23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

27 MAYIS 2018, PAZAR atar damar Melİs Alphan EMRE TANSU KETEN SAYFA 3 Geçmiş Gele˜cek Mardin’de gerçekle sanat iç içe OHAL koşullarında, savaşa sürüklenmiş bir ülkeden, Suriye’den kaba bir duvarla ayrılan bir kentte, Mardin’de düzenlenen 4. Mardin Bienali’nin daha güne uyan bir başlığı olamazdı: “Sözden Öte”. Sözün bitip sanatın başladığı bienalin sponsorlarından Mavi’nin davetiyle bu kadim kentteyim. “Gündüz seyranlık gece gerdanlık” derler Mardin için. Tarihi yapıları gezmeye gün yetmezken, gece Mezopotamya’nın sonsuzluğuna uzanan bir terasta, rehberimiz Lokman Açıl’dan yarı insan yarı yılan Şahmeran efsanesini ve Murathan Mungan’ın şiirlerini dinliyoruz. Ovadan Mardin’e baktığımda ise eski şehrin ışıkları, üzerine oturduğu dağın etrafında bir kadının boynundaki ışıl ışıl gerdanlık gibi parlıyor. İnce ve kalın tokmakların kapılarını süslediği konakların önünden geçerken, yapıların eski sahiplerinin isimlerini sayıyor Lokman Bey. Çoğunlukla Ermeni aileler. 1900 yılında Mardin merkez nüfusunun yüzde 53’ü Ermeni iken, bugün burada yaşayan Ermenilerin sayısı yok denecek kadar az. Sadece Ermeniler de değil; daha 100 yıl önce şehir merkezinde Türk, Kürt, Arap, Süryani, Ermeni, Yahudi, Macar, Çeçen aileler yaşarken şimdilerde burada kalan tek gayrimüslim halk Süryaniler. Halıyadökülmüş göç hikâyesi Bienal’e katılan sanatçıların eserlerinde göç ve yerinden edilme konularının çokça işlenmesine, hele de Mardin’de şaşıracak halimiz yok. Mürsel Argunağa, sonradan ‘Alman Karargahı’na çevrilen Atamyan Konağı’nda sergilenen “İsimsiz” (2015) adlı yerleştirmesinde, bir halıyla kendi göç hikâyesini anlatıyor. Yerleşikliğin yerini göçün aldığı çağ, aynı zamanda yerinden edilmiş insanın çağı, görüyoruz. Gelinen yeri, coğrafi kökeni, aidiyeti, yurdu ve yuvayı, Doğu coğrafyasında mahrem ev içiözel alanın “kamusal sınırları”nı belirleyen halıdan daha iyi ne anlatabilir ki? Ve bu coğrafyada bedenin bir uzantısı halini almış halının üzerine kondurulmuş aile bireylerinin bedenlerini en iyi, küratörlerden Nazlı Gürlek’in anlatımını açıklıyor: “Her şey elimizden alındığında ya da hızlıca kaçmamız gerektiğinde, yanımızda götürebileceğimiz tek şey bedenimiz. Bedenler üzerinden siyaset yapılıyor, sınırlar, haklar ve hakimiyetler çiziliyor. Savaş alanında yakılan bedenlerden alınıp satılan bedenlere, yasaklanan, sömürülen, hor görülen bedenlerden göçerken denizlerde yiten bedenlere, dünya bedenler etrafında dönüyor. Bilim bedenleri klonluyor; özgürlük savaşları bedenlerde başlayıp bedenlerde son buluyor.” Sınırları aşamayanlar Mor Efrem Manastırı’nda kendine yer bulan Sara Kostic’in “Haritalamak” adlı çalışması, söz bittiğinde söylenebilecekler üzerine yoğunlaşarak soruyor: “Halihazırda görünür olanların ve yok olmuş olanların izini bedenlerimizden başka neyle sürebiliriz ki?” Sınırın siyasi tanımı olan hudut kavramı üzerine bölgede devam eden savaşa incelikli bir eleştiri getiren bu işi gördükten sonra, aracımızla Suriye sınırına ilerliyoruz. Suriye’nin Amude kentiyle aramızda birkaç yüz metrelik bir mayın tarlası, hemen arkasında dikenli tellerle süslü çirkin mi çirkin bir duvar var. Tam bu anda, Merkezkaç’ın bienaldeki “Esriklik Anları” adlı işi kafamda yerine oturuyor.   1000 adet polyester akrebin yerleştirildiği odadan akrepler çıkmak istese de çıkamıyorlar. Mardin’de evlere akrep girmesin diye pencere ve kapı kenarları maviye boyanıyor. Çünkü akrepler mavi renge yaklaşmıyor. Ama bu eserde içeri giremeyen değil, dışarı çıkamayan akrepler var. Günümüz dünyasının kültürelsosyal politik süreçlerine dahil edilen dışarıda tutma, kapatma pratikleri anlatılıyor. Bienal’in en çarpıcı işlerinden biri, 1000 adet polyester akreple şekillenen ‘Esriklik Anları’ Aracın camından Suriye’nin Amude kentini izleyerek geçerken, ‘pencere’nin etrafında gezinen, ulaşmaya çalışan, eşiklerde ve sınırlarda dolaşan ancak ötesine geçemeyen o polyester akrepler gözümde canlanıyor. Aynı, duvarlarla, mayınlarla ve dikenli tellerle bir alana kıstırılan, tehdit gibi görülen insanların bulundukları yerde kalmalarını sağlamaya çalışanların da gözümde canlandığı gibi. 50’nci yılında 68 ‘Her şeyi istiyoruz!’ Fransa’nın nahoş siyasetçisi Sarkozy, 2007 seçimleri arifesinde yaptığı konuşmada “Bu seçimlerde, Mayıs 1968’in mirası devam mı ettirilmeli yoksa tamamen tasfiye mi edilmeli, onu göreceğiz” diyerek, 40 yıl öncesiyle mücadele ettiğini söylüyordu. 68’in 50’nci yılını kutladığımız bugünlerde durum yine farklı değil. Muhafazakâr siyasetçilerin aradan 50 yıl geçmesine rağmen 68’den hâlâ korkmalarının temel nedeni, İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan muhafazakâr hegemonyanın her yerinden delik deşik edilmesi... Ancak şunu da söylemek gerekir ki 68 olarak anılan dönem, birçok ülkede farklı nedenlerle başlayan ve kendisine farklı yollar çizen hareketlerin bir toplamıdır. Fransa’dan Japonya’ya 68’in sembolik başlangıcı 2 Mayıs günü Nanterre’de başlayan öğrenci eylemleridir. Kısa sürede üniversite işgalleri ve sokak gösterileriyle büyüyen bu hareket, liselilerin de dahil olmasıy la büyük bir gençlik isyanına dönüştü. Ancak 68, yaygın anlatının aksine bir öğrenci eylemi olarak kalmaz. 14 Mayıs’ta üç bin işçiyle başlayan grev, 22 Mayıs’ta 9 milyon işçiyi kapsayarak, tarihin en büyük genel grevine evrilir. İsyan öyle bir nokta ya gelir ki Başkan General De Gaulle Almanya’ya kaçmak zorunda kalır. Ancak her yerde olduğu gibi, Almanya’da da République Meydanı’nda Fransız Sendikalar Konfederasyonu’nun mitingi (Paris, 29 Mayıs 1968). gençler sokaktadır! Ebeveynlerinin Nazi iktidarı na karşı bir şey yapamamış olmasından utanç du racaktır. 68, kapitalizme ve emperyalizme olduğu tir) harekete damgasını vurur. yan ve soğuk savaşta ABD tarafından Nazi yön kadar Doğu Bloku ülkelerine, komünist partilere, ABD 68’ine rengini veren ise siyah hareketi ve temlerinin hortlatıldığını iddia eden Alman genç onların sendikaları ve teorisyenlerine karşı da bir Vietnam karşıtı protestolardır. 1966’da kurulan lik hareketi, önderleri Rudi Dutschke’nin suikas tepki geliştirir. Aynı yıl, bürokratik ve totaliter yö Kara Panterler Partisi ile güçlü bir şekilde örgüt te uğramasının ardından hızla radikalleşir. Serma netime karşı daha fazla özgürlük talep eden Prag lenen siyahlar, 1965’te Malcolm X, 1968’de Mar yenin kendilerine çizdiği sınırlar içerisinde değil, Baharı’nın tanklarla susturulması, 68 için önemli tin Luther King’in öldürülmesiyle daha da politi kendi özgür varoluşları doğrultusunda bir yaşam bir simgesel değer taşır. Mao, Troçki, Luxemburg ze olur ve ırkçı yasalara karşı daha sert mücadele isteyen gençler, Frankfurt Okulu’nun, özellikle gibi isimler bu dönem yeniden keşfedilir. etmeye başlarlar. 1968’in henüz başında ABD or Herbert Marcuse’nin eserlerinden oldukça etkilen Türkiye, Meksika, Japonya gibi ülkelerde an dusuna karşı Tet Saldırısı’nı başlatan Vietnamlılar miştir. Ancak “Tek boyutlu insan” olmama müca tiemperyalist mücadele öne çıkar; İspanya ve da ABD’deki savaş karşıtı harekete büyük bir iv delesinde kendilerine teorik olarak rehberlik eden Portekiz’de diktatörlere karşı mücadele; İtal me kazandırır. bu aydınların, iş pratiğe gelince hiçbir şey yapmaması ve gençleri sürekli itidale çağırması, bu ay ya ve İngiltere’de işçi sınıfı mücadelesi; Latin Amerika’da ulusal kurtuluş mücadeleleri (Che’nin 68’in mirası dınların da protestolardan nasibini almasını doğu katledilmesinin üzerinden henüz bir sene geçmiş Peki, Sarkozy’nin bahsettiği “miras” nedir? Ön celikle cinsel özgürlüktür. 68 öncesi cinselliğe ba 68 kuşağından Masis Kürkçügil: kış ile sonrasındaki bakış büyük derecede değişmiş, muhafazakâr kalıplar aşılmıştır. Sonrasında, İşçiler 68’in sağlam bir bileşeniydi kadın özgürlük hareketidir. 68 ile başlayan ve ilk etapta kürtaj hakkı ve eşit işe eşit ücret için mücadele eden 2. Dalga Feminizm, o günden bugü Daha ziyade Haziran Üniversite işgalleri ve ar sendikal haklara hükümetin saldırısına karşı tep ne güçlenmiş, kadınların toplumsal cinsiyet norm dından Temmuz’da 6. Filo’ya karşı antiAmeri kiyle zirvesine ulaşacak olan işçi hareketinin de ları dışına çıkması yolunda birçok kazanım el kan gösterilerle hatırda kalan Türkiye 68’inin as 1968’in sağlam bir bileşeni olduğunu göstermek de etmiştir. Bunun yanında, LGBTİ hareketidir. lında çok daha geniş toplumsal temelleri var. tedir. 68’in sosyalist hareketin kendi deneyimle New York’ta patlayan Stonewall İsyanı ile özgü Köylü hareketleri bunların en gözden ırak bileşe ri üzerinden kendini inşa etmesi açısından tari ven kazanan hareket, o günden bugüne heteronor ni. 1967’te başlayan “Doğu Mitingleri” ise bu himizdeki ilk deneyim olduğu göz önüne alınırsa, matif zihni zayıflatmış, meşruluk kazanmıştır. Son gün adıyla andığımız Kürt meselesinde, eşit yurt acemilikler üzerinde de durmak gerek. “Eskiler”, olarak ekolojist harekettir. 68’in simge isimle taşlık, demokrasi arayışı açısından önemli bir yeni gelişmeleri kavrama becerisi gösteremeyince ri CohnBendit ve Dutschke’nin tamamen yönele evreye işaret etmekteydi ve bu arayış sonuç 68’in ortaya çıkardığı genç kadrolar bir darbenin cekleri yeşil siyaset hem Yeşiller’in ortaya çıkma ta 1969’da Devrimci Doğu Kültür Ocakları’nın eşiğinde kendi yollarını aramak zorunda kalmış sına hem de antikapitalist bir ekoloji mücadelesi (DDKO) kurulmasıyla bir başka yörüngeye otur lardır. Ancak 12 Mart sonrasındaki gelişmelere nin doğmasına da imkân sağlamıştır. muştur. Öte yandan Temmuz 1968’de Derby fab bakıldığında solun onurunu kurtardığı söylenebi En önemlisi, okul, ev ve işyerlerine kapatı rikasındaki grevin işgale dönüşmesi ve bu eylem lir. Yine de Türkiye 68’inin özellikle başta söyle lan, düzenin kendilerinden istediklerini yapmak biçiminin DemirDöküm, Hisar Çelik gibi fab diğimiz bileşenleriyle bir bütün olarak hâlâ ince la sınırlı bir yaşama mahkum milyonlarca insanın rikalara yaygınlaşması, 1516 Haziran 1970’de lemeye muhtaç olduğunu söyleyebiliriz. 68’de sokağa çıkıp kendi dilleriyle konuşarak si yaset yapabileceklerini öğrenmiş olmasıdır. MÜJDE YAZICI ERGİN 68 kuşağı ve protest şarkıcılar Müzik Müzik tarihinin ‘kafası çiçek’ yılları 50 yıl öncenin sosyopolitik iklimi, müzisyenleri güçlü bir şekilde etkiliyordu. Müzik, şimdiki gibi ‘kullanat’ değersizliğinde değildi. Müzik henüz günümüzdeki gibi teknolojinin gelişmesi ve iletişim platformlarının artmasıyla hayatımızda dörtnala koşmazken, ulaşması ve paylaşması hayli zorken bir politik bilinç ve yaşam tarzı anlamına geliyordu. 50 yıl öncenin sosyopolitik iklimi, müziği de güçlü bir şekilde etkiliyor, dönemin müziği insanların ilham aldığı “artistic” ve politik bir yaşam biçimine dönüşebiliyordu. Müzik, şimdiki gibi “kullanat” değersizliğinde değildi. Rock’n roll’un tüm dünyada patlamasıyla müziğin endüstrileşme anlamında da kırılma noktasına denk gelen yıllarda; siyasi protestolar, kitlesel değişim çağrıları, büyük öğrenci hareketleri yaşandı. O dönem birçok genç, toplum ve ebeveynleri tarafından dayatılan kural ve alışkanlıklara karşı protestolar düzenledi. Özetle 68 kuşağı başlı başına sosyal, politik ve kültürel bir ayaklanma çağını temsil ediyordu. Dönemin dünyadaki öncüleri ise The Doors, Jimi Hendrix, Deep Purple, Janis Joplin, Rolling Stones, Bob Dylan ve Joan Baez gibi bi loğlu, Karacaoğlan şiirlerini lindik isimler... Anadolu rock adı altında şar kılaştırdı, kimisi muhalif du Rock’a da dönüştü, arabeske de ruşu Anadolu ezgileriyle harmanladı. Türkiye’nin multikültürel yapısı, müzikal zenginli Üniversitelerden sivil halka ya ği nedeniyle Türk protest mü yılan 68 olayları, müzikteki protest ziği tek bir türle ifade edile duruşun fitilini ateşledi ve muhalif meyecek kadar zengin bir ya şarkılar tüm dünyada popüler hale pıya ulaştı. Protest olan şey, geldi. Pir Sultan Abdal gibi protest arabesk de oldu, rock da... halk ozanlarının ilham verdiği, mu Moğollar’dan 3 Hürel’e, Mo halif öğeler barındıran geleneksel dern Folk Üçlüsü’nden Fikret Türk halk müziğini dönemin müzi Kızılok’a, Selda Bağcan’dan ğine adapte eden Türkiye’deki mü Cem Karaca’ya, Ruhi Su’dan zisyenlerinse 68 akımına kapılma Zülfü Livaneli’ye açılan yelpa ları zor olmadı. Anadolu rock, Anadolu pop, bu dönemin popüler mü 68’in simge sesi Joan Baez’in Paco Moreno tarafından yapılmış portresi. zede bu çığır 60’ların sonundan 70’lerin sonuna fırtına gibi zikleri olarak karşımıza çıkıyor. İs esip sonraki on yıllarda da ye panyol paça pantolonlar, apartman topuk ayakka ni isimlerle müzik hayatımızın yerleşik tarzlarından bılar, erkeklerde uzun saç, sakal, küpeler tüm dün biri haline geldi yayı etkisi altına almışken Türkiye’deki gençler ve 68 kuşağı ve şarkıları, politik tavırla birlikte in müzisyenler de bu trendlere uygun giyiniyordu. sanlara alternatif bir yaşam sundu. 68 kuşağı, mü TRT denetimi nedeniyle Anadolu rock, pop, folk zik ve protest çocuklar... Yaşanan tüm toplumsal yapan protest müzisyenler konserler aracılığıy başkaldırılar bir yana tüm müzik endüstrisi tarihi la halka buluşmayı başarabiliyordu. Kimisi zama nin en ‘kafası çiçek’ yılları olarak tarihe yazıldı. nın ruhunu yakalayıp Aşık Mahsuni Şerif, Dada mujdeyazici@gmail.com C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear