabir’e hediye ediyorsunuz sorusuna verdiği yanıt netti: “Başka nereye koyayım. Atatürk ve Cumhuriyetin bilimsel devrimlerine çok şey borçluyum. Düşünün bir; Sakarya Savaşı’nın en çetin günleri ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde eğitim reformu üzerine tartışılıyor. Çünkü biliyor Atatürk, bu ülkede eğitim ön plana çıkarılmazsa bir yere varılamaz. Bunu hayranlıkla karşılamamak mümkün değil. Tüm bunlar bugün için de geçerli. Eğer Türkiye eğitime gereken önemi vermezse, kalkınmasını eğitim üzerine kurgulamazsa uluslararası arenada refah seviyesini artırması mümkün olmaz. Ailemden büyük destek gördüm ve Türkiye’de harika öğretmenlerden çok iyi bir eğitim aldım. Bu ödül gökten inmiş bir ödül değildir, çok çalışmanın ve iyi eğitimin sonucudur.” Orhan Bursalı’nın kaleminden “Aziz Sancar ve Nobel’in Öyküsü” bu sıra dışı bilim insanımızı tüm yalınlığıyla anlatan önemli bir kitap. Şiddetle öneririm. Kitabın önsözünde Sancar “Nobel aldıktan sonra ortaokul öğrencileri ile yapılmış bir röportajı izledim. Öğrencilerin çoğu ‘Aziz Sancar deyince aklınıza ne geliyor?’ sorusuna ‘Nobel ödüllü’ ya da ‘şan şöhret’ gibi yanıtlar vermişler. Bu bir dereceye kadar çocuklar için olağan sayılır, ama bana aynı soru sorulursa yanıtım şu olur: “Hayatı boyunca çok ama çok çalışmış ve buluşlarıyla insanlığa katkı yapmış bir vatanseverdir ”diye yazmış. Özetle Aziz Sancar’ı bugüne taşıyan en önemli değerler, kendine bilime adamışlığı ve çok çok çalışması... Ve vatanseverliği Nobel’in ardından 5 koca yıl geçti. Aziz Sancar bu sürede kendini yeniden laboratuvarına kapattı, çalışmalarına gömüldü. Sanki hiç Nobel ödülü almamış gibi... Peki şimdi neyin üzerinde çalışmalarını sürdürüyor? YAKINDA ÇOK ÖNEMLI YENI BIR MAKALE İnternet üzerinden kendisiyle küçük bir söyleşi yaptık. İnsan biyolojik saatinin moleküler mekanizması üzerine çalıştığını söyledi ve ekledi: “Aziz bunun sonu yok mu diyeceksiniz ama moleküler mekanizma oldukça çetrefilli. ABD, Avrupa ve Japonya’da bizimki de dahil yaklaşık 1015 laboratuvar 20 yıldır bunu çözmeye çalışıyor. Gelecek ay bu konuda önemli bir makalemiz yayımlanacak...” İnsanlarda ve tüm canlılarda biyolojik saat konusu Sancar’ın yıllarını verdiği bir araştırma alanı. 3 yıl önce Nobel Tıp Ödülü bu konuda çalışan bilim insanlarının buluşlarına verilmişti. Sancar biyolojik saatle ilgili genler bulmuş ve bazı mekanizmalarını çözmüş olmasına rağmen ikinci Nobel’i kıl payıyla kaçırmıştı. Sancar o zaman bize “Eğer Nobel 3 değil 5 kişiye veriliyor olsaydı, bu Nobel’e de ortak olurdum” demişti. Sancar sözlerini şöyle sürdürdü: “Biyolojik saat ile DNA onarımı ilişkisini biz 2009 yılında keşfetmiştik ve o ilişkiyi hedef olarak kullanıp kanser kemoterapisinde özellikle de kalınbağırsak kanseri tedavisinde daha etkili bir yöntem geliştirmeye çalışıyoruz”. Bilimsel araştırmalar çok uzun soluklu çalışmalardır. Sancar kendisine ulaşmaya çalışan bir hasta yakınıyla arasındaki diyaloğu şöyle aktardı: “Geçenlerde bir hanım, bir yakınının kalınbağırsak kanseri olduğunu ve benim kanser kronoterapisi üzerine çalıştığımı bildiği için benden tavsiye istedi. Kusura bakma dedim, bu konuda uğraşıyoruz ama bu işler yavaş ilerler; öyle ki bazen projeyi başlatan araştırmacının ömrü projeyi bitirmeye yetmez... Hanımefendi cevabımı olgunlukla karşıladı: ‘Allah size uzun ömür versin ki bu işi çözebilesiniz’ diye yazdı. Demek istediğim; bir bilim insanına ne üzerine çalıştığını 10 yıl arayla sorarsanız, genellikle aynı yanıtı alırsınız; çünkü önemli bir buluş yapmak çok zaman alıyor.” ÖZLEM YÜZAK İnsan biyolojik saatinin moleküler mekanizması üzerine çalıştığını söyleyen Sancar,“Aziz bunun sonu yok mu diyeceksiniz ama moleküler mekanizma oldukça çetrefilli” diyor. LABORATUVARDA KAÇAK YAŞAYAN BIR ADAM VAR T arih 1973 Şubatı. Güvenlik görevlileri bir adamı hastanenin acil servisinde hortumla yıkanırken yakalarlar. Araştırırlar, görürler ki adam laboratuvarda çalışıyor, ama evine gitmiyor. maz, çünkü buradaki araştırmalar ona yetersiz gelecektir. Son parasıyla biletini alır ve ABD’ye döner. Bir konuşmasını dinlediği Dr. Claud Rupert ile çalışmak üzere Teksas’a gitmeyi planlamaktadır. Mektup yaOrtalık karışır.. zar. Yanıt şöyledir: “Sana verecek paAziz Sancar’dır o adam. ramız yok.” Hemen eşyalarını toplar Başarı öyle kolay gelmez. Hele yaban Teksas’a uçar. Dr. Rupert’in laboratucı bir ülkede yabancı bir kültürün içinde varının kapısına dayanır: “Para isteisen.. Sancar da birçok insan gibi büyük miyorum. Tek istediğim fotoliyaz enzibunalımlar yaşamış. Sosyal ve kültürel mi üzerine çalışmak...” şoklar, yalnızlık... İddialı bir doktora öğDr. Rupert “Tamam” der. Evi yokrencisi. Ama hocası ile sorun yaşar. Öy tur, orada bulunan diğer ülkelerden gelle ki psikiyatra başvurmak zorunda ka miş bazı Müslüman arkadaşlarının evinlır. Sonuç: Kendini toparlayabilmek için de kalır, çoğunlukla da gizlice geceleTürkiye’ye Savur’a doğduğu topraklara ri laboratuvarda yatıp kalkar. Görevliler döner ve 6 ay kadar hekim olarak çalışır. kendisini orada yakalayıncaya kadar... Aldığı NATO bursuna aracılık eden TÜ Fakat bu olay Dr. Rupert’in kendisine BİTAK yetkilileri “ABD’de sorunlar ya burs bulması gibi mutlu bir olayla sonlaşadın bu kez İngiltere’ye git” derler. Lan nır. Sancar’ın olağanüstü öyküsünü, kicester Üniversitesi’nde çok zaman harca tabında okuyun. “Hep aynı. Aman güzel kardeşim gözünüzü seveyim, günlük politikayla uğraşmayın, kendi işinize bakın, elinizden geldiğince temel bilime ve teknolojiye odaklanın. Türkiye’de temel bilim çok önemli. Teknoloji faydalı, ama taşıma suyuyla değirmen dönmez. Her alet edavatı ithal etmeye kalkarsak diğer ülkelerle yarışamayız.” GÜNDE 12 SAAT ÇALIŞIRIM “Ben hâlâ günde 12 saat çalışırım. Sabah 78 arası gelir sabah vardiyasıyla uğraştıktan sonra eve öğle yemeğine giderim. Sonra tekrar gelir ve öğleden sonraki işlere koyulurum. Çalışmaları ekiple birlikte tartışırız, onlara elimden geldiği kadar yön vermeye çalışırım. Kalan zamanımı, makale yazmak, yeni yayınları okumak ve haftada 2 ders vermekle geçiririm. Öğrenci ve asistanlarım ya sabah ya da öğleden sonra çalışabilirler; pandemi yüzünden tüm gün laboratuvarda çalışmalarına izin verilmiyor.” TÜRKIYE’YE HÂLÂ KÜSKÜN MÜ? Aziz Sancar’ın Nobel madalyası 2016 yılında Anıtkabir’de sergilenmeye başlanmış, Sancar da 2 yıl sonra Ata’yı ziyaret edip madalyanın sergilendiği alanı Orhan Bursalı’yla gezmişti. Bursalı’yla söyleşisinde Türkiye’deki siyasi gelişmelerden rahatsız olduğunu “Ben küsüm ülkeye” diye ifade etmişti. Ülkenin toplumca bölünmüş yapısı kendisini son derece üzüyor ve ülkeye gelmek istemiyordu. Kendine “Bu kırgınlık sürüyor mu?” sorusunu yönelttim. Yanıtı: “İnsan annebabasına kısa süre küs olabilir, ama yıllarca olamaz. Vatan da benim için öyle. Türkiye’yi, ailemi ve dostlarımı özlüyorum. MayısHaziran 2020’de Türkiye’ye gelip Kars, Van, Erzurum, Elazığ, Diyarbakır ve Mardin gibi Doğu/Guneydoğu illerindeki üniversiteleri ziyaret etmeyi planlıyordum, ama bildiğin gibi Covid19 salgını geldi ve burada kaldım” oldu. Türk Evi’nin açılışı 23 Nisan 2021’de obel Ödülü’nden kazandığı paranın bir kısmını 2007 yılında eşiyle birlikte Türk kültürünü Amerika’da tanıtmak amacıyla “Carolina Türk Evi” inşaatı için kullanıyorlar. AsN lında 29 Ekim’de açılışın yapılması hedeflenmişti, ancak Covid19 pandemisi işleri bozdu. “Türk Evi işlerine vakfın başkanı olan eşim Gwen bakıyor. Sabahtan aksama kadar inşaat işleri, müteahhit, Türk mermerleri, dolap, kapı vs. ile uğraşıyor. Allah’tan bu işe gönül vermiş 4 Türk arkadaşımız var: İsmail Arslan, Nihat Çubukcu, Bülent Ender ve Fevzi Yalın. Ayrıca Türkiye’de 1960’larda Barış Gönüllüsü olarak çalışmış; Amerikalı Türksever Jordan Scepanski. Hepsi vakfın yönetim kurulu üyeleri ve çok yardımcı oluyorlar. Cumhuriyet Bayramı’na bitirmeyi hedefliyorduk ama COVID19 nedeniyle büyük bir açılış merasimi yapamayacağımızdan açılışı sonraya bıraktık. İnşaat bitti; Türk çinileri, Mardin taşı hepsi yerleştirildi. Ben pek ayrıntıları bilmiyorum, ama 10 Kasım’da açmak uygun olmaz. Niyetimiz 23 Nisan 2021’de açılışı yapmak.” ‘Annem bir köy imamının kızıydı, Atatürk’ü taparcasına severdi’ 8eylül 1946’da Mardin’in Savur ilçesinde Abdülgani ve Meryem Sancar’ın 8 çocuğunun 7. si olan Sancar’ın babası çiftçiydi. Annesi ise bir köy imamının okuma yazma bilmeyen kızı. Sancar, annesi Meryem Sancar’ı ‘hayatta tanıdığım en zeki kadındı. Ayrıca çok ilericiydi. Atatürk’ü taparcasına severdi. Atatürk’ün yaptığı devrimleri kendi hayatına getirdiği değişiklikleri gördü. O bakımdan annem büyük Atatürk hayranıydı. Atatürk’ün en fazla vurguladığı konu eğitim ve bilimdi, onu annem de anladı. O bakımdan bütün çocuklarına ‘okuyacaksınız’ dedi ve onun sayesinde hepimiz okuduk” diye anlatmıştı. Sancar Nobel komitesine gönderdiği biyografisinde ise çocukluğunun bir bölümünü şöyle anlatıyordu: “Her zaman yeterince yiyeceğimiz oldu, ama ayakkabı bir lükstü. Orta ikinci sınıfa kadar ayakkabıyı sadece okula giderken giyerdim...” Sancar, ödülünü Anıtkabir’e hediye ederken “Bu Nobel’i ülkemin gençlerine adıyorum, bu Atatürk’ün ve Cumhuriyetin madalyasıdır, madalyayı Ata adına aldım, Ata’ya aittir ve yeri de Ata’nın yanıdır” demişti. GETNAÇVLSEIYREEM
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear