24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

15 ARALIK 2019 5 2020 yılı boyunca Beethoven’in 250. yaşı kutlanacak. Dünyanın her köşesinde sayısız konser, festival, panel düzenlenecek, bestecinin tek operası Fidelio sahnelecek. Beethoven bir kez daha dünyamızı saracak. Onun dehasına bir kez daha hayran kalacağız. Beethoven’in bir yüzü 18. yüzyılın Klasik çağında, diğer yüzü 19. yüzyılın Romantik çağındadır. O, iki çağı birleştiren sapasağlam bir köprüdür. İdil ile kim bilir bu kaçıncı söyleşimiz. O kadar derin, öylesine renkli şeyler anlatıyor ki... Biret, “Gençken neyse, sonraki Beethoven de aynı. Yaratılışı o. Ben şu an Diabelli Çeşitlemeleri üstünde yoğunlaşıyorum. Pek çok insan bu esere hayrandır, bazıları hiç sevmez. Piyanist Kempf hiçbir zaman sevmedi. Beethoven’da var bu ‘ekşilik’” diyor. İdil Biret’le Beethoven yılı başlamak üzereyken buluştuk Tuşları kıracak enerji Yarın, 16 Aralık tarihiyle dünyanın her yerinde resmi olarak “Beethoven Yılı” başlayacak, 2020 boyunca bestecinin 250. yaşı kutlanacak. Ünlü piyanistimiz İdil Biret, tarihe damga vuran projesi, Beethoven’in 9 senfonisini (Liszt’in uyarlamasıyla) piyanonun tuşlarında duyurdu. Bunların hepsini kayda almak için herhalde “dâhi” olmak gerekir! İdil ile bütün bir gün Beethoven’i konuştuk. u Beethoven’in tüm piyano eserlerini ve piyanoya uyarlanmış senfonik yapıtlarını ve ilk kez senfonilerin hepsini kayda aldın. Onun dönemleri arasındaki fark nasıl belirir? Beethoven ilk sonatlarında kendinden önceki çağın büyük bestecisi Haydn’ın etkisindedir. Piyanoyu daha basit kullanır. Sonradan klavyeyi kullanma şeklindeki fark çok etkileyicidir. Mesela, giderek büyüyen aralıkla iki elin birbirinden ayrılması, gibi. Sağ el klavyenin bir ucunda, sol el öteki ucunda çalar. Ortada ise kocaman, korkutucu bir boşluk kalır. Böyle bir boşluk ilk eserlerinde yoktur. Son yıllarda sağırlığının getirdiği bir kaosun yansıması olabilir. Müziği artık yalnız iç kulağıyla duymaktadır. O boşluğu piyanist (yorumcu) dolduracaktır. Belki rengi daha fazla sol ele vereceksin, sağ elde daha fazla başparmağı kullanarak müziği yalnız içinden duyurmayı sağlayacaksın. Birinci piyano konçertosu en özgün eserlerinden biri. Orada başka yerlerde kullanmadığı teknikler var. Oktavla yapılan bir Glissando (kaydırma) gibi. Burada bazı ritmik öğeler var ki, son derece iyi yapılmalıdır. Ve bu çok güçtür. Melodik bakımdan da 1. Konçerto son derece ilginçtir. Herhalde o zamanki çalgılar da bestecinin buluşlarını yansıtmaya yeterli gelmiyormuş. Piyano, zamanla gelişince Beethoven’in kapasitesini görüyoruz. Aslında bugün birinci diye sınıfladığımız konçerto ikinci konçertodur. Besteci, önce 2 numara olarak bildiğimiz konçertoyu yazmış. Bu 2. konçerto daha Haydn ve Mozart etkisindeki genç Beethoven’i yansıtıyor. 1. dediğimiz konçerto (opus 15, Do Majör) ise daha karmaşık. İlk döneminde tuşları kıracak güçte bir enerji var! DOĞAÇLAMA YAPARDI u Bir sonraki dönemde, 19. yüzyılda Liszt’te görüyoruz bu enerjiyi. Hatta ünlü karikatürü vardır, piyanoyu onlarca elle çalarken. Bu enerjiyi sergilemek Beethoven ile başlıyor, Liszt ile devam ediyor. Bence Liszt, Beethoven’in doğal bir devamıdır. Aynı teknik arayışları yapmış. Ama Beethoven onun gibi mistik bir besteci değil. O, tipik bir revolüsyon çocuğu. 1790’lardan sonra revolüsyon fikri değişiyor. Piyano çalma stili de o zamanlar değişmeye başlıyor. O zamana kadar olan ideallerden çok uzaklaşıyor. u Beethoven 3. Senfonisi’ni adadığı Napolyon’un bir diktatöre dönüştüğünü görünce, adama sayfasını yırtıyor ve “Bir kahramanın anısına” olarak değiştiriyor. Artık müzik tarihinde şöyle bir bilgi yer aldı: “İdil Biret, Beethoven’in bütün piyano sonatlarını, piyano konçertolarını ve senfonilerinin piyano transkripsiyonlarını, kaydetmiş ilk piyanisttir.” Tabii bu arada konser programın da aksamadan, doğal akışındaydı, değil mi? Tabii önceden söz verilmiş bir programım vardı. Ama konsantrasyon çok önemli. Beethoven’da kullandığım konsantrasyonu başka eserlerde kullanmazdım. u Her yaşında bu Beethoven enerjisini aynı yoğunlukta hissettin mi? Evet, ama enerji kontrolsüz olmamalı: 5. konçertoda hacimli sesler çıkarmaya çalışırsın. Onların sert olmaması gerek; yuvarlak, büyük seslerdir ve liriktir. Vurmalı bir saz gibi değildir. Çok büyük ve hacimli seslerdir, ama sert değil. Piyanoya vurmamalısın. Piyanonun vurmalı bir saz olduğunu kendine de unutturmalısın. Liszt’in eserlerindeki ise piyanonun tuşlarında bütün orkestra sesini duyurmaktır. Liszt, Beethoven’in tabii bir devamıdır. Piyanodan orkestra sesi alırsın. Ama enerjiye dikkat etmelisin. Taşarsa onu kontrol edemezsin. Beethoven için bu enerji bir zaaf olabilir. İşitme duygusunun azalması onda bazen agresiflik yaratmış. Beethoven’in fevkalade doğaçlama yaptığı da bilinir. Hatta o kadar güzel doğaçlamalar yaparmış ki, “Eğer onları duysan, asıl eserlerinin değeri gözünden düşer” derlermiş. NOTASINA AŞK IŞLENMIŞ u Ama o zamanlar ne kayıt cihazları var, ne de etrafında onun bu doğaçlamalarını hemen notaya kaydedecek kimse. Sence Beethoven’in eserlerini çalmanın özel zamanı var mıdır? Örneğin, “henüz bu yaşta şu sonat veya bu konçerto çalınmaz” gibi yargılar. Bu doğru mu? Yaş değil, olgunluk ve denge meselesi. Tarihi piyanist Dino Lipatti dermiş ki, 30 yaşıma gelmeden hiçbir Beethoven eseri çalmayacağım. Benim hocam N. Boulanger de insan belirli bir olgunluğa gelmeden Beethoven’a dokunmamalı derdi. Ben buna pek katılmıyorum. Bazı eserlere ne kadar erken başlarsan olgunlaşmak için o kadar uzun zamanın olur. Bir gün 10 yaşımda Schumann’ın konçertosunu çalışıyorum. Hocam Madam Boulanger “indecent” (uygunsuz) diye bağırdı ve konçertonun romantik hikâyesini anlatmaya koyuldu. Robert Schumann, Clara’yı öyle çok seviyormuş ki, bu konçertoyu yazarken her notasına aşk ve tutku işlemiş. Hikâyesi bitince sordum: “Ben de bebeğimi çok seviyorum, onu düşünerek çalamaz mıyım?” u Büyük piyanist Edwin Fischer şöyle diyor: “Beethoven’i ve eserlerini sev. Kaçınılmaz olarak sen onun hizmetlisi ve yorumcusu da olsan, yine kendin olarak kalırsın. Senin enerjin, sıcaklığın ve sevgin ondan kaynaklanan enerjiyi tutuşturacaktır. Onun ruhu ve insanların kalbindeki sevgisi hep parlayacaktır.” Sen ne zaman hissettin bu enerjiyi? Çocukluğumdan beri. İnsana iyi gelen bir enerji. Birçok şeyi yenmiş ve üstüne çıkmış bir enerji. Mücadelenin, sonunda kazanmanın verdiği bir enerji. u Ünlü piyanist Alfred Brendel de şöyle demiş: “Onun eserleri bir dehanın tüm gelişmesini temsil eder, başlangıçtan son kuvartetlerin eşiğine kadar. Ardından Diabelli Çeşitlemeleri ve Bagateller fotoğraftaki son kareyi tamamlar.” Sence müzisyenler bu gelişme çizgisine saygı gösterir mi? Bence baştaki ve sondaki Beethoven, şahsiyet bakımından pek farklı değil. Müzik giderek daha derinleşiyor, daha doruğa götürüyor, ama kalite değişmiyor. u Senfonilerin piyano transkripsiyonlarını tanıman ne zamana dayanıyor? Çocukluğuma dayanıyor. Annemle Beethoven’in 4el senfoni transkripsiyonlarını çalardık. Ben o zaman nota okumasını bilmediğim için kulaktan çalardım. Beş yaşındaydım. Önüme de notayı koyardım, sanki okuyormuş gibi! Daha sonra radyoda dinledim senfonileri. Bu sefer kulağımla kendi uyarlamalarımı çalmaya başladım. Hocam Boulanger’nin sınıfında transkripsiyonları nota olarak okuyorduk. Bana Beethoven senfonileri kayda almam teklif edildiğinde çok dikkatli olmalıydım, bestecinin yazısına bağlı kalmalıydım. Çünkü kafamda aynı eserlerin kendime ait transkripsiyonları da vardı. u Liszt’in pek çok piyano eserini çalmış bir piyanist olarak, onun yaptığı uyarlamalarda ne kadar Liszt girmişti işin içine? Liszt, Beethoven’in hakiki bir devamı. Beethoven bunları görseydi, ben de piyanoyu bu şekilde kullanırdım, derdi. Aynı enerji Beethoven’de de var. u Senfonileri kaydederken en zor gelen 9. Senfoni olmuş anlaşılan. Son bölümü çalmak için piyanistin 34 eli olması gerekir, demişsin. 9. Senfoni’nin son kısmı genellikle çok hızlı çalınıyor. Orijinal tempolar, renkler kayboluyor. Schiller’in şiirindeki kelimeleri ortaya çıkarılmalı. ÇOCUK MÜZIK DUYARSA u Genç piyanistleri dinlerken onları hangi kıstaslarla yargılıyorsun? Eski kıstasları bugün uygulayamazsın. Onların çoğu org veya arp çalıyorlardı. Mükemmel bir bağlı çalma (legato) tekniği vardı. Legato yapmadığın zaman ses kalitesi değişir. Herkes yeni bir şey getirebilir, şans tanımak lazım insanlara, iş ki ikna edici olsun. Notada yazılı olanı deforme etmemek önemli. u Senfonilerin Liszt transkripsiyonlarını çalmış başka kadın piyanist var mı? Ben müzikte kadınerkek ayrımı düşünmüyorum. Hocam, bana “sen küçük bir kızsın bunları daha yapamazsın” dediğinde öfkelendim. Ona söylemeden çalıştım çalıştım. Küçük bir kız olarak çaldım senfonileri piyanoda. u Piyano çalmak, ailenizde birkaç kuşağa dayanan bir gelenek. Genelde evde bir piyano çalan oluyor. Ama ailede hiç müzikle uğraşan olmasa da bazen çok yetenekli çocuklar çıkabiliyor. Bu gizli genetik bir mesele mi, yoksa bir görgü mü? Eğer bir çocuk evinde müzik duyarsa onun da iyi müzik yapma şansı vardır. Annem iyi piyano çalardı ama kariyeri olmamıştı. Anneannem güzel alaturka çalardı. u Sen kaç yaşında bestecileri tanıyabiliyordun? Örneğin, bu eser Mozart’a ait dediğin zamanı hatırlar mısın? İlk duyduğum Mozart’ın kolay denilen güç sonatı, Do majör sonattı. Ben her bestecinin stilinde doğaçlama yapabiliyordum. Armoni filan bilmiyordum. Ama o stili kapıyordum. “Ben müziğin içine girince kökenimi unuturum, notada besteci ne yazmışsa onu çalarım.” EVİN İLYASOĞLU Yarından sonra, yıl boyunca, dünyanın dört bir sahnesinde Beethoven tınıları yükselecek. Beethoven müziğinde uzmanlaşanlar kadar yeni yorumculardan da onu yeni bir algıyla dinleyeceğiz. İdil Biret, bestecinin piyanoyu içeren bütün yapıtlarını kayda almış, senfonileri piyanoda çalarken teknik beceri kadar kocaman orkestranın renklerini de kendine özgü Beethoven anlayışıyla duyurmuş. CTucaommmha.utmrr’iıdyeet “Beethoven, çocukluğundan beri durmadan hep mücadele etmiş. Ama o enerji onu ayakta tutuyor. Herkes bunun farkına varamaz.” EV KITAPLA DOLU Moda’daki babadan kalma apartman katının neredeyse tüm duvarları kitap raflarıyla çevrili. Türkçe, Fransızca, İngilizce kitaplar. Çoğunun kapağı sararmış... Ben son zamanlarda mitoloji ve müzik ilişkisine merakımdan söz ettim. İdil ortadan kayboldu, Fransızca, İngilizce ve Türkçe üç kitap getirdi. Etrüsk Mitleri, 2011’de Türkçe’ye çevrilmiş küçük bir kitap. İçinde hazine var. GERIYE BAKINCA “Bir sürü şeyi bir arada çalışmışım. Eserlerin dünyasına girmişim. Hayatımda artık tamamıyla müzik var. Bu son 9 senfonin transkripsiyon kaydını yaparken sabah 8’den gecenin 3’üne kadar kayıt yapıyorduk. Bazen bunalıyordum ama başladığım projeyi bitirmeliydim.” SAHAFLARI SEVIYOR “Çok okurum. Sahaflara meraklıyım. Yurtdışında veya İstanbul’da sahaflarda tarihi kitaplar ararım. Mutlaka müzik üstüne değildir. Son zamanda okuduklarımdan bazıları: Frida Knight, Nijinsky, Etruscan Places, Igor Markevitch, Caddei Kebir’de Sinema, BeethovenThe Age of Revolution, Parsifal in Venedig, Essai sur Wagner.” Beethoven
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear