28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

4 14 TEMMUZ 2019 Bizim Afrika Kupası, Kâğıthane’yi renklendirdi Nefret saçan imamın sonu Halılarımı unutup nasıl karakola koştum? Her sabah telefon alarmıyla kavga ede ede uyanıyorum. 5 Temmuz sabahı da benim için değişen bir şey yok. Sadece önceki gün yıkadı tonunu giderek artırıyor. Sözü LGBTİ Onur Haftası’na ge tirmeyi başarıyor. LGBTİ bireyler sapkın diyor. Onur yürüyüşünü bile es geçmiyor: “Bu hafta içinde ne ol ğım halıların yorgunluğu var üzerim du Taksim’de, orda burda? Cinsiyeti de... Uykulu gözler, yorgun bir be belli olmayan, cinsiyetiyle oynanmış, denle haber peşine düşmeye adliye insanlık genleriyle oynanmış, sapkın ye gidiyorum. Ayaküstü atıştırdığım insanlar İstanbul gibi büyük bir İs poğaçalı kahvaltının ardından duruş lam şehrinin göbeğinde günlerini kut ma salonundayım. Bir süre sonra te luyorlar. Bazı dernekler, sivil top lefonum çalıyor, sesini açık unutmu lum kuruluşları, bazı siyasiler de on şum. Panikle salondan çıkıyorum. ların gününü kutluyor. LGBTİ... Sor Komşum arıyor. Belli ki yolunda dum ne demek LGBTİ’nin anlamı. gitmeyen bir şeyler var. Bal L lezbiyen, G gay, B biseksüel, T kona astığım halılardan biri uçmuş, diğeri de düşmek üzereymiş. Halıları bal SEYHAN AVŞAR ise transeksüel... Hepsi sapkın. İslam ahlakını bozmak, toplumu içinden yıkmak isteyen, kon demirine asmış, düşmesinler diye de sandal Şikâyet azgın, sapkın, insanlık onur, haysiyet ve şerefini kay ye koymuştum! Ya sandalye de birinin kafasına düşerse? Endişey edeceğim ben bu imamı... betmiş utanç verici hallerde bulunan çirkin insanlardır. Bunlar dernek kurmuş le eşimi arıyorum. So Ağzını açtıkça ya. Nasıl oluyor bu böyle? ğuk bir bodrum katında ifadede muhtemelen, ona ulaşamıyorum. imam, öfkem büyüyor. Bunlar kimin çocuğu. Aile yuvasına sahip çıkmazsan, çocuk kimin çocu Duruşma arasını bekli Ağzını açtıkça ğu belli olmazsa, çocuklar yorum eve gidip dönmek için... Uzun bir ara kadınlara, farklı sokaklarda kalırsa bunlar böyle böyle çoğalır. olsun lütfen diye de dua olan herkese Aile ve Sosyal Politikalar ediyorum. KADIN DÜŞMANI düşmanlık dökülüyor Bakanlığı’nın aileye sahip çıkması lazım. Boşanmaların da öyle rastgele olma Nihayet mahkeme heyeti ara veriyor. Hem de dilinden... ması lazım. Bir müeyyidenin olması lazım” diyor. saat 15.00’e kadar. Avukatlarla heyetin tartışması işi POLİSLERİ BEKLİYORUM me yaradı doğrusu. Seviniyo İmam ağzını açtıkça öfkem bü rum ne yalan söyleyeyim... Çan yüyor. Tepki göstermek istiyorum. tamı kapıp evin yolunu tutuyorum. Ancak imamın söylediklerini ses çı Bu arada evim Şirinevler’de. Met karmadan dinleyen güruhtan kor robüs her zamanki gibi tıklım tıkış, kuyorum. Ya linç edilirsem? Acı neyse ki Şirinevler Meydanı’ndayım. maz bunlar. Kafamdan bunlar geçer “Oh be amma kalabalıktı metrobüs” ken gözlerim polis arıyor. Her za diye söylenirken, tüm meydana ya manki polis noktasında tek bir polis yılan bir ses kulağıma çalınıyor: “Bir yok. Hepsi Cuma’da muhtemelen... kadın memelerini, sırtını açarsa ta Şikâyet edeceğim ben bu imamı. ciz edilir!” İster istemez üstüme, ba 155’i arıyorum. “Geleceğiz” diyor şıma bakıyorum. Sonra ne saçmalı lar. 15 dakika geçiyor ne gelen var, yorum diye düşünürken, haber yap ne giden. Tekrar arıyorum. Bu kez mak için ses kaydını açmayı akıl edi onlara da öfkeliyim. “Solcu öğrenci yorum. Konuşan Cengiz Topel Ca ler broşür dağıtıyor desem hemen ge mii imamı... “Kadınlar memeleri lirdiniz. Nerde kaldınız” diyerek si ni, bellerini açıyor. Daha sonra ‘vay tem ediyorum. Meydandaki İBB Be efendim tacize uğruyoruz’ diyorlar. yaz Masa’ya geçiyorum. Çalışan iki Sen milleti tahrik ediyorsun. Erkeği kadın var. İmamın söylediklerini duy bu kadar tahrik edersen tacizler olur, dunuz mu? diye soruyorum. Kadın neden olmasın? İnsan bunlar. Fıtrat larla duygularımı paylaşmak iyi gelir larında var” diye bas bas bağırıyor. sanıyorum. Ancak “Biz duymadık” Etrafa bakınıyorum, tepki gösteren diyorlar. Kadınların imamı hiç dinle bir Allah’ın kulu yok. İmam sesinin mediklerinee inanmak istiyorum... GÖZALTINA ALINDI 15 dakika sonra yanımda iki polis beliriyor. Durumu anlatıyorum. Bir yaptırım olabilmesi için şikayetçi olmam gerektiği söyleniyor. Eşimi arıyorum, neyse ki telefonu açıyor bu kez, durumu anlatıyorum, çünkü kendisi avukat. Polis otosuyla karakola götürüleceğimi söylüyorum. Bir avukat arkadaşını Kocasinan Polis Merkezi’ne yolluyor... Gelen avukat dostumuz polis amirine, hemen, benim şüpheli mi, şikâyetçi mi, ne sıfatla karakola getirildiğimi soruyor. Burası Türkiye, şikâyet edilen imam, şikâyetçi ise bir kadın... O sırada imamın cuma namazının ardından sivil polisler tarafından gözaltına alındığını öğreniyorum. Şaşırıyorum bir yandan da... Neredeyse kutlama yapacağım. Karakoldaki polisler de hassas davranıyorlar. Ses kaydını alıyorlar, delilleri dosyaya koyuyorlar. İma mın da bu karakola getirildiğini düşünüyorum, yüzünü görmek istemiyorum. DOSYAYI TAKİPTEYİM Şikâyetimi polis memuru tutanağa geçiriyor. İmamın, halkı kin ve nefrete tahrik ettiğini, cinsel saldırı suçunu meşrulaştırmanın bu suçu işlemekle eşdeğer olduğunu söylüyorum. İmamın cezalandırılmasını istiyorum. İmzaladığım tutanağın bir kopyasını çantama atarak, polislere teşekkür ediyorum. Tam karakoldan çıkarken balkondaki halılarım aklıma geliyor... Halıları unuttum! Bari birinin kafasına düşmemiş olsunlar diye içimden geçiriyorum! Şikâyetçi olduğum imamın dosyasını takip edeceğim. Gazetemizde de haberini yapacağım. Yaşasın laik, kadınların özgürce sokaklarında dolaşabildiği Türkiye! bFuurtabdoaluunmaudtı! Arif Kızılyalın Futbol dünyasının gözü şu sıralar Mısır’daki Afrika Kupası’nda. Kimimiz gecenin bir yarısı TV karşısına dikiliyor; iki güzel hareket, bir asist, bir gol için, kimimiz Kara Kıta’daki heyecan için saat kuruyor. Hele gönül verdiğiniz kulüplerin yıldızlarının forma giydiği takımların maçı varsa seyreyle dünyayı. Evet, temmuz sıcağında futbol denince hepimizin aklına 2 yılda bir yapılan bu dev organizasyon gelse de Kağıthane ilçesi için çok farklı bir anlam içeriyor Afrika Kupası.. Her yıl haziran iletemmuz arasındaki 30 günü iple çekiyor bir grup insan. işin başında JulIus var Şu veya bu nedenle yolu İstanbul’a düşen göçmenler için bir ‘umut’, bir ‘varoluş’, bir tür hayata tutunma aracı bu organizasyon ve Türkiye’de yaşayan konuklarımız, adı ‘Afrika Kupası’ olan bu bu mütevazi turnuvayla kara yazgılarını değiştirmek istiyorlar. 2004 yılından bu yana aralıksız düzenlenen kupada oynamak için kimi işinden kaçmış, kimi İstanbul’un bir ucundan gelmiş, Hasbahçe’deki kırık dökük stada, ama dedik ya, umut fakirin ekmeği ve o umut burada futbol topuna bürünmüş. Evet, bu yıl 15.’si oynanıyor şu sıralar Kağıthane’deki “Alternatif Afrika Kupası”nın. 16 Afrika ülkesini temsilen gençler kendi aralarında takımlarını kurmuşlar. İş, biraz ciddi olsun diye de African Community of Turkey; yani Türk Afrika Topluluğu organizatör ve sponsor olmuş. Formalar yaptırılmış, takımlara zimmetlenmiş. Hatta 1625 yaş sınırı da getirmişler ki, birilerinin yıldızı parlar, en azından 300 kişi içinden birkaçı hayatını kurtarıp, saat satıcılığından, sigortasız tekstil işçiliğinden futbolculuğa geçiş yapar diye... İşin başında da Fenerbahçe’nin eski Ganalı yıldızı Stephan Appiah’ın kuzeni Julius Kugor ile Kamerunlu teknik direktör ve FIFA menajeri Jean Claude Effa A’Essi var. Duyuru, organizasyon, katılım Kugor’da, Jean Claude ise daha çok turnuva seyri ile ilgileniyor, bir de maçları kameraya aldırıp, gerçekten göze batan biri olursa, o oyuncunun transferine aracılık ediyor. emenike burda oynadı GambiaMali maçında yanına gidiyoruz sohbet için. Organizasyondan El Yasa da sohbetimize katılıyor. “67 göze batan isim var” diyor. Önceki yıllarda Fenerbahçeli Emmauel Emenike’nin bu turnuvada oynadığını, yine Akhisarspor’un bu bu sahadan oyuncu transfer ettiğini söylüyor. “Niçin buradasınız” diyoruz, “Ticaret değil, iyilik” diyor. Bir de doğduğu topraklardan kalkıp, “doymak” için Türkiye’nin yolunu tutan gençlere yardım etmek istediğini söylüyor. Bordoya çalan kırmızı takım elbisesi ve fötr şapkası ile Kağıthane Stadı’nın “en şık” abisi. Ama kuralcı mı kuralcı, elindeki gayri resmi lisanslardaki futbolcuların sahada oynayan isimler olup olmadığını sık sık kontrol ediyor. Daha sonra tribüne yönleniyoruz. Şeref Tribünü’ne buyur ediyorlar; şeref tribünü dediysek, normal tribünden tek farkı, plastik sandalyeler. Ayrıcalıklı bölüme geçince organizasyonun Türkiye ayağından sorumlu eski hakem Halil İbrahim Dinçdağ karşılıyor bizi. Cinsel yönelimi nedeniyle hakemlikten koparılmış bir isim, ama hakemlik onu bırakmamış. Turnuvada Kugor ile Claude oyuncularla ilgilenirken Dinçdağ da klasmana hakem hazırlama derdinde. Henüz lisansı çıkmamış hakem adaylarına maç yönettiriyor. Onun amacı, gelecek vaat eden, eğitime meraklı, hakemlik yeteneği olan birilerini bulup çıkart mak ve kendisini dışlayan hakem dünyasına sunmak. “Burada bir nevi kurs alıyorlar. Futbolun ruhunu süzüyorlar, en önemlisi maç melekesi kazanıyorlar” diyor. Bir ara arkada yoğun bir tartışma yaşanıyor. Çünkü grup aşamasında iddiası kalmayan bir takım maça gelmemiş, rakip de hükmen galip ilan edilmiş. Ama çekilen takım grup ikinciliğine oynayan başka bir takımdan puan almış. Herkes bir söz söylüyor, İbrahim Dinçdağ, “Sahaya çıkmayan hükmen yenik sayılır” diye çıkışınca ortalık sakinleşiyor. Bir de eksik kalan ülkelere Nijerya ve Gana’dan ithal oyuncu konusu baş ağrıtıyor. Şeref tribününden normal seyirci bölümüne geçiyoruz. Burası daha renkli. Araya futbol meraklısı bir iki Kağıthaneli de sızmış. “Şu sağ açığa bak, bunu bizim amatör takıma alalım” diyor. Bir de, Afrikalı gençlerin Türk kız arkadaşları gelmiş tribüne. Kimisinin üzerinde Senegal, kiminin üzerinde Nijerya forması var. Afrika tribünü olunca müzik de oluyor; müziği duyunca dansa da başlıyorlar oturdukları yerde. Saat ilerliyor; karnımız acıkıyor seyyar satıcıyı görünce. Bizim çiğ böreğe benzeyen bir hamur işi bir yiyecek satıyorlar. Adı mit pay. Tatlı değil, kıyma, havuç, soğanın hamura sarılıp kızartılmasıyla yapılmış; tanesi 5 lira. Bir de Negru var; o da yumurtanın hamurla kaplanıp kızartılmış hali. Yanında ya su, ya da Nijerya’dan ithal enerji içeceği ikram ediliyor. Burada 810 liraya karnınızı doyuruyorsunuz. Nijeryalı Ola, eşi Serefine ve küçük kızları tribünün yeme içme sorumluları. “Afrika tadı” diyor yarım yamalak öğrendiği Türkçe ile. Jean Claude Bu hafta sonu çeyrek final maçları oynanacak. O sırada üzerlerinde Gambia formalı 2 futbolcu sahaya girmeye çalışıyor. “Geç mi kaldınız” dediğimizde, “Trafik” diyorlar. Biri tekstil işçisi, öteki amatör futbolcu. Geçen yıl İstanbul amatör kümede oynamış 5 bin lira karşılığında. Ama maç başladığı için yedek listede kalmanın üzüntüsü içindeler; Esenyurt’tan 3 saatte gelememişler.. hÂkEm dinçdağ’a sorduk Bu sırada hakem bir penaltı veriyor; kulübede futbolcular bizlere dönüp, “Penaltı değil be abe...” diyorlar AfroTürk lehçesiyle. Devre arasında hakem Dinçdağ’a soruyoruz pozisyonu, “Orada eller karıştı ama itiraz olmadığına göre karar doğru. Geçenlerde benzer bir pozisyonu tam 15 dakika sahada tartıştılar, çok ağlıyor bunlar, ama sadece tartışıyorlar kavga yok burada” diyor. 15.’si yapılan ve şu sıralar yarıfinalleri oynanan turnuvada bu yıl Nijerya takımı çok formda. Gana da en çok seyirciyi çeken ikinci takım. Keşke daha doğru dürst bir ortamda yapılsa bu turnuva diyoruz. Kağıthane Belediyesi stadı ücretsiz tahsis etmiş; ancak bakımsız. Saha yetkilisi bile yok, anahtarı Afrikalı bir gence vermişler. Geçen yılki sponsorlar ülkedeki ekonomik krizden bu yıl oralı olmamış. Doktor yok, buz kutusuyla kenarda oturan masöre sadece Negru ve meyve suyu veriliyor, şeref tribününde ise tek ikram kutu su. Evet, İstanbul’un Afrika Kupası’nda şu sıralar kıran kırana eleme maçları var. Kim şampiyon, kim kupayı kaldırır bilinmez ama tek dilek 300’e yakın futbol meraklısı gençten birkaçının kendini gösterip, günün birinde belki de gerçek Afrika Kupası’nda oynaması.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear