Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
3 KASIM 2019 Tiyatro Yeditepe’den ‘Etekler ve Pantolonlar’ Üç kadın bir toplum T iyatro Yeditepe’nin sahnelediği, Nurseli İdiz, Nergis Kumbasar ve Kimya Gökçe Aytaç’ın rol aldıkları “Etekler ve Pantolonlar” adlı tiyatro oyununun ga gözlemleyendir. Kendi ruhunu eşeleyen bir insandır. Dolayısıyla etrafımızda gördüğümüz pek çok şeyi hafızamıza kaydederiz, bantlarımızda vardır, her zaman malzeme doludur orası. Benim oynadığım karakter Panjur lası, yarın İstanbul Mecidiyeköy’deki cu Şevket’in karısı: Tipik baskı altına Profilo Kültür Merkezi’nde yapılacak. alınmış, rutinden öte ölümcül denli sı Mine Artun’un yazdığı, yönetmen GAMZE AKDEMİR kıcı hayatı olan bir kadın. Arkadaşının liğini Serkan Budak’ın üstlendiği oyun, hayatları toplumsal şartlarla ve birlikte oldukları erkeklerce belirle gamze.akdemir @cumhuriyet.com.tr onu yönlendirmesiyle kendi durumunu inkâr ede ede gerçeği buluyor. Önemli bir geçiş yaşıyor, yaşadığının yalan bir nen kadınların kimlik arayışlarını ilişki olduğunu keşfettikçe gerçek ve yeni bir hayatın eşiğindeki mücadelelerini anlatıyor. Birbirinden farklı kadınları odağa alan oyun, Nurcan’ın yıllardır görüşmediği okul arkadaşı Aysel’e sürpriz yaparak evine ziyarete gelmesiyle başlıyor. Nurcan’ın eşine karşı strateji belirlerken Aysel de kendi evliliğini sorgulamaya başlıyor. Çok geçmeden aralarına üniversiteden yeni mezun olmuş ve bir evliliğin eşinde olan genç bir kadın da dahil oluyor. Nurseli İdiz, Nergis Kumbasar, Kimya Gökçen Aytaç, onlara biçilen hayatı sorgulayan, eninde sonunda kendilerini kimliğini buluyor. KUMBASAR: Benimki de baş kalarının istediği gibi olan bir kadın, etrafımızdaki pek çok kadın gibi... Bu tür oyunlara hazırlanırken malzeme sıkıntısı çekmiyorsunuz. Çocukluktan beri gözlemlediğiniz tüm kadınlar hazırlık aşamasında zihninizde beliriyor. AYTAÇ: Oyunumuzda, kadına umut veren, onu kendi yoluna inanması gerektiğini anlatan bir hnddiklmleıiaiagr.çyauİKdriDbnOeeaUugidğİOrbyrsöZMaltsouelrya:aadçnşnBulBfhloıüiunAukyikyekmckaloSko.ıid,rulkyAiBbloelbza.ogRineğurrkiçler:kv,oouknnOiebykaianndyoudsgtoeuşnaeıçeklarnmo?rbbtçssakiçepezaalokoağüdmrklfrliseeuanitnememü.ddhğnbBiiioülyd,lueikezorbennuknruscbnaülaeaiunrlriyüovyrea. aşSıyesynbyoaıiurhrzlhcalaniarik.eknayâdüeyıçentiMaslıfiinaşşenkılriyiiskdoale’ırkn.iınsaodygğarnotsbaauiuskaüeilnranlnmçayyadınnmtfüebekatdvnbmoaeyebaeiiyynmıreatuıadgeşezkedrniüarc.alatöcrhivreHdl.ınaüaaeylıBeeebrnynslımmraeaae.ontnkrdieeihıgliantamegamumdıryednleılçaaeneralbidtyioyhrnaıelvyeeağüeşneanbırmpr,ooadvbiokleylşaeauzülaoşgiarnvertrlsyeiiüvıuaayfklazlmieoibconilayi.silcrkee AYTAÇ: Özellikle kadınların kendilerinde yansımalar bulacağını biliyorduk. Öyle oldu. ‘TİYATRO BAĞIMLI KILAN BİR SANAT’ u Sizler için sahnenin olmazsa olmazları ‘PSİKOLOJİK ŞİDDETİ ANLATIYORLAR’ u Evcil ve evcimen olmaları bekleniyor nelerdir? Tiyatronun, sahnenin gücünü, önemini, disiplinini nasıl yorumluyorsunuz? kadınların. Hele ki evlilik tabu... Mutsuz bile olunsa, kurtarılması gereken bir müesseseymiş gibi dayatılıyor pek çok kültürde. Kadınlarımız hayatı erteliyor değil mi? İDİZ: Çok uzun bir tiyatro eğitiminden ve hayatından geliyorum. Bu, 39. yılım. 20 yaşımda Ankara Sanat’ta başladım tiyatroya. Çolpan İlhan, Sadri Alışık, Gencay Gürün hayatımda büyük önemi olan İDİZ: Kadınlar haklarını ala sanatçılardandır. Tiyatro uzun bilmek için hep büyük müca bir yolculuk. deleler vermek zorunda kal İnsana canlı canlı duyguları, mıştır. Kadına şiddetin ülke düşünceleri aktaran müthiş bir mizde geldiği boyut gerçekten sanat. İnsanlık olduğu müddet düşündürücü. Oyunumuzda fi çe de ölmeyecek! Tiyatro bir ziki şiddet konu edilmiyor ama futbol maçı gibidir. Son derece psikolojik şiddet işleniyor. Zor emek isteyen, yorucu ama ba şartlar altında beli büküldükçe, ğımlı kılan bir meslektir. Ken erkek karısını ya da sevgilisini dimize adrenalin bağımlısı da daha çok mağdur ediyor, üzü diyebiliriz. Biz tiyatro oyuncu yor, kimileri şiddet uyguluyor. ları, hayatları anlatmak konu Biz, Türk toplumunun ka sunda büyük heyecan duyan, dına biçtiği formatlara uymaya çalışan üç fark büyük hayaller kuran ve bunları gerçekleştirdik lı kadın tipini anlatıyoruz. Biri de üniversiteden yeni mezun olmuş, evlilik hayatına yeni başlamak üzere bir kadının, üç ayrı kadının hikâyesi. Birbirlerine sorular sorarak kendi hayatlarındaki gerçek anlamı ve ilişkileri çözümlüyorlar. KUMBASAR: Ülkemizde kadın hakları konusunda büyük eksiklikler olduğu kesin. Mesela bir kadını öldürüp sonra yalancı şahitlerle, ilişkisi varmış gibi gösterip ceza indirimi alıyorlar! AYTAÇ: En temel gereklilik caydırıcı sert önlemler kesinlikle. Şiddetin hiçbir şekline göz yumulmamalı. Ailelere, çocuklara bu konuda daha çok bilinçlendirici eğitimler verilmeli. çe mutlu olan varlıklarız. O yüzden film de çeksek, dizi de çeksek her zaman seyirciyle karşılıklı olma durumun bağımlısıyız. KUMBASAR: Konservatuvar mezunu değilim, ama mankenlikten gelen, seyirciyle birebir iletişim tecrübem oldu hep. Tabii ki tiyatro oyununu sahnelerken anında tepki almak kadar tatmin eden başka bir duygu yok. Bundan sonra da tiyatro hep hayatımda olacak. Bundan eminim! Hele Nurseli ve Kimya ile oynamak büyük bir mutluluk benim için. AYTAÇ: Tiyatronun beni çocukluğumdan beri etkileyen yanı son derece canlı ve gerçek olması. u Canlandırdığınız karakterler hangi san Hem oynayan hem izleyen için. Sahnede seyir cıları yaşıyor ve nasıl baş kaldırıyorlar? ciyle köprü kurmayı ve zamanın dışına çıkmayı İDİZ: Tiyatrocu zaten hayatı, insanları çok iyi çok büyülü buluyorum. Fotoğraf: Gültekin Bayır İdiz Kumbasar Aytaç 7 Selen Beytekin Mühendislik, mimarlık, caz, sahne, orkestra Cazın kökleri sesinde saklı İ stanbul caz ve klasik müzik sahnesinin son yıllardaki en dikkat çeken seslerinden olan Selen Beytekin, geçen günlerde Zorlu PSM Touche Sahnesi’ndeki konserle caz dinleyicilerine unutamayacakları bir gece yaşattı. Kendisiyle konserin ardından bir araya geldik ve müzik ha ama tango da bilmiyorum! Beyefendi bana dans sırasında “Biliyor musun? Ben piyano çalıyorum” dedi. Ben ilgisiz bir ergen gibi “Ben de” dedim. “Şarkı da söylerim” diye devam etti. Gayet bıkkın bir şekilde ne var yani dermişçesine “Ben de söylerim, piyano çalıp...” dedim. Şaşırdı. “Sen benim kim olduğumu biliyor musun” diye sorup benden boş bir bakış alınca dansı bıraktı. yatı hakkında konuştuk. u Yeteneğiniz küçük yaşta keşfedilmiş. Ailenizde müzikle ilgilenen kimseler var mıydı? Nasıl oldu müziğe yönelmeniz? Müzik nereden geliyor diye aileme bakıyorum da annem bilgisayar mühendisidir, ama aynı zamanda çok güzel klasik piyano çalar. Babam kimya yüksek mühendisidir, ama o da gitar çalar, hatta çalarken şarkı söyler. Daha geriye gidersem dedem piyano, bağlama, vurmalılar ne varsa çalarmış. Hiçbiri profesyonel olarak müzik yapmamış olsa da bana aktardıkları bir müzik altyapısı var. DEN İZ ÜLKÜTEKİN Gospel ve blues tınılarıyla cazın siyahi kökenlerini diri tutan Selen u Sonra ne oldu? Müzik bitmek üzereyken orkestranın yanına gidip mikrofonu eline aldı ve “Bugün burada piyano çalıp söylediğini iddia eden birisi var, görelim bakalım nasılmış. İzninizle sahneye davet ediyorum” diyerek dans pistinin ortasında şaşkın şaşkın duran beni piyanonun başına oturttu. O gün kendi kendime çalıştığım parçalardan iki tanesini piyanoda çalıp söyledim. İşte o beyefendi İlham Gencer’di. Daha sonrasında beni Q Jazz Bar’a davet etti, yine sahneye konuk olarak çıkıp piyano çalıp söyleyince barın sahibi haftada bir gün tek başıma piyano ile kendi programımı yapmam için teklifte bulundu. Rivayete göre konuşamadığım kadar küçük yaşta, duyduğum yabancı müzikleri dili bilmediğim halde söylermişim. Herhalde annem Beytekin’in ilginç tesadüflerle u Kabul ettiniz... Evet... Hiç bu işi yapmamış olmama rağmen. Arkadaşlarım dalga geçiyor. Adım fakültede “assolist”e çıkmış. Son bunu görünce beni piyanoya yönlendirdi. Konservatuvara hiç gitmedim, ama konservatuvar ile eş kararlılığının kesiştiği ra İlham Gencer vesilesiyle caz piyanisti Aşkın Arsunan’la tanıştım ve orkestrasında solist olmamı teklif etti, sahne değerli eğitimi değerli hocam piyanist Ergican Saydam’dan aldım. Bu şekilde müziğe başladım. Hep çoksesli korolarda söyledim. European bir müzik yolculuğu var. almaya başladım. İnşaat mühendisliğini onur listesinde bitirip üzerine mimarlık okumaya başladım. Mimarlık bitince üzerine mimari tasarım masterına baş Voices A Cappella korosunda söy ladığım sıralarda hem inşaat sektöründe ledim, şeflik yaptım, İTÜ’de okur profesyonel olarak bir şirkette çalışıyor ken A Cappella koromu kurdum. hem de yaklaşık 2 sene sonra The Blue Tabii o sırada da bolca gospel, blu Print Project’ten ayrılıp kendi kurdu es, caz dinleyip, piyano çalıp şarkı ğum orkestra ile sahne alıyordum. söylüyordum. Hiç müzisyen olmayı Saatlerce söylerimdüşünmüyorken kendi kendime res men hazırlık yapmışım. dansa kalktı ve... u İlham Gencer ile tanışmanız kariyerinizde dönüm noktası sanırım. Nasıl gerçekleşti tanışmanız? İTÜ İnşaat Mühendisliği bölümünde 3. sınıf öğrencisiydim. Bir gün arkadaşlarım beni ev partisine çağırırken ailemin ısrarı üzerine arkadaşlarımı ekip onlarla bir tango gecesine gittim. Annem, teyzem, anneannem ve arkadaşları... Orada çok hoş giyimli, yaşlıca bir beyefendi masa masa dolaşıp herkesi selamlıyordu. Bizim masamıza geldi, selamını verdikten bir süre sonra beni dansa kaldırdı. Canlı orkestra, tango çalıyor, herkes benden yaşça bir hayli büyük, arkadaşlarım evde parti veriyor, içimden “Benim burada ne işim var” diye homurdana homurdana dans etmeye çalışıyorum. Selen Beytekin Project adıyla konserler veriyor. 10 yıldır aynı orkestrayla çalışıyor. Aile gibi olmuşlar artık... u Sesiniz sıra dışı bulunuyor. Sesinizi geliştirmek için ne yaptınız? Korolarda çokça şarkı söyledim, aynı zamanda insanları da çalıştırıp şarkı söylettim. Ama inanın hiç şan dersi almadım. Gospel ve blues benim çalıştığım müziklerdi, siyahi müzikler. Klasik de çok söyledim. Çocukluğumdan beri hâlâ istisnasız her gün, her yerde saatlerce şarkı söylerim. Demiyorum ki ders almayın ama ders almaya gerek kalmadan da çalışabilirsiniz. Herkesin anatomik yapısına uygun bir titreşimi, ses yapısı vardır. Bunun doğallığını bozmadan yatkın olduğunuz müzikleri sıkça çalışır gibi söylediğinizde zaten kendi sesinizi, titreşiminizi yakalayıp çalışmış oluyorsunuz. Sanırım sesim, şarkı söyleyiş tarzım bu şekilde oluştu, gelişti.